yüzün gördüm dedim

    erkan oğur'un 'hiç' albümünde yer alan bir delirme arifesinde insanı zapt edebilecek en muthiş parçadır. sözleri bakara suresinden alınmıştır.
    "biz allah'ın boyasıyla boyanmışız
    allah'tan daha güzel boyası olan kim
    biz ona kulluk edenleriz"

    (01.07.2007 05:05)

dağarcığınıza her gün iki söz

    türk dil kurumu, elektronik posta adresini bildiren herkese günde iki kelimeyi, anlamı ile birlikte ücretsiz olarak gönderiyor.
    aralarında gazeteciden yazara, öğrenciden polise her meslekten 35.000'i aşkın kişiye iki sözcük e-posta yoluyla gönderiliyor. talep her geçen gün artıyor. son yıllarda özellikle gençlerin kullandığı kelime sayısının azalmasını göz önünde bulundurarak alternatif çalışmalar üreten tdk, gençlerin internet'e olan ilgilerini değerlendirdi.

    kurum, www.tdk.org.tr adresinden 'dağarcığınıza her gün iki söz' yazısına tıklayıp, elektronik posta adresini bırakan herkese anlamları ile birlikte her gün iki sözcük göndermeye başladı. tdk sözlük kolu uzmanları tarafından seçilen kelimelerin günün tarih ve önemiyle ilgili olmasına dikkat ediliyor. örneğin cemrenin düşmesi ile birlikte e-postalara 'cemre', 29 ekim'de 'cumhuriyet', kurban bayramı'nda 'kurban' sözü ile ilgili açıklayıcı bilgiler sunuluyor. kelimelerin anlamlarının yanında gönderilen sözcüğün içinde geçtiği atasözleri ve deyimlere de yer veriliyor. ayrıca, türü, söylenişi, vurgusu, yabancı kökenli ise türkçeye hangi dilden geçtiği konularında bilgi veriliyor. yabancı kelimelere bulunan türkçe karşılıklar da e-posta sahiplerine bildiriliyor. tdk başkanı prof. dr. şükrü haluk akalın, halkın türkçenin zengin söz varlığından yeteri kadar faydalanmadığını söylüyor. 'çok kısıtlı sayıda sözcük bilgimiz var.' eleştirisini yapan akalın, türk dil kurumu olarak amaçları doğrultusunda, teknolojiyi de kullanarak bu durumun önüne geçmek istediklerini belirtiyor. 'amacımız kişilerin söz varlığını geliştirmek ve türkçenin zengin söz varlığından faydalanmalarını sağlamak.' ifadelerini kullanan tdk başkanı şükrü haluk akalın, e-posta adreslerini bırakanların sayısının her geçen gün arttığını kaydediyor.

    faydanlanmak için:
    bilgisayarlarında e-posta yazılımı -outlook vd.- yüklü olanlar dağarcığınıza her gün iki söz bağlantısını tıklayarak e-posta adreslerini gönderebilirler. bilgisayarlarında e-posta yazılımı olmayanların ise e-posta hesaplarının bulunduğu sunucudan -yahoo, hotmail vd.- bilgi@tdk.org.tr adresine e-posta hesaplarını göndermeleri gerekmektedir.
    kaynak: tdk.gov.tr
    (15.06.2006 02:03)

kavuşmak

    (bkz: visal)
    (11.06.2006 14:27)

yunanistan

    bir zamanlar denize döktüğümüz dost insanların ülkesi. tarihi bir kenara bırakarak mevcut siyasi durum içinde dost olmamız gerektiğine inanilan ülke. ve her iki taraf da bu durumun farkında. bu yüzden de durmadan ekranlarda dostluk adına sempatik tavırlar sergilenmektedir. hoşgörüden dem vurulmaktadır.

    not:
    sende bu kuyruk acısı, bende de bu ciğer yarası varken, biz artık dost olamayız, haydi var git işine...
    (11.06.2006 00:49)

beklenen

    hıncal uluç' un dilden dilden dolaşan gençlik hikayesiyle daha iç burkucu hale gelmiş olan şiir. aslında hikaye hepimizin başından geçebilecek kadar basit, saf ve güzel bir türk filmi senaryosu.Fakat filmin can alıcı iki sahnesinde üstad Necip FAzıl'ın güftesini yaptığı eserin hıncal uluç tarafından seslendirelmesi, hikayeyi dilden dile dolaştırmıştır.
    hıncal uluç platonik olarak okulundan bir kıza aşıktır- kızın da erkek arkadaşı vardı sanırım- aşık olduğu kıza da şiirin ilk kıtasını verir. hatta bu kız voleybol takımındadır. onların maçı için kalkar gider ta antalya'lara. bir kaç sene sonra kız, hıncal uluç'a gelir ve teklifini kabul ettiğini söyler. tabi hıncal uluç da şiirin ikinci kısmını okur... Okur ve gider...

    necip fazıl'ın ender aşk şiirlerindendir.
    (26.05.2006 17:10)

kaçmak

    her hangi bir anormal durum karşısında olay mahalinden uzaklaşmak. kendi dışında gelişen her hangi bir olayda kaçmaktan daha kötüsü de insanın kendisinden kaçmasıdır.
    kendisinden kaçan bir adam hayatla iştigal değildir. belki çoğu zaman da korkak sıfatıyla anılırlar. oysa onların en büyük derdi kendisidir. necip fazıl'ın dediği gibi;
    "benmişim kendime en büyük ceza! "

    ayrıca kaçışların sadece bir kısmı adrenelin yükselmesine sebep olur. her kaçış topukları yağlamak anlamına gelmez...
    (22.05.2006 18:50)

acem kızı

    bu türkünün yaşamasında en çok emeği geçen neşet ertaş'tır. ve ondan dinlediğim hikeyesi:
    neşet ertaş almanya'da turneye gitmiştir. o zamanlar genç tabi. bir akşam kolundan tutup alman barlarına götürürler neşet ertaşı. kendi halinde otururken birden kapıdan bir güzel alman kızı girer. ve neşet ertaş o an, o alman kızın güzelliğine vurulur.
    benim muzik ve diğer konularda her daim örnek aldığım cümlesini de hikayeyi anlatırken söyler;
    "biz güzel olan herşeye aşığız" der.

    çoğu yerde bulamayacağınız türkünün devamı da şudur:

    avrupa kurban olsun kara kaşına
    ingiliz fransız değmez döşüne
    amerika belçika düşmüş peşine
    bir de alman kurban bil acem kızı
    (27.04.2006 03:31)

yeni bir sayfada sana bakmak

    yılmaz erdoğan'ın "şimdi sen gidiyorsun ya, herkes sana benzeyecek" kasedinin en mükemmel şiiridir kendisi. sevgiliye yakışır söz bulamamanın dramını en güzel anlatan şiir. hasta olunası şiir...


    yeni bir sayfada sana bakmak

    her şey yapılabilir
    bir beyaz kağıtla
    uçak örneğin uçurtma mesela
    altına konulabilir
    bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
    sallanan bir masanın
    veya şiir yazılabilir
    süresi ötekilerden kısa
    bir ömür üzerine.

    bir beyaz kağıda
    her şey yazılabilir
    senin dışında
    güzelliğine benzetme bulmak zor
    sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
    her şeyden
    bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
    belki tabiattadır çaresi
    senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
    ve benim
    bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
    anlarım bitkiden filan
    ama anlatamam
    toprağın güneşle konuşmasını
    sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

    sen bana ışık ver yeter
    bende filiz çok
    köklerim içimde gizlidir
    gelen giden açan soran bere budak yok
    bir şiir istersin
    "içinde benzetmeler olan"
    kusura bakma sevgilim
    heybemde sana benzeyecek kadar
    güzel bir şey yok

    uzun bir yoldan gelen
    tedariksiz katıksız bir yolcuyum
    yaralı yarasız sevdalardan geçtim
    koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
    her şeyi anlattım
    olan olmayan acıtan sancıtan
    bilsem ki sana varmak içindi
    bütün mola sancıları
    bütün stabilize arkadaşlıklar
    daha hızlı koşardım
    severadım gelirdim
    gözlerinin mercan maviliğine

    sana bakmak
    suya bakmaktır
    sana bakmak
    bir mucizeyi anlamaktır

    sana sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
    aşk sorgusunda şahanem
    yalnız kelepçeler sanıktır
    ne yazsam olmuyor
    çünkü bilenler hatırlar
    hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
    bahçıvanlar değil tüccarlardır
    sen öyle göz
    sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
    sen teninde cennet kayganlığı iken
    sana şiir yazmak ahmaklıktır

    bir tek söz kalır
    dişlerimin arasından
    ben sana gülüm derim
    gülün ömrü uzamaya başlar

    verdiğim bütün sözler
    sende kalsın isterim
    ben sana gülüm derim
    gül sana benzediği için ölümsüz
    yazdığım bütün şiirler
    sana başlayan bir kitap için önsöz

    sana bakmak
    bir beyaz kağıda bakmaktır
    her şey olmaya hazır
    sana bakmak
    suya bakmaktır
    gördüğün suretten utanmak
    sana bakmak
    bütün rastlantıları reddedip
    bir mucizeyi anlamaktır
    sana bakmak
    allah "a inanmaktır...

    (bkz: yılmaz erdoğan)
    (16.04.2006 02:03)

kalp

    görevini yerine getirdiği sürece hayatınızı idame ettirdiğiniz organ. ama yaşamak için kan pompalayan bir organdan daha fazlasına ihtiyacınız vardır. çünkü yaşamak; nefes alıp vermek kadar basit olmamalı. zira kalpleri atan ölüleri mezarda değil, nefes alıp verdiğiniz her yerde görebilirsiniz.
    aklınız olmasa para kaybedersiniz ve belki biraz da zaman yahut kariyer, ün, makam, mevki sosyal sınıf, karizma... ama kalbiniz olmazsa insanlığınızı kaybedersiniz! insanoğlu aklını kullanmasaydı belki şu an mağaralarımızda akşam avını yaptıktan sonra duvarlara birşeyler çiziyor olacaktık. ama bilecektik ki bir bilim ülkesinin müthiş aklının bulduğu atom bombası yüzbinlerce kişiyi öldürmeyecekti...
    akılsız olmayı kalpsiz olmaya yeğlerim...
    (13.04.2006 22:12)

visal

    sözlüklerde "sevgiliye kavuşma" anlamına indirgenecek kadar içi boşaltılmış olan boynu bükük kalmış vuslat kelimesi.
    cevapsız aramalar, karşılıksız mesajlar, alınmayan hediyeler yüzünden sevdiğiniz kişinin boynuna tırnaklarınızı bastırmadan, mine etek karşılığında maça gitme izni alınan modern zamanlardan önce , ikinci el aşkların açık artırımlarda kıymete binmeden, daha yaşanacak güzel bir şeylerin olduğu zamanlarda kalmış kelime...
    tartılara eksik göstermesi için yalvaran yahut aynalarla özdeşleşmiş kendini beğenmişliğinin kirpiklerindeki rimellerden akmaya başlayan sevgililerle yaşanılamayacak kavuşma...
    aklı bel altında sıkışmış, o mankenin gerisinden, diğerlerinin bilmem neresinden başka söyleyecek kelâmı bulunmayan, ayarlayabildiği karşı cins kadar kendini erkek sanan yaratıkların sadece dokunmak için bir vesile gördüğü an...
    oysa gerçek aşk visâl istemez. birini sevmek için onun bedenine ihtiyaç duymaz. sevgi karşılıklı alışveriş de değildir. sevildiğin kadar sevmek yahut seni seveni sevmek herkesin yapabileceği bir şeydir. o yüzden sevgiyi elle tutulur, gözle görülür hale indirgemeyecek kadar aşka aşık olan, bütün visâlleri bir sonraki ayrılığa davetiye çıkarttığı için icap edilesi görmez.

    "hayâl ile tesellidir gönül, meyl-i visâl etmez,
    gönülden taşra bir yâr olduğunu aşık hayâl etmez"

    fuzuli'nin de dediği gibi; gerçek aşık zaten kâlbinin dışında bir sevgilinin varlığını hayâl etmediği için visâl istemez, hayâl ile teselli bulur.
    gerçek aşık hasretin sancısını visâlin mutluğuna tercih eder. çünkü gerçek aşık için çekilen her sancı aşkta bir üst merhaleye ulaşmak üzere çıkılan merdivenlerdir. ve ulaşılacak son nokta ise ilâhi aşktır.
    ilahi aşk, yılmaz erdoğan'ın deyimi ile;
    "sana bakmak ; allah'a inanmaktır..."

    (bkz: yeni bir sayfada sana bakmak )
    (13.04.2006 00:54)

marmara üniversitesi işletme fakültesi

    ingilizce ve almanca bölümlerini anadolu yakasında, türkçe bölümünü ise bahçelievlerde barından bölüm. bu üç bölümün ortak öğrenci işleri de gene bahçelievlerdedir. öğrenci belgesi almak isteyen bahtsız almanca işletme bölümü öğrencileri avrupa yakasına geçmek zorundadır.
    bahçelievlerde bulunun 3 binaya kampüs yakıştırması yapan iyimser talebeler görmek zordur. aslında zaten kendisi lise olmak için dünyaya gelmiş fakat sonradan tercihini değiştirip kampüs olmaya karar verince; ortaya lise kampüsü gibi görüntü çıkmış. *.işletme bölüm başkanı ekranların tanıdık ismi osman altuğ'dur.
    derslere devam zorunluluğu yoktur. matematik ve muhasebe şartlı dersler.bir kere kalma hakkınız vardır.o yüzden bu hakkı en iyi şekilde kullanmak zorundasınızdır. çünkü bu dersler 3. sınıfa kadar şartlı olarak devam eder. şartlı dersleri bırakmadığınız sürece istediğiniz kadar dersi bırakıp, hepsini son sınıfta alabilirsiniz. okula yoldan geçerken uğrayan öğrenci modelinin çoğunluk oluşturduğu bu okulda sadece derslere gelmekle çok rahat ders geçersiniz.
    bütün sosyal ortamın okulun etrafında olan 3 kafe * denkleminde oluştuğu bölümün en güzel tarafı ; hiç siyasi olayın ve kavganın olmamasıdır. bunda biraz da öğrencilerin genel kaygılarının okulu bitirdiğinde "sizin oğlan yahut kız ne iş yapar" sorusuna güzel bir cevap olabilme gayretinin yahut 2 kız ortamına akabilmek için akışkan olma çabası içindeki erkeklerin ve "işte kampüslerin en çok aranan mankeni! " yakıştırmasına nail olma yarışındaki kızların etkisi vardır...
    "üniversite dedikleri bu olsa gerek" diye hayıflandığım bölümün ta kendisidir...
    (12.04.2006 00:49)

galatasaray üniversitesi

    eğitim dili fransızca olup, fransa'dan gelen hocalar tarafından dersler işlenir. fransa hükümetinin yardımlarıyla yapılan türkiye'deki sayılı robotik labaratuvarlarından birini barından ancak sel baskını yüzünden kullanamayan üniversite. yardımcı rektörü fransız'dır. okulun köpeklerini "çiçeklere zarar vermekten" okuldan uzaklaştıran bir rektöre sahip. hukuk fakültesine ait sınıflarda sizi koltuklar karşılarken, diğer fakültelerde sıralara talimsinizdir. *
    mezun olmak için 2 ortalama şartını yerine getirmeniz gerek.
    "yeter artık,bıktım" dediğiniz anda atlayacak bir deniz aramanıza gerek yoktur. zira deniz ayaklarınızın altındadır. o yüzdendir ki fastivallerde bile içki içmek yasaklanmıştır.* kızları magazin bültenlerinden fışkırmış da ,şans eseri okulun bahçesine düşmüş gibidir.
    okula girmek için aranan kriter kimlik olup olmaması değil de tipinin düzgün olup olmamasıdır....
    (11.04.2006 02:14)

marmara üniversitesi

    birkaç fakültesini avrupa yakasında sersefil unutmuş olan üniversitenin ana kampüsü anadolu yakasında göztepe'de ikamet eder. harem civarlarında boğaza nazır taş binası görülmeye değer. bunun haricinde "marmaralı olmak ayrıcalıktır" demeyecek kadar bu üniversitenin halihazırda öğrencisiyim.
    buradan çıkartılacak ders şudur; insan memleketini niye sever? başka çaresi yoktur da ondan...
    (09.04.2006 00:14)

istanbul

    40 kocadan arta kalan dul. gecekonduların köyleştiremediği, kulelerin, muntazam yapıların kentleştiremediği ve insanların yakarak,yıkarak,köhneleştirerek,hor davranarak bitiremediği tarihin birinci dereceden akrabası eşsiz köykent.gezdikçe hayranı olduğunuz, yaşadıkça yorulduğunuz, sigara kıvamında bağımlılık yapan, her şey ve hiçbir şey olabileceğiniz şehir. her ne kadar artık bir sengine yek pare acem mülkü feda olmasa da hala "şah-ı şehrin"...
    (08.04.2006 17:59)

hayatın anlamı

    yaşamak için bir sebep isteyenlerin, hayatla kavgalı olanların ve filozofların cevabını aramakla mükellef olduğu soru. her hayat; onu yaşayanla şekillendiği için kişiye göre değişkenlik arz eder. bazıları vardır ki onlar için hayatın anlamının para olması bir yana allah'ları paradır. kimine göre bir çocuğun masumiyeti yahut bir nalbant ustasının sabrı, emeği yahut olmayan bir dilim ekmeğin bölüşülmesidir.
    çoğu zaman hayatın anlamının bulunması muhtemel değildir. ben bulurum diyene de sahibinden az kullanılmış bir hayat emanet verilir. bulunca bana haber verirsiniz ...
    (08.04.2006 17:48)

sayfa: 1-2

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.