1992 yapımı quentin tarantino efsanesi olan film. güçlü oyuncu kadrosu ve ilginç anlatımı ile arşivlerde mutlaka bulunması gerekiyor. filmde lawrence tierney, harvey keitel, steve buscemi, tim roth ve christoper penn gibi amerikan bağımsız sinemasının yetenekli oyuncuları yer alıyor.
michael madsen 'ın oyunculuğuyla aştığı filmdir...işkence sahnesi dünya sinema tarihine geçmiştir...amerikan bağımsız sinemasının en başarılı filmidir...*quentin tarantino senaryoyu harvey keitel a okuttuğunda keitel parayı bastırmış ve filmin yapımcılığını üstlenmiştir...filmin sonu farklı yorumlara açıktır ve çok konuşulmuştur... açılıştaki madonna ve bahşiş geyikleri filmin ne derece eğlenceli olduğunu belli eder..hemen geyik muhabbetlerinin ardından gelen ekibin george baker'dan little green bag eşliğinde yürüyüşleri planı bu filmden sonra pek çok filmde ya taklit edilmiş ya aynen kullanılmıştır...muhteşem işkence sahnesinde de michael madsen'ın dans ettiği şarkı steelers wheel'dan stuck in the middle with you'dur...
çok güçlü kurgusu, alışılagelmişin dışında bir anlatım diliyle bir başyapıt. yönetmen quentin tarantino'nun ilk filmi.
bir soygunun etrafında, soyguncunun bakış açısından ele alınmış bir film. tarantino'nun bundan sonraki filmi pulp fiction'da yakaladığı mükemmel kurgunun sinyallerini rezervuar köpeklerinde görebiliyoruz.
sadece diyalogları ile bile aşmış bir filmdir. özellikle filmin başında lokantada yapılan bahşiş muhabbeti ve isim tartışması, kimse pembeyi kendine yakıştıramıyor.. güzel filmdir.
en bariz anlatımla kara filmdir. klasik film mantığını balyozla yer bir eden tarantino; insanı meraka gark eden, endişeye sevk eden, heyecana boğan, kanını donduran bir mafya filmiyle tarantino efsanesine hayat vermiştir.
bir başka güzel tarantino filmi. film güzel olmasına güzeldir fakat bir bilgisayar oyunu vardır ki, görünce koşarak kaçmak gerekir. bu oyunda, bir oyunda ne kadar sıkıcı şey bir araya getirilebilirse getirilmiş bide çok zevksiz araba kullanma bölümleriyle süslenmiştir. aklınızda kalmış o müthiş reservoir dogs sahnelerini koruyabilmek için oyunun 100 metre yanına yaklaşmayın derim.
film boyunca bir adamın bağırsaklarından kan akan filmdir. adam kıvarnır kıvranır kıvranır kimse bişi yapmaz. oturup kavga ederler.çünki kötü adamlar kimseyi umursamaz.
en eğlenceli sahnlerden birisi ise...
kötü adamlarımıza isimleri verilmektedir.
mr pink itiraz eder. neden ben pembeyim diye bir münakaşa çıkar. mr pink isim seçme özgürlüğü istemektedir.neden bu özgürlüğünün olmadığını soran mr. pink şu cevabı alır
-çünki o zaman herkes mr. black olmak istiyor.
film boyunca gruptaki bütün elemanların birbirini öldürmesini -kimi çıkar kimi de yanlışlıkla- seyrettiğim filmdi. bol küfür nitelikli ve oldukça mafya vari havası altında aslında klasik bir film izletiyor bizlere. grubun adı rezervuar köpekleri. bunlar aslında soygunculardır ama bunlar arasından bir eleman aslında polistir. bu nedenle de elemanlar tek tek ölmektedir. son sahnedeki son hesaplaşma cidden güzeldir. filmin yönetmeninin de oynaması ayrı bir hava katmıştır. oyuncuları gerçekten kalitelidir.
bu film her sahnesinde beni sadistçe güldürür. daha açılış sahnesinde mr brown'nun like a virgin yorumu ile başlar yüzde ufaktan bir tebessüm. mr pink'in bahşiş vermeme sorunsalı ve olaya joe'nun girmesi ile süt dökmüş kedi kesilmesi. sonra mr blonde'un stuck in the middle with you eşliğindeki dansı ve akabinde kulak kesme seansı. yine mr blonde'un kulak kesme sahnesinin ardından nash'e* hitaben elindeki kesik kulağa konuşması ve beni duyuyor musun yorumu muhteşemdir. ve tabi ki mr pink kim olacak sorunsalı da ayrı bir kahkaha sebebidir. her bir sahnesi ayrı bir zevk veriyor bana kısaca. kurgusu muhteşem bir film sonuçta.
filmin ost'si hakkında yorum yapmaya bile lüzum görmüyorum.* bir little green bag olsun, bir stuck in the middle with you olsun ne zaman duyulsa direk triplere girilme sebebidir. her bir diyaloğu msn kişisel iletisi olarak rahatlıkla kullanılabilinecek kadar anlamlı ve dehşettir. film boyunca tek görünen kadın mr orange'ın vurulma sahnesindedir ki o da ne şehittir ne gazi kıvamında niyazi olmuştur. tarantino'yu sevme sebeplerinden sadece bir tanesidir bu film ama belkide en güzelidir. anlatılması imkansız bir şey kısaca bu filmi. izleyip yaşamanız gerekiyor o zevki.* mesela ne zaman canım sıkılsa sığındım bir kaç filmden bir tanesi benim için reservoir dogs.
bir oyun olarak reservoir dogs,
aynı zamanda 2006 yılında eidos interactive firması tarafından ps2 ve pc platformlarında oyunuda çıkarılmıştır. film ile paralel hikayede karakterlerin soygun sırasında yaşadıklarını kurgulamışlar oyunun hikayesinde. olmuş mu derseniz eğer filme hasta bir bünye iseniz nefret edeceğinizi garanti ederim oyunun hikayesinden. bunun dışında aksiyon olarak güzel olmuş. bir tek araba kullandığınız bir kaç bölüm baya bir gereksiz olmuş o kadar. psikopat ve porfesyonel olarak iki şekilde bitirme imkanınız var oyunu. her iki seçeneğin sonları farklı olarak tasarlanmış. oyun içindeki ara videolar ve diyaloglar "eh işte" kıvamında ama yinede güzel. önünüze geleni vurup, ortalığı kırıp dökerseniz tahmin edeceğiniz gibi psikopat seviyesinde bitirirsiniz oyunu. ama sadece gerekli yerlerde kurşun yakıp, daha çok rehine alarak polisleri etkisiz hale getirirseniz pro seviyede bitirebilirsiniz belki bir ihtimal. ki bu gerçekten kabiliyet isteyen birşey. etraftaki sivilleri veya etkisiz hale getirdiğiniz polisleri kendimize siper edip rehin alabiliyoruz. bu sayede karşıdaki mavi ünüformalıları silah bırakmaya ikna ediyoruz. oyunun aksiyon kısmının dışında tek beğendiğim noktası filmde bir kaç diyalog ve sahneden başka hiç bir işlevi olmayan mr blue ile oynama şerefine erişmemiz olmuştur.
izlememek için inat ettiğim, can sıkıntısının bi kaç senelik inadı kırması sonucu izlediğim, izlemekle de kalmadığım ve beğendiğim bi film oldu kendisi. niye inat ettim bilmiyorum ama ettim valla.
Filmin kurgusu Memento gibi ilerledikçe önceden olan bazı şeyleri görüyorsun ve filmde gizemli olan karakterin kim olduğunu anlıyorsun. Bence güzel bir film güzel bir senaryosu var. Sonuda ayrıca çok güzel dünyada nasılsa öyle sonu. * Ayrıca filmin müzikleride güzeldir. Little green bag, stuck in the middle with you *
bir avuç ebleh soyguncunun sonu hüsranla biten macerası da denebilir. benim için bu filmde unutulmaz olan ise mr. orange'ın (tim roth) hayvanlar gibi kan kaybettiği sahnelerdir.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.
