son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
gelelim dizi ile ilgili o çok değer verdiğiniz yorumlarıma: konu müthiş oyunculuk süper dekorlar kostüm.... her şey süper... bir atasözü derki "ama" dan önce söylenenleri dinlemeyin ama benim amam o amalara benzemez. öncesi de doğru. ama; çok fazla sayıdaki önemli konu sıkıştırılınca o kadar da heyecanlı olmuyor. yani sadece kuzey duvarında görev alanların hayatına benzer konulu onlarca film var. ya da diğer ailelerden her hangi birinin hayatı, yapılan savaşlarla ilgili de keza aynı şekilde. diziyi neden bu kadar zipleme ihtiyacı duymuşlar bilemedim. zaman mevhumunu kavrayamamak da sıkıyor olabilir bu anlamda. bir seyahat 3 ay sürüyor ama biz izlerken 2 dk da yer değiştiriyorlar. bebekler doğuyor bu sürede, insanlar ölüyor tabi... benzer bir seyahat ise günlerce sürüyor biz izlerken. 1. sezonda ölür müydü o adam be. hic yakıstıramadım. izleyenler bilir.
04.10.2012 tarihinde saat 02.00 de bu sözü bir insan neden açıklamak ister. kim neden ister bilemiyorum ama benim sebebim şudur efenim; eve geç geldiğimden mütevellit yeni öğrendiğim üzücü bir olay sonucunda suriye'den yapılan bir top atışı neticesinde şanlıurfa'nın akçakale ilçesinde 3 ü çocuk 2 si kadın 5 vatandaşımız hayatını kaybederken pek çok vatandaşımız da yaralanmış. bu ve benzeri olaylar bir süredir devam etmekte olduğundan sınırın bu tarafında büyük ve güçlü bir ülkenin var olduğu, benzer olayların tekrar yaşanmasının kötü olacağı mesajını vermek adına aynı şekilde top atışı yapılarak karşılık verilmiştir. insanların ölmesi, acı çekmesi, kısacası savaşın çatışmanın her türlüsü kötüdür, keşke hiç olmasalar. insanlık tarihi boyunca bu savaş denen lanet olgu yaşanmış, yaşanıyor ve de ne yazık ki yaşanacak. bu durumda en azından bizim ülkemizde olmasın yaşanmasın diye düşünmekten başka çare kalmıyor. diğer bir husus hukuken şiddete mislince karşılık verme hakkı vardır. top atışına karşılık top atışı yapılması da aşırılıktan uzak etkiye aynı misliyle verilen bir tepkidir. bu olay, içeriği, nedenleri ile açılırsa kendi başlığı altında analiz edilir. burada daha fazla uzatmadan hırsızın hiç mi suçu yok dedirten hadiseye geleyim. bu ve benzeri tüm olaylarda türkiye şöyle yaptığı için bu olay yaşanmıştır diyen bir kitle var efenim. şu veya bu sebeple bu tip atışmalar tartışmalar yaşanıyor. bu durumda bizim insanlarımızın, uçağımızın, pilotumuzun, canımızın malımızın zarar görmesi hakkında hiç bir yorum yapmadan "bizimkiler de zamanında şöyle yapmıştı..." tarzındaki açıklamaların sürekliliği ulan hırsızın hiç mi suçu yok dedirtti bana gecenin bu saatinde. uçak vurulur vay efendim bizim uçağın orada ne işi varmış. ne işi olursa olsun silahsız bir uçağın uyarı yapılmadan vurulması kötü niyetten başka bir şey değildir. mesele ya da sebebi ne olursa olsun yaşananlardan duyduğu üzüntüyü, karşı tarafın hatalarını dile getirmeden zaten haketmiştik bu yapılanları, cevap da vermeye gerek yok tarzı mesaj verenlerin yaptıkları savaş karşıtlığı değildir. öyle saçma şeyler işte. kafam da çok meşgul ama bu mesele de canımı sıkmışken kendimi düzgün ifade edemesem de aklımdakiler az çok böyledir. psikopatlar ve savaş baronları hariç aklı başında kimse savaşı desteklemez. fakat güçlü ordu savaşsın diye değil caydırıcı olsun da savaşları engellesin diye oluşturulur. karşılık verilmesi de daha büyük sorunların görülmemesi için şarttır. nitekim suriye nin daha önceki benzer tacizlerinde hiç bir açıklaması yokken verilen karşılık sonrası geçmiş olsunlu mesajlar göndermeye başlaması bu sebeptendir. umarım büyümez bu mesele, kımıl zararlısı batılı devletlerin gazına gelinerek işin çığrından çıkmasına sebep olunmaz.
bu durumda hangi hastalığın olduğunun belirlenmesinde en önemli hususlardan birisi hangi hastalıkların olmadığının tespit edilmesidir de. bir doktor uğraşıp çalışıp çabalayıp, bütün ihtimalleri eledikten sonra hastayı uzmana sevk edecek, uzman da o hastalığı direkt tedavi edecek ve ödülü o alacak. bunun dışında soğuk algınlığı gibi tedavisi ve teşhisi basit hastalıktan muzdarip binlerce hastayı tedavi eden doktor, teşhisi ve tedavisi zor olan nadir görülen hastalığı tedavi eden yetenekli doktordan daha çok para kazanacak gibi saçma ve gereksiz uygulamalara sebep olabilecek durumdur.
askerlik yapanlar denetleme hazırlıklarının nasıl yapıldığını bilir eğer denetlemeye denk geldilerse. haftalarca sabah akşam çalışılır. askerin yürüyüşünden, silahına, depoların düzeninden tuvaletlerin temizliğine kadar her konu en ince detayına kadar kitabına uygun hale getirilmeye çalışılır. bazen denetlemeyi yapacak komutan sadece helikopterle üstünüzden geçip gidiverir. merhaba asker diyip gidebileceği gibi en ince detaya kadar da denetleyebilir. komutanlar nasıl olsa bize uğramaz riskine girmezler. bütün hazırlıklar gece gündüz çalışılarak tamamlanır. olayın olduğu saati görünce aklıma gelen ilk şey kraldan çok kralcı komutanların denetleme hazırlığı yapmakta olduğu fikri geldi. o saatte o yoğunluğun sebebi ya bu ya da acil bir mühimmat nakliyesi olabilir diye düşünüyorum. bunun dışında olay nasıl oldu, kaza mıdır sabotaj mı haber kaynaklarını izlemeye devam etmekten başka çare yok şimdilik. suçlu kim olursa olsun böyle bir olaya sebep verebilmek için ihmaller olduğu açıktır. ağır sonuçları olan kötü bir tecrübe olsa da umarım bundan sonra benzer olayların yaşanmaması adına son üzücü haber olur.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/21404696.asp
haber: Otoyol ve köprü geçişlerini hızlandırmak üzere hazırlanan Hızlı Geçiş Sistemi (HGS) vatandaşın kafasını karıştırdı. ‘Hızlı ve ucuz’ sloganıyla tanıtılan HGS’de asgari yükleme miktarının 60 lira olarak belirlenmesi ve bakiyenin 30 liranın altına düşmesi durumunda ‘kara liste’ uygulaması çok sayıda soru işareti yarattı. 4 LİRALIK YOL İÇİN 60 LİRA OLUR MU? Kaldı ki; en uzak mesafeye göre yani İstanbul-Ankara otoyolu ücretine göre belirlendiği söylenen bu sınır, kısa mesafe otoyol kullanıcılarına da büyük haksızlık olarak değerlendirildi. Örneğin hafta sonunu Çeşme’de geçirmek isteyen bir İzmirli, gidiş için 2,25; geliş için de 2.25 olmak üzere toplam 4.5 liralık bir geçiş ücreti için 60 liralık yükleme yapması gerekecek. Diğer otoyol kullanıcıları için de durum çok farklı değil. İzmir-Aydın 3 lira; İstanbul-Edirne 7,25 lira; Niğde-Mersin 9,75 lira; Adana-Şanlıurfa 11 liralık ücretler için 60 liralık yükleme zorunluluğu kabul edilebilir bulunmadı. yorum: Deli Dumrul yasasaydi, gozleri yasarirdi, bunu niye akil edemedim diye.
Daha öncekiler için ; kgs 1 ocak 2013 tarihine kadar kullanılabilecek yol üzerindeki gişeye yaklaşıp kartı okutarak ödeme yapılabilen sistem. ogs hgs ile birlikte kullanımına devam edilecek olan araç hareket halindeyken ödeme yapılabilen sistem. o sistem nedir bu sistem nedir daha fazla detaya girmeden hgs ile ilgili tek ve en gıcık noktaya değinmek isterim izninizle. 5 tl ye satılıyor güzel, ufacık bir yapışkan iyi, satın alması ve yüklemesi her yerden yapılabiliyor süper... falan filan derken o da ne; içinde minimum 60 tl bulundurulmalı, 45 in altına düştüğünde cep telefonuna bilgilendirme, 30 tl nin altına düşerse kara listeye alınma durumu ve kartın iptal edilmesi. bu saçma uygulamanın açıklaması ise sayın bakan binali yıldırım tarafından şöyle yapılmaktadır; ya otobana girerseniz de krediniz biterse ne olacak, ona göre hesaplanıyor bu meblağlar.... falan filan. girmiyorum ben otobana motobana, gireceğim zaman atarım ihtiyacımı görebilecek bir miktar, beni idare edecek kadar, niye bütün hgs kullanıcıları 60 ar tl avans versin ki ptt ye? istanbul da yaşayanlar her gün gişelere uğruyor olabilir ama geri kalan 60 milyon kişi senede bir iki kere gişe görür görmez. çoğu iller arasında gişelere, paralı yollara uğramadan seyahat etmek mümkün ne de olsa. lokantaya gidince sen nasılsa ilerde acıkırsın, belki iftarda gelirsin çok yersin şimdiden at bakalım bi 100 tl der gibi, telefon hattına sen nasılsa bi ara çok konuşursun Allah korusun kontörün biter o yüzden ver bakalım 60 lira... olabilecek sistem şudur; hattın içine para falan yüklenmez, hgs hattı telefon faturasıyla ya da kredi kartıyla ilişkilendirilir. bu sayede ücretli yolu kullanırsam faturama yansır ya da kredi kartımdan düşer.
böyle de bir kurum varmış meğerse de haberimiz yokmuş; ağaçlandırma ve erozyonla mücadele genel müdürlüğü. kendi çaplarında başarılı işler yapmışlardır elbet ama yeterli olmadığı durumumuzdan belli. zaten kapanmış başka bir bakanlığa bağlanmış bu genel müdürlük. ufak bir ilçede bu tip bir müdürlüğün 2 adet otobüsü 1 adet kamyonu olsa, sonracıma bu araçlarla her hafta bir okulda ağaçlandırma yapılsa fena mı olur. daha büyük bir ilde 5-10 otobüs, 4-5 kamyon, toplamda 10-20 gibi yeterli sayıda çalışanla bütün bir yıl boyunca işçilik kısmı da öğrencilerden karşılanması suretiyle kısa denebilecek bir kaç yıl içerisinde bütün türkiye yemyeşil olmazsa bana kızıverin. isterseniz tabi. sonracıma hapsihanede yatan elemanlar, askerlik yapan bebeler... sınırsız insan kaynağı boşa yatıp duruyor. canavar gibi bir de iştahla çalışmaz mı bu vatandaşlar. yalnızca yeni evlenen çiftlerin ağaç dikebildiği romantik bir orman falan. güzel olur yani böyle şeyler. yapılsa keşke.
sanki köşe yazarıyım bugün de itfaiyeci kardeşlerimizin sorunlarını aktarayım istemişim gibi hissetsem de öyle değil. ne yapalım insanlara fikirlerimizi nasıl ileticez bu konularda. diyar duvarlarına kayıt ediverelim şimdilik madem. efenim, itfaiye teşkilatları belediyelerce yönetilmektedir. araçları, her türlü techizatları, personellerinin işe alımı bile belediyece yapılmaktadır. tabi bu işler de ekonomi işi. belediyenin gücüyle orantılı olarak ya da belediye başkanının ilgisi yoğunsa daha iyi bir itfaiye teşkilatına sahip oluyor o muhitin ahalisi. bu durumda bazı umursamaz, iş bilmeyen ya da parasız olan beldelerin, ilçelerin, itfaiye teşkilatları eski püskü araçlar, yetersiz personellerle bööööyle bekliyorlar. hayatımız boyunca belki de sadece 1 kere ihtiyaç duyacağımız itfaiye o anda yanımızda tam anlamıyla olamayacaksa ne işe yaradı ki? merdivensiz, suyu olmayan araçlarla gelip milletle birlikte yangını seyreden itfaiyeciler görüldü defalarca. neyse efenim bu kadar laf kalabalığını bu satırdan sonraki kısım için yaptığımı itiraf edeyim. itfaiye teşkilatı belediyelerin elinden alınsın, polis teşkilatı gibi, emniyet genel müdürlüğü gibi itfaiye genel müdürlüğü adı altında iç işleri bakanlığına bağlansın. personel alımları, eğitimleri, techizatları, maaşları, her şeyleri bu genel müdürlükçe yapılsın. aynı elden çıkan bu hizmet ile standartlar sağlanabilir. bir yerde son model araçlar varken diğerinde hurdalar olmaz. ayrıca tek yerden planlamalar yapılarak israf denebilecek techizat alımlarının da önüne geçilebilir. diye düşünüyorum ben.
cruzerio venüs mütevazi
hanım göbeği kanı ve çocuğundan yaşlısına, sevimlisinden minyonuna bilimum tatlı insanlar sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |