karacaahmet mezarlığı

    içerisinde hattatlar sofası diye tabir olunur bir mahal bulunan büyük mezarlıktır. hattatlar sofasına ilk sırlanan şeyh hamdullah merhumdur. daha sonra hattât-ı şehîr unvânını almış pek çok sâhib-i hüner hattat oraya defnedilmiştir.

    aynı zamanda bir rivâyete göre sultan 2. osmân tabir-i dîgerle genç osmân'ın atı sisli kır'ın da gömüldüğü yer bu mezarlığın hudutları dâhilindedir. atları rahatsız olan şahıslar buraya gelirler atları ile sisli kır'ın mezarını tavaf ederler ve bu şekilde bârgîrlerinin şifâyâb olacağına kâni olularmış.

    fakat günümüzde hem nüfus ziyâdeleşmesi sebebiyle mezarlıkların kifâyet etmemesi hem de şuursuzluktan dolayı osmanlıdan yâdigâr kalan ve her biri ayrı ayrı hat ve hak sanatında evc-i bâlâya varan mezar taşları tahrip edilip, kırılıp yerine yeni mezar mahalleri açılmaktadır. gitgide tahrip olan ve şahsiyeti ile hüviyetini kaybeden bir mezarlığımızdır. *
    (02.09.2007 23:20)

puslu kıtalar atlası

    nâkılân-ı âsâr ve muhaddisân-ı ahbâr şöyle buyururlar kim... diye başlayan, envâ-i çeşit hikâyeler, hâdiseler, hikmetlerden bahseden menakıb nakleden eserler vardır. insan bir lahzade okur kendini eserin yazıldığı yahut nakledilen vakanın cereyân ettiği demlerde zanneder. ancak bu eserlere zemâne insanının ulaşması, sayfaları karıştırıp, okuyup "ziyaret etmesi" maalesef biraz müşkil. zirâ umûmiyetle bu eserler yazma hâlinde ve kütüphanelerde. tabii osmanlı türkçesi olarak hurûfât-ı arabiyye ile tahrîr edilmişler. eger onlardan bir nebzecik olsun bir tad almak arzu ederseniz puslu kıtalar atlası, kitabü'l-hıyel ve amatı kıraat ediniz. muhakkak zevk alırsınız. kanaat-ı âcizânem budur.
    (02.09.2007 23:05)

mangal kenarı kış gününün lalezarıdır

    osmanlı devrinde evlerin tavan yüksekliği şimdiki gibi kısa tutulmaz hânelerin ferah fahur olmasına dikkat edilirdi. bu sebeple mevsim-i şitâda evlerin teshini gayet müşkil bir vaziyet arz ederdi. ecdâd-ı izâmımız bu sebeple haneyi değil de kendini yani vücudünü ısıtmayı düşünmüştür. soğuk kış gecelerinde daha nev-icâd sobalar zuhûr etmemişken mangal nûr-ı nimet olarak kabul görmüştür. hâce-i bî-adîlimiz hashacip'in buyurduğu gibi kış günü mangal kenarı lale-zâre tebeddül etmiştir.
    (02.09.2007 22:58)

yedi uyurlar

    ashâb-ı kehf'in isimleri rivâyetlere göre şöyledir:
    yemliha, mekselinâ, meslînâ/mesleinâ, mernûş, debernûş, şâzenûş, kefeşteteyyûş ve köpeklerinin ismi kıtmîr. eskiden insanlar bu isimlerin belirli bir vakit ve adette okunmasının faydalı olduğuna inanırmış. hattâ bu isimleri bazı yazma kitaplarda ve dahi çeşme ve bina kitabelerinde görmek mümkündür. meselâ kütahya mevlevihânesi/dönenler camii kubbesinde ve izmir kızlarağası hanı yakınında bulunan çeşmenin kitabesinde görebilirsiniz. *
    (06.06.2007 14:22)

namaz

    âşık ile maşûkun bezm-i visâle resîde oldukları demdir.
    (31.05.2007 14:29)

layusel

    bir mânâda ilahı kastetmek için kullanılan kelime. zirâ yaptığı hiçbir şeyden mesûl değildir. kelime terkip olarak lâ-yüs'el ve ammâ yef'al şeklinde kullanılır ki yukarıda serdettiğimiz cümlenin tam olarak anlamını verir.
    (31.05.2007 14:22)

withlove

    ıstanbul'dan ankara'ya avdet etmesiyle beni hüzünlere gark eden, arkadaş, dost, kardeş gibi her nevi ihtiyacımı karşılamaya muktedir olan, bu aralar biraz başının dumanlı olması vesile ile hoş görmeye gayret ettiğim, ancak giderek de beni unutmaya başladığına kanaat getirdiğim şahs-ı muhterem. *
    (28.05.2007 11:15)

zalimler için yaşasın cehennem

    dâima hüsn-i zan *içerisinde bulunmaklığımız emredildiğini düşününce hadden ziyâde insanı rahatsız edici tesir uyandıran cümledir. zâlim kimdir, zulüm nedir, bu sözün sarfedilme sebebi neye müsteniddir * malûmum değildir amma her hâl ü kârda bize yakışmayan bir ifâde olduğu muhakkaktır. küçük bir hâdise anlatılır ya:
    sokakta iki adam yüzleri birbirine dönük duruyormuş. uzaktan ise bir hoca ile talebeleri onları seyrediyormuş. bir müddet sonra adamlardan biri elini havaya kaldırınca talebeler yek-âvâz *olarak "eyvah adama vuracak" demişler. hoca "niçin öyle söylüyorsunuz belki başını kaşıyacak yahut saçını düzeltecektir" demiş. talebeler" fakat efendim adamda asabî bir hâl var" dediklerinde hoca" ne yapalım biz güzel düşünmekle vazîfelendirildik" diye cevap vermiş.
    (23.05.2007 10:36)

sigara bırakılmaz sigaraya ara verilir

    ibnülemin mahmud kemal merhum bu sözü şu tarzda söylermiş: "sigara bırakılmaz, ancak onunla mütâreke edilir" * *
    (22.05.2007 14:56)

asır

    asır veyâ asr şeklinde de telâffuz edilebilen kelimemizin dîger bir mânâsı da ikindi vakti demektir.

    yavuz sultan selîm'i anlatmak için ibn-i kemâl'in yazdığı bir beyitte bu kelimenin güzel bir kullanılışı vardır:

    şems-i asr * idi asırda şemsin
    zılli * memdûd * olur zamânı kasîr *
    (11.04.2007 12:10)

ekmek mushaf çarpsın

    insanların ahd ü misâk ederken mukaddes kıymetleri kendilerine şâhit olarak göstermeleri eski devirlerden gelen bir âdettir. ekmek eskiden olduğu gibi hâlâ da cemiyetimizde kıymeti ve kudsiyeti inkâr edilemez bir mevkıdedir. mushaf ise vahy-i ilâhî ile gelen âyetlerden müteşekkil bir kitâb-ı mukaddes olduğu için insanların nazarındaki kıymet ve ehemmiyeti açıkça meydandadır. verilen sözde durulacağına ve söylenen sözün hilâf-ı hakikat olmadığına dâir teminât mânâsında serd edilen bu sözde zannımca ekmek ve mushaf bu sebeple zikredilmiştir.
    (29.03.2007 06:23)

güneş dil teorisi

    nazariye çerçevesinde kelime uyduran şahısların seneler sonra o devirden bahsettiklerinde "efendim kimseyi kandırmayalım. biz o gün ilimle uğraşmıyorduk. uyduruyorduk" demesine vesile olmuş bir hayâl-i hâmdır. * paşa merhum ferâseti neticesinde gidişâtın nerelere varacağını, ne vartalara düşüleceğini hemen fark etmiş ve bu reh-i nâ-refteden *serian avdet etmiştir. fakat maalesef gazi paşamızın ömrü vefâ etmeyerek bu nâ-becâ *hâdisenin tanzimi yarıda kalmıştır. merhumun mekânını fâni dünyadan ebedî âleme nakletmesinden sonra * zimâmı eline alanlar işi ellerine, yüzlerine bulaştırmışlardır. bunun neticesinde devletimizin kurucusunun bizâtihi fem-i muhsininden sâdır olan "nutuk" daha sonraki nesillerin anlayabilmesi için * türkçeye çevrilerek "söylev" hâline gelmiştir.

    mevzû ile alakalı olarak "çankaya" ve "trajik başarı" kitaplarına bir nazar atfedilebilir.
    (29.03.2007 06:13)

hacamat

    sülük adı verilen mahluk vâsıtasıyle de kan aldırma ameliyesine hacamat denilmektedir. bu mahluk bedendeki kirli kanı emer, uzun müddet vücuda yapışık halde kalır. şiştikçe şişer ve en sonunda düşer. arzu edilen mahalde kirli kanın atılmasına vesile olur. tabii bu eski bir usuldür. ne kadar sıhhate müfid yahut muzırdır bakmak ve ona göre icrâ etmek/ ettirmek lazımdır. * *
    (29.03.2007 05:58)

gülhane parkı

    şehremîni * olan operatör cemil paşa * zamanında sultan mehmed reşad'dan millet nâmına istenmiş olan parktır. sultan, topkapı sarayı'nın bahçesini teşkil eden bu araziyi milletine hediye etmiştir. parkın tanzimi esnâsında sultan fâtih zamanında yapılan ve sûr-ı hâkânî adı ile tesmiye edilen surların yıkılması kararı alınmıştır. ancak devrin meşhur mimarlarından mehmed vedad, ahmed kemâleddin ...ilh beyler vâsıtasıyle bu yıkım kararının önüne geçilmiştir. sultan abdülmecid tarafından kabul edilen ve osmanlı devleti'ne mükerrer defalar sadrazamlık ve hâriciye nâzırlığı yapan mustafa reşid paşa tarafından hazırlanan tanzimât fermânı bu bahçede okunarak ilân edilmiştir. bu sebeple fermâna gülhâne hatt-ı hümâyûnu ismi de verilmektedir.
    (06.03.2007 14:07)

bed

    bed aynı zamanda başlama mânâsına gelen arapça menşeli bir fiildir. lisanımızda başlangıç ile aynı anlama gelen ibtidâ ve bir işin başında, başlangıcında bulunan mânâsında kullandığımız mübtedî * bu kökten türetilmiş kelimelerdir.
    (06.03.2007 13:47)

sayfa: 1-2-3...-11

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.