son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
"biz allah'ın boyasıyla boyanmışız allah'tan daha güzel boyası olan kim biz ona kulluk edenleriz"
aralarında gazeteciden yazara, öğrenciden polise her meslekten 35.000'i aşkın kişiye iki sözcük e-posta yoluyla gönderiliyor. talep her geçen gün artıyor. son yıllarda özellikle gençlerin kullandığı kelime sayısının azalmasını göz önünde bulundurarak alternatif çalışmalar üreten tdk, gençlerin internet'e olan ilgilerini değerlendirdi. kurum, www.tdk.org.tr adresinden 'dağarcığınıza her gün iki söz' yazısına tıklayıp, elektronik posta adresini bırakan herkese anlamları ile birlikte her gün iki sözcük göndermeye başladı. tdk sözlük kolu uzmanları tarafından seçilen kelimelerin günün tarih ve önemiyle ilgili olmasına dikkat ediliyor. örneğin cemrenin düşmesi ile birlikte e-postalara 'cemre', 29 ekim'de 'cumhuriyet', kurban bayramı'nda 'kurban' sözü ile ilgili açıklayıcı bilgiler sunuluyor. kelimelerin anlamlarının yanında gönderilen sözcüğün içinde geçtiği atasözleri ve deyimlere de yer veriliyor. ayrıca, türü, söylenişi, vurgusu, yabancı kökenli ise türkçeye hangi dilden geçtiği konularında bilgi veriliyor. yabancı kelimelere bulunan türkçe karşılıklar da e-posta sahiplerine bildiriliyor. tdk başkanı prof. dr. şükrü haluk akalın, halkın türkçenin zengin söz varlığından yeteri kadar faydalanmadığını söylüyor. 'çok kısıtlı sayıda sözcük bilgimiz var.' eleştirisini yapan akalın, türk dil kurumu olarak amaçları doğrultusunda, teknolojiyi de kullanarak bu durumun önüne geçmek istediklerini belirtiyor. 'amacımız kişilerin söz varlığını geliştirmek ve türkçenin zengin söz varlığından faydalanmalarını sağlamak.' ifadelerini kullanan tdk başkanı şükrü haluk akalın, e-posta adreslerini bırakanların sayısının her geçen gün arttığını kaydediyor. faydanlanmak için: bilgisayarlarında e-posta yazılımı -outlook vd.- yüklü olanlar dağarcığınıza her gün iki söz bağlantısını tıklayarak e-posta adreslerini gönderebilirler. bilgisayarlarında e-posta yazılımı olmayanların ise e-posta hesaplarının bulunduğu sunucudan -yahoo, hotmail vd.- bilgi@tdk.org.tr adresine e-posta hesaplarını göndermeleri gerekmektedir. kaynak: tdk.gov.tr
not: sende bu kuyruk acısı, bende de bu ciğer yarası varken, biz artık dost olamayız, haydi var git işine...
hıncal uluç platonik olarak okulundan bir kıza aşıktır- kızın da erkek arkadaşı vardı sanırım- aşık olduğu kıza da şiirin ilk kıtasını verir. hatta bu kız voleybol takımındadır. onların maçı için kalkar gider ta antalya'lara. bir kaç sene sonra kız, hıncal uluç'a gelir ve teklifini kabul ettiğini söyler. tabi hıncal uluç da şiirin ikinci kısmını okur... Okur ve gider... necip fazıl'ın ender aşk şiirlerindendir.
kendisinden kaçan bir adam hayatla iştigal değildir. belki çoğu zaman da korkak sıfatıyla anılırlar. oysa onların en büyük derdi kendisidir. necip fazıl'ın dediği gibi; "benmişim kendime en büyük ceza! " ayrıca kaçışların sadece bir kısmı adrenelin yükselmesine sebep olur. her kaçış topukları yağlamak anlamına gelmez...
neşet ertaş almanya'da turneye gitmiştir. o zamanlar genç tabi. bir akşam kolundan tutup alman barlarına götürürler neşet ertaşı. kendi halinde otururken birden kapıdan bir güzel alman kızı girer. ve neşet ertaş o an, o alman kızın güzelliğine vurulur. benim muzik ve diğer konularda her daim örnek aldığım cümlesini de hikayeyi anlatırken söyler; "biz güzel olan herşeye aşığız" der. çoğu yerde bulamayacağınız türkünün devamı da şudur: avrupa kurban olsun kara kaşına ingiliz fransız değmez döşüne amerika belçika düşmüş peşine bir de alman kurban bil acem kızı
yeni bir sayfada sana bakmak her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla uçak örneğin uçurtma mesela altına konulabilir bir ayağı ötekinden kısa olduğu için sallanan bir masanın veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa bir ömür üzerine. bir beyaz kağıda her şey yazılabilir senin dışında güzelliğine benzetme bulmak zor sen iyisi mi sana benzemeye çalışan her şeyden bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin ve benim bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim anlarım bitkiden filan ama anlatamam toprağın güneşle konuşmasını sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla sen bana ışık ver yeter bende filiz çok köklerim içimde gizlidir gelen giden açan soran bere budak yok bir şiir istersin "içinde benzetmeler olan" kusura bakma sevgilim heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok uzun bir yoldan gelen tedariksiz katıksız bir yolcuyum yaralı yarasız sevdalardan geçtim koynumda bir beyaz kağıt boşluğu her şeyi anlattım olan olmayan acıtan sancıtan bilsem ki sana varmak içindi bütün mola sancıları bütün stabilize arkadaşlıklar daha hızlı koşardım severadım gelirdim gözlerinin mercan maviliğine sana bakmak suya bakmaktır sana bakmak bir mucizeyi anlamaktır sana sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır aşk sorgusunda şahanem yalnız kelepçeler sanıktır ne yazsam olmuyor çünkü bilenler hatırlar hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar bahçıvanlar değil tüccarlardır sen öyle göz sen öyle toprak ve güneş ortaklığı sen teninde cennet kayganlığı iken sana şiir yazmak ahmaklıktır bir tek söz kalır dişlerimin arasından ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim ben sana gülüm derim gül sana benzediği için ölümsüz yazdığım bütün şiirler sana başlayan bir kitap için önsöz sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır her şey olmaya hazır sana bakmak suya bakmaktır gördüğün suretten utanmak sana bakmak bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır sana bakmak allah "a inanmaktır... (bkz: yılmaz erdoğan)
aklınız olmasa para kaybedersiniz ve belki biraz da zaman yahut kariyer, ün, makam, mevki sosyal sınıf, karizma... ama kalbiniz olmazsa insanlığınızı kaybedersiniz! insanoğlu aklını kullanmasaydı belki şu an mağaralarımızda akşam avını yaptıktan sonra duvarlara birşeyler çiziyor olacaktık. ama bilecektik ki bir bilim ülkesinin müthiş aklının bulduğu atom bombası yüzbinlerce kişiyi öldürmeyecekti... akılsız olmayı kalpsiz olmaya yeğlerim...
cevapsız aramalar, karşılıksız mesajlar, alınmayan hediyeler yüzünden sevdiğiniz kişinin boynuna tırnaklarınızı bastırmadan, mine etek karşılığında maça gitme izni alınan modern zamanlardan önce , ikinci el aşkların açık artırımlarda kıymete binmeden, daha yaşanacak güzel bir şeylerin olduğu zamanlarda kalmış kelime... tartılara eksik göstermesi için yalvaran yahut aynalarla özdeşleşmiş kendini beğenmişliğinin kirpiklerindeki rimellerden akmaya başlayan sevgililerle yaşanılamayacak kavuşma... aklı bel altında sıkışmış, o mankenin gerisinden, diğerlerinin bilmem neresinden başka söyleyecek kelâmı bulunmayan, ayarlayabildiği karşı cins kadar kendini erkek sanan yaratıkların sadece dokunmak için bir vesile gördüğü an... oysa gerçek aşk visâl istemez. birini sevmek için onun bedenine ihtiyaç duymaz. sevgi karşılıklı alışveriş de değildir. sevildiğin kadar sevmek yahut seni seveni sevmek herkesin yapabileceği bir şeydir. o yüzden sevgiyi elle tutulur, gözle görülür hale indirgemeyecek kadar aşka aşık olan, bütün visâlleri bir sonraki ayrılığa davetiye çıkarttığı için icap edilesi görmez. "hayâl ile tesellidir gönül, meyl-i visâl etmez, gönülden taşra bir yâr olduğunu aşık hayâl etmez" fuzuli'nin de dediği gibi; gerçek aşık zaten kâlbinin dışında bir sevgilinin varlığını hayâl etmediği için visâl istemez, hayâl ile teselli bulur. gerçek aşık hasretin sancısını visâlin mutluğuna tercih eder. çünkü gerçek aşık için çekilen her sancı aşkta bir üst merhaleye ulaşmak üzere çıkılan merdivenlerdir. ve ulaşılacak son nokta ise ilâhi aşktır. ilahi aşk, yılmaz erdoğan'ın deyimi ile; "sana bakmak ; allah'a inanmaktır..." (bkz: yeni bir sayfada sana bakmak )
bahçelievlerde bulunun 3 binaya kampüs yakıştırması yapan iyimser talebeler görmek zordur. aslında zaten kendisi lise olmak için dünyaya gelmiş fakat sonradan tercihini değiştirip kampüs olmaya karar verince; ortaya lise kampüsü gibi görüntü çıkmış. *.işletme bölüm başkanı ekranların tanıdık ismi osman altuğ'dur. derslere devam zorunluluğu yoktur. matematik ve muhasebe şartlı dersler.bir kere kalma hakkınız vardır.o yüzden bu hakkı en iyi şekilde kullanmak zorundasınızdır. çünkü bu dersler 3. sınıfa kadar şartlı olarak devam eder. şartlı dersleri bırakmadığınız sürece istediğiniz kadar dersi bırakıp, hepsini son sınıfta alabilirsiniz. okula yoldan geçerken uğrayan öğrenci modelinin çoğunluk oluşturduğu bu okulda sadece derslere gelmekle çok rahat ders geçersiniz. bütün sosyal ortamın okulun etrafında olan 3 kafe * denkleminde oluştuğu bölümün en güzel tarafı ; hiç siyasi olayın ve kavganın olmamasıdır. bunda biraz da öğrencilerin genel kaygılarının okulu bitirdiğinde "sizin oğlan yahut kız ne iş yapar" sorusuna güzel bir cevap olabilme gayretinin yahut 2 kız ortamına akabilmek için akışkan olma çabası içindeki erkeklerin ve "işte kampüslerin en çok aranan mankeni! " yakıştırmasına nail olma yarışındaki kızların etkisi vardır... "üniversite dedikleri bu olsa gerek" diye hayıflandığım bölümün ta kendisidir...
mezun olmak için 2 ortalama şartını yerine getirmeniz gerek. "yeter artık,bıktım" dediğiniz anda atlayacak bir deniz aramanıza gerek yoktur. zira deniz ayaklarınızın altındadır. o yüzdendir ki fastivallerde bile içki içmek yasaklanmıştır.* kızları magazin bültenlerinden fışkırmış da ,şans eseri okulun bahçesine düşmüş gibidir. okula girmek için aranan kriter kimlik olup olmaması değil de tipinin düzgün olup olmamasıdır....
buradan çıkartılacak ders şudur; insan memleketini niye sever? başka çaresi yoktur da ondan...
çoğu zaman hayatın anlamının bulunması muhtemel değildir. ben bulurum diyene de sahibinden az kullanılmış bir hayat emanet verilir. bulunca bana haber verirsiniz ... sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |