- saç-sakal kesim işlemi ve şekillendirilmesiyle uğraşan, bu işi meslek edinen kişi. ayrıca (bkz: kuaför)
- çenesi düşük, her konuda bilgi sahibiymiş gibi atıp tutan, rahat koltuğa rağmen bir yerlerini istemeden de olsa insanın koluna dayamaktan haz alan ve eğer uyarmadığınız takdirde dirseğinizden bir kol daha çıkmasına sebebiyet verecek ve çıkan kol üzerinde hak iddia edecek insandır.
- bir erkeğin herşeyidir. berber değiştirmek cinsiyet değiştirmek gibi zor birşeydir bir erkek için.*marmara bölgesindeki berberler ile iç anadolu bölgesinde ki berberler arasında farklar vardır efendim. marmara bölgesinde rekabetin çok yoğun yaşanmasından dolayı çok konuşkan ve bağlamacı tipler olur berberler. herşeyi bilirler az çok bir iş kurmak falan istiyorsanız piyasanın nabzını tutan berberlere gitmenizde fayda vardır. iç anadolu bölgesinde ise odun diye tabir ettiğimiz berberler vardır. içeri girersin 10.gelişin olmasına rağmen hâlâ ilk gelişinmiş gibi muamele görürsün. hoş geldin dedikleri nadir görülmüştür. en konuşkanı öğrenci misin? diye sorar. bir berberin hiç konuşmaması marmara bölgesinden gelen biri için hiç alışılmadık bir durumdur. adamlar resmen sallamaz hiç suratlarında bir ........ ifadesi vardır.*
- fıkralara ve tekerlemelere konu edilen meslek grubudur.
adam berber koltuğuna oturunca sert bir eda ile demiş ki: üçünü de kısa kes!
neyi? demiş berber... cevap: saçı, sakalı, lâfı..
bir berber bir berbere bre berber gel beraber berberistanda bir berber dükkânı açalım demiş...
ha, bir de bu meslek erbâbı, evvelce iyi sünnetçiymiş...nasıl şeyse..
- hiçbir zaman insanın aklındaki saç şeklini tam olarak veremeyen, şekle kendi yorumunu katan, erkekler için olanlarının %70 inin uzun saça uyuz olan ve kişiye saçını kestirmesi için binbir türlü bahane uyduran*** * saç kesimi üzerine yoğunlaşmış geneli geveze meslek erbabı...
- dün sakal traşı olmaya üşendim, dışarıda da bir işim vardı, dur dedim oraya giderken yolda kesin bir berber bulurum traşımı da orada olayım. bir berber bulmakla kalmadım içeride bir tek müşteri ile berber kalfası vardı. dışarıdan biraz derme çatma görünmesine rağmen içi hayli temiz ve aynalı bir yerdi. "oh sıra bana hemen gelecek" diye düşünürken dükkanın sahibi - asıl berber - içeri girdi. İçeride tuhaf bir ter kokusu vardı. orta koltuğa geçtim sağımdaki müşteri siyahlı yeşilli tuhaf bir kazak giymişti. İçerideki kokunun bu müşteriden geldiğini mesafe yakın olunca hemen anladım. tuhaf bir ter ve kimyasal madde karışımı kokuydu, içerisi çok sıcak olsa bu koku kesinlikle rahatsız ederdi. kendimi berberin ellerine bıraktım, kat kat havlular, derken sıcak havlular, yüze kremler ve ardından sıcak sıcak köpükler.... allah'ım ne güzel, ne rahat, tam o sırada tv kanalında zeynep casalini'den nilüfer başlamaz mı? nasıl mutluyum...
.... derken..
Önce "carrrtt!!!" diye bir ses, ardından "ahhhhhhhhhh!!!!" diye canhıraş bir çığlık, yanımdaki müşteriden. aramızda bir berber bir berber kalfası dönüp dikkatli bakmamla görmem bir oldu. adamın kazağı siyahlı yeşilli değil, adam kazak giymemiş, siyahlar kılları, vücucudun hayli cömert biçimde kaplamış önü arkası omzuz her yanı siyah, yeşiller de aralıklarla yapıştırılmış yeşil renkli ağda. huzurum anında kaçtı. ne cart sesleri ne canhıraş haykırışları dindi.
adam arada, "mustafa çok acıttın bu sefer" diyor,
mustafa ne yapsın? - berber dükkanındaki en zor durumdaki adam o - "abi gelmedin uzun süre katlanacaksın mecburen" diye bilmiş bilmiş konuşuyor.
ben görmemek için gözümü kaçırdıkça görüyorum. berber dükkanı çepeçevre ayna ile kaplı, nereye baksam başka açıdan simsiyah kıllı bir adam görüyorum, zayıf bir genç adam da bu kıllı adamın üzerinden yeşil yeşil dilimler çekip alıyor, o aldıkça adam bağırıyor ve yine soruyor:
"mustafa uzun zamandır gelmedim diye acıyor değil mi?".
mustafa cevaplıyor: "evet abi kılların kısa olaydı böyle acımazdı"
adam "ah benim eşek kafam gelecektim onbeş gün önce" diyor.
gözlerimi kapatıyorum. Şarkıyı dinliyorum, ahlamalar eşliğinde. gözümü açıyorum, berber soruyor:
"abi bir perde daha geçeyim mi?"
"bu perde de ne olaki?" diye düşünüyorum. "peki" diye yanıtlıyorum.
yüzüm tekrar köpükler içine gömülürken, yandaki adamın mücadelesi başka safhaya geçiyor. ağdalı yerler soyulmuş, şimdi elektrikli traş makinesi ile geçiyorlar aralardan.
Çığlıkları kesilince adamın neşesi yerine gelmiş ardarda sıralıyor, arada mustafa da yetiştiriyor kendi repetuarından.
adam:"anasını satiym kılının santimetrakaresi dolarla satılsaydı ben çoktan dolar milyarderi olurdum. ama beş para etmiyor"
mustafa: "abi senin gönlün zengin"
adam: "on kilo hafifledim şerefsizim"
mustafa: " eve gidince duş al abi daha da hafiflersin, gözeneklerdeki kılar da akar gider"
adam:"nasıl oldum mustafa?"
mustafa: "cildin bebek kulağı gibi oldu abi"
traşım bitiyor, mustafa'nın mücadelesi hala devam ediyor.
efendim berberler saç, sakal, burun kılı, kulak kılı yanısa sıra istenmeyen tüylerin bir bölümden de ağda ile kurtulunduğu bir yermiş meğersem.
- abi azcık kısalt, fazla değil dediğinde kafayı resmen kırpan adamlar.
saçlara bi garezleri mi vardır nedir bilinmez.
- babadan kalma berber dukkaninin hemen ust katindaki iki oda bir salon evinin en sevdigi kosesinde, rahmetli babasinin korkusundan o hayattayken bir defa bile oturamadigi, babasinin vefatindan sonra ise bir veliaht edasiyla sahiplendigi, hatta kendi cocuklarina oturmayi yasakladigi kahverengi, kadife koltukta oturmus, derin dusuncelere dalmisti. hani o dovus sanatlari filmlerinden asina oldugu saolin rahiplerinin meditaston yaparken ki hallerini andiriyordu. kendisini hem fiziksel hem de zihinsel olarak cok buyuk bir hadiseye hazirlar gibiydi. durumu farkeden esi usulca yanina yanasti. "cocuklara bayramlik bir seyler alalim." muhabbetleriyle kafasini sisirmeyecek kadar cok sevdigi ve aksamlari yorgun argin eve geldiginde selam vermesine bile gerek kalmadan nasil bir ruh hali icinde oldugunu anlayabilecek kadar iyi tanidigi kocasinin bu dusunceli haline sasirmisti.
- sen iyi misin? biraz solgun gibisin de...
- yarini dusunuyorum.
- yarini mi? yarinlarimizi yani, bizi?...
- yo, daha kisa vadede yarini.
- yarin seni boyle dusundurecek ne olacak ki?
- yarin arefe ve ben bir berberim. bundan daha onemli bir sey olabilir mi? butun yil boyunca bekledigim iki gunden ilki. insanlar siraya girecek. kimi sac-sakal isteyecek, kimi enseleri toplatmakla yetinecek. cogu "arefe gunu zaten gec saatlere kadar acik olur berberler." diye dusunup sabahin ilk isiklarina kadar kafalarinin farkli yerlerindeki killari kestirmek icin bana yalvaracak. bu benim en kudretli oldugum gun. gerci yine bayramin ilk gunu uyuyarak gececek ama olsun, degecek. hem arefe gunu kazanacagim parayla sana o aylardir istedigin mantoyu da alabiliz.
- oo sevgilim, oyle mesudum ki...
(sakaciktan bkz. arefe gunleri berber olmak)
- saç, sakal katilidir kendileri.
nasıl keselim sorusuyla başlar herşey;
anlatırsınız, izah edersiniz
ama o kendi bildiğini okur...
eğer saçınızın çok az kesilmesini istiyorsanız;
abi hiç kesme saçı demeniz yeterli;
eğer saçınızı standart bir uzunlukta kestirmek isterseniz;
abi çok az makası değdir bırak demeniz yeterli;
eğer saçınızı biraz kısa kestirmek isterseniz;
abi biraz kesilecek demeniz yeterli.
uzun saçlı arkadaşlara sesleniyorum siz siz olun saçın kırıklarını al demeyin ben dedim ve birkaç gün önce aylarca uzattığım saçlarımın katili oldu bunlardan bir tanesi;
sonuç mu ne oldu?
dikmek zorunda bırakılan saçlar armağan etti bana...
- gereksiz konuşma hususunda taksicilerle çekişen meslek grubudur. bir de berber koltuğuna kollarınızı rahat rahat koyamazsınız pek genelinde bir deydirme hastalığı vardır.
- (bkz: tıraş)
Vampircik - 2005 - 2015
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.
sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.
