can bonomo

    "Fiddler on the Roof" filminin tınılarına sahip koreografisi zengin ve sevimli parçasıyla Euovision'a katılıp, ilk 3'e girmesini beklememe rağmen, "Bülent Özveren'in yaydığı negatif enerji" metafizik komplo teorim nedeniyle 7. olmuş yurttaşımız.
    (03.06.2012 02:54)

harf inkılabının götürdükleri

    Okumayi yazmayi daha kolay ogrenerek, bilim olsun, sanat olsun, tarih olsun insanlarin bilgiye daha kolay ve rahat ulasmalarini amaclayan bir devrim harf devrimi. arap harfleri ile okumayi ya da yazmayi bilmeden konusanlarin, ezbere elestirdikleri bir devrim. eger harf devrimi bizi tarihimizden koparmayi amaclasaydi, daha basit bir yontemle topkapi'daki yazili hazine yakilabilirdi; vaktiyle iskenderiye kutuphanesine yapildigi gibi.

    saygi ile...
    (28.08.2008 17:07)

şive mizahı

    bilhassa geleneksel tiyatro oyunlarinda kullanilan ve seyircinin ilgisini cekmek babinda oldukca ise yarayan, bolgesel konusma farkliliklari... en son sahit olunani asagidaki gibidir:

    "tuhsiilimsaa"

    seri bir sekilde okunmasi gerekiyor. tuh hecesi, tukurur gibi soylenecek. kastamonu yoresinde, bilhassa cocuklarin, kurbaga gordukleri zaman, "tüh sigilim sana" cumlesini yoresel siveyle soylemeleri. boylece kurbagadan gececek olan sigil, aynen kurbagaya iade ediliyor ve sigilden kurtulunacak saniliyor. paylasmak babinda...

    (28.04.2008 18:58)

boş gebelik

    gebelik kesesi olusmasina ragmen, kesenin icinde bebek bulunmamasi. genelde hamileligin 6. haftasinda, bebegin kalp atislarinin duyulmaya baslanmasi gerekiyor. eger herhangi bir olusum yoksa, kesin teshis icin 1 hafta daha bekleniyor. 1 hafta sonra yine herhangi bir olusum yoksa, bos gebelik teshisi konuluyor ve kese, kurtaj marifetiyle tahliye ediliyor. halk arasinda buna "su gebeligi" de deniliyor.
    (28.04.2008 18:24)

boşnak

    osmanli'nin fethinden sonra muslumanligi secmis slav halkina verilen isim. ortodoks olanlarina sirp, katolik olanlarina hirvat deniyor. muslumanligi secmelerindeki esas, harac vermekten kurtulmak seklinde aciklaniyor. ama resmi tarihe bakilirsa, seve seve musluman olmuslar. geciyorum.

    her ne kadar avrupa artik medeniyetin merkezi dense de de aslinda 5 asir oncesinden tek farklarinin, uzerlerindeki modern elbiseler ve kullandiklari modern silahlar oldugunun en acik gostergesi; bosnak olmak. evet bosna savasindan bahsediyoruz.

    bosna'ya indiginiz zaman, savas yillarinin dehsetini cok acik bir sekilde hissediyorsunuz. cunku bosna hersek tam bir canak mantigiyla kurulmus. cevresi dimdik daglarla cevrilmis durumda. ve bu daglar zifiri karanlik ormanlarla kapli. ve sirplar savas sirasinda bu ormanlarin icinden katletmisler bosnaklari... silah ambargosu uygulanan bosnaklari...

    ambargoyu delerek almanlarin ve ruslarin silah verdigi sirplara karsi, sofben borularindan iptidai tufekler yapmislar kendilerini savunmak icin. havaalanina inip taksiye binerseniz, soforun lafa girdigini goreceksiniz yarim ingilizcesiyle:. "they shot us over there"

    millet olarak degil, insan olarak buruklar; beseriyete...

    savasin uzerinden kac yil gecmis, sehirde bir tek civi bile cakilamamis tabiri caizse.. butun binalar, sniper ve taramali izi tasiyor... hepsi delik desik. liberal mantikla bu binalari hic onarmamalarini ve bu isten turistik olarak para kazanmalarini onermek istiyor insan ama ortada film studyosu durumu olmadigindan soyleyemiyor ve bunu dusundugu icin de insan olarak kendinden utaniyor.

    sehir adeta bir masal sehri. bosnaklar da dogal olarak bu kentin masal kahramanlari. avrupa'nin gobeginde, dedelerimizin ninelerimizin anlattigi eski turkiye'yi goruyorsunuz; gerek bakir dogasi gerekse ruhi bakimdan bakir insanlari bakimindan...

    her alanda yatirima ihtiyac var; egitim ve bilinclenme de buna dahil.

    mesela dunyanin kaderini degistiren 1. dunya savasi'nin basladigi kopru bosnaklarin elinde. hani su avusturya macaristan veliahti'nin oldurulmesi munasebetiyle patlayan savas. oyle bir savas ki ikinci dunya savasina sebebiyet veren, super guc unvanini ingiltere'den alarak abd ve rusya'ya veren savas.

    iste bu koprunun turistik olarak para basmasi gerekiyor ve lakin insanlar bunun farkinda bile degil. uzerinden ellerinde pazar torbalariyla gelip geciyorlar. yanlis anlasilmasin, koprunun kiyisinda kosesinde tabela dahi yok. elbette bunun derdine insanlar dusecek diye bir kural yok; yoneticilerin dusunmesi gerekiyor. ama cok daha onemli konularin oldugu da kesin; kopruye gelene kadar.

    sehrin ortasindan nehir geciyor. tum dukkanlar, nehrin duzenlenmesi sirasinda nehrin bir tarafina toplanmis. amma ve lakin bosnak bir lokantaci inat etmis ben yerimden kipirdamam diye... onu da nehrin karsi tarafinda birakmislar; ismi de "inat lokantasi"... icinde etli biber dolmasi, yogurt, bakla vs gibi bilumum turk yemekleri buluyorsunuz.

    camiler enteresan. gerci sehirde 1 adet buyuk cami var; merkezde. istanbul'da herhangi bir cami ayarinda. kapisindaki bosnak, tum inanciyla iceri girenleri irdeliyor. ibadet saatlerinde turist sokmamak icin. sizi turist zannederek engellemeye calistiginda "i'm from istanbul" derseniz, size kara murat muamelesi yapiyor: "oooo buyhun buyhun" diyerek... gozleriniz dolarak giriyorsunuz camiden iceri.

    genc bosnaklar, avrupali gibi yasamak amacinda. amacinda derken o vizyonlari var. ama merkez avrupa ne kadar izin verecek buna, zaman gosterecek.

    bosnaklarin ataturk'u, rahmetli aliya izzetbegovic. felsefi tarafi olan bir siyasetci. savas sirasinda halkla beraber savasarak tepelemis sirplari...

    elbette tek kotu hatira sirplar degil. hirvatlar da cektirmis bosnaklara. misal mostar koprusunu yikan topcunun sirp topcusu oldugu bilinir ama aslinda hirvat topcusu. kopru uzerinde "don't forget 1993" yaziyor. mostar mahallesinde bir mezarlik var; 20 yaslarinda olen insanlarin mezari; hepsi ayni gun olmus; topcu ve makineli ve sniper ile. gencler mostar koprusunden nehre baliklama atlayarak turistik gosteri yapiyorlar; 3 kurus para kazanmak icin.

    mostar'in altindan akan neretva nehrinin dogdugu kaynaga gittiginizde, sari saltuk turbesi'ne ulasiyorsunuz. kafkasya'dan yuruye yuruye buraya gelmis evliya. giriste bosnak hanimlar, islam'a uygun kiyafetiniz yoksa sizi giydiriyorlar ozenle. turk muzikleri duyunca sasiriyorsunuz. odada karsinizda duran fatih sultan mehmet resmini ve altindaki turkce ve ingilizce fermanini gorunce bir kat daha sasiriyorsunuz, duygulaniyorsunuz; "bosnak halkima dokunani yakarim," diyor fatih ozet olarak.

    nihat genc'in -karanliga okunan ezanlar- isimli eserini okuyarak giderseniz, bosna'dan ve bosnaklardan alacaginiz tat, bir kat daha artacaktir, kitabin detayina girmeyelim burada ola ki okuyacaklar cikar.

    donerken dusunuyorsunuz bosna ve bosnaklarla ilgili. suclari ne ki avrupa'nin gobeginde varlik icinde yokluk yasiyorlar diye. musluman olmak? zannetmem. sanirim musluman olmanin yani sira musluman olarak osmanli'nin yaninda yer almalari daha aciklayici olur.

    yine dusunuyorsunuz; atalarimiz nerede hata yapti diye.

    sonra is arap sacina donuyor; "atalari gec bugun biz ne hata yapiyoruz," diye dusunmeye basliyorsunuz.

    hatalar o kadar cok ki, bir cozume ulasamadan ataturk havalimani'na inerek, hata yapanlara ortak hayatiniza kaldiginiz yerden devam ediyorsunuz.

    enteresan bir his turk olmak.

    saygi ile...

    (09.04.2008 21:54)

aston martin

    recep ivedik modellerin "bir de ersen martin vardir," gibilerinden espriler yapmasina sebep otomobil markasi.
    (17.03.2008 11:16)

para koleksiyonu

    kullanildigi donemde, ait oldugu ulke ekonomisiyle ilgili fikir edinebileceginiz, hem zevkli hem de kazancli bir ugras... kazancli derken, isi ogrenene kadar kazik yemeniz kuvvetle muhtemel. ama ogrene ogrene yapmanin zevki de bambaska... efendim; iki turlu para koleksiyonu var; madeni ve kagit para koleksiyonu. madeni para koleksiyonu sadece goz zevkine hitap ediyor. herhangi bir kazanc soz konusu degil. ha bizans ya da fatih sultan mehmet sikkesi bulursunuz, parayi vurursunuz ve lakin tarihi eser kacakcisi olmayi goze alarak. kazancli ve bir o kadar da zevkli olan para koleksiyonu tipi, cumhuriyet donemi kagit para koleksiyonudur. ve fakat milyoner degilseniz paranizin yetismeyecegini, paraniz olsa bile ulasmanizin zaman alacagini goz onunde bulundurursak, sabir isteyen bir is oldugunu da belirtmekte fayda var.

    bugun sekizinci emisyon banknotlari kullandigimiz ulkemizde, en kiymetli banknotlar birinci emisyon banknotlardir. soyle ki: 1928 yilindaki harf devrimine kadar, uzerinde yine ataturk resimlerinin bulundugu cumhuriyet donemi banknotlari eski yaziyla basilmistir. bu banknotlar 1, 5, 10, 50, 100, 500 ve 1000 liralik banknotlar olup en kiymetlisi 1000 liralik banknottur ve su anda turkiye'de 3 ya da 4 kisinin elinde bulundugu zannedilmektedir ki bu kisilerden en bilineni, meshur para koleksiyoncusu guvendik fisekcioglu'dur. ve bu paranin su andaki degeri 300 bin amerikan dolari'dir. 1000 liralik banknot, tedavule ciktigi sirada 110 altin alabiliyor ya da 3500 amerikan dolarina denk geliyordu. bu paranin bu kadar degerli olmasinin bir diger nedeni enflasyon donemi parasi olmamasidir. ornek uzerinden gitmek gerekirse, diyelim ki 20 milyar maasiniz var ve 20 milyarlik bir banknot var piyasada ve siz de maasinizi tek banknot seklinde aliyorsunuz. simdi bu parayi hic harcamayip, koleksiyon yapmak uzere kitabin arasina koydugunuzu dusunun. elektrik, kira, benzin, gida, vs masraflarini bir kenara birakarak... hepsi bir tarafa, bu banknotun tedavulde bulundugu zamanlarda, kendisini goren pek fazla insan da yoktur. malumunuz henuz dogmamis turk burjuvasisi, o kadar parayi bir arada gorecek duzeyde degildir.

    bugunku paralarin pek koleksiyon degerinin olmamasinin nedeni, yukarida da belirttigimiz gibi enflasyon (ya da gizli enflasyon) donemi paralari olmalaridir. karsiliksiz basilan fazlaca para, koleksiyon acisindan deger teskil etmesini onlemektedir.

    peki eski paralar kiymetli, yeni paralar kiymetsiz, nasil yapilacak bu is? soyleyelim:

    300 dolardan 1000 dolara kadar paralar var piyasada (bu fiyatlar eskiden tl uzerinden idi. son donemlerde dolar oldu). her ay almaniz gerekmiyor. kaliteli bir koleksiyon dedigimiz gibi sabir isteyen bir is. mesela altinci emisyondan baslanabilir ki son derece kiymetli ve nadir paralar mevcut. misal altinci emisyon 500 lira. arkasinda istanbul universitesi olan. simdi bu banknotun -o- harfini alirsaniz, 15 ytl'ye alabilirsiniz (onceki parantezle celismeyelim; bu gibi degere sahip paralar ise ytl uzerinden ifade ediliyor). ve fakat ayni paranin -d- harfini ise 1000 dolardan asagi alamazsiniz o da bulabilirseniz. neden bu kadar pahali derseniz, merkez bankasi'nin bu harfi az basacagi tutmus.

    elbette bazen enflasyon guzel seylere de sebep olabiliyor. misal 50 bin ytl... bu para da sonuc olarak enflasyon donemi parasi lakin yasanan tuketim cilginligi icinde -a- harfi, koleksiyonlara nadir olarak girmis. bu yuzden bu paranin -a- harfi, bugun 200 - 300 dolara kadar alici bulabiliyor.

    ac parantez genelde paralarin -a- harfleri, koleksiyonerler icin, ilk harf olmasi acisindan deger teskil ediyor. o emisyonun en eski harfi olmasi, en onemli etken.

    ikinci bir parantez acmak gerekirse, paranin kiymet dereceleri, banknotun kondusyon durumuna gore belirleniyor. nedir bu kondusyon terimleri?

    1- cil (darphaneden ciktigi haliyle; gicir gicir)

    2- cil alti (cok hafif katlanma)

    3- cuzdan kirigi (tam ortasinda cuzdan izi)

    4- cok temiz (renginde cok fazla bozulma olmayan, fazla kat olmayan)

    5- temiz (kat vs gibi izler var)

    6- haliyle (hisiri cikmis para)

    kiymetli paralarda kondusyonun cil olmasi ille de gerekli bir sey degil. cunku zaten piyasada yok. ama 4 ve 5 ve hatta 6 ve sonrasi emisyon paralar, cil sekilde koleksiyona katilmali zira cil para sayisi fazla oldugundan, daha asagisi kondusyonlarin deger kazanmasi icin cok daha uzun sure beklenmesi gerekiyor. ve lakin dedigimiz gibi misal birinci emisyon 1000 lirayi hpaliyle bulursaniz, bir anda ozel koleksiyonerler arasina giriyorsunuz ki zaten 1000 liranin hisirini bulmaniz, yine onbinlerce dolari gozden cikarmaniz demek.

    son olarak, bazi ozel banknot koleksiyonu daha var ki o da erörlü para olarak adlandirilan, natali para. bu paranın enflasypon ya da antienflasyon donemi parasi olmasinin bir onemi yok. cok ama cok degerli oluyşor. cunku piyasada 1 adet oldugundan emin olunuyor. misal merkez bankasi bugun 100 ytl'lik para basiyor ve o parayi dikdörtgen biciminde keserek piyasaya sureyim derken, kesim atolyesinde besgen kesiyor. bu para elinize gecerse, 100 ytl'lik deger bir anda 5000 ytl'le kadar cikabiliyor. ya da koleksiyonerin bicecegi fiyata da bagli. errör ne kadar bariz ve enteresan ise o kadar degerli demek.

    cumhuriyet donemi banknotlari ile ilgili hos anilar da mevcut. misal ii. dunya savasi sirasinda ingiltere'ye 50 kurusluk (kagit 50 kurus) banknot siparisi veriliyor. bu 50 kuruslar (cumhuriyet, ilk zamanlarinda kendi banknotunu basmaktan da acizdi; nereden nereye) gemiye yuklenip turkiye'ye yola ciktiginda, alman savas ucaklari tarafindan bombalandi. denize sacilan paralar, tedavule cikamadan tedavulden kaldirildi ki piyasada bulunan bu 50 kuruslar, denizden toplamadir ve uzerinde inonu'nun resmi vardir. İnonu demisken:

    cumhuriyet donemi banknotlarinin en ilginc zamanlarindan birisi de, ismet inonu zamanidir. cunku bu donemde banknotlarin uzerine ismet inonu'nun resmi basilmistir. o kadar ki isiga tutuldugunda filigranin uzerinde yine ismet inonu'nun resmini gorursunuz. bu donem banknotlarindan da cok ama cok kiymetli parcalar vardir ki cil bulunmasi bugun oldukca zordur.

    cumhuriyet donemi banknotlari arasinda 50 kurus, 1 lira (bugun ytl adi altinda yeniden hayatimizda) ve 2,5 lira en enteresan degerler olarak tarihe gecmistir. diger degerleri ise zaten biliyoruz.

    konu derya deniz oldugundan burada keselim.

    detayli bilgi edinmek isteyenler guvendik fisekcioglu'nun "turk banknotlari" isimli resimli kitabini edinebilirler.

    saygi ile...
    (03.03.2008 18:33)

iran hududu

    sanildigi gibi kasr-i sirin ile belirlenmis olmayan, ataturk zamaninda sinir alisverisi yapilarak son halini alan sinir. soyle ki:

    cumhuriyetin ilk yillarinda, agri dagi civarinda teroristler, devlete kafa tutarlar. ve fakat buyuk agri turkiye topraklarinda, kucuk agri ise iran topraklarindadir. eylem yapan teroristler,her seferinde kucuk agri'ya kacarlar. turkiye de bu soruna cozum olarak, tutar kucuk agri'yi ilhak eder. iran'a da karsilik olarak turkiye tarafindan verimli bir tarim arazisi verir. iran bu duruma gikini cikartmaz. ve bugunku turkiye - iran siniri son halini alir.

    2 ay once davos'ta ortaya atilan, benzeri duzenlemenin turkiye - irak arasinda da yapilmasi gerekir dusuncesine ithafen...

    saygi ile...
    (22.02.2008 16:35)

mehmet ergen

    tiyatronun besigi londra'da actigi tiyatrolarla basa guresen, tereciye tere satan, herald tribune'un tabiriyle cilgin turk. su siralarda talimhane'de acacagi tiyatronun insaatiyla ugrasmakta. memleketin sanat anlayisinda cigir acacagi kesin. mao'nun bir sozu vardır: "kuyunun dibinde yasayan kurbaga icin gokyuzu, kuyunun ceperi kadardir," diye. kuyudan ne kadar kurbaga cikarsa kârdir diyelim.

    (22.02.2008 16:27)

mizah

    guldurme yoluyla yapilan, insanlik tarihi boyunca en cok tercih edilen, insana ozel iletisim bicimi.

    en cok tercih edilen iletisim bicimi olmasinin sebebi, daha az soz soyleyerek daha cok seyi ifade etmeye olanak vermesi. bu yuzden zeki adam isi deniyor. genis kitleleri etkileyebiliyor. bu yuzden monarsiler tarihinde mizahci katliamlarina siklikla rastliyoruz.

    2 turlu mizah var; komik ve trajikomik mizah. diger bir ifadeyle mizah, kendi icinde ikiye ayriliyor. mesaj kaygisi tasiyan mizah, mesaj kaygisi tasimayan mizah.

    klasik donemde turk tiyatrosu'ndan ornek verecek olursak, meddah denilen kisi sahneye ciktiginda 2 turlu tekerlemeyle hikayelerine basliyor. sadece guldurmek amacliysa (gunumuzde cem yilmaz en iyi ornektir) "hak dostum hak; selam ile baslayalim hikayemize" diyor. eger hikayesi cesitli hicivler barindiriyorsa ki bu toplumsal hiciv olabilir, siyasi hiciv olabilir "edeyim meclise bir kissa beyan, kissadan hisse alir arif olan" diyerek basliyor anlatmaya. elbette hiciv mizahi yukarida da belirtildigi gibi en tehlikeli olani. zira gosterinin yapildigi ulkenin yonetimini iyi tanimak zorundasiniz. despot bir yonetim varsa idama kadar giderken, demokrasi taklidi yapan bir ulke ise hapisle yirtiyorsunuz; bkz. turkiye.

    mesaj kaygisi tasiyan mizaha ise "devekusu kabare" oyunlari ornek olarak gosterilebilir.

    trajikomik mizaha uzak tarihten ornek ise "lukus hayat"... 1933 yilinda ilk kez sahneye konan lukus hayat, cumhuriyet turkiyesi'nin yaratmaya calistigi burjuvazi sinifinin, yeni duzene uymaya calisirken nasil falsolar verdigini hafif alayci bir uslupla ele alir. turkiye'nin kendi burjuvazi sinifini yaratmak yerine fransiz burjuvazisini ithal ettigini ve birebir kopyalayarak yasadigini vurgular.

    elbette mizah, tiyatroyla sinirli degil. sinema mizahi da cok onemli. bunun dunyadaki ilk ve en onemli ornegi charles chaplin ve lorel ile hardy... charles chaplin her ne kadar mesaj kaygisiz komedi yapar gibi dursa da, isin ozunde sanayi devi olmak uzere olan abd'de yasanan toplumsal gelisimleri ve degisimleri irdeler. lorel ve hardy ise salt durum komedisinden yola cikar.

    mizahi ean zengin birkac ulkeden birinin turkiye olmasinin temelinde ise imparatorluk mirasi yatar. misal ingiltere'de irlanda mizahi zirvedeyken, turkiye'de nasreddin hoca ayri bir alemdir, bektasi ayri, temel ayri, trakya ayri, guneydogu ayri, nam-i kemal apayri...

    uluslararasi iliskilerde de mizahin onemi var. birkac ornek vermek gerekirse; napolyon ile ispanya krali arasindaki diyalog pek hostur:

    ispanya krali: siz fransizlar para icin savasirsiniz. biz ispanyollar ise serefimiz icin.

    napolyon: dogru. herkes neye ihtiyaci varsa onun icin savasir.


    ataturk ile ilgili hikayeyi duymussunuzdur; hani bir davette gecen:

    ataturk: salih git sor bakalim; su binbasi niye bana dik dik bakiyor.

    salih bozok: (sorar ve gelir) siz onun babasinin canakkale'de oldurmussunuz.

    ataturk: git sor bakalim; babasinin canakkale'de ne isi varmis?!!

    kaliteli mizahin bir diger ozelligi ise hazircevap olmak. bunu da yukaridaki ornekler acikliyor.

    gundelik hayatta da mizahin onemi buyuk. zira anlatilmak istenen ifadeyi en kestirmeden ifade ediyorsunuz. kalpleri yumusatmadan tutun da kitlelere hitap ederken hakimiyet kurmaniza kadar. dikkat edin, kursudeki konusmacinin en basarilisi, mizahi en kuvvetli olandir. en sevdiginiz kose yazari, mizahi kuvvetli olandir. vs vs vs...

    mizah... tarihin en eski meslegi kadar eski... saatlerce, sayfalarca yazilabilir. tanim girilebilir.

    soyle bir tanim girilse de hakkidir mizahin:

    mizah; bireyin ya da halkin fark etmedigini fark ettirme sanatidir.

    mizah ile ilgili dunyaca unlu vecizeler mevcut. en meshurlarindan bir tanesi:

    "insanoglu o kadar cok aci ceker ki, bir tek o; tum canlilar icinde gulmeyi icat etmek zorunda kalmistir."

    saygi ile...


    (31.12.2007 18:20)

klan

    istiklal caddesi odakule'de bulunan bir reklam ajansi...
    (16.10.2007 08:57)

mikro kredi

    banglades'li ekonomist muhammed yunus tarafindan ortaya atilan, bireylere (ya da birey adina ailelere) cok kucuk miktarlarda kredi verilmesini ongoren bankacilik sistemi. muhammed yunus'a 2006 çsenesinde nobel odulu kazandiran bu sisteme gore, aclik sinirinin da altinda bulunan (bununla beraber ticari kafaya ya da yetenege sahip olup sirf parasizlik nedeniyle is yapamayan) aileler, bu krediden yararlanmaya hak kazanir. aclik sinirinin altindaki aileler icin bir nevi kaderini degistirme sansini yaratan kredidir. ornek uzerinden anlatmak gerekirse:

    bir ailenin reisi, is goremeyecek sekilde sakat diyelim. kadinin da eli is tutmaz durumda. ve coluk cocuk ortada. mikro kredi sistemi, bu aileye faraza 500 ytl kredi veriyor; yine faraza 15 ytl geri odemeli. bu aile, bu parayla gidip kendine 1 adet inek aliyor. inegin sutunden kazandigi parayla hem kredisini geri oduyor, hem de bogazindan sicak lokma geciyor. krediyi basariyla geri odemeyi basaran birey, isterse ikinci krediyi alarak ikinci inegini satin alabiliyor. tabi basarisiz olma ihtimali de mevcut.

    turkiye'de diyarbakir'da uygulanan pilot uygulama, ilk basta basarisiz gozukse de ilerleyen safhalarda basariya ulasti. nedenlerine gelince: diyarbakir'da mikro kredi uygulamasi, kadinlari ekonomik hayata kazandirmak amaciyla uygulamaya sokuldu. amma ve lakin ataerkil duzen yine ortaya cikarak kadini kocasi adina kredi almaya itti. kimi kadin, kocasinin catir catir yedigi krediyi odemek icin canini disine takti. mikro kredi yoneticileri icin kredinin geri odenmesi esas onemli unsur oldugundan, cesitli dramlar yasandi. ancak istikrarli bilinclendirme calismalari ile sorun cozulmus gorunuyor. elbette istisnalar kaideyi bozmaz.

    ilk bastaki basarisizliklarin bir diger nedeni ise, mikro kredinin geri odeme sekliydi. geri odenen paranin isminin "faiz" olmasi, dini ogretilere gore hayatini yasayan yore insanini irrite etti; fazinin dinen sakincali olmasi geregi. mikro kredi yoneticileri buna da care bularak, "faiz" kelimesinin ismini "hizmet bedeli" olarak degistirdiler. halkin dusunceleri bununla birlikte olumluya dondu.

    nice ev hanimi, gerek ortu islemeciligine, gerek yemek isine girerek, evine rizik soktu. parasizliktan dolayi nice mutsuz aileler, yine kadinlarin ifadesine gore huzura kavustu.

    bir diger manevi tesbit ise, turk kadininin borcuna sonuna kadar bagli olmasiydi. mikro kredi sistemine gore kredi, 5 kisilik gruplara verilir. soyle ki:

    5 ailenin her birinin kadin temsilcisi, grup halinde mikro krediye basvurur. herhangi birine verilen kredi, diger dordunun kefaletiyle gerceklesir. eger herhangi biri kredi taksidini odeyemezse. diger aileler aralarinda para toplayarak dardaki kadina yardim ederler.

    ve lakin yapilan arastirmalar gostermistir ki, dardaki kadin, baska ailelere muhtac olmaktansa bogazindan keserek taksidini oder. hos borcun odenmemesi durumunda, kredinin diger kefillerden icra vs gibi yollarda tahsil edilmesi de soz konusu degildir ya neyse.

    bankacilikla ilgili olmayip konu hakkinda sikilmadan bilgi edinmek isteyenler, "500 milyonluk umut hikayeleri" isimli kitaba goz atabilirler.

    saygi ile...

    (16.10.2007 00:56)

küba

    miami'ye kus ucusu 150 km uzaklikta bulunan ulke. havana'da bulunan ataturk heykeli'nin yuzu, kasitli olarak miami'ye cevrilmis. bunun sebebini, 7 duvele kafa tutan ataturk gibi abd'yi dize getirmek seklinde acikliyorlar. yurt genelinde ibrahim ferrer olma hayali var; bizdeki ibrahim tatlises olma hayali misali. kafelerde sarki soyleyen kubali gruplar, sarki sonunda masalara cd'lerini gezdiriyorlar; 10 pesoya satmak umidiyle. turizm brosurlerinde yer alan, evinin onundeki verandada, agzinda purosuyla oturan mutlu insan modeli tamamen palavra. evin onunden gecerken o adam size el ediyor; yarim peso karsiliginda fotograf cektirerek para kazanmak icin. ulkede konut problemi bulundugundan, 4 nesil ayni evde yasamak durumunda; dede, cocugu, torunu ve torunun cocugu... imkan olsa bes nesil yasayacak ve lakin ilk neslin omru yetmiyor dogal olarak... ulasim da bir dert. hukumetin buldugu cozum ise, otostop ceken insanlari ozel oto sahibi insanlarin almasi gerekliligi yonunde; tabi otostop cekerek araca binen insan da parasini vermek zorunda. eger kuba'da ozel otonuz var ve otostop ceken birini almazsaniz, devletle basiniz derde girebilir... baskent havana'daki nasyonel otel (ki godfather-2 filminde kuba'da yapilan babalar toplantisi bu otele gondermedir; gercekten zamaninda bu otelde yapilmis soz konusu toplanti) )guzel. 1957 devriminden beri ulkeye civi cakilmadigi dusunulecek olursa, bugunun 7 yildizli dubai oteline denk... 50 sene once mozaik olmadigindan, havuzun zemini maviye boyanmis; 1:20'lik havuz...

    sokaktaki insanlarin geneli para istiyor... 5 yildizli otelde calisan kalifiye bir elemanin gunluk geliri 1 dolarin altinda... fidel castro ulke disina cikisi serbest birakmis birakmasina ama ayda 30 dolardan az gelirle cik cikabilirsen...

    puro yapiminda, purolarin kizlarin bacaklarinda sarildigi haberleri ise tamamen bir efsane. 800 kisilik fabrikada, kizli erkekli calisanlar masa uzerinde puro sarmaktalar. eger kalite kontrolden gecmezse, siz fabrika gezisi yaparken calisan birisi yaniniza sokulup uc otuza puro demeti teklif ediyor. elbette yolunuz duserse bunlara kanarak almamaniz tavsiye edilir...

    otel odasinda 40 turlu kanal seyredebliyorsunuz ve lakin halk sadece iki uc tane devlete ait kanal seyredebiliyor...

    che (kubalilar Şe diye telafuz ediyor) yurt capinda kahraman... neden fidel degil de che bu kadar one cikiyor diye soruldugunda, cunku fidel yasiyor, che ise öldü cevabini veriyorlar...

    gorumun itibariyle halk mutsuz ama sistemi sorgular bir halleri yok... kuba'ya gitmek icin en guzel zaman subat ayi... turkiye'nin yaz mevsiminde gidecekseniz, nem oranindan ve gun icinde sakir sakir yagan yagmurdan iflahiniz kesilebilir. ya da yagmur durumu hosunuza gider; ozur dilerim...

    varadero diye deniz turizminin yapildigi bir sehirleri var... buranin kumsalinin en ucunda, denize sifir bir malikane var... vakti zamaninda abd'li babalardan birisi yaptirmis; simdi ise turistik hizmet veriyor. turistik derken yabanci turistler... fidel devrim yaparken bu ulke hepimizin demis; birlikte ureticez, birlikte guzellikleri kullanicaz ve lakin plaja giren bir grup kuba'li insanin tamami gizli polis... ki plaja yerli turist gelip yabanci turistlerle hasir nesir olmasinlar; amacin bu oldugu soyleniyor...

    puroya donecek olursak; en meshur purosu -cohiba-... kuba disina kisi basi en fazla 2 kutu puro cikarma hakkiniz var. yani kuba, bu isin ticaretini ben yapmak istiyorum diyor... siz icmek icin alacaksiniz...

    ulkeden cikis yaparken, kisi basi 25 pezo harc vermek durumundasiniz. yani kuba insanlara, madem yurt disina cikacak paran var, sokul bakalim diyor...

    fidel'den epeydir ses cikmamasi ise vefat etti seklinde yorumlaniyor. kamuoyuna aciklanmamasinin sebebi ise ayaklanma korkusuymus. ac parantez fidel'in kiz kardesi ve kizi abd'nin miami kentinde yasamakta.

    kuba su siralarda cin modeli bir ekonomiye gecisin planlarini yapiyor. soylediklerine gore, sovyet rusya'nin yikilmasiyla dis ticaret hacimleri sadece 1 gecede %85 dusmus... ulkenin fakr-u zaruret icinde bulunmasinin diger bir sebebi ise bu.

    ulkede dusuk kalitede cikan petrol elektrik uretiminde kullaniliyor; otomobil yakitini, doktor ihracati karsiliginda venezuela'dan aliyorlar; evte yanlis okumadiniz; doktor ihrac edip petrol aliyorlar...

    ulkenin yesil alani %15... %25'e cikarmak icin calismalar yapiliyor...

    turizm brosurunde gorulen disi sempatik ici ise 4 nesle kucak acan evler, bakimsizliktan gecekonduya donmus durumda ve ulkenin %90'i bu evlerle dolu... 3 asirlik koloni kenti trinidad da bu sekilde...

    bolivyada vurulan che'nin kemikleri yakin zamanda kuba'ya getirilmis ve kendisine, birkac yakin arkadasiyla birlikte anit kabir yapilmis... tipki puro fabrikasinda oldugu gibi bu mozolede de fotograf makinesi ve kamera ve konusmak yasak... ve lakin etkileyici... etkileyici derken, herhangi bir che billboardinin altinda goreceginiz peugeot marka otomobil de etkileyici...

    son soz:

    devrimi yapan fidel avukat, che lakapli ernesto guevara ise doktor...

    ama romantizmle ulke yonetilmiyor... bu noktada kurucumuz ataturk'u bir kez daha sukranla aniyorum.

    saygi ile...
    (31.08.2007 17:18)

bördübet

    vakt-i zamaninda ingiliz askerlerin saklanmak amaciyla kesfettigi, kus yatagi manasina gelen 'bird bed' ismini taktiklari, gel zaman git zaman kulaktan kulaga misali, turklerin bu ismi 'bordubet'e cevirdikleri, Marmaris ve Datca arasinda bulunan, sadece Turkiye'nin degil dunyanin sayili guzelliklerinden... 2 adet tesis var; birisi Amazon, digeri Golden Key... Amazon daha salas... Golden Key ise http://www.goldenkey.com.tr tam bir konsept otel... 20 adet odasi var; her bir oda villa tipinde binadan olusuyor. tesisisn tam ortasindan dere geciyor ki icinde baliklar ve su kaplumbagalari var. tesise ait plajin bulundugu adaya, dere uzerinden yolculuk yaparak denize ulasmak suretiyle ister kanoyla ister motorla gidiyorsunuz. etrafi cevreleyen tipik ege tepeleri ise yemyesil ormanlarla* kapli. plajda kavun ya da karpuz suyu yudumlarken, dogaclama misali o gun denizden hangi balik ciktiysa onu yiyebiliyorsunuz.

    * ve lakin cam ormanlariyla kapli o guzelim tepelerin 60 hektari, 25 agustos itibari ile yok oldu. yanginin baslamasi ile tepeleri sarmasi sadece 15 dakika aldi. ha geldi ha gelecek denilen devletin ucaklari 45 dakika sonra gelince (ayni anda baska yerlerde de yangin varmis cunku) tepeler kul oldu; icindeki hayvanlarla birlikte. yanginin sebebine gelince:

    almanya'da yasayan ve her yaz ailesiyle birlikte bordubet'teki villasina tatile gelen bir vatandas, villasinin bir ihtiyaci icin kaynak yapiyor. kaynaktan sicrayan kivilcim, kuru otlari tutusturuyor. vatandasimiz otlarin uzerine tisortunu atsa sondurebilecegi atesi sondurmek icin banyosuna gidiyor; bir kova su almak icin... gidis o gidis!

    not: yangina sebebiyet veren sozde insanoglu, 2 ila 5 yil hapis ve 500 YTL kadar agir para cezasiyla(!) yargilanacakmis. Yorumsuz...
    (27.08.2007 10:52)

vatandaş dövmek

    birkac tarihsever polisin, 5 asir oncesinin hukuk kurallarini ozleyerek, tipine gicik oldugu vatandasin bu ulkede yasamaya layik olmadigina karar vererek agzini burnunu dagitmasi...
    (02.08.2007 14:13)

sayfa: 1-2-3...-10

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.