neden... neden vefa bu kadar az kişide bulunur... neden bütün erdemli davranışlar zor sergilenir... neden sevmek ve acı duymak gibi uzak iki kavram bu kadar sık bi araya gelir... neden dünya bu kadar acıyla haşır neşir olur... neden adalet çoğu zaman güçlüden yana tecelli eder... neden dünya güçlülerin dünyasıdır... neden insan neden sorusunu bu kadar sık sormak zorunda kalır....?
can dündar' ın ntv' de hazırlayıp sunduğu haber – tartışma programıdır. güncel gelişmeler üzerine yetkin kişiler tarafından yapılan tartışmaları can dündar genelde dışardan izler, çoğu zaman sunucu olmaktan öteye gitmez. sorularıyla programın ilerlemesini sağlar.
üniversite öğrencileri programa izleyici olarak çağırılır. can dündar' ın beğendiği 1 ya da 2 soru sormalarına izin verilir.
başımıza kötü bir şey gelince sorduğumuz soru. genelde allahım neden ben şeklinde her harfe vurgu yaparak söylenir.* ama yine de iyimser davranıp neden ben yerine "birçok insan bu dertten muzdarip, onlar nasıl başa çıkıyorsa ben de çıkarım diyebilmek" en iyisi olsa da insan ilk anda böyle düşünemiyor ama en nihayetinde böyle düşünerek bu olayı da atlatıyor. hayatınıza şöyle bakın ve bir düşünün ne kadar çok neden ben demiş ve hepsini de atlatmışsınız. *
Çaresizliğin haykırılışı olur bazen, neden deriz ama cevap aramayız sadece neden diye haykırırız tek düşündüğümüz sonuçlardır halbuki, ama yine de sorarız kendimize neden diye işte böyle acayip bir soru da olur bazen neden sanırım durumdan ötürü birini suçlamak için sorabileceğimiz tek soru olduğu için çünkü cevabı yoktur.
albüm kartonetinde, söz candan erçetin, müzik anonim yazan bir candan erçetin şarkısıdır, hafif hüzünlü, hafif duygusal bir şarkıdır. deniz'le bir sohbet gecesinde diye bir de not düşülmüştür şarkının kenarına.
neden anlamaz insan yanındayken kıymetini
neden söylemez insan sevdiğine sevdiğini
yarın çok geç olunca pişman olmak boşuna
gururun neye yarar ki yalnız kalmaktan başka
yarın çok geç olunca isyan etmek boşuna
hiddetin neye yarar ki yalnz kalmaktan başka
neden yar neden
bilinmez acı çekmeden
neden can neden
görülmez günü gelmeden
neden cimridir insan anlatırken minnetini
neden sabırsız insan gösterirken öfkesini
...
neden sevinir insan zafer kazandığında
kazanmak neye yarar ki kaybeden olduğunda
yarın çok geç olunca pişman olmak boşuna
savaşlar neye yarar ki vakit kaybından başka
hiç bir sorun yokken* içe düşen bir kıvılcımın her şeyi aleve vermesine sebep gösteremediği ve sadece aklından geçirdiği o cevapsız soru.(bkz: bilmiyorum)
katran kıvamında bir kurttur insan zihninde kimi zaman. cevabıyla değişecek hiçbir şeyin olmadığı nice hayatlar bu soru uğruna, bu soruyla yaşanır.
o gün bana neden öyle dedi?
neden öyle baktı bana?
hak etmediğim bu muamaleyi neden gördüm?
neden onu daha çok seviyor?
neden benden izin istemedi?
neden gelemem dedi?
neden?
neden?
neden?
...
bütün bunların temiz bir ilkokul çocuğu seviyesi cevabı vardır
sana ne?
sebep yerine kullanılması uygun olmayan kelime. Prof. Dr. Hamza ZÜLFİKAR'ın makalesinden alıntıyla şöyle özetleyeyim:
--- alıntı ---
“Sebep” karşılığı ileri sürülmüş olan neden sözü, ne soru zamiri ile -den durum ekinden oluşur. Neden kaşlarını çatıyorsun? biçimindeki bir kullanımda “niçin, ne sebeple” anlamına gelen neden, 1960’lı yıllardan bu yana kalıplaşarak Arapçadan Türkçeye geçen “sebep” kelimesinin yerini almaya başladı.
Kullanım sıklığı bir hayli yüksek olan bu sözün dilde kazandığı anlamları şöylece özetleyebiliriz:
1. Geri kalmışlığın sebepleri gibi bir örnekte sebep, “bir durumun ortaya çıkmasına, bir olayın meydana gelmesine yol açan durum veya olay” anlamındadır.
2. Gelmemek için çeşitli sebepler ileri sürdü örneğinde sebep, “bahane” anlamındadır.
3. Doğru karar verdiğine dair gösterdiği sebepler örneğinde sebep, “dayanak, delil” anlamındadır.
4. -sız ve -lı sıfat eklerini alarak sebepli sebepsiz kullanımında sebep, “bir dayanağı, bir gerekçesi olmama” anlamındadır.
5. İle edatıyla sebebiyle biçiminde “dolayısıyla, yüzünden” anlamına gelir.
6. Sebepsiz kalmak deyiminde “yokluk, çaresizlik” anlamı kazanmış olan sebep sözü, Sebep olan sebepsiz kalsın bedduasında da “çaresiz, yoksul, imkânsız” anlamlarındadır.
“Yol açmak” anlamıyla sebebiyet vermek biçimindeki yaygın kullanımda sebep’in bu türevi neden ile karşılanamamaktadır.
Son sesi yalın biçimde p sert sesine dönüşen sebep (sebeb) Türkçede isim ve ek alarak sıfat görevinde kullanıldığı gibi, bu sözden değişik anlamlarda Türkçe fiiller de yapılabilmiştir. Türkçe eklerle kurulmuş sebeplenmek, sebeplendirmek biçimindeki fiillerde sebep kökü neden sözünün karşılığı olamaz.
Hukuk dilinde hafifletici sebep teriminde de sebep sözü neden ile karşılanamamıştır. Uzunca bir tarihî süreç içinde dilde geniş bir kullanım alanı bulan sebep, şimdi ne soru zamiri ile -den durum ekinden oluşan neden kelimesiyle karşılanıyor. Hiç hoş olmamakla birlikte neden üzerine gerektiğinde yeniden bir -den durum eki getirilebiliyor, bu sebepten yerine bu nedenden biçimi kullanılıyor. Türk grameri açısından kabul edilemeyen bu durum, “ilk -den eki kalıplaşmıştır, bunun üzerine ikinci bir -den eki gelebilir” diye savunulamaz. Aynı ekin üst üste gelip tekrar edilmesi Türkçenin ses düzenine, akıcılığına uymaz.
Sebep yerine neden’in geçmeye başladığı 1970’li yıllarda İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. F. Kadri Timurtaş şunları yazmıştı:
“... Bu işin sebebini söyleyiniz cümlesinde sebebini yerine nedenini getirebildiği halde bu işe sebep olanlar zalimlerdir, bu işe siz sebepsiniz, ne sebeptir bilmiyorum böyle oldu, bu hale kim sebebiyet verdi, bu sebeple böyle yaptı cümlelerinde sebep yerine neden konamamaktadır. Sebep kelimesini atarsak, çeşitli ifade şekillerinden mahrum kalıp sadece bir şekle sahip olacağız. Bu ise, dilin zenginliğini kaybetmesi demektir. Bu yüzden sebep kelimesinin atılmaması gerekir. Esasen neden kelimesi bir isim çekim eki taşıdığı için nedeni şeklinde ikinci bir çekim ekini alması tuhaf kaçmaktadır. Sebep kelimesinin muhafaza edilmesi şarttır...” (Türkçemiz ve Uydurmacılık, s. 353.)
F. K. Timurtaş, bu düşüncesini başka yazılarında da dile getirdi. O, sebep kelimesinin korunmasını, anlatımda bir daralmaya yol açılmaması için istemişti. Bu uyarılara rağmen 1970’li yıllardan bu yana sebep, giderek artan bir hızla yerini neden’e bıraktı ve anlatımdaki istenmeyen daralma, ne yazık ki, gerçekleşti.
Neden’in, sebep karşılığı olarak kullanımı yaygınlaşırken bu kez de neden sözü, vesile, saika, cihet, illet, münasebet gibi sözleri de karşılar oldu. Bu münasebetle, bu vesileyle, bu cihetle, merak saikasıyla zarfları bu nedenle biçimiyle ifade edilmeye başlandı ve anlatımdaki daralma daha da arttı.
Şimdiden sonra neden’i bir terim olarak kullanmak ve sebep sözünü türevleriyle dilde korumak artık zorlaşmıştır. Hiç olmazsa neden’i “vesile, münasebet, cihet, veçhe, saika” yerine kullanmayalım; anlatımdaki daralmaya meydan vermeyelim ve sebep sözüne, neden’in karşılanamadığı durumlarda çekinmeden başvuralım. Bu arada neden sözünden kaçıp “sebep” yerine yüzünden sözünü de ulu orta kullanmayalım. Yüzünden olumsuz anlatımlarda sebep yerine kullanılır. Bütün bunlar senin yüzünden başıma geldi biçimindeki bir cümlede olduğu gibi yüzünden sözü yerinde kullanılmalıdır.
Baştan sona da okusanız sondan baia da okusanız hayretler içerisinde kalarak aynı seslerin çıktığını duyup şoka girebilirsiniz.Hala denemediyseniz bir deneyin görüceksiniz, duyuceksınız.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.