tinuviel

  1. yapraklar uzun, çimenler yeşildi ,
    ne hoştu şemsiyesi uzun göknarların
    ormanın açıklığında, gölgede
    göz kırpıyordu ışığı yıldızların
    tinuviel dans ediyordu orada şimdi,
    görünmeyen bir kavalın ezgisiyle
    yıldızların ışığı saçlarında
    ve parıl parıl parlıyordu elbisesi sırtında .


    beren buz gibi dağlardan geldi oraya ,
    kaybolmuştu yaprakların altında gezinirken ,
    kederli kederli dolaşıyordu bir başına
    elf nehri'nin akıp gittiği yerde
    baktığında göknar yapraklarının gerisinden
    o altın çiçekleri gördü şaşkınlıkla
    kızın pelerinini ve kollarını örten
    ve saçları sanki ardında bir gölge .


    tılsım iyi geldi, dağlarda gezinmeye
    mahkûm edilen yorgun ayaklarına
    atıldı hemen güçlü ve çevik elleriyle
    parıldayan ay ışığını hemen yakalamak için .
    çabucak kaçtı kız dans eden ayaklarıyla
    elf yurdu'nun sık ormanlarının içine ,
    ve onu bıraktı ki dinleyen, sessiz ormanda
    bir başına biraz daha gezinsin .


    ormanda sık sık duydu uçuşan sesini
    ıhlamur yaprağı kadar hafif ayakların ,
    duydu ormandaki oyuklarda gizli
    titreşerek taşan müziği yeraltından .
    artık solmuş sarkıyordu desteleri göknarın ,
    ve tek tek , fısıltıyla ah edip yere indi ,
    salınan yaprakları kayının ,
    kış basmıştı artık, soğuktu orman .


    vazgeçmedi hiç aramaktan , ta uzaklara gitti
    yıllanmış yaprakların biriktiği yerlere ,
    kâh ay ışığı, kâh yıldız ışığı ona rehberlik etti
    titreyerek gezdi durdu , üstünde donmuş gökyüzü .
    ayışığı vururdu kızın parlayan pelerinine
    sanki yüce bir ırak dağ başında dans eder gibi ;
    yayılırdı ayaklarının dibinde
    titreşen bir pusun gümüşü .


    kış gelince kız döndü tekrar ,
    bahar birden geliverdi şarkısıyla
    yükselen tarlakuşu , düşen yağmurlar
    ve eriyen suyun köpürüşü gibi .
    baktı ki elf çiçekleri açıyor kızın ayakları altında ,
    şifa bulunca yeniden , ne kadar
    istedi dertsiz çimlere basa basa
    onunla birlikte dans edip şarkı söylemeyi .


    kaçtı kız yine, ama bu kez beren yetişti hemen
    tinuviel ! tinuviel ! diye
    elfçe ismiyle seslendi ona birden ,
    ve bunu duyunca kız , kalakaldı oracıkta .
    bir an durdu tinuviel , efsunlandı sesiyle ,
    yetişip onu kollarına aldı beren ,
    kötü kader hükmetmişti bir kez tinuviel'e
    parıldayarak yatarken oğlanın kollarında .


    saçlarının gölgesinde
    gözlerine bakarken beren kızın ,
    aksini gördü göklerde
    donuk donuk ilerleyen ürpertili yıldızların .
    tinuviel , elf güzeli ,
    ölümsüz kız , elf soylu bilge
    gölgeli saçlarının hapsine aldı onu
    ve gümüş parıltılı kollarının .


    onları upuzun bir yola sürdü kader
    boz ve soğuk dağları aşan ,
    demir saraylar ve karanlık kapılardan geçtiler
    gece gölgeli ormanlardan, şafaksız .
    ayıran denizler geçiyordu aralarından .
    yine de sonunda bir kez daha görüştüler ,
    ve çekip gittiler çok önceleri bu zamandan ,
    orman içinden şarkı söyleyerek, gamsız .
    (luthien 15.03.2007 04:05)
  2. diyarda kanat çırpmaya başlamış taze vampir. hoş gelmiş..
    (breegadoon 19.09.2010 22:09)
  3. rumuzu pek bir sempatik olan yeni vampir.
    (queen tinorfithiel 23.09.2010 18:03)
  4. geçende bu gitmeye kalkmış, dedim "hop, n'ooluyo? otur oturduğun yerde..." saygılıymış kerata, sözümü dinledi. (asıl şimdi mi gidiyorsun? ya tamam, dur... haracı iki katına çıkaracağım bak, vallaha!)
    (hazeyame 27.09.2011 23:46)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.