başlıkları alt alta okumak

komik kullanma talimatları

    Şimdi tam olarak neydi hatırlamıyorum, Çin Mahallesi'ndeki bir markette gördüğümüz bir ürünün üstünde yazıyordu:
    "Paketi yenmez."
    (21.05.2009 07:18)

domuz gribi

    Domuzlar arasında yayılan grip virüsünün (H1N1) mutasyonlarla insanları da etkileyebilir hale gelmesi ile Meksika'da ortaya çıkmış ve şu an 21 ülkeden bize "hello world"* demiş virüs. İnsandan insana bulaşıcılığı kesin olarak kanıtlanmış olup şu an için Dünya Sağlık Örgütü alarm derecesini 3'ten 4'e çıkarmıştır. Çeşitli ülkelerin hava yolu ile ülkelerine giren insanların vücut ısılarına bakarak bir takım tıbbi testlerden geçirdikleri de iletilen haberler arasında. Henüz Meksika dışında insan ölümü rapor edilmiş değil, ilginç bir şekilde sadece Meksika'daki vakalarda hastalık daha ağır seyrediyor. Amerika'da sadece New York şehrinde 28 kişide bu hastalık rapor edilmiş.

    Uzmanlar kişisel hijyene dikkat etmeyi, elleri sık sık sabunla ya da alkollü el temizleyicilerle yıkamayı ve hasta insanlardan uzak durmayı öneriyorlar.

    Umarız çok ciddi boyutlara ulaşmadan salgının önüne geçilebilir. Ancak görünen o ki domuz ürünleri tüketimi bayağı etkilenecek bu durumdan.* En azından Türkiye adına nereye satış yaptıkları pek belli olmayan ve internet yorgunu emaillerde suçlanan domuz çiftliklerinin belki kapatılacağını ya da hiç değilse sayılarının azalacağını, ürünlerini nereye sattıkları konusunda kesin ve net bilgiler elde edileceğini umuyorum. Kimsenin ekmek kapısının kapanmasını istemem ama insanlara bildirmeden domuz ürünü içeren şeyler satılmasını da istemem.

    Bu da böyle biraz Doğan Yayın Grubu haberi gibi oldu.
    (28.04.2009 04:28)

alias

    Alias. Kod Adı.

    Türkiye bu diziyle 2002 yılında Cine5 aracılığı ile tanıştı. O sıralar Cine5 hala şifreli bir kanal olmasına rağmen Alias ve Oz gibi dizileri haftada bir kez çarşambaları dublajlı, iki kez de alt yazılı ve şifresiz yayınlardı. Bir akşam kanallar arasında gezinirken rastladım, Sydney şifreli bir kapıdan girmeye çalışırken yakalanmamak için kirişlerden birinin üstüne saklanıyordu. İlk görüşte aşk. Sonra her çarşamba yeni bölümü bekler olmuştum. 2. sınıf stajımın hiçbir şey yapmadan geçen günlerinde çarşamba eve gelip yeni bölümü izleyeceğim tesellisine sarılıyordum. Bir hafta tatile gittiğimiz için yeni bölümü seyredemedim, pazar gecesi tekrarına baktım ama seyrettiğim bölümlerden biri yayınlandı. Bir önceki bölümse çok heyecanlı bir yerde bitmişti, acaba ölecek miydi, kurtulacak mıydı?... Neden sonra öğrendim ki o izlediğim birinci sezonun son bölümüdür, ve ikinci sezon da o yaz henüz çekilmemiştir. İlerleyen yıllarda KanalD ve birkaç başka kanalda da yayınlanmıştır.




    Künyesine gelirsek J. J. Abrams imzalı 2001-2006 yılları arasında 5 sezon devam etmiş, başrollerini

    Jennifer Garner
    Ron Rifkin
    Michael Vartan
    Bradley Cooper
    Merrin Dungey
    Carl Lumbly
    Kevin Weisman
    David Anders
    Melissa George
    Greg Grunberg
    Mía Maestro
    Rachel Nichols
    Élodie Bouchez
    Balthazar Getty
    Amy Acker
    ve
    Lena Olin
    ve
    Victor Garber

    gibi oyuncuların paylaştığı aksiyon-macera türü dizi. Türkiye'de birçok insan Kurtlar Vadisi üstüne dizi tanımaz ya, Kurtlar Vadisi'nin de hakkını teslim etmekle birlikte ben de Alias üstüne dizi tanımam, Lostmuş, Heroesmuş, peeh!

    Dizinin son sezonunun biraz aceleye getirilmiş ve kafalardaki soruların cevapsız bırakılmış olmasında yapımcıların Lost'a başladıkları için Alias'ın pabucunun dama atılmış olmasının payı büyüktür. Diliyoruz ki Lost da aynı akıbeti paylaşmaz.

    ---Dikkat!---
    Yazının bundan sonrası dizinin hikayesi konusunda bilgi içerir. Sorumluluğu kabul ederek okuyun.

    Şöyle başlar dizi Sydney'nin sesinden:
    "My name is Sydney Bristow. Seven years ago I was recruited by a secret branch of the CIA called SD-6. I was sworn to secrecy but I couldn't keep if from my fiancé. And when the head of SD-6 found out...he had him killed. That's when I learned the truth. Sd-6 is not part of the CIA. I'd been working for the very people I thought I was fighting against. So I went to the only place that could help me take them down. Now, I'm a double agent for the CIA where my handler is a man named Michael Vaughn. Only one other person knows the truth about what I do. Another double agent inside SD-6. Some one I hardly know ... my father."

    Yani...

    "Adım Sydney Bristow. 7 yıl önce CIA'nin gizli bir bölümü olan SD-6 tarafından işe alındım. Gizlilik yemini etmiştim ama bunu nişanlımdan saklayamadım. SD-6'nın başkanı bunu öğrendiği zaman... onu öldürttü. İşte o zaman gerçeği öğrendim. SD-6, CIA'nın bir parçası değildi. Mücadele ettiğimi sandığım düşmanın ta kendisi için çalışıyordum. Ben de onları yıkmama yardım edebilecek tek yere gittim. Şimdi CIA için çift taraflı çalışan bir ajanım. Amirim Michael Vaughn adında bir adam. Yaptığım işin gerçeğini bilen bir tek kişi daha var. SD-6 içinde çift taraflı çalışan başka bir ajan, çok az tanıdığım biri... babam..."

    Dizinin başlıca karakterlerinden bahsedeyim biraz da.

    Sydney Bristow: Yukarıdaki girişten de anlayacağınız üzere üstün yetenekleri olan bir ajandır. Bir ajan için bile sıradan olamayacak kadar üstündür; zekası, yetenekleri neredeyse insan üstüdür ve onu bu kadar özel yapan başka bir şey daha vardır*. Ajanlık yapmadığı zamanlarda öğretmenlik alanında doktora yapmaktadır ve çok da başarılıdır. Annesinin o küçükken öldüğünü sanmaktadır ve babası da annesinin ölümünden sonra kendi dünyasına çekilmiş kızından uzaklaşmıştır. Yani baba kızın arası limoni bile değil hiç yoktur, mümkün olduğunca karşılaşmamaya gayret ederler. Sydney, hem biraz yaptığı işin gerektirdiği gizlilikten hem de biraz kapalı bir kişiliği olduğundan, iki çok yakın arkadaşına rağmen yalnız bir insandır. Üzüldüğünde, ne yapacağını bilemeyip şaşırıp kaldığında, kalbi kırılıp sessizce ağladığında hep yalnızdır. Zorluklarla karşılaştığında hemen yardım almaya koşmaz, kendi başının çaresine bakmaya çalışır, kendi kendine yetmeye çalışır. Her şeye rağmen ayakta kalmayı başarır, her şeye rağmen güçlüdür, her şeye rağmen güzeldir, her şeye rağmen başarılıdır. Her şeye rağmen Sydney'dir. Sanırım diziden çok Sydney'i sevmemin nedeni budur.

    Karakterlerin geri kalanını müsait bir zamanda ekleyeceğim inşallah ama şimdilik dizide en sevdiğim repliği paylaşayım sizinle.

    İkinci sezon sonunda Sydney kaçırılır ve geride ölmüş gibi mizansen bırakılır. Tam iki yıl sonra uzak doğuda bir yerde uyanır, geçip giden iki yıldan hiçbir şey hatırlamaktadır; hafızası silinmiştir. Sydney bir uykudan uyanmış gibi hala iki yıl öncesindeyken, geride bıraktığı insanlar hayatlarına devam etmiştir. Bir tek babası onun hayatta olduğundan emin olarak aramayı sürdürmüş, diğer herkes ondan vazgeçmiştir, Vaughn bile. Geri döndüğünde Vaughn'ın evlendiğini gören Sydney çok kırılır. Vaughn onun kendisini anlamasını ve yaptığını hoş görmesini beklerken aralarında Sydney ona şöyle der:

    "What I was hoping you would say is, "Sydney I gave up; I gave up on us. I lost faith." But what you came here for... was closure... and there is not a chance you are getting that from me! I'm not gonna say I understand... I'm not gonna sympathize with you and tell you how hard it must be for you... But, you wanna know how I am!? I am horrible! Vaughn, I am ripped apart! And not because I lost you... but because...if it had been me... I would have waited... I would have found the truth... I wouldn't have given up on you! And now I realize... what an absolute waste that would have been!"

    Yani

    "Beklediğim 'Sydney, ben vazgeçtim, ben bizden vazgeçtim. Ben inancımı kaybettim' demendi. Sense buraya anlayış için gelmişsin. Ve bunu benden almak gibi bir şansın yok. Seni anladığımı söylemeyeceğim. Sana acıyıp senin için çok zor olduğunu söylemeyeceğim. Ama nasıl olduğumu bilmek mi istiyorsun? İğrenç bir haldeyim. Vaugh, parça parça oldum. Ve bu seni kaybettiğim için değil. Ben olsaydım, bekleyecek olduğum için. Ben gerçeği bulup ortaya çıkarırdım, ben senden vazgeçmezdim. Ve şimdi anlıyorum ki bu mutlak bir kayıp olurdu."
    (23.04.2009 08:19)

zeynebim

    Sözlerinin tamamı aşağıdaki gibi olan dinleyen taş olsa bam teline dokunup gözlerini dolduracak Sivas yöresine ait türkü.

    Zeynep bu güzellik var mı soyunda
    Elvan elvan güller biter bağında
    Arife gününde bayram ayında
    Zeynebim Zeynebim allı Zeynebim
    Beş köyün içinde şanlı Zeynebim

    Zeynebe yaptırdım altından tarak
    Tara zülüflerin bir yana bırak
    Zeynebe gidemem yollar pek ırak
    Zeynebim Zeynebim allı Zeynebim
    Beş köyün içinde şanlı Zeynebim

    Söğüdün yaprağı narindir narin
    İçerim yanıyor dışarım serin
    Zeynebi bu hafta ettiler gelin
    Zeynebim Zeynebim allı Zeynebim
    Beş köyün içinde şanlı Zeynebim

    Kangaldan aşağı Mamaşın köyü
    Derindir kuyusu serindir suyu
    Güzeller içinde zeynebin huyu
    Zeynebim Zeynebim allı Zeynebim
    Beş köyün içinde şanlı Zeynebim
    (16.04.2009 05:48)

c s i canını sevdiğimin istanbul u

    Birinci bolumden inciler...

    Berat adındaki polis memuru* suç mahali marketin sahibi ile konuşup bilgi almaya çalışırken:
    Berat: Nerde senin çırak?
    Market Sahibi: Müşreriye sipariş mipariş götürdü. Birazdana kalmaz gelir.
    Berat: Biraz dana derken? Çırak mı?
    Market Sahibi: ...
    Berat: Neyse, neyse.

    Komiser Ziyan, Berat'ın iş öğretir gibi tavırlarına kızar ve ağzından Bağdatlı Ruhi'ye ait şu beyit dökülür. Ssasen ağzından dökülmek değil, gayet başarılı bir biçimde aruz veznine uygun şekilde okumuştur vurgusuyla, durağıyla.

    Gör zâhidi kim sâhib-i irşad olayım der
    Dün mektebe vardı bugün üstâd olayım der

    Düzeltme: Berat değil Ferhat galiba, ama emin değilim.
    (15.04.2009 07:12)

vural çelik

c s i canını sevdiğimin istanbul u

    C.S.İ. yani Canını Sevdiğimin İstanbul'u. TRT1'de dün (14 Nisan 2009) başlayan kriminal komedi* türü keyifli dizi. trt.net.tr'de şöyle tanıtılıyor dizi:

    --- alıntı ---

    Polisiye ve kriminal olaylar üzerine kurulu olan dizimiz, “Canını Sevdiğimin İstanbul’u” kısa adıyla “C.S.İ” Türkiye’nin ve dünyanın ilk kriminal komedisi niteliğinde.

    En kısa aralıklarla seyirciyi güldürme misyonundaki dizimiz, gerek genel yapısı, gerekse oyuncu kadrosu ile fark yaratacak.

    Dizimiz, polisiyelerin uyandırdığı merakı barındıran, türün örneklerine ironi yapan, bir kriminal polisiye komedisi olacak. İzleyicinin suçluyu merak edeceği ve gerileceği yerde, suçlunun bulunmasında izlenecek çözüm yöntemlerine ve karakterlere güleceği bir içerikte devam edecek.

    Tüm kriminal olayları ve suçları bilime dayalı yöntemlerle çözmeye çalışan ve Türkiye’deki eğitiminin ardından, konu üzerinde Amerika’da uzmanlaşmış olan kadın komiser yardımcımız (Tuba Ünsal) ile, tüm suçları ve olayları yerel yöntemler ve şansının da yardımı ile çözen başkomserimizin (Vural Çelik) ortak çalışmaya başlamalarının hikayesi.

    Bir Alkan Demiralp ironisi olan komedinin senaryosunu ise, Alkan Demiralp ve Tunç Zilelioğlu yazıyor.

    --- alıntı ---



    Oyuncu Kadrosu
    Vural Çelik
    Tuba Ünsal
    Umut Sezgin
    Altuğ Yücel
    Levent Ünsal
    Zeynep Doruk
    Belit Özükan
    Mert Karabulut
    Uraz Kaygılaroğlu
    Özlem Çakar
    Selahattin Taşdöven
    Misak Toros
    Atilla Irgılata
    Simel Keçici
    Songül Bayoğlu
    İbrahim Ersoylu
    Kıvılcım Zeran

    Senaryo
    Alkan Demiralp

    Yönetmen
    Celal Çimen

    Yapımcı
    Replik yapım/Hüseyin Apaydın

    (15.04.2009 06:55)

al yüreğim senin olsun

    Ahmet Günbay Yıldız'a ait her mısrasında ayrı bir anlamın gizli olduğu, güzel şiir.

    AL YÜREĞİM SENİN OLSUN

    Sanat keskin bir çizgi,
    Gülün yaprağına duygularını işleyeceksin,
    Doku bozulmayacak
    Gerçek bir aşk gibi...
    Ben seni öyle sevdim,
    Duygularım, düşüncelerimden bile mahrem,
    Ben seni öyle sevdim,
    Yeni katmerleşmiş gül kadar beyaz,
    Umut veren gözlerinden okudum sevdanı
    Unutamazsın beni, unutamazsın
    Yüreğim seninle dolu yıllardır,
    Her şeyi unutsan bile beni unutamazsın...
    Hatıralar isyan eder haksızlığına
    Duygularım tutuşturur dünyayı
    Seninle dolu dediğim yüreğim susar
    Ellerin silmez olur gözyaşlarını
    Yemin ederim...
    Unutamazsın beni unutamazsın....

    İnsan toprak için süslenir...
    Bir aldatmaca aslında her şey
    Gerçekler gizlemiş kendini
    Aklı olan sahibine yönelir...
    Gerçekler sihir, hisler gibi...
    İnsanı tutsak eden gözlerin gibi
    Gönlüm gözlerine esir...

    Hayat bir efsun,
    İnsanı büyülemiş yaşamak
    Mor düşüncelerin ummanında
    Unutmuşuz kendimizi...
    Sahi neydi hayatın sırrı?
    Gönül goncaları dallarda çiçek
    Unutma, hayat bir sonbaharla bitecek,
    Ve her kalp ölümle kilitlenecek
    ...

    Senin sahibin benim de sahibim
    Duygularla bezenmiş kâinat
    Aşkla güzelleşmiş
    Sen benim alın yazımsın
    Unutamazsın beni unutamazsın
    Kirpiklerin vurdu beni...

    Okyanusa sığmayan anlamlarla dolu gözlerin
    Gözlerinin esiriyim
    Sakın düşürme kirpiklerini,
    Sakın kapanmasın...
    Onlar benim aynalarım
    Beni hayata bağlayan onlar
    Çözemezsin...

    Sen benim alın yazımsın
    Kurşunlarla beter kahrın
    Sakın efkârlanma benim gibi
    Dayanamam, ağlama sen...
    İkimiz, ah ikimiz birden ağlayacak olsak,
    Sönmüş yanardağlar tutuşur...
    Uzaklarda durma yabancı gibi
    Ellerin bilinmez hislerle titrek
    Koyu bir matem örtmüş güzelliğini
    Bakışlar ürkek...

    Saçlarını hoyrat eller dağıtmış
    Hüzün yakışmamış sana, gül biraz
    Bilmezdim lügatin kifayetsiz olduğunu
    Duygular lisanla anlatılamaz...
    İnsan toprak için süslenir
    Güzelleş, güzelleş biraz
    ...
    Gözlerindi beni sana bağlayan
    İpuçları verirdi, duygularından
    ...
    Sevda mısralarla anlatılamaz
    Bak buharlaştı gözlerin
    Ne olur dikkat et, dikkat et biraz...
    Düşürürsen kirpiklerini
    Yorgun dünya o yükü taşıyamaz...
    Aldırma, sende olmuş bende olmuş
    Suç, yorgan olsa kimse üstüne almaz...
    Bir çizgi çek üzerine her şeyin,
    Yaşanacak günler var
    Gayret et, gayret et biraz...

    Hüzün yakışmamış sana, gül biraz
    Gözlerin ipuçları veriyor duygularından,
    Ben onlarla bağlanmışım hayata...
    Anlamsız bir gururun pençesindesin,
    Bunlar mısralarla anlatılamaz...
    Gözlerin, gözlerin anlam dolu eskisi kadar...
    İnat etme, kır zincirlerini,
    Yaklaş, yaklaş biraz...
    Ateşi su söndürür
    Kara sevdayı vuslat
    ...
    Hadi tut ellerimden ne olur, tut biraz
    Yeni bir sayfa aç
    Lekesiz anlamlı kar gibi beyaz
    İnsan toprak için süslenir
    Güzelleş, güzelleş biraz...
    Aşk tezgâhında maneviyat
    Doku, doku biraz...

    Yad eller duymuş
    Umutsuz sevdalara tutsak yaşadığımızı,
    Yüreğini çağıran sesleri dinle
    Dinle, dinle biraz...
    Sevdaların içten içe büyümesi, çatlatır çekirdeği,
    Güneşi görmeden tomurcuk açmaz
    Dudakların çatlak çatlak
    Ben suyum iç, iç biraz...

    Aşk gurura galebe çalmazsa çıldırır
    Gönül terazisine koy duyguları
    Düşün, düşün biraz...

    Sen benim alın yazımsın
    Hayatımın anlamısın
    Birlikte yürüyelim
    Sonsuza giden yollarda...
    Sen yanımda durdukça gönlüm rahat...
    Tut ellerimden ne olur, bırakma
    Tut biraz...
    Ufka bak,
    Dipsiz mesafeler...
    Hüvel baki!...
    Aklını başına al...
    Pembe hayaller yutar insanı,
    Önümüzde uçurumlar
    Yüreğinden gelen sesleri
    Dinle, dinle biraz...

    Maneviyat!..
    İnsanın dipsiz derinliklerindeki yitik hazine
    Bırak gamsızlığı
    Hayata bigane kalmak yanlış
    İnsan toprak için süslenir,
    Kendini sorgula, sorgula biraz...

    Hepimiz aynı sanatkârın eseriyiz
    Bazı davranışları akıl almaz,
    Gülün inadı, bülbülün aymazlığı
    Öldürür arzuları
    Yaklaş, yaklaş biraz....
    Çile sefanın karşılığı değil
    Vuslat nasıl bir duygu bilir misin?
    Çekinme kır duygularına vurulan zincirleri
    Arzular vardır bilirsin, anlatılamaz...
    Aşk maneviyat tezgâhında dokunur,
    Bizimkisi duyguların oyunu
    Al yüreğim senin olsun
    Oyna, oyna biraz...
    Yağmura susamış toprak gibisin
    Bak dudakların çatlak çatlak
    İnat etme, kavrulursun
    Ben suyum
    İç, iç biraz.
    (15.04.2009 05:22)

toprak ana

    1973 yapımı, yönetmenliğini Memduh Ün'ün üstlendiği, başrollerini Fatma Girik, Tamer Yiğit, Suphi Tekniker ve Yavuz Selekman'in paylaştığı, bu filmdeki performansıyla Fatma Girik'in en başarılı kadın oyuncu ödülü aldığı drama türü film.



    Türü drama dedik ama bayağı bayağı trajedi aslında.


    --! spoiler !--

    Gülsüm Kadın, biricik oğlu Ali'nin (), Zeliş (Fatma Girik) ile düğünü için köyün derebeyi Kazım Ağa'dan () borç alır ve borcunu bir sene içinde ödeyemediği takdirde o yılki mahsulün dörtte üçünü borcun yıllık faizi karşılığı vereceğine dair bir senet imzalar. Esasen antlaşma şartları dörtte birini vereceği şeklindedir ama Gülsüm Kadın okuma bilmemektedir ve derebeyi raconunda her yol mübahtır.

    Her yıl deliler gibi çalışıp, elde ettikleri mahsulün de çoğunu Kazım Ağa'ya verdikten sonra geriye kalan Ali'nin erkek evlatlarla giderek büyüyen ailesine yetmemeye başlar. Nadasa bıraktıkları tarlayı da sürüp ekime açmaya çalışırken büyükçe bir kaya keser yolunu. Öküzleri bu kayayı kaldırmaya çalışırken can verir. Zeliş'in yüz görümlüğü gerdanlığını vererek iki öküz alırlar, bu kez de ip kopar ve Ali'nin kolları kayanın altında kalır. Elsiz, kolsuz kalan Ali artık ailesine yük olmanın ağırlığını kaldıramaz ve bir gece ansızın gider. Zeliş biri henüz karnında 4 evladı ve kayınvalidesi ile yalnız kalır. Gülsüm Kadın da gözlerini hayata yumduktan sonra tarlada çalışırken çocuklarını da yanında götürmek zorunda kalır. Bir gün yağmur yağmaya başlayınca eve gitmek üzere yola çıkarlar ama yağmurla coşan dereden geçerken üç numaralı evlat İbrahim suya kapılır gider. Dört numara evde verir son nefesini.

    Artık Zeliş'in dünyası Hasan ve Murat'tır. Açlıktan bu elinde kalan son kıymetlilerini de kaybetmemek için Ali'nin yüz görümlüğü taktığı ve asla satmaması için söz aldığı bileziklerini Kazım Ağa'ya yiyecek karşılığı satar. Böylece ölmekten kurtulurlar ve aradan yıllar geçer.




    Murat, köyün öğretmeni Nazan'a yanıktır, ama Nazan başkasıyla sözlü. Kazım Ağa'nın kızı Kezban da Murat'ı sevmektedir ama Murat'ın gönlünün Nazan'da olduğunu da görmektedir. Kıskançlığını hırçınlıkla ifade eder, Zeliş'in bileziklerini takıp göstererek Murat'ı çileden çıkarır. Murat zaten çocukluğundan beri çabuk öfkelenen, sabırsız biridir. Hasılı olaylar sonunda Murat'ın dağa çıkmasıyla sonuçlanır. Ama köye dönüp intikamını alacak, Kazım Ağa'yı öldürüp Kezban'ı dağa kaldıracaktır. Ama önünde Zeliş'i bulur. Bu çocukları için canını dişine katıp çalışmış, kendini onlara adamış fedakâr kadın, köyün namusu söz konusu olduğunda, ettiği yemini tutarak, Murat'ın cezasını kendi elleriyle verir.

    Yaralı Murat, annesine sarılmış, ikisinin gözlerinden yaşlar süzülürken, çıkarır bilezikleri gösterir annesine Murat, sonra başı düşer bir yana... Elinden bilezikler düşer toprağa. Fonda evladını kaybeden annenin acısını anlatan yanık bir türkü söylemektedir bir kadın... Son yazısı düşer ekrana....


    --! spoiler !--

    Filmi izlemek isterseniz, buradan buyrun: http://video.google.com/videoplay?docid=-4123220805412328347
    (06.04.2009 09:29)

rüyaların tersinin çıkması

    Bir süredir rüya tabirleri konusunda yaptığım amator-rüya-görücü seviyesindeki araştırmalarıma dayanarak söyleyebilirim ki her rüya için geçerli olmayan bir önermedir. Bazı rüyalar için olduğu gibi çıkar denmektedir. Bazı rüyaların ise anlamları çok farklı olabilmektedir. Tersi çıkar diyebileceğimiz rüyalara bir örnek verecek olursak, rüyanızda üzüntülü, sıkıntılı iseniz, bu rüyanızın geri kalanının tabirine bağlı olarak mutlu olacağınız, sevineceğiniz anlamına gelir.

    Rüya tabir etmede önemli olan rüyanın nasıl tabir edildiğidir, çünkü nasıl tabir edersen öyle çıkar inanışı vardır halk arasında. Bu durumda kötü rüya gördüğünüzde kendinizi kötü şeyler olacağı düşüncesiyle üzmek yerine "rüyalar tersine çıkar" diyerek günü kurtarabilirsiniz.
    (05.04.2009 06:12)

otobüs yolcuları

melekler şahidimdir

    1961 yapımı, yönetmenliğini Süha Doğan'ın yaptığı, Jean Stelli'nin hikayesinden senaryoya yine Süha Doğan tarafından uyarlanan, başrollerini Türkan Şoray (Zeynep) ve Göksel Arsoy'un (Murat)paylaştığı siyah beyaz film. Türkan Şoray bu filmde henüz 16 yaşındadır ve açılmamış bir gonca gibi henüz baş döndürücü güzelliği çıkmamıştır göz önüne. Göksel Arsoy ise 25 yaşında olup, her zamanki kadar yakışıklıdır.

    Hanım hanımcık ve gururlu bir Türk kızı olan Zeynep (Türkan Şoray), bir donanma albayının (Hulusi Kentmen) kızıdır ve deliler gibi aşık olduğu üstteğmen Murat Alparslan (Göksel Arsoy) ile nişanlıdır. Bir şehit eşi olan, üstteğmenimizin annesi Zehra Hanım vatan sevgisini evlat sevgisinden önde tutan bir Türk kadınıdır ve gelinini de çok sevmektedir. Silah taşımakta olan üç şilebin benzer şekilde batması üzerine donanma içinde bu bilgileri düşmana sızdıran bir hain olabileceği düşünülerek soruşturma başlatılmasıyla olaylar gelişir...



    --! spoiler !--

    Murat Üstteğmen nişanlı olmasına rağmen Ramona adında dansçı bir kızla münasebet içerisindedir. Ramona, Peter adında yeraltından ülkelerin kaderiyle oynayan bir adam için çalışmaktadır. Murat'a donanmadan bazı belgeleri alıp kendilerine getirmesi karşılığında çok para önerirler, zaten Ramona Murat'ı beğenmesine rağmen parasız olduğundan pek yüz vermemektedir. Nihayet Murat bu belgeleri çalıp Ramona'ya teslim eder, ancak donanmanın yaptığı soruşturma da Murat'ın suçunu ortaya çıkarır. Derhal yakalanıp askeri mahkemeye çıkarılan Murat vatana ihanet suçundan hüküm giyer. Bir şekilde tutulduğu yerden kaçmayı başaran Murat, Ramona'ya gider ve böylelikle Ramona'nın patronu Peter ile tanışır. Peter her ne kadar "vatana ihanet edene hakkı ödenir ama eli sıkılmaz, asla güvenilmez" dese de Murat'ı ekibine alır. Ramona'nın kendisine olan aşkından faydalanarak örgüt ile ilgili önemli bilgileri ele geçiren Üstteğmen Murat dördüncü şilebin batırılmasını önler. Bu başarısından ötürü liyakat madalyası ile ödüllendirilen Murat annesi ve nişanlısı ile birlikte mutlu bir şekilde kameralara gülümserken ekrana son yazısı düşer.
    --! spoiler !--


    Türkan Şoray'ın aynı yıl çevirdiği diğer filmler için:
    (bkz: Kaderin Önüne geçilmez)
    (bkz: Kardeş Uğruna)
    (bkz: Dikenli Gül)
    (bkz: Siyah Melek)
    (bkz: Güzeller Resmi Geçidi)
    (bkz: Gönülden Gönüle)
    (bkz: Hatırla Sevgilim)
    (bkz: Sevimli Haydut)
    (bkz: Otobüs Yolcuları)
    (bkz: Afacan)
    (bkz: Aşk ve Yumruk)
    (bkz: Melekler Şahidimdir)
    (bkz: Utanmaz Adam)

    (04.04.2009 21:02)

hacı veyiszade camii

    Canımın içi Konya'mın en büyük ve güzel camilerinden. Nispeten yeni olmasına rağmen kısa sürede Konya'nın simgelerinden biri haline gelmiştir. Adını Konya velilerinden merhum Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu'dan almaktadır. Fuar yanında, Konya Müftülüğü ve Ticaret Odası arasında, tramvay hattı üzerinde bulunur. İki minareli, üçer şerefeli bu caminin içi de dışı gibi güzel olup, önünden geçmek bile insana ayrı bir huzur verir.* Şehrin göbeğindeki camii, özellikle cuma namazlarında ve Ramazan'da teravihlerde inananların yoğun ilgisine uğrar. *







    Daha fazla fotoğraf için: http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=13231&start=0
    (02.04.2009 08:11)

mühim değil

    Bir Candan Erçetin şarkısıdır, şarkının fonundaki ıslıkları da kendi çalmış diye söylenir.

    Ne yaptım biliyor musun
    Daha çok şarkı söyledim
    Sigaraya yeniden başladım
    Alışveriş yaptım gereksiz

    Ne yaptım biliyor musun
    Bol bol seyahat ettim
    Hatta yalnızlık çektim
    Pişman oldum, kimseye söylemedim

    Yani sustum genelde
    Bazen de gülümsedim nazikçe
    Dinlemediğim belli olmasın diye

    Bitti, buraya kadarmış dedim
    Unuttum bile dedim
    Avuttum kendimi sözde
    Ama yine de akıyor gözyaşlarım
    Islatıyor yastığımı
    Seni özlediğim gecelerde


    Sitem etmeyen, suçlamayan bir ayrılık şarkısıdır. İçin için özleyip üzülmenin, yine de ancak yalnız kaldığında sessizce ağlamanın şarkısıdır. Unuttum ve hatta ben hiç sevmemiştim derken kendini kandırmaya çalıştığını bilmenin şarkısıdır. Aynı duyguları anlatan şarkıyı dinlerken gözlerinden usulca süzülen yaşların şarkısıdır. Bitti! Buraya kadarmış. Unuttum bile...
    (29.03.2009 06:40)

sayfa: 1-2-3-4

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.