filmin ilk yarısının ortalarında seyirciden gizlenen sırrın ne olabileceğini idrak edince filmden aldığım bütün keyif kaçmıştır. filmin ilk cümlesi "herşey gözünüzün önünde siz bakmasını bilmiyorsunuz" gibi bir söz olunca, ilk yirmi dakika manyak gibi izlemek kaçınılmaz, hal böyle olunca da sırrı görmemek imkansız neredeyse. ilk cümle ile ayar veriliyor filmde. ve netekim son cümlesi de aynı, "ben demiştim size" der gibi
upuzun bir filmi ufak bir entrikaya dayandırmanın modası artık geçsin lütfen.
filme ismini veren prestijin ne olduğu da filmin ilk sahnesinde açıklanıyor. buna göre; bir illüzyon numarası 3 aşamadan oluşuyor, sunum esnasında eğer bir cisim veya insan yok ediliyorsa, mutaka geri getirilmeli, yokolan nesne veya kimsenin geri getirilmesine, numaranın "the prestige"prestij bölümü deniliyor.
içinde pek çok açık nokta bulunan film, hele birkaç kez izlenince bunlar iyiden iyiye farkediliyor ve ilk seferde alınan zevk ve heyt be nidaları duyulmaz olunuyor. yine de oyunculuk ve uyandırdığı merak açısından insanı saran bir film desek yanlış olmaz.
christopher nolan tarafından 2006 da yönetilen, içerisinde hugh jackman, christian bale, michael caine, scarlett johansson gibi muhteşem oyuncuları barındıran, çerçevesi illüzyon olan beğeni duyulası film. sırf gösterdiği illüzyon yapımları için bile izlenir. bir diğeri için (bkz: the illusionist). oyunculuklar da oldukça iyi. tek seferlik izlenecekse senaryoya da cok güzel denilebilir. fakat eksikleri var mı, evet, var.
bir sihirbazlık gösterisi üç perde ya da üç bölümden oluşur. birincisi vaat. burada bir nesneyi seyircilere gösterir, dokunmasını sağlarsınız. ikincisi dönüştürmedir. bu bölümde o şeyi yok edersiniz. ama burada bir alkış olmaz. önemli olan kaybettiğiniz şeyi geri getirebilmektir. işte bu bölüme de prestij denir. bu repliklerle beni benden almış bir sihir filmidir.
izlediğimde bu mutlaka bi kitaptan uyarlanmış olmalı bu kadar karmaşık bir senaryo nasıl olabilir dediğim harika film. gerçekten de christopher priest adlı bir yazarın kitabından uyarlamaymış...
christopher nolan'ın yönettiği,başrollerinde hugh jackman ve christian bale'in oynadığı muhteşem film..sihirbazlığın altın çağını yaşadağı 19.yy ın sonlarında geçen filmde iki sihirbazın rekabeti anlatılıyor..filmde kötü adam olmaması nolan'ın muhteşem dehasını sergiliyor.Çünkü kıyasıya rekabet eden iki sihirbazdan birisine sempati duymayı seyirciye bırakıyor yönetmen.bu iki sihirbazda dünyanın en iyisi olmaya çalışıyor ve bu konuda epey saplantılılar..bu saplantı birbirlerinin gösterilerini sabote etmeye kadar gidiyor ki bence filme esas zevki verende bu..aynı zamanda çok büyük bir gizem var filmde.Çoğu filmin sonunu önceden bilen benim bile finalde ağzım açık kaldı..senaryoda mantık hataları,veya boş kalmış yerler olduğu düşünülsede filmi tekrar tekrar izleyince anlaşılıyor ve filmin başında veya ortasında gösterilen ufak bir detay ile kafanızdaki çoğu soru işareti gideriliyor..aslında bunlar detay bile değil,okadar sıradan şeylerki,bu yüzden dikkat edilmiyor.filmin başındada dedikleri gibi "herşey gözünüzün önünde ama siz bakmasını bilmiyorsunuz.". lakin ilk izlediğinizdee bunları anlamak gerçekten çok zor..
yaratıcı ve eşsiz bir film the prestige..bu filmle birlikte christopher nolan benim gözümde "nolan'dan babam bile çıksa yerim" mertebesine ulaştı..memento,insomnia,batman begins ve yoldaki dark knight.bu adamı takip edin..
the prestiege i yeni izleyenlere tavsiyem sırrı bulmak için çok kasmayın,detay aramayın..yoksa gerçek sır gözlerinizin önünden kayıp gider,benim gibi 2-3 kere seyretmek zorunda kalırsınız *
filmin en ilginç yanlarından biriside, filmin kahramanları gibi, zamanın bilim adamlarının da ne kadar hırslı ve zaman zaman ellerini kanaya bulayacak kadar tutkulu olduklarından dem vurmasıdır. tesla ve edison arasında ki çirkin mücadeleden de bahsediliyor filmde.
sağ gösterip sol vurma gibi bir takıntısı olan christopher nolan bu filmde de aynı geleneği sürdürmüş; biraz uzun, detaylı yapısıyla ortaya ilginç bir iş çıkmış. flashback ve flashforwardlarla gözümüzü gönlümüzü şenlendirip, dimağımızı hoş eylemiştir. evde dvd keyfiyle, keyfine varılabilecek fantastiğimsi bir film.
memento gibi şaheser diyebileceğim bir filmi yöneten nolan'ın yine aynı kalitedeki, sinema denen şeyin ne olduğunu öğretme amaçlı kullanılabilecek kadar ince ince işlenmiş, tek kelimeyle harika filmi.
kadro seçimi inanılmaz. bence einstein ile birlikte yüzyılın en büyük dahisi olan nikola tesla rolünde david bowie var! dah ne olsun! ve itiraf etmek gerekir ki, muhteşem oynamış kendisi bu rolü.
filmin konusu hakkında ne desem spoiler olacak, o yüzden söylenecek pek şey yok. sadece mementodaki gibi flash back sahnelerinin gayet üstaca işlendiğini ve senaryonun gerçekten deha ürünü olduğunu söyleyeyim size. herşeyi anladım dediğiniz anda yönetmen sizi şaşırtacak, buna da garanti veriyorum. filmin açılış sahnesini gördüğünüz anı hiç unutmayın, çünkü gerçekten dediği gibi, aslında dikkatli bakmıyorsunuz!
olabildiğince karmaşık gibi gözüken karakter etkileşimleri ve iletişimlerinde aslında basit bir mantık var, ama ileride bunların insanı nelere itebileceğini de görünce, yönetmene şapka çıkarmak kalıyor sadece. ve tesla'nın hakkını vermesi de cabası. en çok da buna sevindim, çünkü göndermeler yoksa bence düzgün bir senaryo da yoktur ortada. ve film bunu çok güzel gösteriyor. hem dünyamıza, hem de karakterlerin kendi dünyalarına olabildiğince giydiriyor. özellikle son diyaloglarda bunu içten içe hissediyorsunuz.
christopher nolan cidden yeni kubrick olma yolunda ilerliyor gibi.
evet sol tarafta da görüldüğü üzere geçtikleri dönem, konu ve de piyasaya sürüldükleri zaman gibi nedenlerle adı The illusionist le birlikte anılan/anılmış/anılacak olan film. ve vice versa
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.
