son beğenilen tanımları     

genel istatistikler
toplam14
bugün0
dün0
bu ay0
geçen ay0
toplam +2
toplam -0

felsefist

    diyara uzun zamandır ara vermiş bir vampir olarak diyarın en güsel dostuna kucak dolusu selamlar ve dünyanın bütün güzelliklerini ona adayarak gelmiş bir vampir herzaman herseyin en güzelini felsefistin olmasını isteyen bir vampirim sanırım benim gibi düşünen birsürü vampir var .

    bir rüzgar olmak isterdim..
    önüne gelen herseyi yıkıp deviren..
    bir rüzgar olmak isterdim...
    özgürlüge sonsuz kanat çırpan..
    bir rüzgar olmak isterdim...
    uçsuz bucaksız ovalarda yok olan..
    bir rüzgar olmak isterdim..
    esip geçerken ardında yığıntılar yerine güzel güller bırakmak isteyen..
    (13.07.2007 00:53)

internet

    tarihçesinden bahsetmek istiyorum diyardaşlar;

    İnternetin köklerini 1962 yılında j.c.r. licklider'in amerika'nın en büyük üniversitelerinden biri olan massachusetts institute of tecnology'de (mit) tartışmaya açtığı "galaktik ağ" kavramında bulabiliriz. licklider, bu kavramla küresel olarak bağlanmış bir sistemde isteyen herkesin herhangi bir yerden veri ve programlara erişebilmesini ifade etmişti. licklider 1962 ekim ayında amerikan askeri araştırma projesi olan İleri savunma araştırma projesi'nin (darpa - defense advensed
    research project agency) bilgisayar araştırma bölümünün başına geçti. mit'de araştırmacı olarak çalışan lawrance roberts ile thomas merrill, bilgisayarların ilk
    kez birbirleri ile 'konuşmasını' ise 1965 yılında gerçekleştirdi.

    1966 yılı sonunda roberts darpa'da çalışmaya başladı ve "arpanet" isimli projesi önerisini yaptı. arpanet çerçevesinde ilk bağlantı 1969 yılında dört merkezle yapıldı ve ana bilgisayarlar arası bağlantılar ile internetin ilk şekli ortaya çıktı. arpanet'İ oluşturan ilk dört merkez university of california at los angeles (ucla), stanford research institute (sri), university of utah ve son olarak university of california at santa barbara (ucsb) idi (gromov, 1998).

    kısa süre içerisinde birçok merkezdeki bilgisayarlar arpanet ağına bağlandı.
    1971 yılında ağ kontrol protokolü (ncp-network control protokol)ismi verilen bir protokol ile çalışmaya başladı. 1972 yılı ekim ayında gerçekleştirilen uluslararsı bilgisayar İletişim konferansı (iccc- international computer communications conference) isimli konferansta, arpanet'in ncp ile başarılı bir demontrasyonu gerçekleştirildi. yine bu yıl içinde elektronik posta (e-mail) ilk defa arpanet içinde kullanılmaya başladı. ncp'den daha fazla yeni olanaklar getiren yeni bir protokol,
    1 ocak 1983 tarihinde İletişim kontrol protokolu (transmission control protokol/ internet protokol - tcp/ip) adıyla arpanet içinde kullanılmaya başladı. tcp/ip bugün varolan internet ağının ana halkası olarak yerini aldı.

    1980 yılların ortasında savunma bakanlığı'na bağlı (dod) amerikan askeri
    bilgisayar ağı, arpanet'ten ayrıldı ve military net adı ile kendi ağını kurdu. 1986 yılında amerikan bilimsel araştırma kurumu 'ulusal bilim kuruluşu' (nsf), arpanet
    için ülke çapında beş büyük süper bilgisayar merkezi kurulmasını içeren kapsamlı bir öneri paketi öne sürdü. arpanet amerikan hükümetinin sübvansiyonu ile nsfnet olarak düzenlendi. 1987 yılında yeniden düzenlediği internet yapılanması planı ile nsfnet yedi bölgesel nokta üzerinde 1.5 mb/s (daha önce 56 kb/s idi) güçlü bir omurgayı işleteceğini duyurdu.

    nsfnet merit olarak adlandırılan michigan eyaletindeki üniversitelerin organizasyonu ile nsf'in yaptığı bir anlaşma doğrultusunda işletilmeye başlandı. nsfnet'in işletilmesine bir süre sonra merit'in yanında abd'nin dev bilgisayar firması ibm ve haberleşme firması mci dahil oldu. nsfnet'in işletilmesine yönelik 1990 yılında oluşturulan bu birlik 'İleri ağ hizmetleri' (ans-advance network services)olarak adlandırıldı.ans'nin kuruluşu süreci abd'de 1990'lara kadar devlet desteğinde gelişen internet omurgasının özelleştirilmesi sürecinin de başlangıcı olmuştur.

    1990 yılında nsfnet ile özel şirketlerin ortak işletmesi ile başlayan özelleştirme
    süreci, 1995 yılı mayıs ayında nsf'nin internet omurga işletmeciliğinden tamamen çekilmesi ile tamamlandı. 1995 yılından itibaren abd internet omurga işletimi
    tamamen özel işleticilerinin elindedir.

    internet‘e çeşitli şekillerde, başlangıcından 1994 yılı sonuna kadar 110 ülke, 10,000 bilgisayar ağı, 3,000,000 dan fazla bilgisayar ve 25 milyonu aşkın kullanıcı bağlanmıştır. bu sayı, web sayfası kavramının kullanıma girdiği 1995 yılı içinde büyük bir patlama göstermiş ve 60 milyon'a ulaşmıştır. bu sayının 1996 yılı içinde de, her ay yüzde 10 artması beklenmekteydi. ve şu an türkiye' de 5 milyon, dünyada toplam 300 milyon İnternet kullanıcısı olduğu sanılıyor. görüldüğü üzere internet büyük bir hızla dünyanın her köşesine din, dil, ırk ve ülke ayrımı yapmadan erişmektedir. Şu an yeni yüzyılın en büyük iletişim ve reklam araçlarının başında gelmektedir.
    (26.05.2007 17:17)

milan

    milanın en fanatik taraftar toplulugu maxmilan dır.
    (26.05.2007 17:12)

maxmilan

    diyara yeni kabul edilmiş diyardaşların güzel tanımlarını okudukça kendi sessiz dünyasında mutlu olmuş ve güzel dostluklar kurmak isteyen bir vampir....
    (26.05.2007 17:00)

anne

    aglarsa gözlerin yaşlı yavruna biz bize yaşarken geldik oyuna eller kadir kıymet bilmiyor annem senin kadar kimse sevmiyor annem.....

    bu güzel sarkıyı her dinleyişimde annem aklıma gelir.
    gelir çünkü bu sarkı gibi annemden ayrıyım.elbet kavusacagım elbet onu kucaklayacagım elbet omuzlarına basımı yaslayıp aglayacagım. annem duy sesimi seni cok seviyorum.seni cok özledim.

    bir sarkı daha varki ilk dinledigimde evimden ilk ayrılısımdı aradan aylar geçmişti mühendislik fakültesi okuyordum o kadar özlemiştim ki anlatamam ilk defa bu sarkıyı duydum ve gözlerimden yagmur gibi yaşlar akmaya başladı...Şarkı ağlama yar ağlama anam

    bütün diyardaki dostlarıma ve annelere armagan olsun..


    ana bu akşam aklıma sen geldin
    dersi bıraktım çalışamadım
    gece saat bire geldi
    uyku gözüme girmedi
    sen eskiden bu saatlerde
    beşiğimi sallardın
    uykunu harap ederdin benim için
    ağladığım zaman sancılandığım zaman
    kalkardın süt verirdin nane kaynatırdın
    ana canım ana hayalin gözümde bir anıt gibi durur
    sen şimdi leğen başında oturmuş hamur yoğururdun
    yarın ekmek yapacaksın
    gözlerin tezek dumanından yaşaracak
    alnında ter bulgur bulgur kabaracaktır
    peynirli ekmek yapacaksın
    ben orada yokum ağlayacaksın
    ağlama ana ağlama
    gündür bu nasıl olsa geçer
    İnsan insana tez kavuşur
    ben hiç unutmadım unutmayacağım
    ben okuyam ana okuyacam
    göreceksin bak mühendis olacam
    harputa gelicem ezan sesinde elini öpecem
    canım ana, kurban ana, hayran ana

    ağlama yar ağlama
    mavi yazma bağlama
    mavi yazma tez solar
    ciğerimi dağlama

    elma al olanda gel
    bahçeyi dolanda gel
    hasta düştüm gelmedin
    bari can verende gel
    (25.05.2007 03:16)

çanakkale

    bİr yolcuya
    **********
    dur yolcu! bilmeden gelip bastığın
    bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
    eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
    bir vatan kalbinin attığı yerdir.
    *********
    bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
    gördüğün bu tümsek, anadolu'nda
    İstiklal uğrunda, namus yolunda
    can veren mehmet'in yattığı yerdir.
    **********
    bu tümsek, koparken büyük zelzele,
    son vatan parçası geçerken ele,
    mehmed'in düşmanı boğduğu sele
    mübarek kanının akıttığı yerdir.
    ********
    düşün ki, haşr olan kan, kemik eti
    yaptığı bu tümsek, amansız çetin
    bir harbin sonunda bütün milletin
    hürriyet zevkini tattığı yerdir.

    necmettin halil onan

    necmettin beyin beyinlerimize kazındıgı ve bogaza karsı daglara kazındıgı güzel şiiri..

    Çanakkale ugrunda 253 bin türk askerinin ve 257 bin müttefik askerin canlarını verdigi tarihe dünyanın gördügü en kanlı savaş olarak geçtigi geÇİlmeyeceĞİnİ artık herkezin bildigi bir şehir...
    (25.05.2007 03:02)

silaha hayır

    silah bazılarına lazım olan bazılarına olmayan bir ateşli alet.İnsan ve hayvan olmak üzere canlıların hayatına son veren bir araç.
    silah ı ülkenizi savunmak kötülere karsı direnmek için kullanırsanız güzeldir.Şayet kötü amaçlı kullanırsanız dünyanın en kötü aletidir.
    İnsan canına kıymak kolaydır.derler ki; İnsan hayatı ucuzdur.bir kursunla biter. haklılar ama haksız olanlar o hayatları karartan yuvaları yıkanlar,diyardaşlarım onun için silaha hayır demek güzeldir..
    saygılarımla.
    (24.05.2007 18:35)

parfüm

    parfüm kelimesi, latince'deki, "tümüyle uçucu" anlamına gelen "per fumum" kelimelerinden türemiş. eski devirlerde sadece tanrılara ait olan güzel kokular, tapınaklarda kullanılır ve tanrılara sunulurmuş. eski mısır'da parfüm, sunaklarda, kuğu yada yuvarlak hap biçimine sokulmuş baharatlar ve aromalar halinde, güneş tanrısı ra'ya verilirmiş. dini ayinlerin vazgeçilmez kokuları, daha sonraları kadınlar tarafından benimsenmiş. antik yunan'da kadınlar, erkekleri cezbedebilmek için bu kokulardan yararlanıyorlarmış. İlk parfüm 1370 yılında kokulu yağların ve alkolün harmanlanmasıyla üretildi. bileşiminde alkol, biberiye ve gülsuyu bulunan "macar suyu" adındaki bu hoş koku, yaşlanmakta olan macaristan kraliçesi elisabeth von ungarn'ın güzelliğini koruyabilmesi için üretilmişti.
    parfümün tarihcesinden bahsedeyim dedim..
    (24.05.2007 18:25)

hacker

    uzman programcılar ve ağ sihirbazlarının, ilk zaman paylaşımlı mini bilgisayarlara ve en eski arpanet deneylerine kadar uzanan onlarca yıllık bir toplulukları ve ortak bir kültürleri vardır. "üstat" ("hacker") kavramını bu kültürün üyeleri ortaya çıkarmışlardır. İnternet'i kuran, üstatlardır. unix işletim sistemini bugünkü haline getirenler, üstatlardır. halen usenet'i çalışır halde tutanlar, üstatlardır. webi ayakta tutanlar, üstatlardır. eğer bu kültürün bir parçasıysanız, bu kültüre katkıda bulunduysanız ve insanlar sizin kim olduğunuzu biliyor ve size "üstat" diye hitap ediyorsa, siz bir üstatsınız.
    Üstatlık sadece yazılım konusu ile sınırlı değildir. Üstat düşünce yapısını elektronik veya müzik gibi diğer şeylere uygulayan insanlar vardır. herhangi bir bilim veya sanat dalının en üst seviyelerinde de bunu görebilirsiniz. yazılım üstatları farklı konularda çalışan bu yakın ruhları tanır ve onlara da üstat diyebilirler. bazıları, üstatlık doğasının üstatların yaptığı işlerden bağımsız soyut bir kavram olduğunu iddia ederler. ama bu belgede yazılım üstatlarının nitelikleri, yaklaşım tarzları ve üstat kavramını oluşturan kültürün gelenekleri üzerinde odaklanacağız.
    kendilerine üstat ("hacker") diyen ama gerçekte üstat olmayan bir grup daha vardır. bunlar (genellikle genç erkeklerden oluşurlar) bilgisayar sistemlerini bozan ve telefon sistemini izinsiz kullanan insanlardır. gerçek üstatlar bunlara "korsan" ("cracker") der ve onlarla muhatap bile olmak istemezler. gerçek üstatlar, korsanların genellikle tembel, sorumsuz ve güvenilmez olduklarını ve çok da zeki olmadıklarını düşünürler. nasıl arabaları düz kontakt ile çalıştırmak sizi otomotiv mühendisi yapmıyorsa, güvenlik sistemini kırmak da sizi üstat yapmaz. maalesef birçok gazeteci ve yazar, "üstat" ("hacker") kelimesini korsanları ("cracker") da içine alacak şekilde kullanıyor ve büyük bir yanılgıya düşüyorlar.
    temel fark şudur: üstat birşeyler yapar, korsanlar ise bunları bozar.
    (24.05.2007 18:08)

hayal etmek

    hayal etmek güzel bir sey..
    yaa hayal edecek hayalim kalmamıssa ne yaparım.diye düşündünüz mü?

    ben düşündüm çünki hayal edecek hayalim kalmadı bu dünyada neyin hayalini kurduysam yok oldu.elimden ucup gitti.hayat bazılarına güzel yüzünü gösterirken bazılarına kötülükleri gösterir. işte bende bunlardan biriyim sevinsin düşlerim çünkü artık hayal etmiyorum hiçbirşeyi kaybetmek istemiyor yüreğim sevdigi seyleri,
    ama demek isterim ki hayal etmek güzeldir.düşlerini kurdugunuz hayallerin gercek olması güzeldir.
    umarım herkezin hayali düşleri gercek olur..

    mutlu olun dostlar mutlu olun diyardaşlar,mutlu kalın....

    bir ben kaldım hayalinde
    sabahı bekleyen yıldızlar gibi
    bi ben kaldım gözlerinde
    gözlerden süzülen göz yası gibi
    bir ben kaldım sonsuza.
    sonsuzu arayıp yok olan gibi....
    (18.05.2007 02:50)

istanbul

    İstanbul diyince aklıma ilk gecen şiir;

    İstanbul'a kar yağıyordu

    yetmiş dokuzun kışıydı
    sertti, soğuktu
    İstanbul'a kar yağıyordu
    kömür yanıyordu sobalarda
    geceleri polisler, bekçiler oluyordu
    bir de biz oluyorduk
    Ölümüne üşüyorduk ha
    yalan yok polisler de üşüyordu

    on altı yaşındaydım
    her şeyi bükecek bileğim vardı
    on altı yaşındaydım

    aslan gibi ortadaydım
    gündüzleri okulda coğrafya defterimin arkasına
    senin için şiirler
    geceleri duvarlara ülkemi kurtarmak için
    kahrolsun yazacak kadar adamdım
    on altı yaşındaydım
    ne senin haberin oluyordu şiirlerimden
    ne de birileri kahroluyordu
    mahalle duvarlarına çiziktirdiğim harflerimden
    on altı yaşındaydım
    yalan yok

    ben yazmaya böyle başladım
    coğrafya defterim bir eskiciye kurban gitti
    duvarlarına yüreğimi bağırdığım o evler birer birer
    yıkıldı gitti

    simdi güzel kağıtlara yazıyorum
    kocaman laflar ediyorum
    marşlar biliyordum
    kitaplar okuyordum
    koşarak ve ıslanmadan geçiyordum sulardan
    koşarak ve ıslanmadan yaşıyordum
    bak
    İstanbul'u seviyordum
    seni seviyordum
    dualar öğreniyordum
    meydanlarda toplanıp bağırıyordum
    herkes gibiydim
    herkes kadar cesur
    herkes kadar korkak
    herkes kadar filinta delikanlı
    ve herkes kadar buralı

    yetmiş dokuzun kışıydı
    sertti, soğuktu
    İstanbul'a kar yağıyordu
    ağzımızdan dumanlar çıkıyordu konuşurken
    halic in arkasında toplanıyorduk
    gece adami içine çekiyordu
    biz geceyi içimize çekiyorduk
    en güzel ben yazıyordum duvarlara yazıları
    herkes beni seviyordu
    en güzel şiirleri de ben yazıyordum oysa
    coğrafya defterimin arkasına
    bunu kimse bilmiyordu

    sizin evin duvarına kahrolsun diye yazıyordum
    ve hızla kaçıyordum
    sizin evin duvarına bir kez olsun
    seni seviyorum diye yazamadım
    o zaman duvarlara öyle şeyler yazılmıyordu
    dedim ya
    yetmişdokuzun kışıydı
    sertti, soğuktu
    İstanbul'a kar yağıyordu

    İstanbulda görülmemiş bir kar varmıs o 1979'da acaba kardan mı üşüyen eller ayaklar yoksa bir sene sonra olacak olanları görenler mi

    İstanbul ki fetih edilen kişi cennetle mukafatlandırılmıs asırlan öncesinden su anda pek yasanılacak sehir olmasada kozmopolitik yapısı bizlerin başını döndüren mimarileri bizleri büyülüyor....

    her ne kadar acımasızlarla dolu olsanda İstanbul sen bir tanesi yeryüzünde bir eşin benzerin yok...
    (17.05.2007 04:09)

zaman

    sevgili diyar sakinleri sizlere bir sorum var;


    sizce zaman hiç bu kadar karmasık olmusmuydu?



    ben ne zaman zamanın ötesinde zaman geçirsem zaman zaman gecirdigim zamanlara hasret nice zamanlar geçiririm.zamanında bulamadıgım zamanları şimdi zamansız bir zamanda arıyorum,belki bulmak için zamanım yok ama ben bu hayatı zamanında yasamak ve zamanında ölmek isterim.zamanın acımasızlıgı zamanından önce kapımı calarsa zamanla yarısıp zamanı yenmek hatta zamanı durdurmak zamanı geldiginde de zamandan pay cıkarmak isterim.
    (17.05.2007 03:51)

trakya

    trakya universitesi bölgenin en iyi egitim veren kurumu nerden biliyorsunuz diye sormayın dostlar ben orada okuyorum..
    ama su anda okulumuz ikiye bölündü trakya universitesi bölge üniversitesi idi trakya bölgesinin üniversitesi şimdi trakya bölgesinde iki üniversite var ;
    1)trakya universitesi
    2)namık kemal universitesi


    ayrıca;

    trakya bölgesinin,hatta balkan ülkelerinin en büyük araştırma hastanesi bölgemiz sınırları içerisinde mevcut bulunmakta..

    vee siz diyar sakinlerine tavsiyem gelip görmeleri buraları cok güzel yerler.
    (17.05.2007 03:42)

felsefist

    selam canım arkadasım beni diyarınıza davet ettiginiz için teşekkür ederim..
    umarım diyarda sevilen bir diyardaş olurum..
    olmak için ne gerekiyosa yapmaya hazırım tabiki..
    felsefist senin oldugun yer güzeldir güzel dostluklar kurulur..
    kalbide gönlüde güzel arkadasım son yazında isyanları dile getirmişsin ama unutma ki isyan etmek fayda getirmez fayda yüregindedir.seninde yüregin bir dünyayı içine alacak kadar geniş biliyorum bu kötü günleri aşacaksın sabır dile mevlamdan ...

    hersey gönlünce olsun.gönlünde güzelliklerle dolsun...
    (17.05.2007 03:34)

sayfa:

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.