yabancılara türkçe öğretmek

    O kadar da zor olmasa gerek, Ağrı Dağı'nın Ararat olmadığını, o dağa Ağrı dendiğini 10 saniyede öğretmiştim bir İngiliz turiste.
    (07.04.2010 10:05)

bozburun

    Marmaris'e bağlı, virajlı yollardan geçilerek ulaşılan, batıda Datça, güneyde Rodos'a komşu sahil kasabası.
    (06.04.2010 16:17)

ohio

    Iroquois kızılderili dilinde geniş veya güzel nehir.
    (06.04.2010 15:25)

andreas wenning

bülent ortaçgil

    Ntv’de hakkında bir program yapmışlardı; Bozburun’da mütevazi evinde yapmış bestelerinin çoğunu. Alman kurt köpeği var.

    Erkan Oğur ile babalari arkadaşmış, çocukluktan beri de Erkan Oğur ile o yakın arkadaslarmış. Çekirdek Sanat Evi’nde çalışmış.

    Açıkhavada, büyük kitlelere şarkı söylemekten pek hoşlanmıyormuş, şarkılarini dışarıya değil içeriye okuyormuş. Kolay beste yapabilir fakat zor söz yazarmış. Fikret Kızılok’ta da tam aksi imiş durum.

    (06.04.2010 14:34)

pisagor

    Antik Yunan ezoterizminin önemli temsilcisi.

    Sisam adasında zengin bir babanın çocuğu olarak doğmuş, çok iyi eğitim almış. Buradan Hindistan'a geçmişti sanırım ve Çinli ve Hintli bilginlerle çalışıyor; hipotenüsün Çin'de m.ö. 500'lerden çok daha önce bilindiğini, onun da burada öğrendiğini, oradan İskenderiye'deki manastıra gittiğinde bu bilgiyi de yanında götürdüğü karzediliyor. Yıllar sonra 53 yaşında Sisam'a dönmüş oradan İtalya'ya geçerek kendi okulunu ya da işte tarikatini kuruyor. Bu bina yakılıyor bağnazlar tarafından.
    (06.04.2010 14:06)

insan-ı kamil

    Pisagor’a göre insan-ı kâmil; ruhun tamamen saflaşarak tanrısal ışığa ulaştığı, dünya güzelliğinin ve hakikatin ışığını saçtığına inandığı, saadeti kendinde gördüğü insan.
    (06.04.2010 13:58)

mamur

    Bayindir, imar edilmiş.
    (06.04.2010 13:49)

ilm-i ledün

    İlm-i ledün, Allah tarafından verilen, öğrenmekle değil, Allah’ın bildirmesiyle elde edilen bilgi demektir. Bu bilgiyi ikiye ayırmak gerekir:

    1) Allah’ın peygamberlerine vahiy yoluyla verdiği bilgi. Vahiy Allah’tan olduğu için lugat manasında buna da ledün ilmi denebilir.
    2) Hızır gibi bazı kullarına ilham ve keşif yoluyla verdiği bilgi. Bu ikinci çeşit bilginin sağlam kaynaklarla doğrulanmış olanı vardır; Hızır’ın ve Hz. Ömer’in bazı bilgileri böyledir, onaylanmış olmayanı vardır; bu da ümmetin salih fertlerinde olan ve ilhama dayalı bulunan bilgidir.

    İlm-i ledün kimde olursa olsun vahye aykırı olmayacaktır; vahye aykırı olan bilgi kimden gelirse gelsin muteber değildir.
    (06.04.2010 13:41)

çintemani

    En güzel Türk tezyin sanatı motiflerinden biri.

    Alıntıladığım bir yazıya göre: birbirine paralel iki dalgalı çizgi ve üç yuvarlak benekten ibaret; çintamani, benek, pars beneği, üç top, Timur Arması ve Farsça'daki pelenk isimleriyle de adlandırılır.

    Taman, Çinli ve Japonlarda Buda'nın sembolüdür. Önceleri Uygurlarda Buda’nın üç gücünü simgeleyen üç benek ve dudaklarını simgeleyen dalgalı kırmızı çizgiler şeklinde, saltanat simgesi olarak kullanılmış ve Osmanlılara kadar ulaşmış.

    Osmanlı padişah ve şehzadeleri bu sembolü erkeklik, güç, kuvvet ve saltanatı vurgulamak için özellikle kaftanlarında, iç giyimde sıkça kullanmışlar. Üç yuvarlak; pars postundaki beneklere, iki dalgalı çizgi ise; kaplan yada pars postuna benzetilmiş.

    xvı. ve xvıı. yüzyıl saray halılarında ve kumaşlarında, özellikle saray için dokutulan Uşak halılarında karşımıza çıkıyor. Bu süsleme xvı. yüzyıldan sonra çini süslemelerde de kullanılmaya başlanmış.

    Günümüzde kimilerince eskiden var olduğu tahmin edilen ve üç kıtadan oluştuğu sanılan efsanevi Mu uygarlığını ve başına gelen felaketi temsil ediyor; üç kıta ve onu yok eden güçlü dalgalar.
    (06.04.2010 13:28)

jazz cafe

    Taksim’de, Hasnun Galip Sokak’ta, zaman zaman Bülent Ortaçgil'in, Erkan Oğur ile birlikte çaldığı, 3 katlı hoş kulüp.
    (06.04.2010 13:09)

aral gölü


    (06.04.2010 12:05)

aral gölü

    Prof.Dr. Mikdat KADIOĞLU tarafından 04 Haziran 2007 Pazartesi günü yayınlanan Hürriyet Gazetesindeki köşe yazısıdır:


    Bugün komşu gezegenden getirilebilecek bir bardak su, dünyada fırtınalar koparmaya yeter.

    Ama koca göllerin kuruması karşısında insanlığın duyarsız kalması, ne hazin bir çelişki! Dünya artık milyarlarca insanın zeká ve hırsını taşımakta zorlanıyor. Gezegenimizin, gelecekte de yaşanılabilir olması için daha fazla merhamet ve dayanışmaya ihtiyaç var. Bunun için Aral Denizi’nin derslerle dolu hazin hikáyesine bakmalıyız.


    Büyük bölümü çöller ve kurak bozkırlardan oluşan Orta Asya’da su, hayatın lokomotifi. Zorlu coğrafi koşullar, Sırderya ve Amuderya nehirlerini bölgenin can damarları haline getirmişti. Doğudaki Pamir ve Tanrı dağlarından kopan iki karayağız nehir, binlerce yıldır dünyanın en büyük iki çölü Karakum ve Kızılkum’u yenip batıya ulaşıyor, çölün mavi gözü Aral’ını oluşturuyordu. Aral, 1960’lara kadar dünyanın en büyük dördüncü iç deniziydi. Marmara Denizi’nin 6 katı genişliğinde bir alanı kaplıyordu. Amuderya ve Sırderya deltaları ise Aral havzasındaki biyo çeşitliliği zenginleştiren son derece verimli doğal yaşam alanlarıydı. 20’den fazla balık türünün yaşadığı koca deniz, berekete yelken açanları hiç mahcup etmezdi.


    20. yüzyılda Orta Asya için İpekyolu’nun yerini "Pamukyolu" almıştı. Bölgede üretilen pamuk, Muynak limanına yükleniyor, buradan kuzeydeki Aral limanına taşınıyor ve demiryoluyla diğer tüm Sovyet ülkelerine dağıtılıyordu. Orta Asya’da bulunmayan mallar da kuzeyden yine aynı yol izlenerek getiriliyordu. Aral’ın gemileri canla başla taşıdılar beyaz altını, balya balya, akın akın. Bir gün onun kurbanı olacaklarını bilmeden. Aral çevresinde yüzyıllardır yaşanan maviden düş, bir gün bir karabasana döndü. Deniz kıyılarına küstü, gemiler çöle demir attı.


    Muynak’ta bir zamanlar şarkılara, şiirlere, aşklara katılan deniz kokusu unutulur oldu. Ve Aral’sız büyüyen kuşaklara bırakılmak üzere, gemi enkazları üzerinde son üniformalı pozlar verilmeye başladı. Aral Kasabası’nda varlığı denize bağlı tüm tesisler işlevsiz kalmıştı. Tek servetleri deniz olan balıkçı köyleri, değil balık tutmak; kendilerini, evlerini, çöl fırtınalarından koruyamaz hale gelmişti. Aral kıyılarında artık iki kuşak yaşıyordu: çölle büyüyenler ve denizi özleyenler. Hayatlarının baharını Aral kıyılarında yaşayanlar, koca denizin nasıl olup da kuruduğuna akıl sır erdiremiyordu. Oysa neden çok yakınlarında, gemilerin limanlar arasında akın akın taşıdığı pamuk balyalarında gizliydi.


    Aral’daki esas trajedi Karakum Kanalı’yla başladı. Nehirlerin Aral’a taşıdığı yıllık su miktarı 110 kilometreküpten 5 kilometreküp seviyesine kadar düştü. Deniz 1960’tan 1990’a kadar alanının yarısını, hacminin yüzde 70’ini kaybetti. 90’larda kuzey ve güneyde iki parçaya bölünen deniz, Küçük Aral ve Büyük Aral diye anılmaya başladı. Aral’ın kolları kesilebildi, çünkü Sovyet planlamacılarının hesaplarına göre, Orta Asya’da pamuk yetiştirmek, balıkçılığın 100 misli bir ekonomik değer yaratacaktı.


    Planlamada atlanan çevre faktörü, upuzun bir çarpıklıklar zinciri örecekti. Bu zincirin başını sulama çekti. Pamuk çok fazla su isteyen bir bitkiydi ve Orta Asya’dan sürekli ve hep daha fazla üretmesi bekleniyordu. Ancak aşırı sulama, yeraltındaki tuzları yüzeye çıkarmaya ve tarlaları tahrip etmeye başladı. Pamuk üretimi düşmeye başlayınca Moskova hemen devreye girdi. Başlatılan kimyasal gübre ve zirai ilaç seferberliği, kısa zamanda trajik bir ize dönüştü. Tarlalarda biriken tuz ve tarım ilaçları drenaj kanallarıyla Aral’a gidiyordu. Aral ise çekilirken gerisinde zehirli bir çöl bırakıyordu.


    Zehirli çölden rüzgárlarla savrulan kumlar doğal yaşamı vurmaya başladı. Kara hayvanları, su kuşları birer birer kayboldu. 1960-1990 arasında Aral havzasındaki 100’den fazla bitki türü yok oldu. Aynı süreçte deniz canlılarının etrafındaki çember iyice daralıyordu. 1980’de deniz suyundaki tuz oranı tam 3 kat artmıştı. Bu, tüm balıkları yok etti. Balıkçılığı da. 80’lerden itibaren Aral halkı için artık hava solumak, sebze yemek, su içmek tehlikeli eylemlerdi. Halk akın akın hastaneleri doldurmaya başladı.


    Bugün, Aral’da taş, demir ve çimento kullanılarak yeni bir Gökaral inşa etmeye çalışılıyor. Aral’ın iyi bir başlangıç olması dileğiyle... Dünya Çevre Günü vesilesiyle, TEMA Vakfı’nın yukarıda hikayesi özetlenen Aral Belgeseli’ni herkes seyredip gerekli dersleri almalı.
    (06.04.2010 11:55)

civet

gölgesiyle kavga etmek

sayfa: 1-2-3-4-5...-16

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.