son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
arıyor İstanbul eski günleri geceler kahroldu çöktü İstanbul ellerini açmış minareleri İçini allah'a döktü İstanbul ağladı boynunu büktü İstanbul bizi yüreğinden söktü İstanbul ah İstanbul ah bilirim matemlisin, bilirim yaslısın bilirim kızgınsın bize bilmem ki arınır mıyız bu günahtan döksen bizi marmara'ya, karadeniz'e ne bunca imparatorluklar ne de muharebeler yordu seni korundun düşmandan yıllarca lakin dost bildiğin, can bildiğin vurdu seni ah İstanbul ah! yüzüne bakacak yüzümüz kalmadı bırak bari ismini doya doya analım bundan böyle sen bize yan, biz de sana yanalım toprağın altından yükselir figan bakamaz üstüne yer hicabından bağrına bastığı vurdu sırtından matem bayrağını çekti İstanbul
vatan oğul, bayrak oğul, devlet oğul, can oğul sevmek nedir bunu bilen aşıklara bismillah bu oğullar sümeyya can analardan doğdular rabbi esir dileklerden beşiklere bismillah ad verirken, ilk ezandan ilk duyduğun kelamda göz ve gönül aydınlatan ışıklara bismillah emeklerken, diz vurduğun iz vurduğun her yerde ayaklanıp atladığın eşiklere bismillah düşte gördüm kanlı başım peygamberin dizinde ocaklara eşiklere beşiklere bismillah karamürsel, kara üzüm gözlü mürsel soy oğul gündüzbey çanamlı yiğit bey dağımca bey oğul gazi battal ülkesinin kara yiğit palası devlet oğul, mürfet oğul, fidan oğul, toy oğul anam dedin, babam dedin, atam dedin bayrağa hem al bayrak oldun işte hem bayrakta al oğul bağrımdaki kurşunlarla çık peygamber katına ol mübarek avucun içini birer birer say oğul bet yüzler kem gözler hor bakarmış vatana biz tükenip yok olmadan olmaz böyle şey oğul denilmiştir, can sağ iken yurt vermeyiz düşmana hem sütünden hem kanından hem canından bu sende ki huy oğul
medeniyetin felluce çağındayım. ne tarafa dönsem kan, baba uyan, ey uyuyan dünya uyan. Çocuğundur artık kanayan. baba uyan, uyandır kardeşimi, kim bizi postallar altında ezen? bizi kirleten kim? saçından sürüklenen kardeşim nerede? nerde kayarken dilek tuttuğum yıldızlar. kirpiklerime yağan sabah güneşi. elimi uzattığımda dokunduğum gökyüzü, nerede? nerede, her hafta pazara giderken sımsıkı tutunduğum o nasırlı ellerin? rahmet mi bu yağan baba? yoksa azap mı? sanki bir kapı açılıyor düşümde, masalımın ilk çağından, kör bir kuyuya düşüyorum. güneşin imparatorluğundan, karanlığın zaferi çıkıyor karşıma. yarım kalan düşlerimde. masal yüzlü bebekler ağlıyor hala. filistin duvarında, Çocuğuna sarılan bir baba, kudurmuş bir işgali, dünyanın beynine kazıyor. necef de, bağdat da, Çeçenya da, bir çağ yanıyor baba, bir çağ yanıyor ve bir kez daha yıkılıyorum. ve bir kez daha adım kanlarla zulmün kitabına yazılıyor. böyle mi olmalıydı baba. bükülmeyen bileyin, taşlarla kırılmalı. adın teröriste çıkmalıydı. senin katilin aklanmalı. bir imparatorluğun nazar boncuğu mostar, yıkılmalıydı, böyle olmamalıydı baba. böyle olmamalıydı, İşgale karşı koymanın bedeli senin kapanan gözlerini seyretmek, olmamalıydı. baba uyan, ne olur uyan evladındır artık kanayan. haçlı seferlerinde hep, hep ben ölmeliydim öyle mi? doğudan, batıya, her mezara kendimi gömmeliydim. böyle miydi baba? oysa tuna nehri kadar özgürlüktüm ben, dicleydim, fırattım vatandım ben. bir avuç su, bir karış toprak, değildim ben. baba ne kaldı şimdi felluce den? o da yanıyor şimdi, musul gibi, kerkük gibi, filistin gibi. yanıyor sapan taşlarının, suskun dilindeki ateşten. kimin olursa olsun artık, bu kanlı zafer. adını kim koyarsa koysun bu zalim çağın. eğer camide vuruyorlarsa yaralı bir babayı camiden. bu zulme alkış tutan, bu zulme sessiz kalan, herkes utansın. baba uyan, evladındır şimdi kanayan. ey bana büyük, kainata küçük dünya, sen yabancı değilsin çocuk ölümlerine, ana yüreğinin böyle göğüsten sökülmesine, Şahitliğin taa kızılderili kabuslarından. Çok ağladığın olmuş zenci kölelerin, zincirli bembeyaz ellerine. sen onları da kurtaramamışsın ya. eyvah! eyvah! Şimdi, şimdi ne mescid-i aksa, ne süleyman mabedi, hatırla, alnından vurulan ramazan'ı bayrama yetişemedi. Şu kan kusan ağzında, bayat bir şekeri bile çiğneyemedin. uyan baba, baba uyan! utan ey uyuyan dünyam utan, düşlerime daha turnalar girecekti. uyan! utan! utan.
başbağlar katliamında 33 kişi köy meydanında toplatılarak kurşuna dizilmiştir.o küyde verilen şeitlerin sayısının sivas olayında ölen kişi sayısına yakın olması bile bu olayın misillemeden ibaret oldugunu yadsinamaz hale getirmektedir.bunun yanında şerefsiz abdullah öcalanın itiraflarında başbağlar baskınını pkk'lı d. baran'ın sivas olaylarına misilleme olarak gerçekleştirdiğini söylemiştir. medya tıpkı 12 eylülü ülkücü ve sağ kesimin üstüne attigi gibi sivas ve başbağlar olaylarının sadece sivas yönünü göstererek ve hatırlatarak islami kesime çamur atmaktadır. duam halkın bu medyaya rağmen sağduyusunu bugunu kadar koruduğu gibi bundan sonrada muhafaza etmesidir.
dönen alçak olsun: 1. İstanbulu Özledim 2. göz nurum 3. anadolu doluyum 4. Ölesim gelir 5. dilini kana bulama 6. koçhisar elleri 7. marmara 8. bir türkü söylese 9. ah dedikçe 10. beşikten mezara kadar 11. feda ettim 12. yokluğumun resmi 13. dönen alçak söyleyeceklerim var...: 1. soran varsa 2. yağmurlar islanmasın 3. namusum Üstüne 4. muamma 5. gemileri yakıyorum 6. nazlı ceylan 7. zülfikar 8. kal biraz daha 9. Şakir 10. erenlerin sofrasında 11. sen yoksun diye 12. haydi anadolu 13. vakit tamam yıldırım gibi: 1. yıldırım gibi 2. başımın belası 3. canın olayım 4. dizginle aşkını 5. sır düğümü 6. gadanı alım 7. eylül yağmuru 8. gözlerin vurdu 9. yarala beni 10. sevmekte hoş sevilmekte 11. gönlüm 12. sanada yer var ben ağlarsam kıyamet kopar: 1. ben ağlarsam kıyamet kopar 2. aşkım sana emanet 3. deh babam 4. senin yüzünden 5. deli yar 6. bezmişim 7. her Şeyin bir vakti vardır 8. sen yağmurumsun 9. biz gardaş değilmiyiz 10. Çok Şükür köylüyüm 11. tuz gölü 12. haydi anadolu kalabalık yalnızlara & ozanca: sensiz olmuyor -1 kanımın son damlası -2 ağladı İstanbul -3 bir damla olsam -4 söze ne gerek var? -5 ha senin ha benim (Şiir) -6 tek seni sevdim -7 gözlerin -8 hayalin renkleri soldu -9 geçen gün Ömürdendir -10 ben neler yaşadım -11 dönen alçak olsun -12 1- gelsen de bir gelmesen de 2 -gurbet elde 3- güzel dost 4- hata bana hak sana 5- yıllarıma vay 6- yaralı 7- gelme Üstüme 8- bu dert beni Öldürecek 9- sor Öğren 10- sen olmadığın zaman 11- vakit tamam sil baştan : 1. dokunma 2. sil baştan 3. gözlerime perdeyim 4. İki elim kanda olsa 5. bu gece 6. İki gözümsün 7. dünyanın sonuna geldik 8. gelmesin 9. uçur beni 10. buyur gönül haneme
mİllİyetÇİlİk Üzerİne dini olmak bir itikat, milli olmak bir stratejidir. bunlar birbirine karıştırılıp mukayese yoluna gidildiği zaman büyük bir yanlışın içine düşülmüş olur. "dinde milliyetçilik var mıdır" sorusu yıllardır gündemimizi işgal eden bir sorudur. aslında bu sorunun sorulması manevi alandaki hassasiyetimizin de bir belgesidir. her alanda ciddi bir kavram kargaşası olduğu gibi milliyetçilik kavramı da bu kargaşadan nasibini almıştır. acizane milli duruş ve milliyetçilikle alakalı yorum yapma noktasında kendimi salahiyet sahibi görmesem de söyleyeceklerim şunlardır: millet, büyük bir aile olarak düşünülüp her birey de o ailenin bir mensubu olarak kabul edilirse, milliyet noktasındaki görüş ve hassasiyet daha iyi anlaşılmış olur. aile bireylerinin hatalarına rağmen ailevi yapıyı korumak ve tahribatı tamir etmek adına nasıl ki elimizden geleni yapmakla mükellef hissederiz kendimizi, işte millete ve milliyete de bakış bundan farklı olmamalıdır. fiziki veya biyolojik üstünlüğe inanarak bir milleti imtiyaz sahibi görmek, batının milliyetçiliği veya hitler'in kafatasçı anlayışına eşdeğerdir. bizim milli olmaktan kastımız, 10 asrı aşkın bir süredir İslam ile müşerref olmuş bir milletin adalete, nizama, hakka, hukuka, fıkha, tefsire, edebiyata, dile, dine dair birçok hizmetin yapılması ve üzerine bir şeyler inşa edilmek üzre büyük bir zeminin hazırlanmış olmasıdır. bütün bu yapılanları hiçe sayarak her şeye yeniden başlamak gibi bir anlayışın temeli şeddeli bir cehalete dayanır. bir milletin heyecanını ayakta tutan en önemli unsurlardan biri de, o milletin bıraktığı tarihi hazinedir. bugün ekonomik ve sosyal olarak vahim ve nahoş bir manzaranın olmasına rağmen hala başımızın dik durması, kutlu bir tarihin varisleri olmamızdandır. dünyada hala adımızdan bahsediliyorsa, bilinsin ki, bugüne dair yapılan harikulade işlerden değil, bilakis manevi ve kültürel olarak dünya insanlığının gıpta ettiği alimlerin, mutasavvıfların, ediplerin bu coğrafyada yetişmiş ve yaşamış olmasındandır. sadece araştırmak için bile bir ömrün kifayet edemeyeceği böylesine ulvi kaynağın muhatabı olan bizlerin, geleceğe daha emin adımlarla ilerlemek için 10 asırdır yapılan yorumları daha iyi anlamak ve iffet, edep, erdem, fazilet, şeref, gönül, yiğitlik gibi kavramların hakkını vermek için milli olmak mecburiyetimiz vardır. son zamanlarda bu duygunun ve hissiyatın din dışı veya çağdışı olduğuna dair büyük bir kampanya başlatılarak bu milleti heyecandan, coşkudan, cezbeden uzaklaştırmak isteyenlerin olduğu aşikardır. bu oyuna ilk olarak dili tahrip ederek başladılar. tabii ki dil tahrip olunca koca bir kültüre yabancı kalmamak mümkün değildir. torun dedeye, dede toruna, talebe hocaya, hoca talebeye, tarih bugüne, bugün tarihe yabancıdır maalesef. bizi bize yabancı etmek isteyen birilerinin var olduğunu anlamak için çok zeki olmaya gerek yok. bütün bu etnik çatışmaların ve hürriyet söylemlerinin temelinde yatan sinsi niyet bundan başkası değildir. zaten tarihten ve kültürden bahsederken damarlardaki kanın kastedilmediğini ve bu tarihin oluşumunda yetmişiki milletin payının olduğu ve bu birlikteliğin neticesinde anadolu kültürünün ortaya çıktığını herkes çok iyi bilmektedir. kimse lafı kıvırmasın ve etnik çatışmalara sebebiyet verecek zemin aramaya kalkmasın. hakiki manada anadolu'muzun ulviyetine inanarak, dinin tasvip etmediği şeyleri ayıklayıp milli duruşu ortaya koyanlar bu oyuna gelmeyecektir. yaklaşık 200 milyon insanın türkçe konuştuğu ve aynı kaynaklarla beslendiği bir dünyada, sağlam, muteber ve sözü geçen bir millet olmamızdan tabii ki birileri rahatsız olacaktır. ama bir şey çok iyi bilinmeli ki, evvela aynı dili konuşan bir millet olarak kendi içimizdeki birliği ve beraberliği sağladıktan sonra, sadece kendi coğrafyamızı değil, koca bir dünya insanlığını mutlu ve huzurlu kılmaya talibiz. tahrip edilmek istenen bu ulvi değerler, onların da ihya olmak adına aradığı reçetedir aslında. milliliğimiz diniliğimizdendir. köksüz olanlar öksüz olmaya mahkumdur. saygı, sevgi ve muhabbetle gunumuzun televole sanatçılarının yanında diğer gercek sanatçılar gibi medya tarafından ilgi görmemesi ugur ışılak gibi sanatçıların taninmasını sadece geciktirmektedir ama ulkemiz inşallah bu kültür erozyonundan en kısa zamanda uyanıp yine uğur ışılak'ın tabiriyle alkişi israf etmemeyi öğrenecektir
"zamananımızda bektaşi dervişleri, baştan başa namazdan ve oruçtan uzak, mezhepleri ne olduğu belli olmayan bir bölük ortada gezenlerdir. hacı bektaş-ı veli'ye intisapları sadece sözleriyledir; fiil, amel ve inanç itibariyle onunla alakası yoktur."
dolayısıyla ezanın türkçe okunmasının halk tarafından anlaşılmasıyla zerre kadar ilgisi yoktur.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |