argus wishingwell

    155 gün boyunca bir tarafımı sürekli eksik bıraktıracak dosttur, bu süre zarfında rakı kadehi içtimaları bir balık eksik olsa da, haftasonları dolmabahçe semalarında bir kartal eksik olsa da ve her aklıma düştüğünde içimdeki boşluğu yok saymak zorunda kalacak olsam da bıraktıkların, bıraktıklarımdır. her şafakta güneş üzerine doğsun hayırlı tezkereler kardeşim.
    (06.12.2006 21:20)

nobel ödülleri

    matematik alanında ödül verilmemesine inat, aslen bir matematikçi olan john nash'in iktisat alanındaki teorisi oyun teorisi ile tabuları kırdığı, nihayetinde iktisat dalında kazandığı ve böylece tüm meslektaşlarının intikamını aldığı ödüldür. tabuyu yıkacağım derken hafiften kafayı da kırmıştır ayrıdır...
    (11.08.2006 00:12)

özentilik

    kendisi dağın eteklerindeyken, zirveye çıkana duyulduğunda anlam teşkil edecek olgudur. genele bakıldığı zaman tüm insanlık özentidir. ama önemli olan, o zirveye çıktıktan sonra sizden sonrakini de size özendirecek şekilde tırmanışınızı tamamlamaktır. yoksa ortaya çıkacak sadece şekilselliktir. şekilsellikle özentilik, birbirlerine çokça karışmış iki kavram olmasına rağmen bıçak sırtı farklılıklarıyla birbirlerine tümden zıttır.
    (08.08.2006 16:06)

dershane

    sistemle beraber gelişmiş, sistemin kendi içinde doğurduğu boşlukları kapatmaya yönelik antreman tesisleridir. dershaneler aynı zaman da günümüzde bir çok üniversite mezununa istihdam alanı yaratmaktadırlar. bu bağlamda bir çoğunun, öğrencilik zamanlarında eleştirdikleri sisteme, ilk giriş noktaları olarak görülebilir. aslında yaptıkları ne tam olarak öğretim ne de tam olarak eğitimdir, sadece var olan bir takım kodları çözmeye yararlar, öğrencilerin bir şekilde şartlı koşullandırma ile çözmeye güdülendirildikleri bu kodlar, gerek üniversite yaşamları gerekse gelecek yaşamlarına dair kendilerine hiç bir şey kazandırmaz. son zamanlarda iyice ticarethane mantığıyla işleyen bu kurumlar, kendilerini olduklarından çok daha değerli gösterme huyuna sahiptirler, varlıklarını sürdürebilmelerinin yegane yolu budur. şahsen " dershanede neler öğrendin ? " sorusuna verilecek yanıtım " hiçbirşey " olacaktır.
    (08.08.2006 15:50)

coca cola

    tadını, dünya üzerinde kimsenin tam olarak tarif edebileceğine inanmadığım içecektir *, pazarlama stratejilerinde " ihtiyaç nasıl doğurulur " konusuna en güzel örnek olan içecek markasıdır. bununla da yetinmeyip sıfırdan doğurdukları ihtiyaçla beraber marka bağımlılığı ve tanınırlığı konusunda da çığır açmışlardır. şirket olarak incelendiğinde ise modern pazarlama tekniklerinin temellerini atmışlardır.
    (08.08.2006 15:26)

bozcaada

    ege'de bulunan iki adamızdan ufak olanıdır. çanakkale'nin geyikli kasabasının tam karşısında yer almaktadır. limanı'nın yerinden olsa gerek gökçeada'ya giderken duyduğunuz o ilk hayal kırıklığı burada yerini keşfetme duygusuna bırakmaktadır. ada'ya ilk adımınızı attığınızdan itibaren farkedeceğiniz şey kırmızı yanaklı ada yerlileridir. bozcaada'nın tarihi dokusu ilginçtir korunabilmiştir. etrafınıza şöyle bir bakınınca, sanki farklı bir yerde dolaşıyormuş izlenimine kapılırsınız. dar sokakları, sokak aralarında şarap imalathaneleri ve dükkanlarıyla bizim memleketten bir diyar gibi değildir. pansiyonlarının fiyatları büyük kardeşi gökçeada'dan pahalı da olsa bana göre bu farka değer bir yerdir. hele bir de bağbozumu festivali'ne denk gelmişseniz tattığınız onca şarap yanınıza kar kalabilir. sahilindeki güzel balık lokantalarıyla rakı-balık severlere de değişik alternatifler sunulmaktadır. ada aynı zamanda profesyonel mutsuzların da bir nevi kaçış yeri ve gizli kalmış cennetidir *. deniz suyu sıcaklığı oldukça düşüktür, zira hem akıntıya açık bir konumda olması hem de oldukça rüzar alması nedeniyle su ağustos'ta bile yeterince ısınamamaktadır. sürekli rüzgara açık olmasından dolayı, son zamanlarda alternatif enerji kaynağı olarak görülen iki rüzgar santralimizden biri de bozcaada'da konuşlandırılmıştır. * yanınızda arabanız da varsa özellikle adanın arka tarafındaki koyları, üzüm bağlarını ve rüzgar santralini dolaşmanızı tavsiye ederim. şarap imalathanelerini gezmek, o üzüm kokusunu ciğerlerinize çekmek, dar sokaklarında dolanırken yaşadığınız hayatı bir daha sorgulamak, belki de aradığınız bir kaç cevabı size bu minyatür cennette verecektir. *
    (08.08.2006 15:07)

gökçeada

    ege denizinde sahip olduğumuz iki adanın büyük olanıdır. feribotla çanakkale istikametinden yaklaşırken ilk göreceğiniz sarı bir kaya parçasıdır. bu hayal kırkılığıyla " yapacak bir şey yok artık " diye iç geçirirken, içlerine doğru ilerlediğinizde sizi başka dünyalara götürecek olan adadır. karşı kıyı sakinlerinin "imroz" olarak adlandırdığı bu ada, içerisinde üzüm bağlarından tuz gölüne, irili ufaklı koylarından su altı milli parkına kadar bir çok doğa güzelliği barındırmaktadır. hesaplı bir tatil yaparken denizden de taviz vermek istemiyorsanız gideceğiniz yer orasıdır. asla tek başınıza gitmenizi tavsiye etmeyeceğim gökçeada farklı iki dokuyu da içinde barındırır. bir tarafta terkedilmiş ve sahiplerinin belirsizliğinden dolayı mülkiyet hakkının kullanılamadığı, terk edilmiş rum köyleri, diğer tarafta ise nispeten yeni yerleşime açılan türk köyleri vardır. malesef doğal haline bozcaada kadar saygı duyulmamıştır. ada aynı zamanda kendi adıyla anılan film festvaliyle de ün yapmıştır.
    (08.08.2006 14:30)

kelebek

    zamanımızda bıçkın delikanlıların sıklıkla kullandığı, 2 adet sap ve bir adet bıçak kısmından oluşan toplam 3 parçalı bir bıçak çeşididir. ne kadar azmederseniz bu alet üzerindeki beceriniz o kadar gelişir, dolayısıyla delikanlı aleminde seviyenizi de o derece yükseltmiş olursunuz.* acemiler ilk denemelerinde özellikle parmaklarına dikkat etmelidirler, yoksa aleme ancak "parmaksız", "çolak"... gibi lakaplar ile girebilirler.
    (01.08.2006 16:23)

fethullah gülen

    zamanında verdiği vaaz görüntüleriyle "iyi bir oyuncu olabilirmiş" dedirtecek kadar oyuncu, düzenini ve fikirlerini aşılamak için okullarını kullanmakta ve kullanacak olan modern dünya şeyhidir. toplumun her kesiminde örgütlenmeye çalışmış, bilgi sahibi olmayanları bir şekilde fikir sahibi etmiştir.
    (01.08.2006 16:11)

deniz

    aynı zamanda hayattır deniz, içerisinde koca alemde bir kum tanesi gibi hissettiren... çırpınmadan tutunamazsınız kendisine, yine de aciz kalır insanoğlu çoğu zaman verdiği bu mücadelesinde, güçlüdür. estiği zaman boşa gider tüm çırpınışlar. ancak rakı şişesinde balık olabilmiştir çoğu insan, kendisiyle tanışmazdan önce ve tanıştıktan sonra. ilhamdır deniz, nice kalemler dökmüşlerdir benliklerini karşısında beyaz sayfalara, satır satır. aşktır, sevgidir ve de sevgilidir deniz, büyüklüğü karşısında ürperdiğiniz korktukça daha da tutkuyla bağlandığınız. bir umuttur deniz, önceleri güçlü bir iyot kokusu her tarafınızı saran, üzerinde nice bilinmeyenlere yelken açtıran.
    (28.07.2006 16:55)

çatışma

    günlük yaşantımızın çeşitli kesitlerinde sık sık kullandığımız ve karşılaştığımız "çatışma" terimi en genel anlamda savaşlardan; endüstriyel mücadelelere, rekabete ve en basidinden başkalarından hoşlanılmamasına kadar çeşitli durum ve olayları bünyesinde barındırmaktadır. gerçekten de birden fazla birey ya da tarafın varolduğu birey ya da taraflar arasında gerçek ve/veya algılanan farklılıkların bulunması (başka bir deyişle çatışma potansiyeli) her zaman için mümkündür. özellikle de tarafların çıkarlarının kendileri açısından son derece önemli görüldüğü ve diğer tarafın göz ardı edildiği (yani tarafların değerlerinin farklı olduğu) durumlarda çatışma zemininin hazır olduğu söylenilebilir. * diğer taraftan bir bireyin çatışma yaşayabilmesi için başkalarına ihtiyaçduyması ya da bir tarafın mevcut bulunması gerekmemektedir. günümüzde bireylerin yaşadıkları çatışmaların önemli bir bölümü kendi beyinlerinde ve kişisel dünyalarında ortaya çıkan uyuşmazlıklardan kaynaklanmaktadır. yani çatışmalar yaşamımızın kaçınılmaz gerçekleridir. çatışma kavramı, geniş bakıldığında insanlık tarihi kadar eskidir (bkz: kabil'in habil'i öldürmesi) (havva'nın "elma" yı yemek ile yememek arasında yaşadığı çatışma). bu kavram günümüz insanını da çok çeşitli alan ve boyutlarda etkilemektedir, hemen hemen hepimiz bir çok çatışma durumu içerisinde taraf ya da şahit olabildiğimiz gibi, gözlem ya da bilgilenme yoluyla da bir çoğundan haberdarızdır (spor müsabakaları, öss sınavlarında yaşanan bireysel rekabet, aile içi anlaşmazlıklar, bölgesel ve kültürel farklara dayalı anlaşmazlıklar, mesleki ve sektörel rekabet, sıcak ya da soğuk savaşlar...). süreçolarak incelendiğinde ise çatışma olgusunun; i) çatışmalı davranışların ön koşullarını (kıt kaynaklar ya da dini, politik ve ideolojik farklılıklar gibi), ii)bireylerin duygusal durumlarını (gerilim, huzursuzluk, kaygı, düşmanlık gibi), iii) bireylerin zihinsel durumlarını (çatışmayı algılayabilme...), iv) pasif direnmeden, açık saldırganlığa kadar uzanan çatışmacı davranışları içerdiği görülmektedir. *. çatışma olgusu içinde kıtlık, karşıtlık ve engelleme gibi kavramları barındırmaktadır ancak kişi veya tarafın algısı ilk gerekliliktir. tüm bu açıklamalar çerçevesinde çatışma olgusunun, her türlü karşı koyma ve karşılıklı olumsuz ilişki anlamını taşıdığı ve yine gücün kaynakların ve toplumsal pozisyonların azlığına, değişen değer yargılarına ya da uygun davranış tarzını seçmede zorlanmaya dayandığı söylenilebilir. bununla beraber çatışma çoğu zaman düşmanlık yaratan ve olumsuzluklara yelken açtıran bir olgu olarak görülse de, gerek çatışmayı yaşayanlar, gerekse bunların içinde yer aldığı sosyal ya da biçimsel sistemler açısından son derece yararlı olduğu bir gerçektir.
    (27.07.2006 16:08)

denizden babam çıksa yerim

    deniz ürünlerine tutku derecesini biraz abartılı bir dille anlatan sözdür. lakin ahtapot,karides, midye, kalamar, börülce ve bir çok balık türü düşünüldüğünde "pek de haksız sayılmazmış" dedirtebilir. nitekim deniz ürünlerinin hazırlanması ustalık ister, şöyle yanında güzel bir salatayla hazırlanmış, defne yaprağı ile mangalda kızartılmış bir deniz babası fena gitmeyebilir. kim bilir?**
    (26.07.2006 23:00)

ritchie blackmore

    rock tarihinin efsane gitarsitlerindendir, sololarında özellikle sağlam tekniği ile öne çıkar, ben merkezli olduğundan mıdır bilinmez, kendisiyle beraber çalışan bir çok ismi 70 ve 80 li yıllarda piyasaya kazandırmıştır, çünkü kendisiyle çalışan hiçbir müzisyen ne kadar virtüöz de olsa yanında barınamamış, her daim kendisini ön planda tutmuştur. beraber çalıştıkları müzisyenler arasında david coverdale, ronnie james dio, john lord, cozy powell ... gibi isimler sayılabilir. tekniği ile kendisinden sonra yetişmiş yngwie johann malmsteen gibi bir çok virtüöze yol haritası olmuştur. klasik müzik ile hard rock ve heavy metal'i birleştirebilmiş nadir gitaristlerdendir. kanımca en başarılı eseri rainbow grubundayken yarattığı, rainbow rising albümünde yer alan stargazer'dır.
    (20.07.2006 18:33)

tayfur havutcu

    beşiktaş'ın onursal başkan'ı süleyman seba'nın yeğeni olarak tanınmıştır. futbol temelini almanya'da almış olan havutçu, sağlam karakteri ve efendiliğiyle uzun yıllar beşiktaş'ta tutunabilmeyi başarmıştır. profesyonelliği tüm futbolculara örnektir.
    (20.07.2006 18:10)

efes pilsen

    draught beer (fıçı bira) kavramını ülkeme kazandıran, yönetim kurulu başkanlığı'nı tuncay özilhan'ın yaptığı bira üreticisidir. özellikle fıçı bira reklamları tarafımdan çölde vaha gören bedevi edasıyla karşılanmıştır. ilk olarak 2 boyutlu gördüğüm o şirin şişelerden edinebilmek için 155 güne tekabül eden derin bir bekleyiş içerisine girmişimdir. neden diye soracak olanlara yanıt, o süre zarfı içerisinde muş'ta counter strike cılık oynadığım, dolayısıyla meşguliyetten edinemediğim, edinsem bile çöldeki bahtsız bedevi konumuna düşebilme olasılığımı yüksek gördüğümdür. ha bir de basketbol takımı vardır tabi...
    (19.07.2006 21:11)

sayfa: 1-2-3

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.