pink floyd adını günümüze getiren yenilikçi ruhun temellerini atmış, grup içinde aktif olarak geçirdiği üç yılı bir ömürlük eserle doldurmuş, çocuksu duyguların adamı. piper at the gates of dawn albümünde hissedilen ürkek, asi, melankolik ve neşeli hava onun üst benliğinde dolaşan bir parça deha ve bir doz acid'den gelmektedir. gerek içsel fırtınaları gerek sorumsuzluğu olsun bir şekilde çok sevdiği pink floyd'undan ayrılmak zorunda bırakılmış bundan sonraki hayatını sadece yalnızlığına adamıştır. ''üreten insan ve yalnızlık'' onu ölümüne kadar en iyi ifade eden söz bütünü olmuştur. pek çok kere öldü dense de o ölmemiştir, ölsede çılgın elmas parçası olarak biz gidene kadar beynimizin en renkli kıvrımında yaşayacaktır.
birçok hayran kitlesine ulaşmasının yanı sıra kendisi aynı zamanda efsane rock grubu pink floyd grubunun kurucusu ve isim babasıdır.basında söylenildiği üzere kendisi yani gerçek ismiyle roger keith barret * birkaçgün önce şeker hastalığına bağlı komplikasyonlar nedeniyle ölmüş.bilindiği üzre kendisi gruptan ayrılıp solo çalısmalarına başladıktan bir süre sonra cambridge'de inzivaya çekilmiş ve kendini tamamen resim yapmaya vermiştir.grubun sözcüsü barret'ın küçük sade bir törenle gömüleceğini söyledi.url: http://www.ntvmsnbc.com/news/379517.asp
lsd belasını bir türlü başından atamamış ve aşırı bağımlılık sebebi ile ilk albümün* kayıtlarından sonra pink floyd'dan grup elemanlarının kararı ile kovulmuştur. ancak kovulmasından sonra bile onun grup elemanları üzerindeki etkisi devam etmiştir. bu durum özellikle roger waters'ı çok etkilemiştir. solo çalışmaları dışında ortalıkta çok gözükmemiştir ve 1980'lerde ki bir düğünden sonra tamamen ortadan kaybolmuştur.
bir süre deli-dahi çizgisinin üzerinde cambazlık yaptıktan sonra deli tarafına düşmüş adam. kanımca* bir şeyleri başlatmıştır evet ama pink floyd efsanesini yaratan adam değildir. abartılmamalıdır. o grupta david gilmour ve roger waters var. tüm yaratıcılığı syd vermiş olsaydı, bu adamlar 20 sene müthiş eserler veremezlerdi.
ve açık konuşmakta yarar var, pink floyd, syd'in ayrılışıyla daha dünyevi ve tatlı bir müzik yapmaya başlamış ve daha popüler olmuştur. bu iyi bir kıstas olmasa da bazıları için, müzikal kalite+popülerite birlikte değerlendirildiğinde objektif olarak söylemek gerekir ki; syd barrett'siz pink floyd daha dinlenebilir, daha notasal...
syd barrett ile pink floyd en son 1975 yılında, wish you were here albümünün kayıtları sırasında ve tam da barrett'e ithafen yazılan "shine on you crazy diamond" üzerinde çalışılırken bir araya gelir. syd, stüdyoya girer ve grup üyelerinden birkaç adım ötede oturur. yüzünde ve vücudunda kıl namına ne varsa hepsi de traşlanmıştır. kaşları, saçları, göğüs kılları... gruptan kimse onun syd olduğunu anlamaz önce. orada oturan ve nereden çıktığı bile anlaşılmayan biridir onlar için. sonra farkederler ki o her tarafı traşlı adam syd'dir. roger waters ve rick wright gözyaşlarına boğulur. bir köşeye çekilip ağlamaya başlarlar. syd barrett ise elindeki diş fırçasıyla durup durup dişlerini fırçalamakta ve stüdyoda hoplaya zıplaya gezinmektedir. onun o hali, yıllar sonra nick mason'ın yazdığı "inside out: a personal history of pink floyd"da yayınlanan fotoğraflar arasında da yer alacak, fotoğraf altı yazısı ise "syd barrett at abbey road studios, 5th june 1975" (syd barrett abbey road stüdyolarında. 5 haziran 1975) şeklinde kayda geçecektir.
grup üyelerinin anlam veremedikleri bir şey daha vardır. syd barrett tam da o'nun için besteledikleri parçanın kaydıyla uğraşırlarken stüdyoda adeta yerden bitivermiştir. bu pink floyd'da herkesi şoke eder. o anın o ürkütücü havasını anlatma kaygısı mıdır, syd'i bir kez daha anma isteği midir bilinmez, the wall'da bob geldof'un canlandırdığı pink karakterini, aynen syd gibi gösterirler: pink, saçlarını, göğsündeki kılları, kaşlarını traşlar ve adeta etrafında ördüğü kozaya uygun bir görünüme bürünür.
pink floyd ' un kötü babasıdır, evden çekip gitmiştir. nedeni olarakta üyelerin heyecandan yoksun tipler olmasıdır. plak şirketiyle sorunlar yaşamıştır, rest çektiğinde diğer üyelerde ona rest çekmiştir. kırılgan bi yapıdadır aslında bu tehlikeli herif. gruba kilise çocukları gibi davrandıklarını söyleyip kendini iyice dibe vurmuştur ve aslında şu sözü herşeyi özetlemektedir; ' mutlu olmayı düşlemediğim bi hayat seçtim '
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.