olmayan sevgiliyi beklemek

türk aydını ve postal fetişizmi

    Çağın politikalarına ayak uyduramayanların, oluşan yeni dünya düzeninde nasıl bir yer edinmeleri gerektiğini bilemeyenlerin sahip oldukları, alıştıkları kutsaların koruyucusu olarak askeri görmelerinden kaynaklanır. İki gün önce Elazığ'da yaşanan el bombası kepazeliğini, bugün Çukurca'da yaşanan mayın trajedisini bile sinir krizleri içinde yandaş basının çarpıtması olarak sunabilmektedirler.

    Postal fetişistleri bu ülkede her şeyden ve herkesten korkarlar. Kürtler'den korkarlar, Amerika'nın gizli planları olmasından korkarlar, dincilerin şeriat getirmesinden korkarlar, Avrupalıların bilinçaltında hâlâ Sevr'in kırıntıları olduğundan korkarlar, korkarlar da korkarlar. Bütün bu paranoyak korkular onlara askerin postalına yüz sürdürür. Onları bütün bu korkulardan ancak askerin ve ordunun silahları koruyacaktır. Bence biraz hastalıklı bir ruh halidir. Psikolojik destek vermeli bu insanlara.

    30 yıldır PKK'yı bitiremeyen askerin çıkıp Kürt açılımı konusunda "Hayt höyyt!" etmesi bile sevinç göz yaşları döktürür bu cenaha.
    (27.08.2009 17:50)

adolf hitler

    Şu konjonktürde bir benzeri Türkiye'de çıkarsa kesinlikle iktidar olacaktır. Nüfusun önemli bir çoğunluğunu oluşturan milliyetçi cephenin bilinçaltında taşıdığı ve yarasına tuz basarak söylemekten kaçındığı şeyleri dile getirebilen onun gibi birisi parsayı toplayacaktır.
    (26.08.2009 18:12)

kürt açılımı

    Vampirlerin sadece vampircik diyarında değil, aynı zamanda Türkiye'nin geniş bir coğrafyasında yaşadığını öğrenmemizi sağlamış açılımsıdır. Tabi bu vampirleri diyardaki masum yaratıklarla karıştırmamak lazım, ama kim bilir belki burada da vardır. Mevzubahis geniş bir coğrafyada yaşayan vampirler kanla beslenir, yıllarca da kanla beslenmeye alışmışlar ve gün ışığından nefret ederler. Bu açılım, onların beslendikleri kanı kurutmayı ve korktukları gün ışığğını ortaya çıkartmayı hedefliyor. Bu nedenle hep bir ağızdan çığlık çığlığa öfke kusuyorlar, yaşam koşulları yok edildiği için.

    Bu ülkede milliyetçiliklerini Kürtlerin varlığı ve onların varlığının doğurduğu sorun üzerinden besleyen büyük siyasi oluşumlar bu sisteme öylesine kaptırmışlar ki kendilerini, bu sorun bittiği takdirde ne üzerinden siaset yapacaklarını kendileri bile bilmiyor. Ben bu adamların şimdiye dek bir eğitim, bir sağlık ya da ne bileyim bir ekonomi politikalarını duymadım. Üretmiyorlar çünkü, üretemeyince de varlıklarını ancak üretilenlerle, üretmeye çalışanlarla kavga ederek idame ettirebiliyorlar.

    Kürtlerin varlığı şovenist Türkler için ne ifade ediyor peki? Bence şunu ifade ediyor: Kürtler, adı Türkiye olan bir ülkede yaşadıkça bu ülkeniin asıl sahibinin kendileri olduğuna inanıyor bu cins Türkler. Bir nevi gururlarını okşatmaları için bir araç konumunda olmalıdırlar. Olmalıdırlar ki onlara "Neyiniz eksik be! Ekmeğinizi, yeminizi, suyunuzu veriyoruz. Daha ne istiyorsunuz. Burası bizim ülkemiz, adam gibi oturacaksanız oturun, oturmayacaksanız yol açık. 'Barzani babanız'ın yanına!" Kürtler ve onların doğurduğu sorun var olmasaydı bunları söyleyecek kimse kalmayacaktı. Ama bu sorun bize aptalca bir kibir armağan etse de, aynı zamanda, zorunlu göçler ve bunların oluşturduğu çarpık kentleşme, yozlaşmış bir kültür, işsizlik, tinerci, mafya, yoksulluk da armağan etti.

    Ülkede aslında böyle bir sorun olmadığını düşünenler de var, her gün Doğu'dan gelen cenazelerin, Doğu'nun bu sorun üzerinden siyaset yapan bir parti tarafından oy deposu olarak kullanıldığının tek açıklaması PKK ve onun yarattığı terör. Yani aslında sorun, bir terör sorunudur. Diyelim ki öyledir. Peki bu terör örgütü hangi dava üzerinden eylemler yapıyor? Kabul etmediğiniz Kürt sorunu üzerinden. Hadi, kurutalım köklerini. 30 yıldır boğazımızdan kesilen lokmalarla alınan silahlar ve şanlı ordumuz hakkından gelemedi, gelemiyor. Ama kimin umrunda, ölen ölecektir tabi, yan gelip yatma yeri midir orası, onlar bir zahmet ölüversinler, biz de cenaze törenlerinde mağrur yüz ifadelerimizle onları öldürenleri lanetler ve görevimizi yerine getirmiş oluruz. Bu süreç böylece devam eder. Biz yoksulluğumuzdan da, hiçbir sonuca ulaşmayan terörle mücadelemizden de, ölen insanlarımızın cenazelerinde slogan atmaktan da memnunuz, kime ne, değil mi?

    Kardeşlik mevzusuna gelince, kusura bakmasın kimse, ama kardeşimizin bir Kürt olduğunu kabul ettiğimizi söyleyip her gün okulda ona "Ne mutlu Türk'üm diyene!" dedirtmek, kendi ana dilinin bu ülkede resmen kabul görmeyeceğini vurgulamak, Gaziantep'e kadar otoban götürüp malum coğrafyayı tek şerit yollarla bağlamak pek kardeşçe uygulamalar değil.
    (14.08.2009 17:33)

vosym

    Bir ara ödüllü bilgi yarışması yapardı Leman'da. İşte onlardan bir tanesi.

    Soru:
    İnsan nedir?
    a) Biyolojik bir canlıdır
    b) Düşünen bir hayvandır
    c) Doğrudan hayvandır
    d)Eşeğin s...
    e) Hepsi

    Not: Cevaplarınızı istediğiniz adrese gönderebilirsiniz.
    (13.08.2009 21:10)

recep tayyip erdoğan

    Bütün olumsuz özelliklerine rağmen şu an ülkenin başında olabilecek en iyi liderdir. Hemen kızmasın benim gibi anti Tayyipçiler, bu başlığa daha önce yazdığım yorumları okursanız kendisinden zerre miktarınca hazzetmediğimi görebilirsiniz. Ama Sezar'ın hakkı Sezar'a. Türkiye'nin kemikleşmiş ve kemikleştikçe de insanlarda bir tür bağımlılığa sebep olmuş ve sebep olduğu bağımlılığın yarattığı aptallıkla aynı insanlar tarafından çözülmesine şiddetle karşı çıkılan sorunların üzerine gidebilen bir insandır. Geçen gün Kürt açılımı ile ilgili yaptığı konuşma Ahmet Altan'ın deyimiyle siyasi kariyerinin en muhteşem sözleriydi. Çok uzun yıllar sonra bir siyasetçinin nutuk atmak yerine böylesine mantıklı cümleleri art arda sıralaması sersemletti beni. Baykal ve Bahçeli'nin bir kabusu anımsatan tuhaf yüz şekilleri ve aynı konuda yaptıkları klasik Türk siyasetçisi yorumları da bu izlenime eklenince bir süre daha -en azından alternatifi çıkıncaya dek- başta olmasının bu ülke için en iyi seçenek olduğuna karar verdim.
    (13.08.2009 21:01)

türkan saylan

    Üzerine kahpece ve kalleşçe iftiralar atılan bir insandır. Karnında litrelerce su, vücudunda kortizonla bir kemoterapiden ötekine girmek zorunda kalırken ne annesinin dini kaldı, ne lezbiyen ne de pkk'cı olduğu. Derdiniz nedir ulan? Savcıların, yürütme gücünün arkasına sığınarak neyin savaşını yapıyorsunuz? Bir savaş varsa çıkın erkekçe yapalım. Savcıların polislerin arkasından çıkarın yüzünüzü. Adı defterde yazılı olan herkesin mi kökünü kurutacaksınız? Açık konuşun, onca yoksul çocuk ÇDYD'nin himayesinde olmasa kimlerin kucağına düşeceği belli değil mi? Dört bir yana açtığınız okullarınıza adam mı bulamıyorsunuz, elinizdekiler yetmiyor da geri kalanları da mı istiyorsunuz? Kendinizi adadığınız kıçı kırık davanıza uygun olmayan bireyler yetişiyor diye mi gözü dönmüşçesine en çirkin iftiralara başvuruyorsunuz?
    Bu memleket, bu yozlaşmış ve gıcırdayan çark, kimin eline geçtiyse daha da yozlaştı ve sesi daha da çirkin çıkmaya başladı. Ama eninde sonunda kendini her ele geçireni de dişlileri arasında ufaltıp yok etti.
    (26.04.2009 14:00)

türkan saylan ın annesinin dini

    Fethullah Gülen'in annesinin diniyle aynı dindir.
    (26.04.2009 13:48)

seyfi turan

    Bir çocuk bayramında kendisinden 7-8 misli büyük cüsseli bir özel harekat robocopu tarafından ölümle burun buruna getirilmiş çocuktur. "Çocuktur" dedim, çünkü çocuğun Türt ya da Türk olmasının çok şey ifade ettiği bir ülkedeyiz. Ntv gibi, Tv8 gibi tarafsız yayın organlarının 14 yaşında olduğunu söylemesine karşın git gide ulusalcı bir çizgiye kayan Star'ın ısrarla 17 yaşında olduğunu söylemesi başka neyle açıklanabilir ki?
    Ben bir öğretmen çocuğuyum. Annemden de babamdan da öğrendiğim en önemli şey: Bir çocuk yanlış bir şey yapmışsa suçlanacak en son kişi çocuğun kendisidir. Devlet+toplum+aile=çocuk. Hâlâ yurdun o malum bölgesindeki insanların neden asker ve polisi sevmediklerini anlayamayanlar ve onları nankörlükle itham edenler bilsinler ki televizyonlara yansımış bu görüntünün binlercesine- hem de daha vahşice- o insanlar yıllardır şahit oluyor.
    O özel harekatçı ya da hastaneye kaldırmak yerini ölüp ölmediğine bakan polis, dayak atmak yerine, en basitinden bir futbol turnuvası düzenlese dipçikle kafasını yardığı Seyfi dahil tüm çocuklar oraya koşacaktır. Ama o tür bir coğrafyada çocukların tek eğlencesi, tek maceraları niçin yapıldığından zerre kadar haberleri olmayan gösteri ve eylem oyunlarıdır.
    (26.04.2009 08:55)

melih gökçek

    Obama dün gece gelir gelmez ayağının tozuyla kendisiyle şakalaşmış. ABD başkanı ya adam, anlamış görür görmez, yanındakilere ifade ettiği "Kim bu herif? Hiç gözüm tutmadı." tarzı çekincesinin ardından diyaloga girmek zorunda kalmış.

    http://www.haberturk.com/haber.asp?id=138842&cat=110&dt=2009/04/06
    (06.04.2009 17:16)

inşallah rezistansınız kireçlenir

    Deniz kenarlarındaki CHP hakimiyetinden sonra "Yurdumuz, üç tarafı Baykallarla çevrili bir yarım adadır" dediği de rivayet olunur.
    (06.04.2009 17:12)

les miserables

    Prens Mişkin de dahil olmak üzere edebiyat tarihinin en peygamberimsi karakteri Jean Valjean'ı bizlere armağan etmiş olan bir hayat kadar uzun kitap. Sosyal Yayınlar tarafından orijinal gravürleriyle basılmış hali 2228 sayfadır. O derece büyük bir klasiktir ki isteyen 19. yüzyıl Fransa'sının devrimlerle ve çalkantılarla dolu kanlı tarihini, isteyen temiz bir aşk öyküsünü, isteyen de bir forsanın her sayfada yavaş yavaş göğün yedinci katına çıkışını seyredebilir. Ama Victor Hugo'nun amacı, bir sosyal düzen eleştirisidir. Yoksulların, suçluların, yetimlerin, fahişelerin, hırsızların dünyasına yasalardan başka bir şeyin, insan vicdanının gözüyle bakar ve bizlere de böyle bakmamız gerektiğini öğütler. Yasalar, toplumun üvey evlatları olan bu insanları daha iyi yapmadığı gibi onları içine girdikleri batağa biraz daha gömer. Sorunu baskılamak onu çözmeye yetmez. Adı "affetmek" olan büyüklüğün nasıl olup da yepyeni bir insan yaratabildiğini, bir forsadan bir ermiş çıkarabildiğini kendi çarmıhını sırtında taşıyan Jean Valjean üzerinden anlatır Hugo. Açlığını gidermek için bir ekmek çalmak zorunda kalan ve 20 yıl kürek cezasına mahkum edilen adam üzerinden "suçlu kim?" diye sorar?* Bu insanları kurtarmak, onları kazanmaya çalışmak yerine demir parmaklıklara, giyotinlere gönderenler mi, yoksa yasa koyucuların ooluşturduğu sosyal düzende, çirkefi bir kader gibi üzerinde taşıyanlar mı? İyilik, bir kürek mahkumunu da, kaskatı bir polis müfettişini de yenebilir.

    Bence kitabın üzerinden takriben 200 yüzyıl geçmesine rağmen ne toplumdaki sefiller azaldı ne de bu sefalatle mücadele yöntemi. Victor Hugo, 2 asır önce yazdığı bu kitabında, eğitimin ücretsiz ve zorunlu olmasından söz ediyor ve daha bugün uyguladığımız birçok şeyden. Aklıma Cemil Meriç'in, "Her büyük adam, içinde yaşadığı cemiyetin üvey evladıdır. O, kendinden sonra gelen ve fikirleriyle yarattığı cemiyetlerin evladıdır." cümleleri geliyor.

    Son olarak bu romanın filmine de değinmek istiyorum. Liam Neeson ve Geoffrey Rush'ın muhteşem oyunculuklarına rağmen başarılı olamamış. Filmin yarısının eserle alakası yok, olaylar bambaşka gelişmiş, neden-sonuç ilişkileri, filmi toparlamak ve kısa tutmak adına senaristin paşa gönlüne göre düzenlenmiş. Ama zaten şimdiye dek iyi çekilmiş bir klasik eser uyarlamasına rastlamadım.

    Baklava çalan çocuklara 22 yıl hapis veren bizim gibi ülkelerin eksiği, sanırım bir Victor Hugo'ya, bir Jean Jack Rousseau'ya sahip olamayışıdır.
    (05.04.2009 17:58)

29 mart 2009 yerel yönetim seçimleri

    AKP'nin e-muhtıra ve 367 krizi sayesinde emanet aldığı oyları kaybettiği seçimdir. Buna rağmen aldığı oy oranı diğer partilerin ancak rüyalarında görebileceği kadardır. Zaten Türkiye'de MHP'nin doğal oyu %10-15 arasındadır, CHP'nin ise %20-25 arasında. Peki AKP neyin nesidir? AKP, aslında bir zamanlar merkez sağın iki büyük gücü olan ANAP ve DYP'nin oylarının birleştiği partidir, buna milli görüş tabanı ve kürt seçmenin oyunu da eklerseniz alın size iktidar partisi.

    İnsanlar CHP'yi bugün bile bir iktidar eltarnatifi olarak değil, AKP'yi frenlemesi gereken bir emniyet sübabı olarak görüyor. Tayyip Erdoğan söylemleri, hal ve hareketleriyle çok insanı incitti. Medyayla dalaşmalar, burnundan kıl adırmamalar, eleştiriye tahammülsüzlük gibi birçok unsur da eklenince galip gibi görünse de yenildi bu seçimde.

    Bana göre asıl başarısıszlık, nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan büyük şehirlerdeydi AKP için. Adana, Diyarbakır, Antalya'yı alamamanın dışında İstanbul ve Ankara'da da ecel terleri döktü. Milletvekili seçildiği şehir olan Siirt de cabası.

    CHP'ye gelince, Kılıçdaroğlu İstanbul'u kaybetse de bu seçimin asıl galibidir. Görüldü ki bu parti içinden güvenilir insanlar halkın tabanıyla iyi bir ilişki kurarsa CHP'nin 3011'i beklemesine gerek kalmayacak. CHP'nin sorunu Baykal falan değil, CHP'nin bir partiyi iktidar yapabilecek vizyonu ve politik paradigmaları yok. Bir sol parti olarak ülkede kürt sorununu çözmesi gereken aslında odur, özgürlükleri savunması gereken, varoşlara inmesi gereken odur ama bu misyonları AKP üstlenmiş durumda. Son olarak erken seçim düşünenlere şunu da söyleyeyim bu seçim, genel seçim olsaydı AKP yine %45 civarında oy alırdı.
    (30.03.2009 11:52)

uğur dündar

    Dün akşam haber bültenindeki tiradına sebep olan iddianamedeki sözlerle Türkiye'de siyasetin ne derece belaltından oynandığını göstermiştir. Bahsi geçen, elbette bir iddianamedir, bir sözün iddianamede yer alması onun gerçek olduğu anlamına gelmez. Kaldı ki iddia makamı da bunun gerçek olduğuna dair herhangi bir görüş belirtmemiştir. Zaten mesele, bunlar değil; mesele, Türkiye'nin seçime girerken içine girdiği korkunç kutuplaşma ve kutuplaşmayla birlikte bütün ahlaki değerlerin, iinsani cenahların git gide yok olmasıdır.
    Melih Gökçek tarzı adamların siyaset yaptığı bir ülkede kim ne derse desin siyasetin ahlaki termometresini böyle adamlar ayarlıyor.
    (26.03.2009 11:08)

ayrılık

    Muhtemelen bir dilin en iç burkan sözcüğüdür ve şairin dediği gibi "ayrılık, bir sevginin son mısrasıdır."
    (21.03.2009 16:39)

sayfa: 1-2-3...-17

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.