the number of the beast

    (bkz: 666)
    (03.05.2010 03:19)

diyar ile ilgili istekler

    eğer yapılabiliyorsa, tavernaya bir trivia botu eklensin.
    uykusu kaçanlar 2 takım halinde falan kapışsın.
    en çok soru bilen takım kazansın.
    kazanana ödül olmasın, kaybedeni rıfkı ısırsın.
    * *
    (28.08.2007 00:52)

mcleod

kral cunyir

slm nbr asl

    nick'i en baştan aleykumselam_iidir_30_m_adana yaparak muaf tutulabileceğiniz saygıdan uzak irc sorusu.

    gerçi bu sorunun "a/s/l" kısmının , ün yapmış bir fıkrada "25/yes/farketmez" şeklinde cevaplandığını duymuşluğum da vardır.*

    (03.08.2007 17:12)

yağmur öncesi sıcağı

    potansiyel yağmurun olanca nemiyle ağırlaşmış, yapış yapış, bunaltıcı sıcaklık.

    yaz aylarında - yağmayı başırırsa - hemen ardından yerini yağmur sonrası serinliğine bırakarak insanı mutlu etmesiyle meşhurdur.*

    hemen ikisi arasındaki yağış anının değerlendirmesi ise içinde bulunduğunuz zamana* ve mekana* bağlı olarak değişir.
    sözgelimi dün geceki "şakır şakır" istanbul yağmuruna 10 üzerinden 8 veriyor, 2 puanı da süreyi pek bir kısa tuttuğu için kesiyoruz.

    bonus: yagmurdan sonra gelen toprak kokusu
    (02.08.2007 16:04)

vampipircik com

vampirler makina da zirvesi

    ya ben sözlüğün adını yanlış biliyorum ya pankartı yazan diyardaş yanlış biliyor dediğim zirve.
    lütfen biri beni aydınlatsın, ben şimdi vampir miyim, vampipir mi?
    (22.07.2007 03:33)

evlilik yüzüğü

    (bkz: alyans)

    --- alıntı ---
    evlilik yüzüğünü ilk defa mısır prensesi nefertiti takmıştır.
    o yıllardaki tıbbın ne kadar ileride oldugu ayrı bir tartışma konusudur ama yüzyıllar sonra anlaşılmıştır ki direkt kalbe giden tek damar evlilik yüzügünü taktıgımız sağ el yüzük parmağımızdadır.
    başka hiçbir parmagımızdan kesintisiz kalbe giden bir damar yoktur.
    --- alıntı ---

    epeydir e-posta kutularında dolaşan yukarıdaki bilgi ne kadar doğrudur, bilmiyorum.
    ancak alyans hakkında bildiklerim, bizde de önceki nesillerde nefertiti misali sağ ele takılırken zaman içinde nişan yüzüğüyle yer değiştirip sola geçtiğidir.

    zamanla uğradığı tek değişim bu olmamış,
    altından başka, gümüş ya da platinden mamul, işlemeli, taşlı, tek taşlı hatta iki ya da üç renkli çalışılmış modelleri de kuyumcu vitrinlerini süslemeye başlayalı çok olmuştur.

    gel gör ki "herhangi bir" aksesuar olmayan bu takının değeri; sağ elde mi sol elde mi olduğundan, üzerindeki taş sayısından ya da kuyumcu terazisinde ne kadar geldiğinden çok, diğer eşinin kimin elini süslediğine göre değişir.

    (11.07.2007 13:44)

türk kadını

    nüfus geneline bakınca eğitim seviyesi pek de yüksek olmayan kadındır.

    okumamış olanı da okumamıştan ziyade okutulmamıştır.
    her "baba beni okula gönder" diyene "peki kızım, emrin olur" denmediğinden cehaletinin sorumluluğu sadece kendi omuzlarına yüklenmemelidir.***

    "biz çektik, onlar çekmesin" diyen, çocuklarını okutup onlara daha iyi bir gelecek vermek isteyen ailelerin bile "hepsine gücümüz yetmez, bari oğlanları okutalım; kızlar nasıl olsa evlenir, kurtarır(!) kendini" dediklerini benimkiler kadar sizin kulaklarınız da duymuştur.

    ve evet; "kendini yetiştirmek" diye de birşey vardır.
    ama bu doğru dürüst bir eğitim fırsatı bulamamış ya da bulduğunu değerlendirmemiş herkes için geçerlidir;
    onlarla ilgili tanımların yeri de sadece "kadın" ya da sadece "erkek" kelimelerini içeren başlıklar değildir.

    (09.07.2007 16:25)

dega

    kendisine bakınız vermek istediğim, ancak ilgili başlığı bulamadığımdan aratmakla yetindiğim hoş hatun.

    (ara: lale)
    (09.07.2007 02:30)

türk kahvesi

    eskilere göre şekersizi makbul olup yalnız içilmemesi önerilen kahvedir.
    zira bu kahvenin tatlandırıcısı, eşliğinde yapılan sohbettir.

    bakmayın tadı leziz, kokusu latif, sunumu zarif kahvenin mini minnacık fincanlarda içildiğine;
    kendisi yudumluksa da hikayesi ummandır.

    habeş kökenlidir ama kahvesiyle ünlenen suyla ezilip soğuk yendiği habeşistan* değil, suda pişirilip sıcak içildiği yemen olmuştur.

    habeşistan'da doğan, yemen'de serpilen bu esmer güzelinin, adının ne demeye "türk kahvesi"ne çıktığına gelince:

    anlaşılan odur ki türk'lerin eline geçmeden önce kahve, ham cevherdir.
    ışıldaması için kabuğunun kırılıp usta elde işlenmesi gerekir.
    yemenli ustalarca kabuğu kırılmışsa da pırıltısını istanbullu ustalara borçludur.

    osmanlı mutfağına 1500lerde giren kahve, burda gerçek anlamda geliştirilir, hem sunum hem de pişirme tekniği açısından olgunlaşıp bugünkü halini ve adını alır.

    o günün kervanları bugünün nakliye şirketleriyle aşık atamadığından maliyeti şimdikinden epey pahalıya gelen kahve, önceleri atlas perdeli, ipek halılı konaklara uğradıysa da cazibesine canlar dayanmaz, hızla yaygınlaşıp fakirhane mutfaklarını şereflendirmesi uzun sürmez.

    bununla da yetinmez; ahalinin biraraya gelip kahve keyfini sohbetle pekiştirdiği kahvehanelerde sunulmaya başlanır.

    tahtakale'de açılan ilk kahvehanenin ticari başarısı öyle büyüktür ki onu kısa zamanda pıtrak gibi açılıp civarı dolduran diğerleri izler.

    kahve sofradan taşmış, keyif ehlinin sosyal hayatının önemli bir parçası olmuştur artık.

    halk tarafından büyük ilgi gören kahvehaneler, her kesimden tiryakilerle dolup dolup taşar.
    ümmisi de gönlünü kaptırır kahveye, kahvehaneye; alimi de.

    bakır mangallarda, köz üzerinde, nazlı nazlı pişmesi beklenirken de,
    köpükleri höpürdete höpürdete içilirken de, tarihe gömülmüş ne şekerli sohbetlere, ne alevli tartışmalara yarenlik eder kahve.

    zaten, kahvenin tadını getiren de, kaçıran da, bu "iki yudum arasında iki kelam" faslı olur.
    e ağız bu, torba değil ki büzesin.
    kahvehane müdavimleri bugün yaptıklarını o gün de yapar; o mesel senin bu rivayet benim gezinirken, lafı döndürüp dolaştırıp memleket meselelerine getirir; başlarlar kah memnuniyetlerini, kah şikayetlerini dillendirmeye.

    rivayetin biri de der ki: kahvehanelere yasak gelmesinin, bir açılıp bir kapatılmasının, "kömürleşme derecesinde kavrulan gıdanın dinimizce haram kabul edilmesi"yle değil de işbu sitemkar sohbetlerle ilgisi vardır.

    kahvehaneler kapansa ne gam;
    kahve çoktaan tahtına kurulmuş, evlerde de yerini almıştır, sarayda da.
    gelişip olgunlaşan pişirme ve sunum teknikleriyle, türk mutfağında altın çağını yaşar, yaşatır.

    keyfe keyif katan fincanlar sadece taştan* oyulmaz, telkari ustalarının elinde işlenen gümüşten de yapılır, nakışlı tepsilerde ışıl ışıl ışıldar.

    türk kahvesine özgü "bonus" ikramlar da osmanlı'dan mirastır.
    kimi yerde yanında lokumla ve hemen heryerde yanında suyla servis edildiğini görmüşsünüzdür.
    kahvenin sadesini ya da az şekerlisini tercih eden eskiler, acısını alması için fincanların yanına birer de lokum koyar, birer bardak suyla da ikramı pekiştirir. - ki yanlış bilmiyorsam bu usül, istanbul usulü*dür -

    kahve faslından önce yudumlanan su, ağızı kahve için temizlemek, sonrasında içilen su da kahveyi* ağızdan temizlemek içindir.

    gelelim kahvenin batıya yolculuğuna:

    denir ki; viyana kuşatmalarında ordu, erzak içinde kahve de götürür; geri dönerken de çuval çuval kahveyi taşımayıp şehrin kapılarında bırakır.
    viyanalılarca deve yemi sanılarak imha edilmek üzereyken, osmanlı topraklarına yolculuk yapmış bir gezgin tarafından tanınan kahve, pişirilmek üzere alıkonur;
    nasıl pişirileceği de bilinmediğinden olsa gerek, "öyle miydi, böyle miydi" derken onlarca çeşidi ile, meşhur avusturya kahveleri keşfedilir.*

    herhalde hiçbir yiyeceğin/içeceğin kültürümüzde kahve kadar geniş bir yeri yoktur.
    türkülerimizden* atasözlerimize*;
    deyişlerimizden* şiirlerimize*;
    masallarımızdan* geleneklerimize* kadar yerleşmiştir.

    kurulacak yuvanın harcına katılır.
    gelin adayının elinden kahve içilmeden kız istenmez.
    "verdik, gitti" müjdesi de gene gelin hanımın sunduğu kahveyle kutlanır.

    . uyarıcı etkisi vardır, enerji verir;
    bu özelliği yüzünden yumurta kapıya gelene kadar beklemiş işleri/ödevleri yetiştirme gecelerinin favori içeceğidir.

    . zihin açıcı olduğu eskilerce söylenir.

    . dijestifdir; sindirimi kolaylaştırır.
    yemek - hele hele iftar - sonrası sohbetlerinin gözdesidir.

    . aşırı tüketilmesi yukarda sayılanların hepsini tersine çevirir.
    üç vakte kadar halsizlik, yüksek nabız, uyku düzeni bozukluğu ve sinir stres sahibi olmanızı da garantiler.

    . günde bir fincanla sınırlanması; mide ve kalp hastalarından uzak tutulması doktorlarca önerilir.

    dur daha bitmedi.
    daha bunun falı var, efendime söyleyeyim tarifi var,
    pişirmesinin püf noktası var...

    şaka, şaka...
    bitti, hepsi bukaa...
    (08.07.2007 00:21)

ayna

    bildiğin camdır.

    onu "mekan içinde mekana açılan pencere" yapan, arkasındaki sırdır.
    (07.07.2007 19:36)

the sims

    "bu sabah evlendim.
    öğleden sonra bir oğlum oldu, adını hadilen koydum.
    üç dakika sonra sosyal hizmetlerden bir teyze geldi, iyi bakamadığım gerekçesiyle hadilen'i alıp gitti.
    acemilik...

    gün bitmeden bir oğlum daha oldu, adını genemilen koydum. genemilen'ime on dakikadan fazla bakabildim, sonra sızıp kalmışım beşiğin başında. teyze gelip onu da aldı.

    akşam yemeğini takiben doğan kızıma kıymetlimiss adını verdim. saçımı süpürge ettim; yemedim, içmedim; büyüdüğünü görmeyi başardım.

    ben bunlarla uğraşırken kocam komşuyla kaçmış.
    move_objects on hilesinin de yardımıyla evlerindeki havuzun merdivenlerini iptal ettim; meğer onlar da havuzdaymış; çıkamamışlar mı ne merdiven olmayınca...
    huzur içinde yatsınlar.

    şimdi yan eve brad pitt'le angelina joliegil taşındı

    gece erken yatmıştım, ama eski kocamla yeni karısı hortlayıp "bööh" diye bağırınca uyandım.

    hazır uyanmışken kahvaltı hazırlayayim bari. yarın güne enerjik başlamalıyız.
    sabah kıymetlimiss'le dağda kamp yapmaya gidicez.
    yolda uzaylılar tarafından kaçırılmazsak tabi.

    not: taşınmak istiyorum burdan, ikide bir kapının önünden merhume marilyn monroe geçiyor...tırsıyorum..."

    şeklinde günlük tutabileceğiniz, oynamasından çok dekorasyon faslı keyifli olan maxis oyunu.

    hamiş: oyundaki objelerle yetinmek zorunda değilsiniz.
    yüzlerce kullanıcı sitesinden indirebileceğiniz mobilya, duvar kağıdı, yer karosu, giysi, karakter vb ile oyununuzu istediğiniz kadar renklendirebilirsiniz.

    oyunun güçlüklerini sıfırlayan hileli objelerden bahsetmiyorum bile.*
    (05.07.2007 15:37)

dega

    bana hediyedir kendisi.

    bir hazeyame alana bir dega bedava kampanyasından faydalanmış, bu eşsiz lale ile can bağı kurmuştum zamanında.

    iyi ki de kurmuşum.
    promosyonun ardı arkası kesilmedi kardeşim.
    can'dı, ege'ydi derken...

    devamını bekliyoruz efenim*

    (04.07.2007 14:17)

sayfa: 1-2

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.