az önce!
yani günün ilk
ışıkları gözlerime vurduktan sonra!
ya da ne bileyim?
zaman yoktu belki de!?!
bir
rüzgarın
demindeydi uykum..
astrale çıkmış
ruhum kendi
bedenini yatakta görüp irkildi önce. uzunca kendini izledi. içinden "bu ben miyim?" diyordu. elinde telefonu vardı ve telefon aniden yere düşmüştü. irkildi! o sırada uzaklaşmaya başladı vücudundan.
gökyüzünde miydi yoksa bir tünelde miydi ruhum? bilmiyorum.. uçuyordu. gökyüzünde değildi sanki ya da gökyüzü
kırmızı tuğlalardan mı örülmüştü?..olamazdı, çünkü gökyüzünün
mavi olduğu öğretilmişti bana..ama ya beynim öğretilenin dışına çıkmayı amaç edindiyse bu yolculukta?
o zaman gökyüzündeydim..
fakat kırmızı tuğlaları aşamıyordum, ben üstlerine gittikçe kırmızı
tuğlalar uzaklaşıyordu .. dokunamıyordum. sadece
sonsuzda birbirine
paralel iki doğru gibiydik.. beraber yol alıyorduk o kadar!
ben
kırmızı gökyüzünde istediğim yere gitmeyi düşünürken, bir rüzgar okşadı ruhumu birden!.. ılık ve sert bir rüzgardı, sanki bir yaz akşamı sahilde
yakamozları izlerken ılık bir esintinin,
ayaz rüzgarları gibi şiddetle bedeninize çarpması gibiydi.. öyle şiddetle çarpıyordu ki kulaklarımda yarattığı
uğultu dehşet vericiydi.. dinle diyordu sanki. beni dinle! şarkımı dinle! bir
enstrüman sesi gelmeye başladı derinlerden.. önce gitar mıydı konuşan? hatırlamıyorum.. ardından
flüt eşlik ediyordu.. buna emindim!
o ezgileri büyük bir
huzurla dinledim.. ve aniden rüzgarın beni salıvermesiyle yatağıma düşüşüm bir oldu.. korkunun da vermiş olduğu heyecanı yenip kendime gelmeye çalıştım. pc'yi açtım ve bu tanımı girmek istedim..
çünkü o ezgiler
rüzgarın şarkısından başka bir şey değildi!
*