tarih yanılsamadır. gerçeklerin sudaki kırılması gibi, taş attığınız sudaki dalgalanma ile herkes farklı birşey görür. tarihçi aslında hikaye yazarıdır yalnızca elindeki kaynaklar da başka hikayelerdir. yani %100 hayal ürünü diyemeyiz yazdıklarına ancak yanlıdır tarih, taraftardır hatta bazen holigandır. kitlelerin görmesi istenen resmi çizer genelde, bazı ufak şeyleri ise ört pas eder. yazılı tarih, yazan kişilerin altında kaldığı baskıdan dolayı ki vakanüvisler (vak'anüvis) her an kellelerinin uçurulmasıyla burun burunaydılar, yazılanlar şüphe doludur. diğer taraftan oral tarih ise, subjektiftir, herkes bulunduğu yerden gördüğünü anlatır oysa ki olan farklı olabilir.
ancak tarihin en güzel yanı işte tam buradadır, onca subjektif olaydan objektif bir pay çıkarılmaya çalışılmasıdır. bilimsel yöntem olarak amprisizme benzer. aynı şekilde farklı olaylardan bir genel çıkarılır.
yine de unutulmamalıdır gerçekleri tarih yazar tarihi de galatasaray*.
"geçmişten adam hisse kaparmış... ne masal şey!
beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?"
tuhaf bir kelimedir. zira şapkayı hangi harfe koyduğumuza göre birdenbire anlam değiştiriverir.
târih yazarsanız, bu bildiğimiz târih ilmidir. ancak şapkayı a'dan alıp i'ye giydirirseniz (tarîh) işe yaramaz, bir kenara atılmış şey mânâsı kazanıverir.
velhasıl târih, tarîh olmayacak kadar mühim bir şeydir.
tarih subjektif yorumlamalarla sürekli taciz edilen bilim dalıdır.
ucuz bireylerin elinde siyasi malzeme olmuş ve eğitim düzeyi belirli bir toplumun önüne kendi ecdadını " katil, kanlı, eşcinsel " tanıtabilecek kadar acımasızca kullanılan, koz olarak orada burada karşımıza ağzı dolu bir silah olarak çıkmıştır. tarihin bu derece inkar eden bir kısım kitle ile daha karşılaşmadım.
asla gerçeğin bilinemeyeceği bilim dalı. bir tarihte olanlar var bir de bize öğretilenler. yok inanmıyorum araştırmakla da bulunmaz , çünkü o duygu ve o zamanlar olanlar tamamen dönemin şartlarından etkilenen ya da o şartları yaratan şeyler olabilir. daima görecelidir bu yüzden. birinin zaferleri , başkaları için katliamdır , birinin başarısı, bir başkasının sonudur ... insan öğesini barındırdığı için içinden çıkılmaz.
inşallah hayırlısıyla bu yıl son kez görmeyi planladığım ders. hayır anlamıyorum neden hep atatürk'ün ölümüyle kalakalıyoruz tarihte? ikinci dünya savaşından "ıı evet şey yahudiler işte, filmler falan var ilgili almanlar normandiyalar pöl halbır vs kem küm aa yaz tatili de gelmiş lgs öss" diye bahseden hocalar darbeyi falan nasıl anlatsın? 1939 yılındayız da benim mi haberim yok? o zamanlardan günümüze hiçbir şey olmamış gibi davranılıyor derste hep. neden? siyaset konuşmak yanlış ya, hoca azıcık bi partiye meylediverir de öğrencileri etkileyiverir, hocanın başına iş açılır sürülür vs vs. sonra vay efendim qt siyasetten anlamıyormuş, yok efendim qt bilinçsz bir seçmenmiş, yok efendim oturup araştırsınmış her kaynak önündeymiş, çok meraklısıysa eşit ağırlık seçseymişmiş... laf efendim laf. 1950 sonrasında ne oldu onu anlatın siz bana.
Bir sayısalcı olduğum halde inanılmaz derecede keyif aldığım bir sosyal bilimdir. Tarih okurken günümüzde yaşanan sorunların asıl köklerinin bazen taaa yüzlerce yıl önceye gittiğini görmek, geçmişin olaylarının aslında bugünkinden çok da farklı olmadığını görmek, hayret verici ve büyüleyici. İnsanın gözü açılıyor sanki; dar bir pencereden baktığı olayların altındaki esas nedenleri anladıkça olan biteni çok daha anlamlı bulmaya başlıyor: Çünkü, bütün teknolojik ilerlemelere rağmen, insan, hep aynı insan...
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.