son beğenilen tanımları     

genel istatistikler
toplam23
bugün0
dün0
bu ay0
geçen ay0
toplam +4
toplam -0

my friend of misery

    metallica'nın 1991 tarihli, metallica isimli albümündeki 11. şarkı. dark tranquility tarafından coverlanmıştır.* ne tesadüftür ki demir demirkan'ın zaferlerimisimli şarkısının introsuyla fazla örtüşmektedir. kimin esinlendiğini tartışmaya gerek yok diyorum. şarkının sözlerini büyük br mutluluk içinde sunuyorum:

    you just stood there screaming
    fearing no one was listening to you
    they say the empty can rattles the most
    the sound of your voice must soothe you
    hearing only what you want to hear
    and knowing only what you've heard
    you you're smothered in tragedy
    you're out to save the world

    misery
    you insist that the weight of the world
    should be on your shoulders
    misery
    there's much more to life than what you see
    my friend of misery

    you still stood there screaming
    no one caring about these words you tell
    my friend before your voice is gone
    one man's fun is another's hell
    these times are sent to try men's souls
    but something's wrong with all you see
    you you'll take it on all yourself
    remember, misery loves company

    misery
    you insist that the weight of the world
    should be on your shoulders
    misery
    there's much more to life than what you see
    my friend of misery

    you just stood there creaming
    my friend of misery
    (23.09.2006 16:53)

i feel like a hero

    kimya tarihinin ünlü efsanelerinden birine göre, "eroin" maddesi, adını, bu
    maddeyi deneme amacıyla kolundan enjekte eden bir bayer mühendisinin o anda yaşadıklarını tanımlamak için kullandığı şu mânidar cümleden almıştı:

    "kendimi bir kahraman gibi hissediyorum!" ("i feel like a hero")
    (26.07.2006 20:36)

albert fish

    kendisi yer yüzünde varolan en hastalıklı mektubun yazarıdır ayrıca. mektubu, 1928 yılında 12 yaşındaki kurbanı grace budd'ın annesine 8 yıl sonra, 1934'te yazmıştır. ama bayan budd büyük şans kiokuma yazma bilmiyormuş. yani bu iğrençlik mabedi rezil mektubu okuma talihsizliğinden kurtulmuştur. mektubun aslı bugün joe coleman'dadır.


    çok sevgili bayan budd,

    1894'te bir arkadasim steamer tacoma gemisinde denizci olarak denize açilmisti. san francisko'dan hong kong'a gitmek üzere yola çikmislardi. limana varinca iki arkadasi ile karaya çikmislar ve çok içip sarhos olmuslar. döndükleri zaman geminin limandan ayrildigini görmüsler. bu sirada orada kitlik hüküm sürmekteymis. etin kilosu 2-6 dolar arasindaymis. çok fakir olanlar arasinda açlik sikintisi o kadar büyükmüs ki digerlerinin açliktan ölmesini önlemek amaciyla 12 yasindan küçük tüm çocuklar, et olarak pazarlanmalari için kasaplara satiliyorlarmis. herhangi bir kasaba gidip pirzola, biftek, kusbasi isteyebilirmissiniz. çiplak bir çocuk vücudunun bir kismi önünüze getirilir ve istediginiz parçalari kestirebilirmissiniz. bir kizin veya oglanin kalça kismi, en lezzetli bölümmüs ve dana kotlet olarak satilan en pahali etmis. john orada çok uzun kalmis ve insan etine karsi bir düskünlügü olusmus. new york'a dönünce biri 7 digeri 11 yasinda iki oglan çocugu çalmis. onlari evine götürüp soymus ve bir dolaba kapamis. sonra tüm giysilerini yakmis. her gün etlerinin iyi ve yumusak olmasi için onlara iskence yapip dövmüs. önce 11 yasindaki oglani öldürmüs, çünkü onun poposu daha tombul ve tabi ki daha etliymis. kafasi, kemikleri ve bagirsaklarindan baska vücudunun her bir parçasini pisirip yemis. firinda pisirmis (tüm poposunu), haslamis, kizartmis ve kusbasi yapmis. küçük oglana da ayni seyleri yapmis. ben o zamanlar 409 dogu 100. sokak'ta oturuyordum. bana insan etinin çok lezzetli oldugunu o kadar sık söylemisti ki ben de tatmayi aklima koydum. 3 haziran 1928 pazar günü sizin 406 bati 15. sokak'taki evinize geldim, peynir ve çilek getirdim. öglen yemegini birlikte yedik. grace, kucagima oturdu ve beni öptü. onu yemeyi aklima koydum. onu bir partiye götürecegimi söyledim. siz de evet gidebilir dediniz. onu westchester'da daha önce gözüme kestirdigim bos bir eve götürdüm. oraya vardigimizda ona disarida beklemesini söyledim. kir çiçekleri toplamaya basladi. yukari çiktim ve tüm giysilerimi çikardim. çikarmasaydim üzerlerine kanin bulasacagini biliyordum. her sey hazir olunca, pencereden onu çagirdim. o odaya girinceye kadar bir dolapta saklandim. beni çiplak görünce aglamaya basladi ve merdivenlerden inmeye çalisti. onu yakaladim ve o da bana annesine sikayet edecegini söyledi. önce onu tamamen soydum. nasil da tekmeledi, isirdi ve tirnakladi. bogazini sikarak onu öldürdüm ve sonra da etlerini odama götürebilmek için ufak parçalara böldüm. pisirdim ve yedim. firinda pisen küçük poposu öylesine yumusak ve tatliydi ki. tüm vücudunu yemem dokuz gün sürdü. ona tecavüz etmedim, ama istesem bunu yapabilirdim. bir bakire olarak öldü.


    (26.07.2006 20:26)

cici

    biri tarafından birine söylenirse, söylenen kişiye değer verildiğini, kişinin çok sevildiğini, onsuz yapılamayacağını anlatan sözcük. hepimizin bir cicisi vardır.*
    (02.07.2006 11:32)

doğaçlama

    derek bailey'in pan yayıncılık tarafından yayınlanan kitabı. kitapla aynı adı taşıyan bir makalesi bulunmaktadır. makale'nin derlenmiş toplanmış hali şöyledir:


    "serbest doğaçlama' ya da diğer isimleriyle 'tam doğaçlama', 'açık doğaçlama', 'serbest müzik' ya da belki de en sık rastlanan ismiyle sadece 'doğaçlama müzik', etiketlere karşı olan direncinden de anlaşılacağı gibi karmaşık bir kimliğin sıkıntısını yaşamaktadır. aslında bu anlaşılır bir durum: serbest doğaçlama o kadar çok değişik çalgıcı, o kadar çok değişik tavır, o kadar çok değişik kavram içeren bir faaliyettir ki, kendisi bile bunları tek bir isim altında toplayamaz. onun kimliğini bulanıklaştıran bir başka şey de deneysel müzikle veya avangard müzikle karıştırılmasıdır. doğru, bunlar çoğu zaman bir araya konurlar, ama bu muhtemelen sırf organizatörlerin yararı için yapılan bir şeydir. oysa organizatörlerin bilmeleri gereken de şu ki bu müziklerin büyük sıradan dinleyici kitlelerinin ilgisini çekmekteki yeteneksizlikleri dışında hiçbir ortak yanı yoktur. ayrıca aynı pazarı paylaşsalar da bu müzikler temelde birbirinden çok farklıdırlar. doğaçlamacı da bazen deneyler yapabilir, fakat içlerinden pek azı eserini deneysel olarak görür. aynı şekilde, avangard tavır ve kurallar da doğaçlamacınınkiyle çok az ortak yan taşır. doğaçlama yoluyla yapılan bazı yenilikler de olmuştur elbette, fakat doğaçlamacılar arasında önde olma arzusu pek yaygın değildir. öte yandan yöntem konusunda doğaçlamacı, en eskisini uygular.

    serbest doğaçlamanın değerlendirilmesinde yaşanan bulanıklık, onun kendisine gelindiğinde daha da artıyor. en tutarlı özelliği çeşitliliktir onun. üslubu ya da türe olan bir bağlılığı yoktur. kabul edilmiş bir türsel tınısı yoktur. serbest doğaçlamanın karakterini belirleyen, sadece onu çalan kişinin veya kişilerin sessel-müziksel kimliklerindir. tarihsel olarak serbest doğaçlama her tür müziği önceler -insanoğlunun ilk müziksel icrası serbest doğaçlamadan başka ne olmuş olabilir- ve bence ilaveten şunu da varsayabiliriz ki o günden beri serbest doğaçlama diye tanımlanabilecek bir müzik yapma şekli her zaman olmuştur. icracının onu kolaylıkla kullanabilmesi, hem onun taraftarlarını hem de karşıtlarını isteyen bir zanaat olduğu gibi herkesin kullanımına da açıktır- acemilerin, çocukların, müzisyen olmayanların. onu yapmak bir etkinlik de olabilir, basit ve doğrudan bir ifade de; hayat boyu süren bir öğrenme ve çalışma da olabilir, sadece bir hobi faaliyeti de. serbest doğaçlama her insanın müziksel amaçlarına hizmet edebilir. ancak, "herkes onu yapabilir" düşüncesinden rahatsız olanlar albert einstein'ın da ona bir duygusal ve entelektüel ihtiyaçolarak baktığını öğrenince rahatlayacaklardır.

    serbest doğaçlamanın tutarlı bir hareket olarak altmışlı yılların başlarında ortaya çıkması ve ardından sürekli uygulanması, birçok sosyolojik, felsefi, dini ve politik açıklamayı da beraberinde getirdi, fakat ben bunların irdelenmesini bu konuda yeterli iştaha ve yeteneğe sahip olan yazarlara bırakıyorum. ben kendimi daha çok serbest doğaçlamanın müziksel dilin sorgulanışıyla geliştiği varsayımıyla sınırlı tutacağım. ya da daha doğrusu, müziksel dili yöneten "kuralların" sorgulanışıyla. çünkü birincisi, bunun caz üzerinde büyük bir etkisi olmuştu ve caz serbest doğaçlamanın yükseliş döneminde en çok yapılan doğaçlama müzikti. ikincisi ise, avrupa normal müziğinin dilindeki gelişmeler geçmişte önemli sonuçlar yaratmışlardı ve bu müziğin gelenekleri, doğaçlamanın batıda görülen formları da dahil olmak üzere, pek çok müzik türüne damgasını vurmuştu.

    serbest doğaçlama hakkındaki iki önemli bilgi kaynağı leo smith'in "notlar: 8 parça" adlı kitabı ve cornelius cardew'ün bilimsel elkitabı'ndan alınma "bir doğaçlama etiğine doğru" adlı yazısıdır. bu belgeler serbest doğaçlama hakkında çok büyük tecrübe sahibi müzisyenlerin elinden çıkmışlardır ve her ikisinden de doğaçlama büyük bir içgörüyle, ilgiyle ele alınmıştır. gene de birbirine tamamen ters şeyler söylerler. smith serbest doğaçlamayı hemen hemen bütünüyle cazın bir uzantısı olarak görür, aysa cardew onun temelde avrupa felsefesi ve belirsiz kompozisyonla ilintili olduğunu düşünmektedir. aslında her ikisi de geçerlidir ve her ikisinin de mükemmel şekilde yansıttığı altmışlardaki doğaçlama yaklaşımıdır. leo smith için amerika'daki siyahi insanların zor durumu salt müziksel konulardan çok daha önemlidir, özellikle bu kişi bir müzisyense. cardew'un kendi durumuna karşı çıkışı da sonradan benzer şekilde tamamen politik bir hal almıştır. fakat bu belgelerde şu da anlaşılıyor ki, her alanda bütünlüğe sahip ve müzikle doğrudan, yabancılaşmamış bir bağ arayan bu ki müzisyen için de serbest doğaçlama, kendi müziksel birikimlerinin katılığından ve biçimciliğinden kaçmak için tek yoldu.

    serbest müzik hakkında pek çok ve birbirinden farklı düşünce vardır. bunlar bu tür çalışın dünyadaki en basit şey olup hiçbir açıklama gerektirmediğinden, onun son derece karmaşık ve tartışmaya gelmez olduğuna kadar değişir. kimileri için serbest müzik hiçbir çalgısal hüner, müziksel yetenek gerektirmez, hiçbir müziksel tecrübe veya bilgi istemez. kimilerine göreyse de ona ancak çok karmaşık, virtiozik boyutlarda bir kişisel teknikle ulaşılabilir. kimileri ona getirdiği müziksel beraberlik imkanlarından ötürü tutkundur. kimileri de yarattığı ifade imkanlarından ötürü. benim bildiğim, bu konuda öne sürülebilecek genel bir görüş olmadığı.
    (26.06.2006 20:09)

led

    light emitting diode, yani ışık yayan diyot. ledler yarı iletken malzemelerdir. ana maddeleri silikondur bunların. üzerinden akım geçtiğinde ışık verirler. değişik açılarda ışık yayabilecek şekilde üretilirler.
    ledlerin direnci dinamiktir. yani direnç, üzerinden geçen akıma göre değişir. bu yüzden eğer led, bir akım kaynağına doğrudan bağlanırsa, kısa devre yapar. bu yüzden devreye seri bir dirençbağlamak gerekir.
    (23.06.2006 11:40)

kan

    normal bir insanın midesi bulanmadan yarım litreye kadar lıkır lıkır yutabileceği, kırmızı, yaşamsal, hemoglobin içeren, damarlarımızda hücrelere oksijen taşıyan, vücut sıvısı.
    (23.06.2006 11:28)

yalnız şarkı

    mor ve ötesi grubunun 1996 tarihli ilk albümü şehir'den bir şarkı. ayrıca grubun ilk klibidir. farklı tarzıyla o günde ilgi çekmiştir. insanı depresyona sürükleyebilecek nitelikte ve güzelliktedir*. hem gerer, hem huzur veriri tınısıyla. sözleri de oldukça güzeldir:

    olasılıklar, şanslar
    olaylar neden hep senin tersine
    bunu hala sorma
    yanlış yer ve yanlış zaman
    bunlar hep aldatmaca
    bunu artık anla

    belki bir gün güneş doğar
    mezarının üstünden, sen sessizce uyurken
    uyanınca üzülme gerçek bu işte

    tesadüfen yalnızsın, henüz yolun başındasın
    tesadüfen yalnızsın, gerçeklerin farkındasın

    kelimeler sokaklar ve evler
    ne kadar da boş şeyler
    sen gizlice ağlarken
    biraz umut biraz sevgi
    ne de çok şey demek oysa
    senden uzakta

    ama kim bilir belki bir gün
    o yaşarken sen ölmezsin, acılar akıp gider
    uyanınca üzülme gerçek bu işte
    (16.06.2006 22:16)

i d do anything

    simple plan grubunun en güzel şarkılarından biridir. punk şarkısı olduğu her halinden bellidir. ama duyduğum en güzel şarkılardan biridir. unutulmayan bir sevgiliyi anlatır şarkı. şarkının bir bölümünde blink 182 grubunun bas gitaristi mark hoppus vokale eşlik etmektedir. çok güzel bir klibi vardır. mark'ın vokal yaptığı bölümde ilginçbir sahne yaşanmaktadır*.
    sevgili hatırlamak için çok güzel bir şarkıdır. şiddetle tavsiye ederim. sözleri ise:

    another day is going by
    i'm thinking about you all the time
    but you're out there
    and i'm here waiting

    and i wrote this letter in my head
    cuz so many things were left unsaid
    but now you're gone
    and i can't think straight

    this could be the one last chance
    to make you understand

    i'd do anything
    just to hold you in my arms
    to try to make you laugh
    cuz somehow i can't put you in the past
    i'd do anything
    just to fall asleep with you
    will you remember me?
    cuz i know
    i won't forget you

    together we broke all the rules
    dreaming of dropping out of school
    and leave this place
    to never come back

    so now maybe after all these years
    if you miss me have no fear
    i'll be here
    i'll be waiting

    this could be the one last chance to make you understand
    and i just can't let you leave me once again

    i'd do anything
    just to hold you in my arms
    to try to make you laugh
    cuz somehow i can't put you in the past
    i'd do anything
    just to fall asleep with you
    will you remember me?
    cuz i know
    i won't forget you

    mark:i close my eyes
    and all i see is you
    pierre:i close my eyes
    i try to sleep
    i can't forget you
    mark:nanana (....)
    pierre:and i'd do anything for you
    mark:nanana (....)

    i'd do anything
    just to hold you in my arms
    to try to make you laugh
    cuz somehow i can't put you in the past
    i'd do anything
    just to fall asleep with you
    will you remember me?
    cuz i know
    i won't forget you

    i'd do anything
    to fall asleep with you
    i'd do anything
    there's nothing i won't do
    i'd do anything
    to fall asleep with you
    i'd do anything
    cuz i know
    i won't forget you

    (15.06.2006 18:55)

intihar girişimi

    ölümle sonuçlanmayan intihar olaylarıdır. 1957 yılında los angelesta yapılan bir araştırmaya göre, intihar girişimlerinin %69'u kadınlar, %31'i erkekler tarafından yapılmıştır. gerçek intiharlarda ise %70'i erkekler, %30'u kadınlar tarafından gerçekleştirilmiştir. yaş bakımından, girişimlerde en yüksek oranlar erkeklerde 32, kadınlarda ise 27; gerçek intiharlarda 42 yaş her iki cinsiyet için de en yüksek oranı teşkil etmektedir.
    stengele göre,"intihar girişimleri ile gerçek intiharlar bazı noktalarda çakışan, aslında birbirinden büyük ayrılıkları olan iki grup insana has davranışlardır."
    intihar girişimleri, gerçek intiharlardan ortalama on kat fazladır. buna göre, yılda ingilterede 60000, abdde 200000 intihar girişimi olayı görülür.

    ayrıntılı bilgi için: http://www.intihar.de/frame.htm
    (15.06.2006 10:17)

lizozom

    lizozomlar, endoplazmik retikulum ve golgi aygıtından gelişir. zarla çevrili, içleri sindirim enzimleri ile dolu keseciklerdir. vücudumuzda mikroplarla savaşan, onları yok eden akyuvarlardaki lizozom sayısı diğer hücrelerdekine göre daha fazladır. alyuvarlarda lizozom yoktur*.

    eğer lizozom parçalanırsa, enzimler hücre içerisine yayılır ve hücredeki organellerin tümünü parçalar. organeller zarar gördüğü için hücre de ölür. bir anlamda hücre intiharı denebilecek bu olaya otoliz denir.
    (13.06.2006 12:05)

hayat sensiz olmuyor

    demir demirkan'ın* 2004 istanbul isimli son albümünün 5. şarkısıdır. albümdeki her şarkı demir demirkan'ın yaratıcılık sınırlarını zorladığının göstergesidir aslında ama bu şarkı ayrı bir mükemmeliyettir. tüm enerjisi bu albümdedir demir demirkan'ın. sözleri ise:

    düşe kalka yürürüm hayatın yollarını
    kendi çizdiğim yollar bunlar ama nereye çıkar sonları
    bilmem bir şey olmak bir şey yapmak lazım nedense mecburum
    yalnızım diye dönüp baksam yoksun gibi yapsan da yanımdasın
    canımdansın kanımdansın diye mecburen değil
    yanlış dayapsan doğru da seni sen olduğun için sevdim
    keşke yok olsan gitsen özgür kalsam desem gerçek değil
    hayat zor hayat sıradan keyfi yok sen olmadan

    hayat sensiz olmuyor
    elimi kimse tutmuyor
    günler sensiz geçmiyor
    bunu sen hiçbilmesen de
    hayat sensiz olmuyor
    elimi kimse tutmuyor
    yüzüm bazen gülmüyor
    aynıyız biz hiçbenzemesek de..

    gün olsun derdin olsun paran olmaz gören olmaz
    para sana köle olsun
    sorun mu var normal bunlar geçer gider biliyorsun
    çözülür çözülmez farketmez zarar gelmez
    hayat bu kendini bilmez
    her zaman dönüp yüzümüze gülmez
    unutma onu bunu şunu bırak ben varım unutma ben varım
    hiçbelli olmaz yarının
    ne yaran olursa olsun sararım yaparım gözümü karatırım
    benim malım senin malın
    sensiz her şey yarım seninle her şeye varım

    hayat sensiz olmuyor
    elimi kimse tutmuyor
    günler sensiz geçmiyor
    bunu sen hiçbilmesen de
    hayat sensiz olmuyor
    elimi kimse tutmuyor
    yüzüm bazen gülmüyor
    aynıyız biz hiçbenzemesek de..

    hayat sensiz olmuyor
    hayat sensiz olmuyor
    hayat sensiz olmuyor
    sıradan zor keyifsiz hayat sensiz olmuyor

    hayat sensiz olmuyor
    elimi kimse tutmuyor
    günler sensiz geçmiyor
    bunu sen hiçbilmesen de
    hayat sensiz olmuyor
    elimi kimse tutmuyor
    yüzüm bazen gülmüyor
    aynıyız biz hiçbenzemesek de..

    (11.06.2006 15:44)

niobe

    yunan mitolojisinde 7 erkek ve 7 kız çocuk doğuran frikya kraliçesi'nin adıdır. niobe çocuklarıyla biraz fazla övününce apollon ve artemis'in okları bütün çocuklarını öldürür. ona acıyan zeus kadını taşa çevirir.
    (11.06.2006 12:46)

ku klux klan

    ku klux klan ismi bir tüfeğin atışa hazırlanması sırasında çıkan seslerden esinlenerek türetilmiştir. bu gizli örgüt, içsavaştan sonra, amerikanın güney eyaletlerindeki bir grup asker tarafından kurulmuş ve ülkenin çeşitli yörelerinde hızla yerel birimler oluşturmuştur.
    (11.06.2006 12:25)

metamorfoz

    metamorfoz, başkalaşım demektir. özellikle böcekler için kullanılır. canlının tırtıl düzeyinden yetişkin düzeye geçişidir.
    (04.06.2006 13:03)

sayfa: 1-2

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.