selfie

    Kendilerini çekecek kimse bulamayanların moda haline getirdiği flaşa basan asıl kişiyi komik bakışlarından bir çırpıda tanıhacağınız yanındaki zevatı ise iyi bir halt ediyormuş havasında doğal tebessümlere bürüyen enstantanelik pozdur.
    (07.06.2014 00:17)

recep tayyip erdoğan

    Geldiğinden bu yana ülkeye yaptığı sayısız hizmetleri "bizim vergilerimizle yapıyor" deyip tepe tepe kullanırken itiraz etmeyen, rahatlığı bulunca geçmiş günleri unutup ezelden böyleydik zannedenlerin sevmediği ,lafla peynir gemisi yürütmeyen Türkiye'yi ileriye taşıdığı su götürmez T.C Başbakanı'dır.
    (06.06.2014 00:08)

bu da geçer ya hu

    öyle bir söz ki mutsuz anlarda umut tazeleyen,mutlu anlarda ise kendimizi mutluluğun rehavetine kaptırmamayı salık veren.
    ömrün hülasası : bu da geçer ya hu!
    (06.06.2011 02:08)

incir reçeli

    düz bir tabağın ortasında mis kokusuyla top top parlayan berrak sarı renkte bandıra bandıra yenilesi reçeldir.
    ilk görüşte aşk gibidir onunla hikayem, daha reçel pişirmeyi bilmezkene komşuda vurulup evde denenen ilk göz ağrısıdır.
    (06.06.2011 02:00)

mutsuzluk veren küçük şeyler

    küçük mutsuzluklar pireyi deve yapmaktır.yeni bakış açısı geliştirilmelidir acilen.aslında o anki hoşnutsuzluğun bir cümle ile değişebildiğini farkettim.

    -dişinde maydanoz kalmış
    -mutluluk nedir bilir misin? dişte kalan maydanoz
    -:)

    -iki demlik çay yaptım ustalara hesapta yokken komşu benden önce vermiş
    -ver ben onu termosa koyup eve götüreyim
    :)

    -yağmur yağıyor ıslanacağız
    -aşk nedir? birlikte ıslanmak

    -
    (12.12.2010 22:12)

men dakka dukka

    türkçede "eden bulur" manasında kullanılan menşeinin arapça veya farsça olduğu arasında ihtilaflar olan atasözüdür.Hikayesi ise şöyledir:

    Halife Harun Reşit’in bir bahçesi varmış. O bahçesinde de çok sevdiği bir de gül fidanı. Bir gün bahçıvanına şöyle demiş: “Bu fidana gözün gibi bak! Güzel bir gül tomurcuklanıp da açıldığında bana haber ver.” Bahçıvan geceleri bile gider, kontrol edermiş fidanı. Bakışlarından bile sakınır, üzerinde titrermiş. Geceleri rüyalarına girdiği bile olurmuş. O da sevmeye başlamış fidanı. Tomurcuklar çıkmaya başlamış. Hele bir tanesi varmış ki, diğerlerinden çok daha güzelmiş. O güzelim tomurcuk açmış ve insanın bakmaya kıyamayacağı kadar güzel bir gül oluvermiş. Bahçıvanın kalbi pır pır atmaya başlamış, içi içine sığmaz olmuş. “Hemen gidip halifeye haber vermeliyim” diye düşünürken, kuşun birisi o gülün üzerine konup başlamaz mı yapraklarını gagalamaya! Bahçıvan bağırmış kuş kaçsın diye. Yerinden ok gibi de fırlamış. Ama nafile! Mahvolmuş o nadide çiçek. Nasıl haber versin halifeye? Nasıl izah etsin? “Yalan söylemiyorum ya,” demiş bahçıvan. “Gider anlatırım durumu olduğu gibi.” Varmış Harun Reşit’in huzuruna. Anlatmış durumu gözyaşları içinde! Halife büyük bir olgunluk içinde dinlemiş ve tek bir cümle sarf etmiş: “Men dakka dukka!”

    Ayrılmış huzurdan bahçıvan. Aradan zaman geçmiş. Bir gün görmüş ki, o kuş bir yılanın ağzında can vermiş aynı bahçenin içinde. “Allah’ım sen ne büyüksün” demiş ve soluğu halifenin yanında almış. Durumu anlatmış. Halifenin dudaklarında yine aynı cümle: “Men dakka dukka!”

    Aradan bir süre daha geçmiş.Bahçıvan bahçede yürürken o yılan ayağına dolanmaz mı? Kendisini sokacağından korkan bahçıvan, kafasını bedeninden ayırıvermiş yılanın elindeki kürekle. Gene halifenin yanına koşmuş. Anlatmış durumu ve gene aynı cevabı almış: “Men dakka dukka!”

    Eyvah demiş bahçıvan! Edip de bulma sırası bana geldi! Gerçekten de öyle olmuş. Bir zaman sonra, bahçıvan hiç istemeden kendisinden beklenmeyecek kötü bir iş yapmış. Halife de onu cezaya çarptırmış. Çarptırılmış çarptırılmasına, ama gel gelelim bizim bahçıvan yerinde duramaz, zıplar durur, bas bas da bağırırmış. Bir tek şey istermiş ısrarla: Halifeyle acilen görüşmek!
    Ne dedilerse olmamış ve sonunda çıkarmışlar halifenin huzuruna: “Sana haksız bir ceza verildiğini mi düşünüyorsun?” demiş halife, “Hayır” demiş bahçıvan. “Benim derdim o değil. Ancak bana bunu reva gördüğünüz için, ettiğini bulma sırası size de gelecek. Onu hatırlatayım dedim.. Men dakka dukka….”
    (12.12.2010 21:53)

90 lı yıllar

    90'lı yıllar çocukluğumdur.şeker kız candy,ninja kaplumbağalar,susam sokağı,müfettiş gadget,richi rich,sevimli hayalet casper,scooby doo,red kit,kaptan mağara adamı,voltran,hayalet avcıları,şirinler,temel reis,polis akademisi,tom & jerry,örümcek adam,süper mario,taş devri,garfield,dinozor denver,pembe panter,arı maya..
    hepsi hayalimde o kadar canlı ki çocuklar onlarla oynadığınız oyunları ,eğlenceli vakit geçirdiği zamanları unutmazlarmış bir şeyi en iyi oyunla öğrenir oyunla korkularını yenerlermiş
    tatil sabahları erkenden başlayan masalların filmlerini yataktan izlemeye bayılırdım.okula giderken neden uyanamayıp tatil sabahları erkenden kalktığımı ise çocukluğum boyunca merak ettim. 7 yaşındayken taşındığımız yer biraz daha kırsal olduğu için henüz çarpık yapılaşmanın başlamadığı o zamanlarda yemyeşil alanlarda akşama kadar usanmadan oynardım.ne mi;
    dokuz taş,misket,seksek,ip atlama,ip oyunu,köşe kapmaca,el kızdırmaca,yere çizgi çizer cüz oynardık
    deniz kabukları kırmaca,yakalamaca,yakar top,saklanbaç,istop- biz öyle derdik-çivi,bakkalcılık ,uzun eşek,maç yapardık,evcilik,bir de evde beslemediğim hayvan kalmamıştı onlarla da oynardım,bisiklet sürerdim,bütün mahallenin çocuklarıyla büyük bir tahtambul derdik ikili ipe kalas koyup hep beraber binerdik ucuna iki kişi biner tüy verirdi.
    hasılı çocukken yaşananlar unutulmuyor bizim bilgisayar oyunlarımız yoktu yeşil alanlarda sanal değil gerçek oyunlar oynardık. iyi ki de oynadık.
    (12.12.2010 21:37)

knight and day

    tesadüf eseri kendimi bir dizi maceranın içinde bulsam ben ne yapardım diyeceğiniz gününüze renk ve neşe katası bir filmdir.
    eğer izlediklerinizin etkisinde kalanlardansanız bazen kafanızı yormayan,rahat ve neşeyle izleyebileceğiniz filmlere ihtiyaç duyabilirsiniz.sahne efektleri,mekan,zeka pırıltısı taşıyan replikler,romantik komedi,bol aksiyon daha ne olsun.patlat mısırını geç dvd'nin karşısına.
    (12.12.2010 21:26)

güvenmek

    dikkat kar yağabilir dedirtecek yüklü yüklem.güveniniz efendim lakin fıtratdaki kodları biliniz.hayat o kadar acımasız değil güvenimizde kalmazsa yaşam çekilmez olmaz mı?

    "herkese güven ama asla içlerindeki şeytana güvenme" italian job

    (12.12.2010 21:08)

kız kulesi

    kız kulesi hüzün ve dinginliktir denizin ortasında öylece duran.sizi ona çeken şeyin ne olduğunu bilmessiniz.
    (10.12.2010 02:38)

ankilozan spondilit

    dünyanı başına yıkası hastalık.
    dünyandan geçecek hastalık
    artık bedenleri değil ruhları göresi hastalık
    inadına hayatı an'da yaşama hissi veresi hastalık
    bir niğmet mi ağır imtihan külfet mi bilinmeyesi hastalık.
    (08.12.2010 22:42)

baş ağrısı

    -yine başım ağrıyor
    -çektirelim de kurtul

    diyaloğuna sebep olan şey.
    (08.12.2010 22:28)

elinin ayarı olmamak

    ağızda yoğun bir iyot tadı, ekşiyen bir surat, yanan bir boğazdır. rezil olan kahvaltı,çor tuzdan yenilemeyen omletin telafisi tuzsuzluktan yenilemeyen ikinci omlettir..eşine bir şey diyemeyen anlayışlı bir kadın:)
    (14.02.2010 18:49)

çöplerini evinin penceresinden atan komşu

    kendinden uzaklaştırmak adına atma eylemiyle nereye savrulduğu önemli olmayan günahsız çöpü sahipsizce ortalıkta bırakan ve etrafı kirletip başkalarını rahatsız eden vurdumduymaz kişidir.
    (14.02.2010 18:40)

elin ulaşamadığı yerdeki kaşıntı

    en tatlı kaşınan, sinirbozucu kaşıntı tipi.zorlaştıkça eylemi yapma isteği artar,sinirden küplere biner ucundan kıyısından dakiklalarca uğraşır,yetişmeyen kola kızar,ne yapıp edip amaca ulaşırsınız.
    (14.02.2010 18:31)

sayfa: 1-2-3...-5

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.