bir stephenie meyer kitabı. son derece hafif ama bir o kadar da eğlenceli bir vampir macerası, amerikan kütüphaneciler birliği ödülünü almasından sonra ünü artmış, yazarı devam olarak, new moon ve eclipse adlı kitapları yazmıştır.
Harry Potter tarzı fantastik kitaplar serisinden çevrilen filmin adı. Konusu, bir insan ile bir vampirin aşkı... (Yani şu vampir miti olmasa Hollywood yapımcıları ne halt edeceklermiş hakikaten merak ediyorum, bu kaçıncı vampir filmi yahu??)
Filmimiz tıpkı kitapları gibi "young adult" izleyici kitlesine hitap ettiği için genç bir kız veya romantik bir insan evladı değilseniz kesinlikle uzak durmanızı tavsiye ederiz; harcadığınız para ve zamana yazık çünkü... Yok, illa ki gidip görcez derseniz, Amerika'nın kuzey-batı ucunda geçen öykünün muhteşem doğa manzaraları ile renklendiğini haber verip biraz yüreğinizi ferahlatabilirim... Bir başka yürek ferahlatıcı ayrıntı ise, kitapta "2 üniversite bitirmiş-feciii yakışıklı-feci romantik-hem piyano çalan hem beste yapan, üstüne bir de doğaüstü güçleri olan mükemmel erkek" şeklinde tasvir edilen Edward'ın filmde vasat yakışıklılıkta, nah bööle kolum kadar kaşları olan bir çocukcaaz tarafından canlandırılıyor olması... Başrol oyuncusu kızımız ise Allah için güzel... Ama film boyu yüzünde şaşkın/eblek karışımı bi ifade ile oynadığı için oyunculuğu konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim maalesef...
Daha önce de dediğim gibii filmimiz bir nevi gençlik hikâyesi, araya vampir sosu filan atılmış ama öyle pek aman aman bir aksiyon olmadan... Fakat filmdeki gençler de acayip steril: Lise 3'e gelmişler ama ne bir öpüşen koklaşan var, ne bir şey... Hayır, buranın 14 yaşında kızların hamile kalıp bir de muhafazakarlık ayağına (kürtaj çok günah ya! 14 yaşında seks yapmak değil sanki!) bebeklerini doğurdukları bir coğrafya olduğunu bilmesek Amerikalıları pek mazbut insanlar, gençlerini pek aklıbaşında falan zannedeceğiz; ama işin aslı, kitapların yazarı Stephanie Meyer'in mormon olduğunu öğrenmemizle birlikte aydınlanıyor!
Bu arada filmde havada kalan çok nokta var; kitaptan filme aktarılan hikâyelerin "detayların 110 dakikaya sığdırılamaması" handikapına Twilight da düşmeden edememiş... Pek tabii ikinci filme de açık kapı bırakılmış... Dediğim gibi, vampirlere yönelik korku temasından beslenen bir hikâye olmaktansa bir romans anlatılmış burda; fakat örneğin bir Let the right one in'deki gibi insanın içine dokunan bir duygusallık maalesef oluşturulamamış...
Sözün özü: 13-14 yaşlarında romantik genç kızlar için yapılmış bir filmdir der, yeni tanıma geçerim.
son zamanlarda izlediğim en yoğun duygusal gerilimi barındıran ve bunu izleyicisine aktaran film. yaşamda pek çok arada kalmışlık örneği varken bu filmde kişinin kendisi ile kendisi arasında kalışını izlemek çok keyif vericiydi. kahramanın arzuları, mantığı ve duyguları arasında doğru kombinasyonu kurma çabasını seyrettiğimiz twilight'ın bir gençlik filmi olduğu internette okuduğum yorumlardaki yaygın görüş. başrollerde gençlerin olması bir filmi gençlik filmi yapar mı bilmiyorum ancak belki de doğru bir kanı bu, zira olağanüstü olana inancımızı yetişkinliğin çok başlarında teslim ediyoruz yaşama. twilight'ın açma halkası, olağanüstü varsayımlar gerektiriyor ve burada takılanlar filmin vaadettiği seyrin sefasına eremiyor.
twilight'ın edward cullen'i robert pattinson'a hakkını vermek lazım. edward karakterinin çıkmazlarını, öfkesini ve açılımlarını yüzüne taşımayı başarmış. kristen stewart'ı, bella swan olarak izlemek de keyif verdi. sıra, ikinci film new moon'da...
filmin orman ve vadi manzarası ise, söze hacet bırakmayacak güzellikte anlatıyor kendisini.
kitabını okumadığım için sadece filmden edindiğim izlenimi aktaracağım;
--! spoiler !--
ilk olarak bu filmi aldığımda bir vampirle insanın aşkı olduğunu biliyordum. fakat karakterleri yanlış hesaplamışım. zira kız daha çok vampiri andırıyor ama gel gör ki erkek vampir çıktı.
insanları bu kadar meraklandıran vampir-insan aşkıysa filmin konusunun standart kadın erkek romantizminden bir farkı yok. en azından türkiye'deki bakış açısından bir farkı yok. edward'ın bella'yı arabayla kaosun içinden çekip çıkardığı sahneyi köşe başında bir türk erkeğide gerçekleştiriyor zaten. ama tabi batı'ya doğru gidildiğinde bu "vay be erkeğe bak kızını nasıl da koruyor, nasıl da sahiplenmiş." gibi bir tepki yaratıyor olabilir.
anlamadığım nokta * edward neden bella'ya aşık oldu. kanının kokusu mu tek sebep? halbuki biraz doğuya gelse daha baharatlı, güzel kokular alabilir. madem kokusu başına bela oldu ye gitsin. sen de kurtul ölümsüz çilenden o da kurtulsun.
ben olsaydım ömür boyu kollarımda bir çikolatayla yaşamazdım şahsen. bunun dışında kızın bir özelliği yok. ne girişken bir şey ne de b...tan hayatı sebebiyle görmüş geçirmiş bir tip. her ne kadar "ben acımı içinde yaşayanlardanım" dese de yaşayacak bir acısı olduğunu sanmıyorum. annen de, baban da, üvey baban da seni seviyor. bir oradasın bir burada. ekmek elden su gölden... * edward desen 100 yaşını geçmiş, hala lise okuyan * müziğe yatkın, uçan kaçan bir tip. robert pattinson'ın hayvan hayvan bakışları da bayağı bir oturmuş edward'a. sen niye gidip başka bir kız bulamazsın ki. küçücük çocuk mu ruh eşin çıktı yani. hayır ruh eşin çıkar ona bir şey demiyorum sonuçta akıl yaşta değil baştadır derler. ama bu kız da yaş ta akıl da eşit. kısacası özelliksiz geldi bana. kızın karakterini daha güzel yazabilirlerdi. daha doyurucu olurdu ilişki böylece.
karakterler arasında *en çok jasper ilgimi çekti. zira suratındaki o acı dolu "dayanamıyorum şimdi birini ısıracam" ifadesini çok güzel yansıtmış. ilk başta acaba niçin bön bön bakıyor bu çocuk diyordum sonradan öğrendim yeni vejeteryanmış. bir de böyle bir şey var. vampirlerin insan kanı içmeyenine vejetaryen diyorlar.
sadede gelirsek film gençler için ağız sulandıran bir film. inanıyorum ki herkes oturup edward gibi bir aşık bekleyecek . * ama daha çok beklerler. filmden algıladığıma göre edward gibi olmak için en az 100 yıl olgunlaşmak gerekiyor. eh eğer vampir değilseniz 100 yıl sonra da kimse sizi almaz.
yine sadede geliyorum. film iyi hoş. kitabını da okuyacağım bakalım kaçırdığım bir şey varmıymış diye. ama büyük umutlarla gitmeyin tatminsizlik yaşayabilirsiniz. ha derseniz ki sen niye facebook'ta hayran oldun bu filme diye. tek sebebi robert pattinson'un hayvansı bakışlarının elimin altında olmasını isteyişimdir. bir de eklemek lazım filmin sonunda çalan "let me sign" şarkısını robert seslendiriyor. gayetten güzel bir parça ve ilginç bir ses var bu çocukta. diğer soundtrack "never think"'i ve ayrıca diğer şarkılarından broken'ı da dinlemenizi tavsiye ederim. bu çocukta sadece hayvan bakışlar yok. ses te var. * --! spoiler !--
Ne olacak bu vampirlerin hali derdine düşüyor insan izleyince. SOnra vampir diye bir şeyi olmadığını hatırlayınca, oh diyoruz, tasalanacak bir derdimiz daha eksildi.
henüz filmini izlemedim ama izlemiş kadar oldum *. oğlan da kız da güzelmiş. ama kızın ağzı hep açık mı onu çözemedim, izleyince gözlemlerimi aktaracağım.
sonunda izledim ve önceki yorumumun doğru olduğunu gördüm. esas kızımızın ağzına sinek kaçacaktı yani. bi de oğlanı ilk gördüğünden beri bu kadar öküz gibi keseni ilk defa gördüm. muhtemelen ağzının açık kalması da içgüdüsel. neyse o konulara dalmamak lazım.
bana film pek yavan geldi. ortada elle tutulur konu yok bişey yok gibi. sinemada izlenmemesi gereken bir film!
yalin ve cok keyifli goruntuleri olan bir film. crow ayarinda beyazimtrak yuzlere bakmaktan ve hercesit vampirden neyin hoslanan ben, muziklerinden ve agir cekim yada hizli cekim sahnelerden, uzuun kesisme sahnelerinden, olay orgusunden cok da keyif aldim. sakin sakin seyredince orta yas filmi, isyeri filmi, lise filmi cok onemli gelmiyor gercekten. bazi kostumlerin, makyajin, imajin absurd yada tabiri caizse sakil durmasi da hosuma gider zira, daha yaratici ve rahatlatici bulurum hatta; ondan da yapmislar bu filmde.
ayri dunya insanlarinin birbirlerine karsi korkulari, kosulsuz asik olmak, kosulsuz sevmek, zaaflar ve seks ugruna yapilabilecek ayak oyunlarini insanin bir nevi gozune sokan doneler aldim ben sahsen.
su da var tabi; bu ara duyunca tuylerimi diken edip heyecan yaratan sarkiyi** da koymuslar, etkisi yok deil.
twilight saga*'nın ilk kitabı olan ve türkçe'ye alacakaranlık olarak çevrilen kitap 5 ekim 2005 yılında yayımlanmış, film uyarlaması ise 21 kasım 2008'de gösterime girmiştir.
hikaye baş kahramanlardan olan bella swan'ın ağzından anlatılmaktadır ancak twilight'ın yıldızı kim sorusunun cevabı tartışmasız edward cullen'dır, şaka da değil, yıldız gibi parlamakta zira*. stephenie meyer'ın sanki gözleriyle gördüğü bir hikayeyi kelimelere döküyormuş hissi veren ayrıntılı tasvirleriyle okunmayan, adeta yaşanan bir kitaptır twilight.
mesela beysbol sahnesinde muse'den SuperMassive Black Hole çalması, finalde radiohead'den 15 step çalmaya başlaması bu filmi bana iki defa seyrettirir baba.
çok fena çok... ilk kitap çıktığından beri vampirler olarak utançtan kafamızı çıkaramıyoruz tabutlarımızdan. nesiller boyu vampir avcılarının beceremediğini 3 çocuk annesi bir kadın tek başına başardı
tebrikler stephenie, başka kimse gün ışığında elmas gibi parlayan bir vejetaryen vampirden daha iyisini düşünemezdi.
kitap hakkında pek bir bilgim olmamasıyla beraber, sinematografik olarak fena sayılmayan bazı oyunlar dışında oldukça banal ama basitliğinden ve çok gugulanmamasından akıcı giden vastın biraz üstünde film.
kendisinin kötülüğü kadar güzel soundtrack a sahip ayrıca.
önce filmini izledim beğendim, şimdi ise kitabını okuyor ve yine beğenmekle meşgulüm. güzel film güzel kitap. fakat filmi önceden izlemiş olmam hayal gücümü kısıtlıyor. kitabı okunmuş film ne kadar tatmin edici olamıyorsa filmi izlenmiş kitapta hayal gücünü sınırladığı için aynı tatminsizliğe yol açıyormuş demek ki. ya kitabını okuyacaksın ya filmini izleyeceksin arası yok bunun.
filmini izledim, bu vesileyle ilk 2 kitabını da okudum. vampirler, kurt adamlar, sırları, rekabetleri arasında bütün sırları bilen tek insan bella nın vampir edwardla yaşadığı aşk hikayesi ve etraflarında dönen maceralar anlatılıyor seride genel olarak. güzel akıcı diyebilirim. fakat artık baydı bazı şeyler, kitabından bahsediyorum. edward la bella ne zaman yan yana gelseler sayfaları atlayasım geliyor, bu isteğime karşı koyayamayarak 5-10 sayfalık kısmı atladım da. tam böyle olaylar kızısacak uyuz çiftimiz yan yana geliyor, aşık aşık konuşup beni de uyuz ediyorlar. ilk başlarda ne güzel seviyorlar birbirlerini desem de artık çekemiyorum. "hep birlikte güldük, sonra edwardın kolları belimi iyice sardı, o buz gibi kolları içimi ürpertti, melek gibi yüzüne bakınca nefesim kesildi, dudaklarını dudaklarıma sertçe bastırdı, nefes alabilmek için kendimi ittirsem de o güce karşı koyamadım......" bla bla bla. 2 kitap oldu arkadaş hala ne nefes kesilmesi ya. stephenie meyere bir çift lafım olurdu, bundan sonraki kitaplarda bu tip ayrıntılarını azalt, fazladan sayfa yazmak için gereksiz ayrıntılara girip bizi boğma derdim ama geç kaldık. kitaplar çoktan yazılmış. o halde uyarım filmi yapan ekibe; bu kadına uymayın, onun her yazdığını çekmeye çalışmayın, bizi de yok yere sıkmayın.
edward karakterinin robert pattinson'un önüne geçmesini sağlayan film. kızkıza izlememek gegerktiği kanısındayım, biz öyle yaptık önünü alamıyoruz şimdi
serinin ilk filmini daha bu akşam izledim desem çok küfür yer miyim bilmiyorum sevenlerinden. neyse gelelim filmle ilgili yorumlarıma.
genel anlamda sürükleyici bir filmdi. beni filme çeken şey, vampirler ve kurtadamlar arasındaki mücadelenin bana her zaman ilgi çekici gelmesiydi. filme işlenmeye çalışılmış bir aşk teması vardı fakat izlemeden önce okuduğum yorumlardaki gibi buram buram aşk kokan bir film değildi. evet fedakarlıklar vardı fakat dediğim gibi serinin ilk filmini gerilim tarzında tanıtsalardı sanırım yadırganmazdı. fantastik bir filmi.
he aklıma da gelmişken bella swan daha vampir duruyor.
serinin diğer filmlerini izleme fırsatı bulduğumda yorumlarımı yazacağım.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.
