dövme

  1. boyanın deri altına nakşedilmesiyle yapılır. eskisi gibi tek renk -siyah- değil, çeşitli renklerde yapılabiliyor...
    deri altına yapılmasından dolayı abdest olur- olmaz, vücutta kalıcı değişiklikler yapmak caizdir- değildir tartışmaları halen sürer gider...
    nihayetinde dövmenin size gudik geldiği günlerin birinde, "hem abdestte tutmuyormuş" diyerekten gidip sildirirsiniz...
    evveliyatında "rahatsız" insanların tepkisi, bir karşı duruş ifadesi, topluluğa ait ritüellerin bir parçasıydı...
    sonra janjanlı devrin ciks etiketlerinden biri oldu gitti...
    batı bu "cilalı imaj" devrini geçiredursun, dövme ne zamanki kapıkuleden girdi, hiç öyle duruştu tavırdı bilmem neydi kimliğini giymeden, direk imaj enstrümanlarından biri oluverdi... içi boş olarak ihraç ettiğimiz, direkt tüketilmeye hazır, komleksimizin bir başka ürünü olarak sunuldu... öncekiler gibi bunuda şipşak kabullendik ve hiçbir hazım sorunu yaşamadık...
    (bkz: dünyanın bir köy olması)

    gizem katmaya çalışırken, satır arasında ipucu veren, piyasa erkeklerinin-kızlarının "ay bu ne anlama gelioooo" türünden mal muhabbetlerininde bu şekilde bir karşılığı oluverdi... en boşbeleş insanın, en göründük yerinde artık japonca karakterlerle ya kendinin, ya sevgilisinin adını veyahut ta bildik bir sloganı bulabilirdiniz...
    zaten tarihimizde japonlarla tarkandan önce- tarkanla hz.isa arasında benzerlik kurmaktan men ederim okuyucuyu- ilk yakınlaşmamız da bu şekilde olmuştur... belkide, "lan neden bizim yazı karakterlerimiz latin, neden çizgi çubuk şeklinde değil, atam ne diyeyim ben sana ya" şeklinde hayıflanmalar olmuştur...
    ki japoncayı bir japondan başka kaç kişi bilirdi ki, ne gereği vardı ki o dili bilmenin?...
    e buda "ne anlama geliyooooo" böğürtüsünü yaratmak için yeterince giz barındırıyordu muhteviyatında...
    merak uyandırmak; tüm olay bundan çıkar, gelişimini ise kişinin kız beğenisi ve hayalgücü oluştururdu... sonucu duşta biter miydi, bilinmez...

    an itibariyle hemen herkesin ingilizce karşısında duyduğu ezikliğe kısmen benzeyen bu japonca merakını ha anladık ha anlıycaz, kusmak durumuna geldik derken, bir bir o dövmeli gençler eksilmeye, dövmeler sildirilmeye başlandı... yerine hayvanlı, latin karekterli daha zekice tasarlanmış dövmeler aldı... sorun şu ki, hala "dövmemi gördün mü" şeklinde göze sokulacak yerde olması bir yana - masum bulunabilir bu biran için-, ama dövme taşıyıcısının bunu karşıdakinin gözüne sokma amacı ne yazık ki anlaşılır değil.. hiç değil!...
    (bkz: genelleme yapmak)
    (bkz: genellerim)
    (bkz: tanımam)

    psikoloji ise dövme olayına, " özgüven eksikliğinin dışavurumu" şeklinde bir yorum getirmiştir; bir çok insana göre bu doğru bir önermedir, diğer bir çoğunluğa göreyse yanlış... ha ufacık bir azınlık var ki, onlar psikolojinin bir bilim dalı olduğuna bile inanmazlar, nerde kaldı dövme ; ama konumuz bu değil...

    anlamlandırmak... dövmeyi yapan kişinin soyut bir olguyu somut hale getirmek için, sırf onun soyutluğundan duyduğu rahatsızlığı ortadan kaldırmak için dövme yapması daha bir ilginçtir... dövmesi hakkında 3 saat atıp tutması, mimiklerinin "varoluşun anlamını buldum mu ne" şeklinde bir hal alması;sırasıyla, komik gelmesi, "çocuk işte" düşüncesi, "benim burda bu adamla ne işim var" yada "insanları neden tanıyamıyorum" iç hesaplaşmasına götürmesini "hey allahım yarabbim" sinir belirtileri takip eder ve akabinde, "görüşürüz behlülcan" sözüyle zirveye ulaşır...
    ...
    tepkisini ve tavrını, öncelikle yaşam tarzıyla değilde, çizgi çubuk ot böcükle ifade edenlerin samimiyetinden şüphe duyuyorum demek istemiyorum, samimiyetsizliklerinden eminim...

    (#145806) gri|07.09.2007 22:58|