alçak gönüllülük ve kibirli olmama demektir. zıddı tekebbür, yani büyüklük taslamadır. tevazu sahibi olan insana mütevazı denir.
her insanda bulunması gereken bir haslettir. tevazu sahibi insan kıymetlidir, kibirli insan tam tersidir; çünkü, tevazu hasletinin insanda bulunması, o insanın kıymetine delil olduğu gibi kibrin bulunması da kıymetsizliğine bir delildir.
meyvesi bol olan bir ağacın dalları nasıl yere yakınsa ve insana tevazuyu hatırlatıyorsa, insan da sergilediği tavırları itibarıyla başını dikip yüksekte durmaya çalışmamalı ve muhataplarına tevazuyu hatırlatmalıdır.
toprak olmak*tır.
kendini de başkalarını da hor değil; hoş görmek, incinmemek ve incitmemektir. nefisperest, dünyaperest değil hakperest olmaktır.
büyük olan allahtır. mükemmel olan da; varlığın yegane sahibi de sadece odur. kul haddini bilmeyince ancak büyüklük kompleksine girer. kendisi çukurdadır, yukarıya ayna koyar, büyük olduğu zannına kapılır*, işte o zaman alçaldıkça alçalır.
tevâzu ne zilletin perdesi ne de kibrin maskesi, şahsiyetli insanın alâmet-i fârikasıdır.
efendim, "göstermek" veyâ "etmek" yardımcı fiillerini kullanmak bakımından, ikisi de olur. yâni birine "tevâzu ediyorsunuz" da denir, "tevâzu gösteriyorsunuz" da.. netîcede, "alçak gönüllülük etmek" veyâ "alçak gönüllülük göstermek"... ama zannımca, "göstermek" aslî olmayan ama yerleşmiş bir kullanış. onun yerine "etmek" daha aslî gibi geliyor bana. diğer anlamlarla da kullanmak istediğimizde, "gösterişsiz olmayı göstermek", "kibirli olmama hâlini göstermek" çoğunlukla yanlış anlaşılabilir gibi duruyor..
bir de şahsî fikrim şu: "tevâzu" değil de "tevâzû" olmalı sanki.. çünkü kelâmın sonunda, şimdi kesme işâretiyle belirtebildiğimiz bir "ayın" harfi var, kelimeyi kesiyor. ama ne de olsa, telâffuz sırasında o kesmenin de bir müddeti olduğu için, dile "tevâzû" şeklinde yerleşmiş. aynı "mütevâzı" ('ı'nın uzun olduğu hâli) gibi..
çokluğu riyadandır.
"çok tevazu riyadır osman müstesna" diyor rasulullah.
hz. osman'ın yanında meleklerin dahi edep ettiğini bildirir bize fahr-i kainat
tevazu iyidir, hoşdur amma aşırı tevazu tekebbürdendir diye bir laf vardır, bu yüzden fazlası da zarardır, azı da zarardır. her şey gibi tevazu da dengeli olmalıdır.
bu arada ''kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan cennete giremez'' gibi bir hadis-i şerif de vardır, hatırlatırım.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.