son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
devletin yüksek? çıkarlarına zarar verir zira atatürk'ü sevmemek, savcıları harekete geçirir. çağ dışı yasalarla bakın nasıl da ortaya seriliyor düşünce suçu. beyin kıvrımlarımıza kadar girdi militarist devlet maşaları, kim kimi seviyor, kimden nefret ediyor savcıya ne. "ama bu kadının ifadeleri çelişkili, humeyni'yi seviyor da atatürk'ü sevmiyor, üstelik özgürlükten falan dem vuruyor." başkalarının çelişkilerine kafa yormaktan sizinkilere zaman kalmıyor muhtemelen, yoksa suçunuzu kabul eder, ele verirdiniz kendinizi, adalete teslim ederdiniz. değil mi?
siz diye tanıtşığımız insana, sen der oluyoruz zamanla. siz dediğimizle çok samimi olamayız, siz dediğimizle sevişemeyiz. ilişkimizi ilerlettikçe senleşiyoruz, ama ayrıldığımız ve aramızda esasında ilişiksizlik olana siz demiyoruz artık. eski sevgiliyi sizin saygınlığına, gizemine layık göremiyoruz. ilişiksizliği siz diyerek ortaya koymak, münasebetimizin gerçek derecesini ortaya koymak ve alıp başını gitmek varken, geçmişin zahiri samimiyetine, sahteliğine kapılıyoruz. sen olmaktan çoktan çıkmış eski sevgiliyi lafta bile öteleyemiyoruz, kaldı ki içimizden atabilelim. uzaklaştıramadığımız bu eski sevgililer, yeni aşkı yaşatmıyorlar bize, hiç başlamadan kirletiyorlar. terk edilip terk etmeyi, aldatılarak aldatmayı öğreniyoruz. başkalarının kollarına gidebiliyoruz, sevdiğimizi ellere bırakabiliyoruz...
hep aynı sonu meçhul vaatler al birini vur ötekine sanki alnımızın orta yerinde enayi yazıyor ... "olan bitene sinirlendim ve bu şarkıyı yazdım." demiş kendileri. tansu çiller döneminde sinirlenip ancak yazabildi sanırım. çok başka şeyler konuşuyoruz zira şu sıra.
insanlar dertlerini ya da hayatlarını paylaştıklarında, paylaştıkları kişiler tarafından torpilli davranılsın isterler. her şeyine eyvallah desin, pışpışlasın, prens(es) muamelesi yapılsın falan. bu beklenti içinde olmadığını bildiğimizdir.
sahip olduğum hümanizm anlayışı başka diyerek kendini kurtarıyorum örneğin. rahatım şimdi. dünya insanlarının yarısının öldüğünü an itibariyle öğrensem, vaziyeti heyecanlı bulur sevinebilirim bile ilk etapta. çoluk çocuğun sefil olmasını istemem tabi, ölecek olan ailecek ölsün tamam mı.
olguları öznel yaklaşımlarla genelleyip "boktan" demek kolay. asıl önemli olan çözüm bulabilmek, fikri açılımlar sunabilmek, tespit yapmaktan öteye gidebilmek. yoksa; hicveden tavırlarla, en artist hallerimizle fikir beyan ederken dayanak noktalarımızdan şüpheye düştüğümüz an, bu sefer muhalefet ederken buluruz kendimizi kendimize, tutarsızlığımızla yüzleşiriz.
"ne yapıyorsun"diye sorana, "duruyorum işte düşünüyorum" derken çekiniyor musunuz siz de. tembelliğe soylu ama ikiyüzlü bir kılıf uyduruluyor sanılıyor. küçümseniyor bu salt düşünmeye zaman ayırmalar. sözlüğe bakarken düşündüğünüzü mü sanıyorsunuz siz, ya tv karşısında vakit öldürürken, ya da işten/okuldan dönerken... sizi anlamakta çok eksik kalacağınızı bildiğiniz kalabalıklar içinde ne yapıyorsunuz, ne kadar az düşünüyorsunuz. sadece düşünmek için bir çay sigara alıp balkona çıktınız mı. nasıl keyiflidir. tanrı bizi hayatın akışına bırakalım kendimizi diye mi yarattı. yaşamın bizi yönettiğini bile bile, bırakın başka yönlere sapmayı, duramıyoruz bile akıntıya karşı. herkes gibi olmanın huzuruna kapılıyoruz. yalnızlıkla olgunlaşamıyoruz, inzivaya çekilmesini bilmiyoruz, büyüyemiyoruz.
ideolojilerini kutsal gören bu ideoloji saplantılılar; siyasete, diplomasiye ve hatta fikirlere iman etmemiş apolitiklerde muhalefet yeteneği yok sanıyorlar, onları tarafsız olmakla suçluyorlar. ideoloji babaları kendilerine öyle şık bir elbise giydirmiştir ki, çıplak kalmayı göze alamıyorlar. kendisi gibi davranmayan çoğunlukları asalak-cahil-gerikafalı olmakla suçlayan sınıfçı, kibirli, aptallık düzeyince sabit fikirli, başı fazla dik, "ben neyim" diye soramayacak düzeyde haysiyetsiz kemalistlere bu muhalefet anlayışları sebebiyle tahammil edilemiyor. yanlış varsa göster, olmazsa nefret et. yetinemiyorlar bununla ama. ezmeye çalışmak daha cazip. dik kafaları daha bir dikelecek bu sayede. aptal olmadan komik görünmeyi deneseler daha sevimli olacaklar.
kendimize hayranlığımızı beslemek üzere başkalarında beni arıyoruz, o ötekiler ayna sadece. hangimiz orjinde değiliz ki. tanrı rolünden hazzeden fanilerimiz biz. yeterli gücümüz yok biliyorum, hatırlatmayın, kimin umrunda. tebliğ edin sadece, işine baksın herkes. hangi tanrı tahammül edebilir kendini bilmeyene, tanımayana.
size ömrünüz süresince kötü muamele eden kişiyi ebediyen mahkum etmek ister misiniz cehennemde? ben istemem, hayır çok merhametli falan da sayılmam ama istemem. allah kuşkusuz beşer ile karşılaştırılamayacak derecede merhametli, peki o kulunu ebediyen cehenemde tutar mı? din dogmatiktir, tutarsa bildiği vardır demek, doğrusu budur demek aptallık falan değil ama; neden tutar? insan günahlarıyla, yaşayan ve kendinden sonra doğan tüm insanlarına kötülük yapmış olur, bir tür geniş kapsamlı kelebek etkisi. bu mudur açıklaması? peki, tek bir insana zarar vermemiş olan, allah'ı kabullenmediği, o'na ulaşamadığı için, mümin olamadığı için cehennemi hak eder mi gerçekten. allah cemalini göstermek ister, allah insanların onu tanımasını bilmesini ister. aksi halde cezalandırır mı kötü olmasa da? itiraf edelim: bu bencilce gelmiyor mu?
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |