son beğenilen tanımları genel istatistikler
ideal es ...bulmasi zor oldugundan herhalde.
"Paketi yenmez."
Uzmanlar kişisel hijyene dikkat etmeyi, elleri sık sık sabunla ya da alkollü el temizleyicilerle yıkamayı ve hasta insanlardan uzak durmayı öneriyorlar. Umarız çok ciddi boyutlara ulaşmadan salgının önüne geçilebilir. Ancak görünen o ki domuz ürünleri tüketimi bayağı etkilenecek bu durumdan.* En azından Türkiye adına nereye satış yaptıkları pek belli olmayan ve internet yorgunu emaillerde suçlanan domuz çiftliklerinin belki kapatılacağını ya da hiç değilse sayılarının azalacağını, ürünlerini nereye sattıkları konusunda kesin ve net bilgiler elde edileceğini umuyorum. Kimsenin ekmek kapısının kapanmasını istemem ama insanlara bildirmeden domuz ürünü içeren şeyler satılmasını da istemem. Bu da böyle biraz Doğan Yayın Grubu haberi gibi oldu.
Türkiye bu diziyle 2002 yılında Cine5 aracılığı ile tanıştı. O sıralar Cine5 hala şifreli bir kanal olmasına rağmen Alias ve Oz gibi dizileri haftada bir kez çarşambaları dublajlı, iki kez de alt yazılı ve şifresiz yayınlardı. Bir akşam kanallar arasında gezinirken rastladım, Sydney şifreli bir kapıdan girmeye çalışırken yakalanmamak için kirişlerden birinin üstüne saklanıyordu. İlk görüşte aşk. Sonra her çarşamba yeni bölümü bekler olmuştum. 2. sınıf stajımın hiçbir şey yapmadan geçen günlerinde çarşamba eve gelip yeni bölümü izleyeceğim tesellisine sarılıyordum. Bir hafta tatile gittiğimiz için yeni bölümü seyredemedim, pazar gecesi tekrarına baktım ama seyrettiğim bölümlerden biri yayınlandı. Bir önceki bölümse çok heyecanlı bir yerde bitmişti, acaba ölecek miydi, kurtulacak mıydı?... Neden sonra öğrendim ki o izlediğim birinci sezonun son bölümüdür, ve ikinci sezon da o yaz henüz çekilmemiştir. İlerleyen yıllarda KanalD ve birkaç başka kanalda da yayınlanmıştır. Künyesine gelirsek J. J. Abrams imzalı 2001-2006 yılları arasında 5 sezon devam etmiş, başrollerini Jennifer Garner Ron Rifkin Michael Vartan Bradley Cooper Merrin Dungey Carl Lumbly Kevin Weisman David Anders Melissa George Greg Grunberg Mía Maestro Rachel Nichols Élodie Bouchez Balthazar Getty Amy Acker ve Lena Olin ve Victor Garber gibi oyuncuların paylaştığı aksiyon-macera türü dizi. Türkiye'de birçok insan Kurtlar Vadisi üstüne dizi tanımaz ya, Kurtlar Vadisi'nin de hakkını teslim etmekle birlikte ben de Alias üstüne dizi tanımam, Lostmuş, Heroesmuş, peeh! Dizinin son sezonunun biraz aceleye getirilmiş ve kafalardaki soruların cevapsız bırakılmış olmasında yapımcıların Lost'a başladıkları için Alias'ın pabucunun dama atılmış olmasının payı büyüktür. Diliyoruz ki Lost da aynı akıbeti paylaşmaz. ---Dikkat!--- Yazının bundan sonrası dizinin hikayesi konusunda bilgi içerir. Sorumluluğu kabul ederek okuyun. Şöyle başlar dizi Sydney'nin sesinden: "My name is Sydney Bristow. Seven years ago I was recruited by a secret branch of the CIA called SD-6. I was sworn to secrecy but I couldn't keep if from my fiancé. And when the head of SD-6 found out...he had him killed. That's when I learned the truth. Sd-6 is not part of the CIA. I'd been working for the very people I thought I was fighting against. So I went to the only place that could help me take them down. Now, I'm a double agent for the CIA where my handler is a man named Michael Vaughn. Only one other person knows the truth about what I do. Another double agent inside SD-6. Some one I hardly know ... my father." Yani... "Adım Sydney Bristow. 7 yıl önce CIA'nin gizli bir bölümü olan SD-6 tarafından işe alındım. Gizlilik yemini etmiştim ama bunu nişanlımdan saklayamadım. SD-6'nın başkanı bunu öğrendiği zaman... onu öldürttü. İşte o zaman gerçeği öğrendim. SD-6, CIA'nın bir parçası değildi. Mücadele ettiğimi sandığım düşmanın ta kendisi için çalışıyordum. Ben de onları yıkmama yardım edebilecek tek yere gittim. Şimdi CIA için çift taraflı çalışan bir ajanım. Amirim Michael Vaughn adında bir adam. Yaptığım işin gerçeğini bilen bir tek kişi daha var. SD-6 içinde çift taraflı çalışan başka bir ajan, çok az tanıdığım biri... babam..." Dizinin başlıca karakterlerinden bahsedeyim biraz da. Sydney Bristow: Yukarıdaki girişten de anlayacağınız üzere üstün yetenekleri olan bir ajandır. Bir ajan için bile sıradan olamayacak kadar üstündür; zekası, yetenekleri neredeyse insan üstüdür ve onu bu kadar özel yapan başka bir şey daha vardır*. Ajanlık yapmadığı zamanlarda öğretmenlik alanında doktora yapmaktadır ve çok da başarılıdır. Annesinin o küçükken öldüğünü sanmaktadır ve babası da annesinin ölümünden sonra kendi dünyasına çekilmiş kızından uzaklaşmıştır. Yani baba kızın arası limoni bile değil hiç yoktur, mümkün olduğunca karşılaşmamaya gayret ederler. Sydney, hem biraz yaptığı işin gerektirdiği gizlilikten hem de biraz kapalı bir kişiliği olduğundan, iki çok yakın arkadaşına rağmen yalnız bir insandır. Üzüldüğünde, ne yapacağını bilemeyip şaşırıp kaldığında, kalbi kırılıp sessizce ağladığında hep yalnızdır. Zorluklarla karşılaştığında hemen yardım almaya koşmaz, kendi başının çaresine bakmaya çalışır, kendi kendine yetmeye çalışır. Her şeye rağmen ayakta kalmayı başarır, her şeye rağmen güçlüdür, her şeye rağmen güzeldir, her şeye rağmen başarılıdır. Her şeye rağmen Sydney'dir. Sanırım diziden çok Sydney'i sevmemin nedeni budur. Karakterlerin geri kalanını müsait bir zamanda ekleyeceğim inşallah ama şimdilik dizide en sevdiğim repliği paylaşayım sizinle. İkinci sezon sonunda Sydney kaçırılır ve geride ölmüş gibi mizansen bırakılır. Tam iki yıl sonra uzak doğuda bir yerde uyanır, geçip giden iki yıldan hiçbir şey hatırlamaktadır; hafızası silinmiştir. Sydney bir uykudan uyanmış gibi hala iki yıl öncesindeyken, geride bıraktığı insanlar hayatlarına devam etmiştir. Bir tek babası onun hayatta olduğundan emin olarak aramayı sürdürmüş, diğer herkes ondan vazgeçmiştir, Vaughn bile. Geri döndüğünde Vaughn'ın evlendiğini gören Sydney çok kırılır. Vaughn onun kendisini anlamasını ve yaptığını hoş görmesini beklerken aralarında Sydney ona şöyle der: "What I was hoping you would say is, "Sydney I gave up; I gave up on us. I lost faith." But what you came here for... was closure... and there is not a chance you are getting that from me! I'm not gonna say I understand... I'm not gonna sympathize with you and tell you how hard it must be for you... But, you wanna know how I am!? I am horrible! Vaughn, I am ripped apart! And not because I lost you... but because...if it had been me... I would have waited... I would have found the truth... I wouldn't have given up on you! And now I realize... what an absolute waste that would have been!" Yani "Beklediğim 'Sydney, ben vazgeçtim, ben bizden vazgeçtim. Ben inancımı kaybettim' demendi. Sense buraya anlayış için gelmişsin. Ve bunu benden almak gibi bir şansın yok. Seni anladığımı söylemeyeceğim. Sana acıyıp senin için çok zor olduğunu söylemeyeceğim. Ama nasıl olduğumu bilmek mi istiyorsun? İğrenç bir haldeyim. Vaugh, parça parça oldum. Ve bu seni kaybettiğim için değil. Ben olsaydım, bekleyecek olduğum için. Ben gerçeği bulup ortaya çıkarırdım, ben senden vazgeçmezdim. Ve şimdi anlıyorum ki bu mutlak bir kayıp olurdu."
Zeynep bu güzellik var mı soyunda Elvan elvan güller biter bağında Arife gününde bayram ayında Zeynebim Zeynebim allı Zeynebim Beş köyün içinde şanlı Zeynebim Zeynebe yaptırdım altından tarak Tara zülüflerin bir yana bırak Zeynebe gidemem yollar pek ırak Zeynebim Zeynebim allı Zeynebim Beş köyün içinde şanlı Zeynebim Söğüdün yaprağı narindir narin İçerim yanıyor dışarım serin Zeynebi bu hafta ettiler gelin Zeynebim Zeynebim allı Zeynebim Beş köyün içinde şanlı Zeynebim Kangaldan aşağı Mamaşın köyü Derindir kuyusu serindir suyu Güzeller içinde zeynebin huyu Zeynebim Zeynebim allı Zeynebim Beş köyün içinde şanlı Zeynebim
Berat adındaki polis memuru* suç mahali marketin sahibi ile konuşup bilgi almaya çalışırken: Berat: Nerde senin çırak? Market Sahibi: Müşreriye sipariş mipariş götürdü. Birazdana kalmaz gelir. Berat: Biraz dana derken? Çırak mı? Market Sahibi: ... Berat: Neyse, neyse. Komiser Ziyan, Berat'ın iş öğretir gibi tavırlarına kızar ve ağzından Bağdatlı Ruhi'ye ait şu beyit dökülür. Ssasen ağzından dökülmek değil, gayet başarılı bir biçimde aruz veznine uygun şekilde okumuştur vurgusuyla, durağıyla. Gör zâhidi kim sâhib-i irşad olayım der Dün mektebe vardı bugün üstâd olayım der Düzeltme: Berat değil Ferhat galiba, ama emin değilim.
--- alıntı --- Polisiye ve kriminal olaylar üzerine kurulu olan dizimiz, “Canını Sevdiğimin İstanbul’u” kısa adıyla “C.S.İ” Türkiye’nin ve dünyanın ilk kriminal komedisi niteliğinde. En kısa aralıklarla seyirciyi güldürme misyonundaki dizimiz, gerek genel yapısı, gerekse oyuncu kadrosu ile fark yaratacak. Dizimiz, polisiyelerin uyandırdığı merakı barındıran, türün örneklerine ironi yapan, bir kriminal polisiye komedisi olacak. İzleyicinin suçluyu merak edeceği ve gerileceği yerde, suçlunun bulunmasında izlenecek çözüm yöntemlerine ve karakterlere güleceği bir içerikte devam edecek. Tüm kriminal olayları ve suçları bilime dayalı yöntemlerle çözmeye çalışan ve Türkiye’deki eğitiminin ardından, konu üzerinde Amerika’da uzmanlaşmış olan kadın komiser yardımcımız (Tuba Ünsal) ile, tüm suçları ve olayları yerel yöntemler ve şansının da yardımı ile çözen başkomserimizin (Vural Çelik) ortak çalışmaya başlamalarının hikayesi. Bir Alkan Demiralp ironisi olan komedinin senaryosunu ise, Alkan Demiralp ve Tunç Zilelioğlu yazıyor. --- alıntı --- Oyuncu Kadrosu Vural Çelik Tuba Ünsal Umut Sezgin Altuğ Yücel Levent Ünsal Zeynep Doruk Belit Özükan Mert Karabulut Uraz Kaygılaroğlu Özlem Çakar Selahattin Taşdöven Misak Toros Atilla Irgılata Simel Keçici Songül Bayoğlu İbrahim Ersoylu Kıvılcım Zeran Senaryo Alkan Demiralp Yönetmen Celal Çimen Yapımcı Replik yapım/Hüseyin Apaydın
AL YÜREĞİM SENİN OLSUN Sanat keskin bir çizgi, Gülün yaprağına duygularını işleyeceksin, Doku bozulmayacak Gerçek bir aşk gibi... Ben seni öyle sevdim, Duygularım, düşüncelerimden bile mahrem, Ben seni öyle sevdim, Yeni katmerleşmiş gül kadar beyaz, Umut veren gözlerinden okudum sevdanı Unutamazsın beni, unutamazsın Yüreğim seninle dolu yıllardır, Her şeyi unutsan bile beni unutamazsın... Hatıralar isyan eder haksızlığına Duygularım tutuşturur dünyayı Seninle dolu dediğim yüreğim susar Ellerin silmez olur gözyaşlarını Yemin ederim... Unutamazsın beni unutamazsın.... İnsan toprak için süslenir... Bir aldatmaca aslında her şey Gerçekler gizlemiş kendini Aklı olan sahibine yönelir... Gerçekler sihir, hisler gibi... İnsanı tutsak eden gözlerin gibi Gönlüm gözlerine esir... Hayat bir efsun, İnsanı büyülemiş yaşamak Mor düşüncelerin ummanında Unutmuşuz kendimizi... Sahi neydi hayatın sırrı? Gönül goncaları dallarda çiçek Unutma, hayat bir sonbaharla bitecek, Ve her kalp ölümle kilitlenecek... Senin sahibin benim de sahibim Duygularla bezenmiş kâinat Aşkla güzelleşmiş Sen benim alın yazımsın Unutamazsın beni unutamazsın Kirpiklerin vurdu beni... Okyanusa sığmayan anlamlarla dolu gözlerin Gözlerinin esiriyim Sakın düşürme kirpiklerini, Sakın kapanmasın... Onlar benim aynalarım Beni hayata bağlayan onlar Çözemezsin... Sen benim alın yazımsın Kurşunlarla beter kahrın Sakın efkârlanma benim gibi Dayanamam, ağlama sen... İkimiz, ah ikimiz birden ağlayacak olsak, Sönmüş yanardağlar tutuşur... Uzaklarda durma yabancı gibi Ellerin bilinmez hislerle titrek Koyu bir matem örtmüş güzelliğini Bakışlar ürkek... Saçlarını hoyrat eller dağıtmış Hüzün yakışmamış sana, gül biraz Bilmezdim lügatin kifayetsiz olduğunu Duygular lisanla anlatılamaz... İnsan toprak için süslenir Güzelleş, güzelleş biraz... Gözlerindi beni sana bağlayan İpuçları verirdi, duygularından... Sevda mısralarla anlatılamaz Bak buharlaştı gözlerin Ne olur dikkat et, dikkat et biraz... Düşürürsen kirpiklerini Yorgun dünya o yükü taşıyamaz... Aldırma, sende olmuş bende olmuş Suç, yorgan olsa kimse üstüne almaz... Bir çizgi çek üzerine her şeyin, Yaşanacak günler var Gayret et, gayret et biraz... Hüzün yakışmamış sana, gül biraz Gözlerin ipuçları veriyor duygularından, Ben onlarla bağlanmışım hayata... Anlamsız bir gururun pençesindesin, Bunlar mısralarla anlatılamaz... Gözlerin, gözlerin anlam dolu eskisi kadar... İnat etme, kır zincirlerini, Yaklaş, yaklaş biraz... Ateşi su söndürür Kara sevdayı vuslat... Hadi tut ellerimden ne olur, tut biraz Yeni bir sayfa aç Lekesiz anlamlı kar gibi beyaz İnsan toprak için süslenir Güzelleş, güzelleş biraz... Aşk tezgâhında maneviyat Doku, doku biraz... Yad eller duymuş Umutsuz sevdalara tutsak yaşadığımızı, Yüreğini çağıran sesleri dinle Dinle, dinle biraz... Sevdaların içten içe büyümesi, çatlatır çekirdeği, Güneşi görmeden tomurcuk açmaz Dudakların çatlak çatlak Ben suyum iç, iç biraz... Aşk gurura galebe çalmazsa çıldırır Gönül terazisine koy duyguları Düşün, düşün biraz... Sen benim alın yazımsın Hayatımın anlamısın Birlikte yürüyelim Sonsuza giden yollarda... Sen yanımda durdukça gönlüm rahat... Tut ellerimden ne olur, bırakma Tut biraz... Ufka bak, Dipsiz mesafeler... Hüvel baki!... Aklını başına al... Pembe hayaller yutar insanı, Önümüzde uçurumlar Yüreğinden gelen sesleri Dinle, dinle biraz... Maneviyat!.. İnsanın dipsiz derinliklerindeki yitik hazine Bırak gamsızlığı Hayata bigane kalmak yanlış İnsan toprak için süslenir, Kendini sorgula, sorgula biraz... Hepimiz aynı sanatkârın eseriyiz Bazı davranışları akıl almaz, Gülün inadı, bülbülün aymazlığı Öldürür arzuları Yaklaş, yaklaş biraz.... Çile sefanın karşılığı değil Vuslat nasıl bir duygu bilir misin? Çekinme kır duygularına vurulan zincirleri Arzular vardır bilirsin, anlatılamaz... Aşk maneviyat tezgâhında dokunur, Bizimkisi duyguların oyunu Al yüreğim senin olsun Oyna, oyna biraz... Yağmura susamış toprak gibisin Bak dudakların çatlak çatlak İnat etme, kavrulursun Ben suyum İç, iç biraz.
Türü drama dedik ama bayağı bayağı trajedi aslında. --! spoiler !-- Gülsüm Kadın, biricik oğlu Ali'nin (), Zeliş (Fatma Girik) ile düğünü için köyün derebeyi Kazım Ağa'dan () borç alır ve borcunu bir sene içinde ödeyemediği takdirde o yılki mahsulün dörtte üçünü borcun yıllık faizi karşılığı vereceğine dair bir senet imzalar. Esasen antlaşma şartları dörtte birini vereceği şeklindedir ama Gülsüm Kadın okuma bilmemektedir ve derebeyi raconunda her yol mübahtır. Her yıl deliler gibi çalışıp, elde ettikleri mahsulün de çoğunu Kazım Ağa'ya verdikten sonra geriye kalan Ali'nin erkek evlatlarla giderek büyüyen ailesine yetmemeye başlar. Nadasa bıraktıkları tarlayı da sürüp ekime açmaya çalışırken büyükçe bir kaya keser yolunu. Öküzleri bu kayayı kaldırmaya çalışırken can verir. Zeliş'in yüz görümlüğü gerdanlığını vererek iki öküz alırlar, bu kez de ip kopar ve Ali'nin kolları kayanın altında kalır. Elsiz, kolsuz kalan Ali artık ailesine yük olmanın ağırlığını kaldıramaz ve bir gece ansızın gider. Zeliş biri henüz karnında 4 evladı ve kayınvalidesi ile yalnız kalır. Gülsüm Kadın da gözlerini hayata yumduktan sonra tarlada çalışırken çocuklarını da yanında götürmek zorunda kalır. Bir gün yağmur yağmaya başlayınca eve gitmek üzere yola çıkarlar ama yağmurla coşan dereden geçerken üç numaralı evlat İbrahim suya kapılır gider. Dört numara evde verir son nefesini. Artık Zeliş'in dünyası Hasan ve Murat'tır. Açlıktan bu elinde kalan son kıymetlilerini de kaybetmemek için Ali'nin yüz görümlüğü taktığı ve asla satmaması için söz aldığı bileziklerini Kazım Ağa'ya yiyecek karşılığı satar. Böylece ölmekten kurtulurlar ve aradan yıllar geçer. Murat, köyün öğretmeni Nazan'a yanıktır, ama Nazan başkasıyla sözlü. Kazım Ağa'nın kızı Kezban da Murat'ı sevmektedir ama Murat'ın gönlünün Nazan'da olduğunu da görmektedir. Kıskançlığını hırçınlıkla ifade eder, Zeliş'in bileziklerini takıp göstererek Murat'ı çileden çıkarır. Murat zaten çocukluğundan beri çabuk öfkelenen, sabırsız biridir. Hasılı olaylar sonunda Murat'ın dağa çıkmasıyla sonuçlanır. Ama köye dönüp intikamını alacak, Kazım Ağa'yı öldürüp Kezban'ı dağa kaldıracaktır. Ama önünde Zeliş'i bulur. Bu çocukları için canını dişine katıp çalışmış, kendini onlara adamış fedakâr kadın, köyün namusu söz konusu olduğunda, ettiği yemini tutarak, Murat'ın cezasını kendi elleriyle verir. Yaralı Murat, annesine sarılmış, ikisinin gözlerinden yaşlar süzülürken, çıkarır bilezikleri gösterir annesine Murat, sonra başı düşer bir yana... Elinden bilezikler düşer toprağa. Fonda evladını kaybeden annenin acısını anlatan yanık bir türkü söylemektedir bir kadın... Son yazısı düşer ekrana.... --! spoiler !-- Filmi izlemek isterseniz, buradan buyrun: http://video.google.com/videoplay?docid=-4123220805412328347
Rüya tabir etmede önemli olan rüyanın nasıl tabir edildiğidir, çünkü nasıl tabir edersen öyle çıkar inanışı vardır halk arasında. Bu durumda kötü rüya gördüğünüzde kendinizi kötü şeyler olacağı düşüncesiyle üzmek yerine "rüyalar tersine çıkar" diyerek günü kurtarabilirsiniz.
(film özeti daha sonra eklenecek)
Hanım hanımcık ve gururlu bir Türk kızı olan Zeynep (Türkan Şoray), bir donanma albayının (Hulusi Kentmen) kızıdır ve deliler gibi aşık olduğu üstteğmen Murat Alparslan (Göksel Arsoy) ile nişanlıdır. Bir şehit eşi olan, üstteğmenimizin annesi Zehra Hanım vatan sevgisini evlat sevgisinden önde tutan bir Türk kadınıdır ve gelinini de çok sevmektedir. Silah taşımakta olan üç şilebin benzer şekilde batması üzerine donanma içinde bu bilgileri düşmana sızdıran bir hain olabileceği düşünülerek soruşturma başlatılmasıyla olaylar gelişir... --! spoiler !-- Murat Üstteğmen nişanlı olmasına rağmen Ramona adında dansçı bir kızla münasebet içerisindedir. Ramona, Peter adında yeraltından ülkelerin kaderiyle oynayan bir adam için çalışmaktadır. Murat'a donanmadan bazı belgeleri alıp kendilerine getirmesi karşılığında çok para önerirler, zaten Ramona Murat'ı beğenmesine rağmen parasız olduğundan pek yüz vermemektedir. Nihayet Murat bu belgeleri çalıp Ramona'ya teslim eder, ancak donanmanın yaptığı soruşturma da Murat'ın suçunu ortaya çıkarır. Derhal yakalanıp askeri mahkemeye çıkarılan Murat vatana ihanet suçundan hüküm giyer. Bir şekilde tutulduğu yerden kaçmayı başaran Murat, Ramona'ya gider ve böylelikle Ramona'nın patronu Peter ile tanışır. Peter her ne kadar "vatana ihanet edene hakkı ödenir ama eli sıkılmaz, asla güvenilmez" dese de Murat'ı ekibine alır. Ramona'nın kendisine olan aşkından faydalanarak örgüt ile ilgili önemli bilgileri ele geçiren Üstteğmen Murat dördüncü şilebin batırılmasını önler. Bu başarısından ötürü liyakat madalyası ile ödüllendirilen Murat annesi ve nişanlısı ile birlikte mutlu bir şekilde kameralara gülümserken ekrana son yazısı düşer. --! spoiler !-- Türkan Şoray'ın aynı yıl çevirdiği diğer filmler için: (bkz: Kaderin Önüne geçilmez) (bkz: Kardeş Uğruna) (bkz: Dikenli Gül) (bkz: Siyah Melek) (bkz: Güzeller Resmi Geçidi) (bkz: Gönülden Gönüle) (bkz: Hatırla Sevgilim) (bkz: Sevimli Haydut) (bkz: Otobüs Yolcuları) (bkz: Afacan) (bkz: Aşk ve Yumruk) (bkz: Melekler Şahidimdir) (bkz: Utanmaz Adam)
Daha fazla fotoğraf için: http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=13231&start=0
Ne yaptım biliyor musun Daha çok şarkı söyledim Sigaraya yeniden başladım Alışveriş yaptım gereksiz Ne yaptım biliyor musun Bol bol seyahat ettim Hatta yalnızlık çektim Pişman oldum, kimseye söylemedim Yani sustum genelde Bazen de gülümsedim nazikçe Dinlemediğim belli olmasın diye Bitti, buraya kadarmış dedim Unuttum bile dedim Avuttum kendimi sözde Ama yine de akıyor gözyaşlarım Islatıyor yastığımı Seni özlediğim gecelerde Sitem etmeyen, suçlamayan bir ayrılık şarkısıdır. İçin için özleyip üzülmenin, yine de ancak yalnız kaldığında sessizce ağlamanın şarkısıdır. Unuttum ve hatta ben hiç sevmemiştim derken kendini kandırmaya çalıştığını bilmenin şarkısıdır. Aynı duyguları anlatan şarkıyı dinlerken gözlerinden usulca süzülen yaşların şarkısıdır. Bitti! Buraya kadarmış. Unuttum bile... sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |