evlenmek

    ev sahibi olma durumu...
    (22.03.2007 19:48)

nato

    türkiye'nin amerikan emperyalizmine göbekten bağlı olduğunu aşikar kılan kurum
    (21.03.2007 16:12)

saman altından su yürütmek

üretme kabızı

    sadece işi yapamayan ya da yazamayan için değil; yapmış olmak için yapan ve ortaya ucube şeyler çıkaranlar için de kullanılır. bugün sanatçıyım diye dolaşanların bir çoğu üretme kabızlığı çekmektedir...
    (14.03.2007 13:31)

dark side of the moon

    modern yaşamın insanlar üzerindeki etkilerini konu edinmiş bir pink floyd klasiği...
    (12.03.2007 16:58)

money

    pink floyd'un dark side of the moon albümünde, zenginliğin insana etkilerini ironik bir şekilde anlattığı parçasıdır. Şarkı albümde david gilmour tarafından seslendirilmiştir.

    money
    money, get away.
    get a good job with good pay and youre okay.
    money, its a gas.
    grab that cash with both hands and make a stash.
    new car, caviar, four star daydream,
    think ill buy me a football team.

    money, get back.
    im all right jack keep your hands off of my stack.
    money, its a hit.
    dont give me that do goody good bullshit.
    im in the high-fidelity first class traveling set
    and i think i need a lear jet.

    money, its a crime.
    share it fairly but dont take a slice of my pie.
    money, so they say
    is the root of all evil today.
    but if you ask for a raise its no surprise that theyre
    giving none away.

    "huhuh i was in the right"
    "yes, absolutely in the right"
    "i certainly was in the right"
    "you was definitely in the right. that geezer was cruising for a
    bruising"
    "yeah"
    "why does anyone do anything?"
    "i dont know, i was really drunk at the time"
    "i was just telling him, he couldnt get into number 2. he was asking
    why he wasnt coming up on freely, after i was yelling and
    screaming and telling him why he wasnt coming up on freely.
    it came as a heavy blow, but we sorted the matter out"
    (12.03.2007 16:55)

eğitim ve kapitalizm

    bilim yayıncılık'tan çıkan fuat ercan kitabı. aynı zamanda bir eğitimci de olan ercan bu kitabında; eğitim hizmetlerinin özelleştirilmesini, neoliberal politikalar çerçevesinde, hizmetin bir sosyal hak olmaktan çıkarılıp "bireysel gereksinmeye" dönüştürülmesini incelemiş ve küreselleşen sermayenin eğitim alanındaki dönüşümünü ortaya koymuştur.

    kitap özellikle eğitimin özelleştirilmesini salt teknik bir olgu olmadığını, yeni dünya düzeninin neoliberal politakaların tüm topluma dayattığı sermaye yönlü görüş ve uygulamaların bu alana yansıması olduğunu tüm açıklığıyla ortaya koymuştur.
    (12.03.2007 16:37)

yazıklar olsun

    bir değerin kişide yitip gittiği andır. o son sözdür artık. nefretle vazgeçiştir...
    (03.03.2007 19:03)

tehlikenin farkında mısınız

    darbe şakşakçısı bir gazetenin kıyım merakı...
    (28.02.2007 03:05)

evrim teorisi

    evrim kuramı bugün fizyolojik süreçlerin gözlemi ve jeolojik kayıtların incelenmesiyle birlikte sıçrama ve kopuşlardaki rastlantısallığa, organizmanın uyum sağlama ve hayatta kalabilmek için çevre ile girdiği etkileşime, çevrenin etkisi niceliksel olduğu gibi dışsal, bir faktörün geçişler üzerinde sıçratıcı etkilerde bulunduğu kesişme anlarına bilimsel bir olguyla yaklaşmaktadır. darwin'in ortaya koyduğu teorinin ilk halinden çok öteye taşınmıştır. evrimin biyolojik düzeyden açıklanması, bir canlı topluluğunda birçok jenerasyon boyunca oluşan kalıtsal değişimlerin sonucu olarak gelişen bir süreci ortaya koyuyor. gen dizilimlerinin çözümlenmesi, evrimin moleküler düzeyden anlaşılmasını olanaklı kılıyor. genlerdeki kalıtsal bilgi en eski fosillerin ulaştıramayacağı kadar gerilere götürebilmektedir. İnsan genomu araştırmalarına paralel olarak yürütülen diğer canlıların (bitki ve hayvan) genomlarıyla ilgili araştırmalar da insana yakın organizmaların bulunması (maymunlar, memeliler biliniyor, meyve sineği ve muzda da değişik düzeylerde azımsanmayacak oranda insanla aynı olan genler bulundu) tür bağlantılarını göstermekte, evrim süreçlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır. İnsan genom projesi çalışmasında genomumuzda balık ve bakteri genlerinin bulunduğunun saptanması insanın kendi doğal evriminin başlangıç evresine dek götürmektedir bizi.

    evrim kuramı gen bilgisiyle, sınırlı sonuçların gözlemi olmaktan çıkarak, değişim ve gelişim süreçlerinin bilgisine, tüm tarihsel sürecin unsurlarını da içerecek şekilde canlı organizmalardan ulaşmamızı sağlayacak bir somutluk ve derinlik kazanmaktadır. Öte yandan evrim kuramına karşı öne sürülen tezler bilimsel anlamda bugün her zamankinden daha fazla boşa düşmektedir. bu tezlerden bugün en fazla öne çıkan "kompleks yapıların ancak amaçlı bir tasarım sonucu oluşabileceği" dir. doğa üstü bir güç! kimi biyolojik olguları, "indirgenemez mükemmellik" veya "eksiltilemez bütünlük" (ya da "ne bir eksik ne bir fazla!") olarak nitelemelerini ise bakterinin kamçı örneğiyle açıklarlar. bu teze göre bakterilerin kamçı denilen organları 40'tan fazla proteinden oluşur ve bu proteinlerin hepsinin aynı anda, birlikte varolması kamçının işlevli olmasını sağlar. bunun ise "doğal seçilim" sürecinin öngördüğü küçük değişikliklerle olmayacağı, işlevli bir kamçının tüm parçalarının birden, aynı zamanda varolması gerektiği, bunun da ancak bir bilinçli, amaçlı tasarım sonucu olabileceği ileri sürülür. buna benzer kullanılan birçok örnek var. görme organı göz, kanın pıhtılaşması (pıhtılaşma 10 farklı proteinin etkileşimiyle oluşur) vb. kompleks yapılar olarak gösterilir. bunların gerçekten karmaşık (kompleks) yapılar olduğu kuşkusuz doğrudur. fakat bunlara "indirgenemez komplekslik", "eksiltilemez bütünlük" vs. diyerek evrim kuramı karşıtları hem "doğal seçilim" ile evrim sürecini hem de canlılar dünyasını iyi bilmediklerini göstermektedirler.

    verdikleri örneklerin ve iddia ettikleri şeylerin karşıtı olgular doğada bugün de mevcuttur. tabii görmek, bilmek isteyene! Örneğin midede bulunan bir bakteri olan h. pylori‘nin kamçısında 33 protein bulunmaktadır, yine çenesiz balıklarda kanın pıhtılaşmasını 6 protein sağlamaktadır. "İndirgenemeyen", "eksiltilemeyen bütünlük" bu kadardır! bir başka örnek vermek gerekirse, insan ve yeni dünya maymunlarının gözlerinde (mavi, kırmızı ve yeşil) renkleri algılayan üç ayrı tipte alıcı molekül bulunmakta, buna karşın yaklaşık 30 milyon yıl önce yeni dünya maymunundan ayrılarak evrimleşen eski dünya maymunlarının gözlerinde sadece iki alıcı molekül bulunmaktadır. görüldüğü gibi "eksiltilemez bütünlük" eksilebiliyor, indirgenebiliyor! yine insan gözündeki ışık algılayıcı protein moleküllerindeki genetik bir hasar nedeniyle renk körü olanlar yeşil ve kırmızıyı farklı algılarlar. fakat bu onların görmediği anlamına gelmez!

    evrim kuramı karşıtlarının iddia ettikleri "indirgenemez komplekslik", "eksiltilemez bütünlük" vb. nitelemeler birer mittir! kompleks-mükemmel yapıların parçalarının hepsinin aynı anda olması gerektiği, her bir parçanın bütünün başarısı için temel nitelikte olduğu, aksi halde işlevini yerine getiremeyeceği gibi söylemler doğru değildir. evrimci biyologların dikkat çektiği gibi "bulanık, yarım yamalak görmek, hiç görmemekten iyidir!"
    bu akımın olgusal düzeyde evrime karşı ileri sürdüğü bir şey yoktur aslında. karşıt diye sunulan tez ve örnekler ise evrim teorisince çok net açıklanmış ve çürütülmüştür.

    İnsanlık tarihindeki en devrimci bilimsel doğa kuramı olan evrim kuramı, hem laboratuar, hem de saha çalışmalarında "evrimin işbaşında" olduğuna dair dolaysız kanıtlar ve jeolojik bulgulardan ussal akıl yürütmeyle -tümevarım!- çıkartılan sonuçlarla bugün bilimin temel kuramları arasındadır. ne "akıllı tasarım" ne de diğer görüşler bu bilimsel gerçekliği karartamamaktadır. artık bilim, evrimin "biyomekaniği" peşindedir! tek başına "safsata" demek bu gerçekliği değiştiremiyor ne yazık ki.

    biraz basitleştirmeyle bir ironi olarak tarihe göz gezdirmede fayda var. "dünya öküzün kafasında bir tepsi" idi bunu alt üst eden "dünya yuvarlaktır ve dönmektedir" diye haykıran galileo'nun sözlerine kadar. ne engizisyon ne de 16. yy'nin karşıt görüşleri bu gerçeği değiştiremedi. (oysa ne çok inanılmıştı!) bilim bunu kanıtladı.
    (27.02.2007 16:21)

iktisat

    ideolojisine uymayan bir tanım yapıldığında tanım sahibine hakaret içeren mesajlar yağdıran vampir. fevriliği ve her durumu kişiselleştirmeyi bırakması gerekir.
    (22.02.2007 05:17)

burjuvazi

    kapitalizmde üretim araçlarının sahibi olan ve bunları ücretli işçileri sömürmek için kullanan sınıf.
    (21.02.2007 15:56)

antagonist

    kişiler, kurumlar, toplumsal grup ya da sınıflar veya ideolojiler arasında söz konusu olan uzlaşmaz çelişki ya da karşıtlık durumunu ifade eden terimdir.
    (21.02.2007 15:54)

angaje

    bağlanmış, bağımlı olmak anlamında kullanılır
    (21.02.2007 15:50)

artı değer

    bir işçinin yaşamı için günlük olarak gerekli nesnelerin ortalama miktarlarının üretilmesi için 6 saatlik ortalama emek gerektiğini varsayalım. ayrıca bu 6 saatlik ortalama emeğin 3 liralık bir altın miktarını temsil ettiğini varsayalım. o zaman bu 3 lira bu adamın emekgücünün günlük değerinin fiyatı ya da parasal ifadesi olur. bu adam günde altı saat çalışacak olsa, her gün kendi günlük gereksinmelerinin ortalama miktarını satın almasına, yani bir işçi olarak varlığını sürdürmesine yetecek kadar bir değer üretmiş olur.

    ama bu adam, bir ücretli emekçidir. dolayısıyla, emekgücünü bir kapitaliste satması gerekir. emekgücünü günde 3 liraya ya da haftada 18 liraya (6 gün çalışma) satıyorsa, onu değerine satmış olur. bu adamın bir iplikçi olduğunu varsayalım. eğer günde 6 saat çalışırsa her gün pamuğa 3 liralık bir değer katacaktır. hergün pamuğa kattığı bu değer, ücretinin, yani gündelik olarak kendi emekgücü karşılığında aldığı fiyatın tamtamına eşdeğeri olur. ama bu durumda kapitalistin (işveren) eline hiçbir artı ürün geçmez ve mesele de burada başlar.

    İşçinin emekgücünü satın alarak, ve emekgücünün değerini ödeyerek, kapitalist bütün öteki alıcılar gibi satın aldığı metayı tüketme ya da ondan yararlanma hakkını elde etmiştir. bir insanın emekgücünün tüketilmesi ya da kullanılması o insanı çalıştırarak olur, tıpkı bir makinanın da işletilerek tüketilmesi ya da kullanılması gibi. kapitalist işçinin günlük ya da haftalık emekgücünün değerini ödemekle onu bütün gün ya da bütün hafta çalıştırma hakkını elde eder.

    Şimdi buraya dikkat edelim: emekgücünün değeri, bu emekgücünün devam ettirilmesi ya da yeniden üretimi için gerekli emek miktarıyla belirlenir. ama bu emekgücünün kullanımı yalnızca işçinin enerjisi ve fizik kuvvetiyle sınırlıdır. emekgücünün gündelik a da haftalık değeri, bu gücün gündelik ya da haftalık işe koşulmasından çok başka şeydir. tıpkı bir atın gereksindiği besin ile o atın binicisini taşıyacağı zamanın birbirinden tamamıyla ayrı iki şey oluşları gibi. bizim iplikçiye dönelim. İşçinin emekgücünü her gün yenilemesi için günde 3 liralık bir değer yaratması gerekir. bu da onun 6 saatlik çalışma ile gerçekleştirdiği değerdir. ama bu onu günde oniki saat ya da daha fazla çalışma yeteneğinden yoksun bırakmaz. kapitalist ona 3 lira ödemekle tüm gün çalışma hakkını satın almıştı. demek ki diyelim ki günde oniki saat çalışsa da aynı ücreti verecektir. geriye kalan 6 saat bir artı-değer veya artı-ürün olarak gerçekleşecektir. yani kapitalist 3 lira ödeyerek 6 liralık (geriye kalan 6 saatlik üretimde 3 liradır) bir değer gerçekleştirecektir. bu durumda 3 lirayı cebe indirecektir. cebe inen 3 lira artı-değer'dir.

    burada 3 lira ve 6 lira gibi komik rakamlardan söz ettim. Şimdi şu soruyu soralım; çalışırken ürettiğimiz ürünün değeri bizim o iş için harcadığımız emekgücümüzün değeri midir? Çok basit, değildir. bir adidas fabrikasında çalıştığımızı düşünürsek ücretimiz bir ay boyunca ürettiğimiz ayakkabıların fiyatının neresinde kalır? (1 adidas ayakkabının en düşük fiyatı 100 ytl civarında. bir ayda bir işçi kaç ayakkabı üretir? İşçinin aylık aldığı ücret ne kadardır? her gün bir ayakkabı ürettiğinizi düşünün ve hesaplayın yeter ) artı-değer budur ve kapitalizmde bunun sınırı yoktur.
    (21.02.2007 15:45)

sayfa: 1-2-3

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.