son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
film gösterime henüz girmeden Shyamalan adı geçmeye başladığından beri acımasızca eleştirilmekte. filmi izledim ve söylemeliyim ki filmde çizgi diziden bir çok unsur bulunmamakla birlikte Shyamalan'ın kendisi de yoktu. bir iki kesitte aşina olduğumuz Syamalan kamerasını görebildik ve diyebiliriz ki bu işe en azından anime dünyasına bir miktar hakim bir yönetmenin soyunması daha iyi olabilirdi. film sanki yönetmenin bir sınavıymış ve panik halde (senaryo haklarını da satın almış kendisi ve biraz kafası karışmış sanırım) tamamlanmış gibi görünüyor. tabii şunu söylemekte yarar var. bu seri ilk sezonunda daha çok çocuk seyirciye yönelik birbirinden kopuk bölümler ve daha az aksiyon barındırıyordu. fakat ikinci sezondan itibaren sanırız ki yaratıcılar yetişkin izleyicinin de fazlasıyla ilgi gösterdiğini fark ediyorlar ve karşımıza sürükleyici bir bütün çıkıyor. aang'in diğer elementlerde ustalaştıkça aynı zamanda kendi içinde de hızla pişmesi ve önceki bölümlerdeki karakterlerle yeniden karşılaşmalar (hatta onlardaki gelişim ve değişimler de örneğin Haru) bu bütünü tamamlayan unsurlar. nitekim sadece bunlar yüzünden bile serinin ilk sezonu filmleştirmek için oldukça zor bir sezondu. karakter seçimlerindeki eleştirilen en önemli nokta işgalci ateş ulusu'nun hint karakterler tarafından canlandırılması. gerçekten de çizgi dizide oldukça beyaz hatta çekik gözlü olan bir halkın siyahileştirilmesi, kendisi de hint kökenli olan bir yönetmen tarafından gelince biraz kafamızı karıştırdı. filmde çizgi dizideki komedi unsurları bulunmuyor. bu unsurların en önemli karakteri olan Sokka karakteri tanınmaz halde. fakat aklımıza yönetmenin kim olduğunu getiriyor ve "haaa doğru. ne komedisi" diyoruz. her şeye rağmen 2. ve 3. sezonlardan yine de ümitliyim. öyle olmak istiyorum. bir de içten bir itirafta bulunayım keşke gore verbinsky’nin yönettiği ve sokka’yı da shia labeouf’un oynayacağı shyamalan evreninden bambaşka bir the last airbender izleyebilsek. yani mesela öyle havaya konuşuyor içimdeki çocuk.
aylarca etkisinden kurtulamayacağımı düşünüyorum... 80'lerin ruhu 3 gün boyunca inönü stadyumunda dolaştı durdu... tribünlerde izlemenin güzelliği, saha içindeki ve karşı tribünlerdeki coşkuyu da izlemekti... mesela metallica sahnedeyken sahnedeki grup kadar beni etkileyen şey seyircilerdi... demaio türkçe konuşurken sanırım gerçekten de herkes manowar için orada olduğuna inandı bir süre... megadeth'in ses sistemi talihsizliğine en güzel destek seyirciden geldi... bütün şarkıları (hiç duyulmamasına rağmen) ilk notasında tanıyıp eşlik ederek gruba moral ve gaz vermeye çalıştı seyirci... bu festivali izleyenler bambaşkaydı... tüm konserleri neden bilmiyorum (çocukluğumu özlememden olabilir) müthiş bir coşkuyla fakat gözümün kenarında bir damla yaşla seyrettim... aldığım hazzı başka şekilde tarif edemiyorum... ve metallica... ne kadar eleştirsek, kızsak, küçümsesek, saygı duysak, göklere çıkarsak da neden metallica olduklarını gösterdiler... anthrax, slayer ve accept'in performansları kendilerine çok yakıştı... accept'i 10 yılı aşkındır duymuyordum sanırım... çok sevdiğim bir yemeğin tadını hatırlamış gibi oldum... hala bir miktar hüzün yaşıyorum ki sanırım tam anlamıyla keyfini çıkaramadım... bir fırsat daha verilsin bir daha gideyim o hafta sonuna diyorum...
sabahları i said i'm naruto'yu dinlemeden evden çıkmam... işe girdiğimde bilgisayarımın masa üstüne gaara'yı koymuştum.. gelen giden merak etti. ben de ufak ufak ilk 50 bölümü soranlara vermeye başladım... şimdi her odada en az bir naruto karakteri var... kıh kıh kıh...
(bkz: saber rider) bu arada ben mi göremedim yoksa yazılmamış mı: (bkz: samurai champloo)
--! spoiler !-- --! spoiler !-- izlenmeli... fakat karakter sayısının bu kadar fazla * olduğu bir anime için çok kısa... 24 bölüm, gennosuke-sama'nın oboro-dono'da ne bulmuş olabileceğini anlamaya yetmiyor... bir ninja bu kadar mı işe yaramaz olur... kılıçta iyi olamayabilirsin, hızlı olamayabilirsin de bari kararlı ol... kendi köyündekilere gözlerini bağlama sebebini "savaş sırasında size engel olmamak için" diye açıklıyor, gennosuke-sama'ya "sana karşı bu savaşta yer almak istemediğim için" diyor. liderlikten bu kadar yoksun bir insanı varis seçmek de büyük cesaret ogen nine... her neyse dediğim gibi diğer karakterlerin çoğunun ölümü bizi üzecek şekilde hazırlanmış evet ama dediğim gibi yeteri kadar özdeşleşemediğimiz, yeteri kadar tanımadığımız karakter ölümlerine ancak üzülebiliyoruz... halbuki (seven vardır sevmeyen vardır) naruto shippuuden'de (evet bu sefer de çok uzatıyor olabilir ama bizi içine içine çekiyor) bir ölüm işlendiğinde bize resmen uzun süre yas tutturuyor*... kısa diyorum çünkü mesela beni koshiro karakteri çok etkilemişti... daha yakından tanıyabilmek isterdim... başından itibaren eminiz ki 20 ninja da ölecek... bunu biliyorken bu ölümler çok aceleye getirilmiş oldu... final de daha etkileyici olabilirdi... dediğim gibi gennosuke sama ile oboro dono aşkı da kısa tutuldu... daha uzun bir anime olsaydı (mesela iki sezon) bu iyi anime daha iyi bir anime olurdu.. iyi taraflarından bahsetmedim ha keza bu entry yi okuyan vampircikler muhtemelen seriyi izlediniz... iyi tarafları biliyorsunuz... --! spoiler !-- --! spoiler !-- arz ederim!
august'un rapsodisi sahnede icra edilirkenki montaj da beni çok etkiledi... ben de aynen böyle bir montaj yapardım dedim kendi kendime... yönetmen hepinize bir yerden dokunacaktır muhakkak izleyin... ayrıca soundtracki de tavsiye edilir... bir de o ufaklık büyümeden 8-10 filmde daha oynatsınlar lütfen...
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |