son beğenilen tanımları genel istatistikler
"İmam-i Birgivi 27 Mart 1518'de (Hicri 929) Balıkesir'de doğmuştur. Dedesi İskender Efendi'dir. Babası Pir Ali Efendi adında, âlim, fazıl bir zat olup müderris bir kişi idi. İlköğrenimini babasının yanında yapıp, daha sonra İstanbul'a gelerek Küçük Semseldin Efendi'den, Rumeli Kazaskeri Abdurrahman Efendi'den, o devrin meşhurlarından olan Ahizade Mehmet Efendi'den çeşitli dersler alarak ilmini tahsil etmiştir. Bundan sonra İstanbul medreselerinde ve Birgi'de müderrislik yapmıştır. Yasadığı dönemin sayılı alimlerinin arasına girmiştir. Imam-i Birgivi Osmanlının yetiştirdiği büyük âlimlerden birisidir. İlim ile takvayı birleştirmiş, zahiren ve batinen olgun bir kişi idi. Müderrisliği zamanında camilerde vaaz eder, insanlara Allah'in emirlerini iletirdi.Padişah hazretleri (Kanuni Sultan Süleyman)'in hocası Ataullah Efendi ile aralarında münasebet ve samimiyet hasıl olmasıyla, adi gecen hoca delaletiyle İzmir ilinin Ödemiş ilcesine bağlı Birgi beldesinde büyük bir medrese kurulmuş ve müderrislik görevine Birgivi Mehmet Efendi getirilmiştir. Sözü gecen medresede ilim ve marifete hizmet ederek, ilme heves edenleri ve üstün şöhretini duyup etraftan gelen öğrencileri, ilmi araştırmaları ile istifade ettirmiştir. Bundan sonra orada, talebe yetiştirmek, vaaz vermek ve kitap yazmakla ömrünü geçirip, büyük hizmetler yapmıştır. Yaşadığı bu yere nisbetle "Birgivî" adıyla meşhur olmuştur. Ömrünün sonlarına yakin, İstanbul'a gelip, veziri azam Muhammed Pasa ile görüşerek halkın idaresi ve isleri hakkında, bazı âlimane mütalaa ve temennilerde bulunmuştur.Imam-i Birgivi bu hizmetlerini sürdürürken elli iki yasında veba hastalığına yakalanarak vefat etmiş. (Hicri 981, Miladi 1573) ve Birgi'de defnedilmiştir Imam-i Birgivi, çok genç yasta vefat etmesine rağmen Arap dili grameri, ahlak, tasavvuf, fıkıh, akaide, tefsir, kıraat ve hadis gibi sahalarda, çoğu Arapça, birkaçı Türkçe olmak üzere altmışa yakin eser yazmıştır. İmam-ı Birgivi Hazretlerinin Eserlerinden Bazıları: * Vasiyetnâme-i Birgivi * Tarikat-ı Muhammediyye * Tefsir-i Sure-i Bakara * Ravzatü'l-Cennat * Risaletün fi beyâni Müsümi'l-mesahifi'l-osmaniyye * Şerh-i hadis-i erbain * Cilâü'l-Kulub * Ma'delü's-Salât * İkazü'n-Nâimin * Metnün ve şerhün mine'l-ferâiz * Şerhu'l-maksudü'l-müsemma bi'im'ani'l-enzar * İnkâzü'l-halikin * Avamil * Ahvalü etfâlü'l-müslimin * Zehrü'l-Müteehhilin * İzhar * Nuru'l-İhya * Ed-dürrü'l-yetim * Hâşiye-i Hidaye * İmtihanü'l-ezkiyâi şerhü'l-lüb mine'n-nahv * Kifayetü'l-mübteda fi's-sarf * Risaletün fi usuli'l-hadis * Ta'likatün alâ sadri'ş-şeria * Emâli tarzında fünün-i âliyeden bahis risale * Seyf-i sarim * Risaletün mine'l-âdâb * Emsile-i Fazliye" http://www.birgi.org/imam-i-birgivi-mehmet-efendi/
(bkz: İmam Birgivî)
Sevgi neydi? -alıntı- Yeşilçam'ın en kendine özgü kişiliklerinden, en güçlü aktörlerinden biri. Ahmet Mekin'in 16 yıllık sinema serüvenini kendisinden dinleyelim... Ahmet Mekin'i bulmak meseledir. Bulsanız bile konuşturmanız ayrı bir meseledir... Dertlerini, üzüntülerini, neşesini, sevincini hep kendisine saklar Ahmet Mekin... Sessizdir, sakindir ama bu sefer konuştu... "Nasıl oldu?" diyeceksiniz... Hani laf lafı açar derler ya, bu sefer öyle oldu işte... Laf lafı açarken, Ahmet Mekin de gizli dünyasının kapılarını açtı. Konuştu, anlattı, soluklandı, tekrar anlattı... Şimdi isterseniz biz, aradan çekilelim ve siz Yeşilçam'ın bu eskimeyen başrol oyuncusuyla baş başa kalın... - «Geçen gün bir sofrada sormuşlar, 'Ne zamandan beri sinemadasın?' demişlerdi... Düşündüm bir süre... 'Sahi ben ne kadar zamandan beri sinemadayım?' diye... Hesabını yaptım ve sonunda 16 yıldır Yeşilçam kaldırımlarını çiğnediğimi anladım. 16 yıl... Göz açıp kapayıncaya kadar geçen şu 16 yıla bakın... Bakın da bir güzel şaşırın...» Ahmet Mekin- «Bugüne kadar bir Allah'ın kulu çıkıp da bana sinemaya nasıl geldiğimi sormadı... Eh, biraz da sormadan anlatalım!... Efendim ben doğma büyüme Bakırköylüyüm... Siz bakmayın şimdi Çekmece'de oturduğuma... Sinema aklımın köşesinden geçmezdi o zaman. Geçmezdi ne kelime, Türk filmi bile seyretmezdim. Aslına bakarsanız şimdi de seyretmiyorum ya... Neyse, serde Bakırköylülük var. Sanatçı çevreye çıkmış Bakırköy'ün adı. Biz de oranın medar-ı iftiharı Halkevi'nden tabi, nasibimizi aldık... Münir (Özkul) ağabeylerden sonraki dönemlerde Altanlar'la (Erbulak) filan sahneye çıktık ama dedim ya, sinema aklımın köşesinden geçmezdi...» - «Sonra nereden görmüşlerse, yahut nereden duymuşlarsa iki ünlü Bakırköylü Kenan Pars ve Sırrı Gültekin peşime düştüler... Ben, 'İstemem yahu, oynamam,' diyorum, onlar dayatıyorlar: 'İlle de oynayacaksın.' diyorlar... Neyse uzatmayalım, bu kaçmaca ve kovalamaca tam bir yıl sürdü. Sonunda ilk filmimin parasını peşin olarak evime gönderdiler, ben de çarnaçar sinema artistliğini kabul ettim.» - «İlk filmimim adı 'Mahşere Kadar'dı. Başrolde Yılmaz Duru, Belgin Doruk ve Kenan Pars vardı. Aldığım para ise 750 lira idi. İkinci filmimde ise başrole çıkmış, fiyatım ise 1.500 liraya fırlamıştı. Anlayacağınız, bir anda piyasada bazuka gibi patlamıştım. Yıl 1956... Sonra filmler, filmler, filmler ve 1958'de ilk durgunluk dönemine girişim. Kemal Film'le 3 yıllık mukavele yapmıştım. Mukavelemin ilk filmini çektim. Sonra bir mesele yüzünden takıştık ve beni 1961 yılına kadar sadece bir filmde daha oynattılar. Tabii, bu arada her yıl paramı da muntazaman ödediler...» - «Sonra geldi 1962 yılı ve ben yine büyük bir süratle işe koyuldum. 1965'e kadar. 'Vurun Kahpeye', 'Aramıza Kan Girdi', 'Altın Kalpler', 'Sokaktan Gelen Kadın' hep bu dönemin filmleridir... 1965 yılında ne oldu, diyeceksiniz. Hiççç... Sadece sinemayı bıraktım. Bıkmıştım sinemadan. Başka bir iş yapmak istiyordum... Yeterli sermayeyi de toparlamıştım ama ne var ki olmadı... Bu para hiç ummadık bir yere gitti ve 1967 yılında Ahmet Mekin adında boynu bükük bir adam yine döndü Yeşilçam'a, yine başladı kamera karşısında binbir kılığa girip, çıkmaya.» Ahmet Mekin- «Ha, bir de tiyatroculuk serüvenim vardır benim... Yıl 1969'dur... Engin Cezzar'la Haldun Dormen'in ortak prodüksiyonu olan 'İttihat ve Terakki'de Cemal Paşa'yı oynadım. Bu arada film çevirmeye devam ediyordum tabii. Şimdi şöyle bir soru aklınıza gelebilir: Nasıl oluyor da iki defa uzun süreyle sinemadan ayrı kalan bir insanı o sinema tekrar kabul ediyor, sırtında taşıyor?... Ben de düşündüm bu sorunun cevabını ve buldum galiba... Bugüne kadar piyasadaki ilişkilerimi son derece ciddiyetle ve sorumlulukla devam ettirdim.» - «Gençlik günleri, macera günleri, delikanlılık heyecanları olmadı mı sanki? Olmaz olur mu?... Hiç unutmam bir iddia yüzünden Metin Bükey'in cümbüşünün içinde yumurta bile pişirdik. Gazinolara gidip, 5 kuruş bile vermeden bütün hesabı sahnede çalan Metin Bükey'e ödettik. Tabii, sonra feryatlar figanlar, öldümler, bayıldımlar... Sonra, şimdi hatırlayamayacağım bir sürü tatlı, tatsız olaylar ama hep sinema dışında, hep sinemadan uzak... - «Gelelim 1972'nin Ahmet Mekin'ine... Bu yıl ve 1971 yılı içinde 4 tanesi renkli olmak üzere 15 film çevirdim. Hala da setten sete koşuyorum. Yorulmak mı? Ne gezer efendim, ne gezer?... 16 yılın yorgunluğundan ne olur ki?...» (Ses Dergisi - 4 Mart 1972) AHMET MEKİN KİMDİR Ahmet Mekin kimdir, Ahmet Mekin, 6 Ağustos 1932 tarihinde İstanbul'da doğmuştur. Aslen Karslı olan Ahmet Mekin'in esas adı Ahmet Kurtdereli'dir. Arkadaşları uzun boyundan dolayı "Filiz Ahmet" derlermiş. İş hayatına manifaturacılıkla başlamıştır. Bir ara güreş sporuna da başlamıştı, tam usta olduğu sırada kaburga kemiklerini kırıp, bırakmıştır. Sonra kayağa el attı, beli incinince, onu da bıraktı. Bakırköyspor'da oynarken büyük bir futbol takımına transfer olacaktı. Deneneceği gün ayağından sakatlandı. Ve böylece spor yaşantısı bitti. Bir süre Bakırköy Halkevi'nde amatör tiyatro oyunculuğu yaptı. "İttihat ve Terakki" oyununda oynadı. Sonunda, yine başka bir Bakırköylü olan Kenan Pars'ın aracılığıyla, 1957 yılında "Mahşere Kadar" adlı filmiyle sinemaya geçti. Ahmet Mekin, Selvi Boylum, Al Yazmalım filmiyle Türk sinemasının unutulmaz isimleri arasında yer aldı. "Mahşere Kadar", "Kavanozdaki Adam", "Bir Yudum Su", "Bugünün Saraylısı", "Vurun Kahpeye", "Selvi Boylum Al Yazmalım", "Ezo Gelin", "Çiçek Abbas" gibi önemli filmlerin unutulmaz aktörüdür. 1978'den sonra ‘Denizin Kanı', ‘Bağrıyanık Ömer ile Gütelevizyon filminde oynadı. Sinemaya adım attığı 1956 yılından bu yana yaklaşık 200 filmde rol alan Ahmet Mekin, 1975 yılına kadar "jön" oynayıp, karakter oyunculuğuna kendi isteğiyle geçmiştir. Kendisi gibi oyuncu olan Şükran Sabuncu‘yla evli olan Ahmet Mekin, 1998 yılından bu yana Balıkesir'in Erdek ilçesine bağlı Ocaklar beldesinde sakin ve mütevazı bir hayat yaşıyor. Zeynep ve Kezban adında iki kızı vardır. Ödülleri : 1961'de İzmir Fuar Festivali'nde ‘En Başarılı Erkek Oyuncu' ödülünü aldı. 2011 yılında oynadığı "Görünmeyen" adlı film ile 30.İstanbul Film Festivalinde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü kazandı. Filmlerinden Bazıları : 2012 – Kayıp Şehir (dizi) 2011 – Görünmeyen 2011 – 72. Koğuş 2011 – Kağıt 2005 – Savcının karısı (dizi) 2004 – Hoşgeldin hayat 1997 – Mektup 1987 – Kavanozdaki Adam 1987 – Kuruluş / Osmancık 1985 – Kuyucaklı Yusuf 1985 – Ateş Dağlı 1984 – Kadınca 1984 – Kanun Kanundur 1983 – Gecenin Sonu 1983 – Küçük ağa (dizi) 1982 – Çiçek Abbas 1982 – Ölümsüz 1982 – Sendemi Leyla 1982 – Seni kalbime gömdüm 1981 – Günah defteri 1981 – Yılanı öldürseler 1979 – Denizin kanı(dizi) 1978 – Selvi boylum, al yazmalım 1978 – Avare 1978 – Bir adam yaratmak (dizi) 1978 – Kaplanlar ağlamaz 1978 – Yaşam kavgası 1977 – Bir yürek satıldı (dizi) 1977 – Cemil dönüyor 1976 – Korkunç süphe 1975 – A'dan z'ye kadar 1975 – Cemil 1975 – Eski zaman elbiseleri 1974 – Garip kuş 1974 – Kin 1973 – Bebek yüzlü 1973 – Çaresizler 1973 – Düğün 1972 – Aslanların ölümü 1972 – Baskın 1972 – Bir garip yolcu 1972 – Biz belayı severiz 1972 – Hesabı Kim Ödeyecek 1972 – Kaderin esiriyiz 1972 – Karaoğlan geliyor 1972 – Yaralı kurt 1971 – Fedailer mangası 1971 – Gelin kız 1971 – İdamlık 1971 – Kanlı define 1971 – Kara gün 1971 – Krallar kralı hüdaverdi 1971 – Silahlar affetmez 1971 – Üç kabadayı 1971 – Üçünüze bir mezar 1970 – Çeko 1970 – Adım beladır 1970 – Beyaz güller 1970 – Beyaz tabakta siyah üzüm 1970 – Damarımda kanımsın 1970 – Dönme bana sevgilim 1970 – Düşen bir yaprak gibi 1970 – Her günaha bir kurşun 1970 – Kader bağlayınca 1970 – Kralların kaderi 1970 – Yılan kadın 1969 – Bataklı damın kızı Aysel 1969 – Beşikteki miras 1969 – Bir Türk'e gönül verdim 1969 – Cezaları ölümdü 1969 – Gülnaz Sultan 1969 – Gurbette ölenler 1969 – Hedefte vuruşanlar 1968 – Ana hakkı ödenmez 1968 – Dertli pınar 1968 – Kadın asla unutmaz 1968 – Urfa-Istanbul 1966 – Cennet fedaileri 1966 – Çingene 1966 – Fakirin Memet 1966 – Kır atlı efe 1966 – Nefesini kesecegim 1966 – Topal Osman 1965 – Aklın durur 1965 – Akrep kuyruğu 1965 – Büyük şehrin kanunu 1965 – Canım benim 1965 – Kırbaç yarası 1964 – Vurun kahpeye 1964 – Ana beni eversene 1964 – Çöl kanunu 1964 – Devlet kuşu 1964 – Güzeller kumsalı 1964 – Halime'den mektup var 1964 – Kan ve gurur 1964 – Kardeş kanı 1964 – Kelebekler çift uçar 1964 – Ölüm Allah'ın emri 1964 – Vur gözünün üstüne 1963 – Acı aşk 1962 – Yedi günlük aşk 1962 – Aramıza kan girdi 1962 – Beş kardeştiler 1962 – Gurbet yolcuları 1961 – Aşktan da üstün 1961 – Altın kalpler 1961 – Bitmeyen mücadele 1961 – Sokaktan gelen kadın 1961 – Vatan fedaileri 1960 – Cilali İbo perili köşkte 1959 – Aşkın acıları 1959 – İzmir ateşler içinde 1958 – Ana hasreti 1958 – Bir yudum su 1958 – Bu vatan bizimdir 1958 – Dikenli yol 1958 – Funda 1958 – Karanlık günler 1958 – Kir çiçegi Zeynep 1958 – Sevmek günah mı? 1957 – Kara günlerim 1957 – Yosmanın kızı 1957 – Mahşere kadar -alıntı-
--- alıntı --- Tarihler boyu, Türklerin doğum şekli tüm dünyaya örnek olmuştur. Ebeler, yaşadığı toplulukların en çok saygı gören kişileri idi ve doğumlarından ölümlerine her dönemde ailelerin yanında olurdu. Kadınlar ve çocukların hastalıkların sağaltımında ebelere büyük görevler düşmekte idi. Her ebenin doğumda yanında bulundurduğu bir örekesi olurdu ve kadınlar doğumlarını bunların üzerinde dikey pozisyonda yaparlardı. Daha önce hiç görmediyseniz fotoğrafta "ebenin örekesi"... --- alıntı ---
(bkz: Aloe vera)
(https://www.youtube.com/watch?v=zdhFGVRdEVA)
Şair Durmuş Dede'nin oğludur. Beyazıt İlkokulun-dan sonra Şehremini Lisesinde okudu. Neyzen Tevfik gibi münzevî bir hayat yaşadı. İstanbul Çınaraltı'nda kitaplarını satarak hayatını kazanma uğraşı verdi. Açık hava şiir sergileriyle dikkat çekti. İtalyan Kültür Merkezi'nin düzenlediği şiir matinesine katılarak derece aldı (22 Mart 1973). Eserleri Şiir: Şairler Üzülmesin (1973), Acıya Kur-şun Geçmez (1976), Ben Ölmeden Ön-ce (1977), Yağma Yok (1978), Tek Şekerli Çınaraltı (1983), Keman Çalan Ölüler (1985), Bizans Tabut Çiviler (1988)
mustafa ağbi hacı baba sen ben bilirim bir ölüm suskunluğudur yalnızlığımız yalnızlığımız beyazıt çınaraltı biraz biraz sahaflar çarşısı bakırcılar çarşısı biraz camili handa bir köşe bodrum han'da bir bira çünkü çınaraltı bir tabela anladık anladık yeni bir gökyüzü 'yolgeçen' bunu bil unutmadık boynu bükük çınar eski para alınır deseniz şimdilik şimdilik söylenmesi kolay bir türkü değildir mustafa ağbi hacı baba sen ben boğaz köprüsü bize ne kadar uzak tarabya bize ne kadar yakınsa ne olursa olsun yaşamı tanırız biraz daha utanırız geceden acıdan biraz daha utanırız mustafa ağbi hacı baba sen ben çınaraltı biraz gökyüzü yeni bir gÖkyüzü çınaraltı biraz kirazlı mescit sokağında şen apartmanı bahçesinde iki kiraz Hüseyin Avni Dede
Biz kısık sesleriz, minareleri, Sen ezansız bırakma Allah'ım! Ya çağır şurda bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma Allah'ım! Mahyasızdır minareler, göğü de, Kehkeşansız bırakma Allah'ım! Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah'ım! Bize güç ver, cihad meydanını, Pehlivansız bırakma Allah'ım! Kahraman bekleyen yığınlarını, Kahramansız bırakma Allah'ım! Bilelim hasma karşı koymasını, Bizi cansız bırakma Allah'ım! Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah'ım! YARININ YOLLARINDA YILLARI DA, RAMAZANSIZ BIRAKMA ALLAH'IM! Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, Ya çobansız bırakma Allah'ım! Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız; Ve VATANSIZ bırakma Allah'ım! MÜSLÜMANLIKLA YOĞRULAN YURDU, MÜSLÜMANSIZ BIRAKMA ALLAH'IM! sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |