son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
kadınsı ve iri olmasına rağmen lolita melek edasıyla konuşmasından hazzetmediğim. evlendiği adama bakıyorum da. evet kendisi bir "adama" sadık kalmamış olabilir, ama besbelli paraya, karizmaya, güce de değil salt "aşka" sadık. e bundan içten sadakat mi olur?
biz ki; en mahrem anlarımızda dahi başkalarından iyi olduğumuz sürece tatmin olabiliyoruz, sevişirken dahi birilerinden daha iyi olmaya çalışıyoruz, aşık olmaktan çok; bir kadını, erkeği elde etme hissinden hoşlanıyoruz. huri falan istiyor olabilir miyiz. önüne gelen her kadının kendisiyle yatmak istediği bir erkeğin bu kadınlarla tatmin olması mümkün mü. yahut, her çalışanın müdür olduğu yerde müdür olmak sizi mutlu eder mi. mutluluk bahane, biz asıl rekabet avantajı elde etmek istiyoruz. mutlu olmak adına hedeflenen tüm değerlerimiz aslında başkalarının elde ettiğinden fazla olduğunda önem kazanıyor. donumuz bile calvin klein olsun istiyoruz, sadece daha rahat olduğu için mi. ya biz öldükten sonra bambaşka insanlar olucaz, ya da o cennette bile mutlu olamıycaz. heveslenmeyin şimdilik.
biliyor musunuz sevginilin eli tutulur, ona aşkla yoğrulmuş laflar edilir söylenegelmiş. seni seviyorum derken içiniz cız edecek tamam mı. öpüşürken gözler kapalı. gül alınır sevgiliye. "nereden öğrendin sen bunu" bakışı attığımda öyle utanmıştı ki, götüne sokmaya razıydı o anı geri almak için. nasıl sevgili olunur bilmiyorum ben, hayır bu "tecrübesiz saf bir kızım" demek değil, beceremiyorum. herkes gibi olmanın huzuru derim hep, bu huzura kavuşamıyorum. farklı bi yol bulabilmsem aşkı yaşamak için, "ben süperim ki, siz de boksunuz" diyip kenara çekilebilirim. ama şu halimle odunum. bıktıracak kadar çok söyleyebilirim bunu, bıktıracak kadar odun olmaktan da fena bu.
ortaokulda birine aşık oldum zannetmiştim. hani şu bütün kızlarında aşık olduğu, okulun efsane erkeğine. (evet onu pespaye, sıradan diye nitelendiremeyecek yaştaydım) pek tabi üst sınıflardaydı, kaçıncı sınıf olduğunu bile öğrenmeye çalışmadım, ismini dahi tesadüfi öğrenmiştim. çokça bahsediliyordu kendisinden, ama ben daha o zaman fazla kızsal bulduğum diyaloglara dahil olmamaya çalışırdım. daha önemli meşgalelerim vardı sözde. ivme ile kütlenin çarpımı neden kuvvet olurdu ki? bunu saatlerce düşünüp cevabı bulmalıydım. esasında, tavşan dağa aşık olmuş, dağın başı kalabalık diyip de gülüp geçebiliyordum. zaten benim gibi zekasından başka şeyi olmayan, utangaç, ezik bir kızdan hoşlanma ihtimalini düşünmeyecek kadar akıllı olduğumu tahmin etmişsinizdir. özel bir çalışma grubu oluşturulmuştu okulda, bir sınava hazırlanacaktık. 5 6 kişi var sınıfta, hep de üst sınıflardan. derse girecektim ki, kapıda dikildiğini gördüm, biraz uzaktan bakıyordum ona görüş açımı genişletmek için. yakından bakınca gökle muhatap olmak zorunda kalıyordum çünkü. bu açı meselesini keşfettiğim için kendimle nasıl gurur duyuyordum bilemezsiniz. ve işte aynı sınıftaydık, allah’ın bana yaptığı bir jestti bu, raslantı olmasına ihtimal bile vermedim. bir zaman sonra, kendime aşkımın yüceliğini ispatlamak için bir not yazıp koydum önüne. (korkunç biliyorum) hemen tüydüm sonra. günlerce yorum yapmadı, umudu kestiğim anda da cevaben bi not yazdı, daha doğrusu defterine yazmış bana okumam için uzattı: çıkma teklifini kabul etmiyorum ... aslında tatlısın.....ama boyun kısa anlatabiliyorum değil mi... teklif mi, ne teklifi, teklif de neydi. ben aşkıma onunla bile kirletemeyecek kadar çok değer veriyorudum. o çocuksu ahlak anlayışımla, bırakın biriyle el ele gezmeyi, gözlerinin içine bakmayı bile ahlaksızlıktan sayıyordum. temiz aşkımı bu ahlaksızlıkla kirletebilir miydim. bu boktan yorumu sonrasında rahatladım, sadece aşkıma sahip çıkabilirdim artık. bir hikayeye dahil olmam, sahip olmam, sahiplenmem gerekmiyordu. bu süreç üniversite dönemine kadar devam etti, tek bir kişi için bile iyi-hoş benzeri bir yorum yapmadığımdan, bir yerlerde bahsetmediğim bir sevgilimin olduğu sanılıyordu. işime de geliyordu bu durum, itiraz etmiyordum. sonrası? sonraki aşk yok, öyle bir şey yok. n. kez aşık olduğunu sanan n-1 aşkı sıfırlar, güzel hatıraları saklamaz kafasında, en azından güzel diye saklamaz. önceki aşklar bizim o şimdiki aşkımızı, ilk aşkımızı kirletendir. saygı duymayın onlara. her seferinde ilk kez aşık oluyorsunuz. n. kez aşık oldum demeyin, demeyin de palavranızın inanılır, güvenilir bir tarafı olsun.
heteroseksüel erkekler için de ağız vajina fizyolojik benzerliği (çevreleyici-ıslak) sebebiyle tercih edilir bir yöntem. bu noktada psikolojik beklentiler de devreye giriyor: erkeğin sadizm; kadının içe yönelmiş yıkıcı eğilimleri erotikleştirmeyi başaran mazoşist eğilimleri. heteroseksüel kadınlar için ise el ile uyarılma kadar bile tatmin edici olamaz. bir tür enzim-substrat ilişkisi sağlanamıyor, bütünleşme olmuyor, ağız ve vajina birbirini tamamlayan ortamlar değil çünkü. örneğin, 2 vazoyu yanyana koyup makul, estetik bir kombinasyon yapamazsınız, vazonun içine çiçek benzeri bir şey koymalı. (çiçeğe benzettiğim şeye bakın) öte yandan islam dinine göre mekruh kabul edildiğinden (harama yakın mekruh, yanlışsam düzeltiniz) bu topraklarda yaygın değil. (ytk) pek tabi yarattığı aşağılama-aşağılanma hissiyatı da bunda etkili.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |