şefkat kahramanı, şöyle ki anne tavuk bile yavrusunu korumak için arslana başını verir ve bunu yaparken de tereddüt bile duymaz, insan yavrularının anneleri de böyledir. anneler yavrularına olan şefkatlerinde %100 samimidirler, hiçbir beklentileri yoktur onların. selam annelere...
vahşi ,güçlü insan. kaya parçası, acıların kadını, canımız, kanımız, babamızın eski kırığı ,tontoşumuz, kötü gün dostu. anlarsa anamız anlaması, kimse için annenizi kırmayın ! söyleyeyim dedim.
seni sevincime ortak etmeyi
özlemişim anne
ellerini tutup,göğsünde uyumayı özlemişim,
sonra sarılışını özlemişim içime
kalbinin dokunuşunu özlemişim
anne! ..
ilık rüzgarların getirdiği yapraklar
kadar masum,
soğuk mevsimin sararttığı
çiçekler kadar hüzün dolusun.
seni özlemek anne seni özlemek
günahsız bir bebeğin kokusu kadar saf
bir kadın teninin inayeti kadar sorgusuzdu.
kimindi bu çevre
kimindi çevrelenmiş bu yasaklık
bunca kara bulutlar kimdendi?
kimdendi anne özlemi?
Şimdi adını anımsıyorum anne
düşsel bir kelebeğin
kanatlarına takılmış bir mutluluğa
gülümsüyorum.
seni anımsıyorum anne
seni ve sana yaptığım mor çiçekleri.
kokunu özlemişim anne
her sarılışında hissettiğim
o eşsiz kuyunun
o içimdeki ürpertinin
hiç dinmeyen kokusunu özlemişim
seni özlemişim anne
seni ve sana yaptığım mor çiçekleri
İkimizde bir şarkının hiç söylenmedik
bir şiirin hiç yazılmadık kısmındayız
ortalığa öyle bir düşmüş ki kalplerimiz
öyle bir yangında yanmış ki bedenimiz
seni bana öyle bir hatırlatmış ki
bilsen anne
seni sevincime ortak etmeyi
özlemişim anne
kokunu özlemişim
her sarılışında hissettiğim anne kokunu.
sana tutunmayı özlemişim anne
düşerken çocukluk çağlarımdan
dalım olmanı özlemişim,
gençliğimin en kırılgan,
gençliğimin en yorgun dönemini
senle geçirmeyi özlemişim anne
seni özlemişim anne
seni ve sana yaptığım mor çiçekleri
kimi umutsuz çayırların otlağı
kimi susuz toprağın suyu
kimsesiz bir bedenin kimsesi olmuşsun
hani hayatın bitmesi var ya
hani elinden tutupta bir çocuğu
hayatın en son merdivenine bırakmak var ya
işte sen böyle birşeysin anne
işte sen uzanıp da dokunamadığım
yağmurum.
ağlayıp da susamadığım hıçkırığımsın.
ulaşamadığımsın...
seni özledim anne
elini tutmayı özledim
gözlerine bakmayı
seninle gülmeyi,
seninle ağlamayı
seni özledim anne
seni ve sana yaptığım mor çiçekleri...
anne bırakma ellerimi tut allah aşkına
ne olursun anne
kurtar beni bu yasaklardan
yaşayamıyorum sensiz
boğuldum insanlardan
ne olursun anne ne olursun
al götür beni bu diyarlardan
ve şimdi yoksun anne
neden yoksun?
yalvardım neden gelmedin
neden sarılmıyorsun buz gibi tenime
neden ısıtmıyorsun yeniden ayaklarımı
kokunu neden esirgiyosun benden
neden anne neden
neden geri gelmiyorsun?
Şimdi adını anımsıyorum anne
yüzümde bir tebessüm
elimde bir demet mor çiçekle...
gece vakti, olmadık bir yerden kavga edilendir. son sözü size bırakan, küskün bir bakışla cevap verendir. bir insanın kalbinden vücuduna kan pompalayan damarların tek bakışla nasıl düğümlenebileceğini bilendir. gece boyu uyutmayandır. namazın uykudan hayırlı olduğu bir vakitte * alnına bin öpücük kondurulmak suretiyle uyandırılan, yarım yamalak söyleyiverdiğiniz iki kırık cümleyi anlamlandıramayıp "ne, ben de seni seviyorum" deyiveren, gözlerinize uykuyu iade edendir. candır.
biraz daha, sadece birazcık daha itinalı davranılmayı en çok hak edendir!
"olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!" denecek insan. anne olmak başka bir şey. "ben anne olmak istiyorum" dediğim zaman insanlar bana azmış kadın gözüyle bakıyorlar.. hâlbuki anne olmak başka, cinsel ilişkiye girmek başkadır. ne oluyor ki anne olmak isteyince.. hayret bişey..
kimi zaman evladına gerizekalı gibi davranan *, her şeyin en iyisini bilen, teknolojik ürünlerle arasındaki münasebete hayran olduğum, vazgeçemeyeceğim parçam, parçasıyım...
eksikliği yürek yakar. hayatı anlamsızlaştırır. önüne milyonlarca keşke getirebileceğiniz cümle kurmanıza neden olan insandır. kaybının acısını yaşayan insana daha büyük bir darbe olamayacağından, en büyük acıyı yaşadığınız için şu üç boyutlu dünya denen kontekst içinde artık sizden güçlüsü olamaz. işte bu yüzden kaybı, insanın başına gelebilecek en acı ve anlamsız ödüldür.. onu taşıma sırası sizdedir artık. hemde sadece 9 ay değil... **
üzülüp de üzülmeyen, kızıp da aslında hiç kızmayan, çatık kaşların da bile o merhameti iliklerinize kadar hissettirebilen, hiç yorulmayan, durmayan ,pervane olan...
aynı onun dediği gibi ne hissettiğini ne düşündüğünü sadece anne olunca anlayabileceğim,canımın içi,en yakın dostum belki tek dostum.sevgilinin yanındayken bile yokluğu hissedilen yegane varlık.
takma ad: valide
benzediği alet/makina: mutfak robotu ya da irona belirgin fiziksel özellik: anne kokusu
özel yetenek: ev kurmak, idare ettirmek bir yandan da işine odaklanmak
ailedeki görevi: teselli edici, gaza getirici, şefkat yuvası
iş bitiricilik: 10
karar verme: 9
sinir: 4, gizli sinir: 9
şefkat: 10
ileriyi görüş: 10*
Köye dönüyordum, mevsim bahardı.
Alnımda çizgiler, çizgiler vardı.
Şaşırdım ansızın köye girişte,
A...a.. Şu genç var ya? O Murat işte.
Onunla ben iki avare kuştuk,
Yıllarca dağ, tepe demeden koştuk.
Selam verdim candan merhaba diye,
Dönüp bakmaksızın bir an geriye.
Soğuk bir şekilde merhaba diyor,
Ve sonra ilgisiz çekip, gidiyor.
Demek yeryüzünde her şey nafile.
Dostlarım adımı unutmuş bile.
Bir yabancı olmuş hep arkadaşlar,
Yürüyorum üzgün, gözümde yaşlar.
Unutmuşlar hepsi geçen günleri,
Halay çektiğimiz şen düğünleri.
Unutulur gözden ırak olanlar,
İnsan bunu köye dönünce anlar.
Meydanı geçipte, dönünce sola,
Tuğladan bir bina uzanır yola.
Bu evde oturur benim can kuşum.
Önünde kaç gece nöbet tutmuşum.
Bakın pencerede işte o kız var.
Ah...! zavallı kalbim, nasıl da sızlar.
Aradan seneler geçmemiş gibi.
Çiçek açmış gonca, aman Yarabbi...
Tutmaz oldu birden elim, ayağım,
Neredeyse düşüp, bayılacağım.
Güzel yüzlü, daha beyaz zambaktan.
Merhaba diyorum ona uzaktan.
İstiyor ama cevap vermiyor.
Belki de kim bu genç? diyor.
Unutmuş yaptığı onca yemini,
Tanımadı bile sevdiğim beni.
Demek ki verdiği sözler hep boşmuş,
Gönlüm bir hayalin peşinde koşmuş.
Yıllarca gurbette onu anmıştım.
Hasretiyle alev alev yanmıştım.
Sanki çiçek açmış iğde dalıydı,
Çapkındı, tatlıydı, pek edalıydı
Saçı güneş, ağzı çiçek kokardı.
Benim için dünyada yalnız o vardı.
Köyde mutluluğun örneği bizdik,
Çamlara iç içe yürekler çizdik.
Şimdi sevdiğime başka bir hal olmuş.
Eski hatıralar bir masal olmuş.
Yürüyorum üzgün... içimde sancı.
İşte az ötede bizim evimiz
Her zamanki gibi sade ve temiz.
Çatısında yine leylek yuvası
Pencerelerinde aşı boyası.
Bahçede annem var elinde kazma,
Başında babamın aldığı yazma.
Çalışıyor hala, bükülmüş beli.
Annem... Annelerin en mükemmeli.
Okşuyor adeta karanfilleri.
Toprağa bulanmış, nurdan elleri.
Oldukça yaşlanmış yüzü kırışık.
Gözlerinde yine o kutsal ışık.
Güller gonca gonca, çimler yeşermiş.
Bahçe zümrüt gibi bademler vermiş.
Yemyeşil huzur sarmış, her yeri.
Kapıyı iterek girdim içeri.
Kalbim bir kuş sanki, titriyor sesim.
Heyecandan kesik kesik nefesim.
Annem işe dalmış arkası dönük,
Merhaba diyorum, titrek ve sönük.
Elinden çapası düşüyor birden,
Haykırıyor annem hiç düşünmeden,
Evladım... Evladım...Ahmedim! yine,
Dönüp geldin demek babaevine.
Özlemin yıllarca içimde kordu.
Senden ayrı kalmak bilsen ne zordu.
Gel atıl bağrıma öpeyim seni,
Son deminde mutlu kıldın anneni...
her öğün, beni avazı çıktığı gibi bağırarak yemek masasına davet eden kalbimin kraliçesi. birgün kendisine borazan alacağım. ya da kendim için bir gıdıklama makinası... perde asarken bile yanında olmamı ister. çünkü genelde perdeleri ben uzatırım. muhteşem bir aşçı, iyi bir dost ve evimizin güzeli, annelerimiz.
Öyle bir içgüdüleri vardır ki, çocuklarının başına bir şey gelmesin diye kendi canlarını ortaya koyarlar.. Bu; anne geyiğin yavrusunu aslandan korumak için ortaya atılması olabilir yada bir futbol maçında rakip oyuncuların saldırdığı çocuğunu kurtarmak için tel örgülerden atlayıp polislerden önce oraya ulaşmak olabilir..
yokluğunda başta mutfağa olmak üzere bıraktığı epik ve didaktik notlarla kendini ayrı bir sevdiren insandır.
"bree ben çıkıyorum, uyandığında çiçekleri sulamayı unutma, köşedekine çok su verme ama. dolapta yemek var unutup yemek yapma yeniden onları ye önce. buzluktan domatesleri çıkarmayı unutma! akşama bir mercimek çorbası yaparsan güzel olur, hayır mercimek orda değil dışarıdaki dolapta*, dışarı çıkacaksan da anahtarı bıraktım yeşil olan, çekip çıkma öyle, öpüyorum annen*"
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.