son beğenilen tanımları genel istatistikler
O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında Gözlerinde karanlığı dar hücrelerin Seni görür görmez özgürlüğümden utandım Söyle ne içersin, çay mı kahve mi Çok değişmişsin birden tanıyamadım. Saçların uzundu, omuzlarına akardı Gönlümüz şenlenirdi sarışınlığından Onlar mı kestiler, sen mi kısalttın Gülerdin, içimize aylar doğardı Görünmez dağların arkasından Eski gülümsemeni beyhude aradım O sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi Çok değişmişsin birden tanıyamadım. Bir çay içer misin, yoksa kahve mi Kibritim yok, demek cigaraya başladın Ellerin de titriyor, bir şeyin mi var Böyle bir kız değildin sen eskiden Sana ne yaptılar, sana ne yaptılar? Kirpiklerin ıslanıyor durup dururken O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi Çok değişmişsin birden tanıyamadım.
hakkında okunabilecek güzel bir yazı için; http://kedilervekitaplar.blogspot.com/2010/05/hunger-were-from-belfast-mighty-mighty.html
sex sleep eat drink dream primal tribal apple egg vegetable eel i have a new canoe but it does not have a wheel private velvet animal oldsmobile mind i'm sitting in the fireplace burning up my time private velvet animal empty t.v. they're fishing in the kitchen but they haven't caught up to me primal tribal chemical digital night i've got to get dressed to go out of my mind sex sleep eat drink dream
ateş-i suzan-ı firkat yaktı cism ü canımı bir harap abade döndürdü dil-i viranımı neyle teskin eyleyim bu dide-i giryanımı çünkü aldırdım elimden sevgili cananımı ağla çeşmim ağla durma gitti elden nazlı yar çağla ey eşk-i terim çağla misal-i cuybar
mark twain.
bu duruşu mourinho'ya; 6 Lig şampiyonluğu, 3 Kupa şampiyonluğu, 3 Süper Kupa, 2 Lig kupası, 1 UEFA Kupası, 2 UEFA Şampiyonlar Ligi Kupası getirdi, böyle iki ayaklı bir başarı makinesi, futbol feylesofu.
Başını bir gayeye satmış kahraman gibi, Etinle, kemiğinle, sokakların malısın! Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi, Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın! Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri, Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında. Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri; Onun taşı erimiş, senin kafatasında. İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var; Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz. Dünyada taşınacak bir kuru başınız var; Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz. Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur! Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları. Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur, Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...
Eski bir kır kahvesinde yıllanmış bir çınar ağacının altındaki masaya oturalım, iki çay söyleyelim demli. Dakikalarca sessiz duralım öyle, birbirimizi uzak, başka alemlere dalmış, yıllardır kafamızı meşgul eden bir görüntünün hatırasıyla avunurken bırakalım, yan masada kağıt oynayan köy gençlerinin bağırışları kulaklarımızı doldursun, ve sonra nefes almadan hızlı hızlı anlattıklarıma ara verdiğimde, dikkatini bana yöneltsin şair, bir şey diyecekmiş gibi hafifçe yüzüme bakıp sonra tekrar gözlerini devirsin, gömlek cebindeki sigara paketini çıkartıp bir dal yakacakken birden paketi yüzümü fırlatsın. Şaşkın durayım, buna müteakip hışımla ayağa kalkarak önündeki masayı kaldırdığı gibi üzerime yuvarlasın. Ben de gururla karışık gizli bir korkuyla beklerken eğilip yere düşen kitapları almaya çalışayım, tam o esnada tam karnıma sert bir tekme savursun, ne olduğunu anlamadan kendimi kahvenin öbür köşesinde bulayım, önünde yıkılı duran sandalyeyi de tekmelesin ardımdan. Yavaşça üzerime yürüsün tekrar, böğrümden kavradığı gibi kaldırıp suratıma şedit bir osmanlı tokadı aşketsin ve başka köşeye yollanayım. Ayağa kalkmaya çalışayım ama beceremeyim, çaresizlikle cenin pozisyonunda korunmaya çabalarken yerde de tekmelenmeye devam edeyim, sonra sessiz sessiz ağlayayım, burnumdan akan sümükler, ağzımdan gelen kana karışsın. Şöyle ters bir bakış atıp arkasına bakmadan yürüyerek gitsin şair, giderken de bir dal sigara yaksın. Etrafta olan biteni izleyen köylüler, bana doğru yaklaşıp 'tuuu, Allah seni kör etmeye' deyip ilenerek yüzüme tükürsünler, genç kızlar tülbentleriyle ağızlarını kapatıp fısıldaşarak beni çekiştirsin, gülüşsünler. Sendeleyerek ayağa kalkayım, bir kez düşeyim, tekrar kalkayım sonra yürüye yürüye acıya acıya köyün çıkışına varayım. İleriden etrafı tozutarak bir araba gelsin hızlıca, tam yanımda dursun, şoför koltuğunda ismet özel olsun, kapıyı açsın arabaya atlayayım. Sonra kahkaha atarak şehre girelim, şehrin lambaları yansın bir bir, hafif yağmur yağıyor olsun. :)
(bkz: once)
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |