dünyanın 4/3'lük kesimini kaplayan, yetişkin bir insan vücudunun %59'unu oluşturan madde. hayatımızda ki olmazsa olmazlardan. günde en az 1.5, 2 litre arasında tüketilmesi doktorlar tarafından salık verilmiştir.
+4 dereceye kadar özkütlesi artan ancak sonrasındaki sıcaklıklarda azalan yaşam kaynağı. sadece suyun buna benzer bir özelliği vardır..
bir de suyun üstten donmaya başlaması mucizedir. böylece kışın göl vb yerlerde yaşayan canlılar ölmez.
ayrıca bol bol tüketilmelidir. çünkü vücudun yarısından fazlası sudur. özellikle yaz aylarında doktorlar günde en az 2 litre su önerir(önermeseler bile su bir ihtiyaçtır ve insan zaten bu ihtiyacını karşılar.)**
ve yaşamın suda başladığı görüşüyle birlikte elde olan tüm veriler de gösterir ki su 'hayat'tır.
semboliz'de pozitif enerjiyi temsil ettiği gibi bilgi'yi de temsil eder. bir sembole çift anlam yüklenmesi, sembolizm prensiplerinden biridir. daha açık ifade için (bkz: sembolizm).
ilahi bir armağan olduğu hissini, eğer "tadını alabilen" biriyseniz, her içişte hissedersiniz. kusursuz olan, hiçbir sıvının yerini tutamayacağı, tadı bambaşka ve doyulmaz olan yegane hayat kaynağı. sadece su içilerek 30 gün bir insanın yaşaması inanılmazdır.
bir diğer inanılmaz olan şey, dünyayı ele geçiren uzaylıların insanları yiyerek yaşaması, ancak su sıkıldığında ölmesidir. yahu vücudun 3/2 si su, manyakmısın sen, metabolizman bu kadarınıda mı hesap edemiyor...
istanbul efsaneleri kullanma kılavuzuna soracak olursak;
su:
suyun ne olduğunu bilmeme ihtimaliniz olduğunu düşünerek açıklamaya devam ediyoruz. su içen kişinin damağı en fazla kelime dağarcığına kadar olmak suretiyle, bir miktar artar.
katı hali sıvı halinden yoğunlukça daha hafif olan
(suyun yoğunluğu +4 derecede 1)
(buzun yoğunluğu 0 derecede 0,9)
ve bu sayede denizler ve göllerde yaşam olmasını sağlayan mükemmel yapı. kimyasal ismi dihidrojen monoksit dir.
şöyleki herhangi bir su kütlesi donmaya üst yüzeyden başlar belirli bir buz tabakası alt taraf ile dış taraf arasında yalıtım görevi yapar ve aşırı soğuk olmadıkça suyun tabanı 4 derecede kalır. eğer buz sudan hafifi olmayasaydı göller dipden donmaya başlar ve denizler ve göller tamamen donar içerdeki canlı hayatı yok olurdu
iki hidrojen ile bir oksijen atomu birleşir ve yanar.. bu yangının külüne su denir..
demek ki diyorum, insan da yanmadan yananların halini anlamıyor ve dertlere derman olamıyor.. su gibi..
tasavvufta da mürşid-i kâmile benzetilir su... hayat vericidir, öldürücü ama aşkla dirilticidir.
kız çocuklarına isim olarak konulmasını son zamanlarda sıkça gözlediğim ve garipsediğim kelime. anlamadığım şey, hadi çocukken iyi de bu kız 40 yaşına gelince su hanım olacak, garip olmayacak mı? bir benzeri için seda sayan'ın oğlunun ismi,
ister bir çağlayandan akarken görelim, isterken pıtır pıtır tepemize damlarken yağmurda.. gözlüğün camındaki bir damlası bile öylesine değerliyken gereksiz yere tükettiğimiz hazinedir su. her şeyiniz olabilir elinizin altında, altın, mücevher, bilgi, ödüller, müthiş bir zeka ve güzellik... hayatınızı devam ettirmek için şu renksiz ve basit görünen varlığa ihtiyaç duymamız bir işaret değil de nedir?
sesi nasıl da güzeldir akarken.. bir sürahiden dökülen, sanki cam sürahinin sıvıya dönüşmesi gibi birlik olduğu sürahiden ayrılan su, bardağa dolan, etrafa sıçrayan damlalar... parlak yeşil yaprağın kaygan yüzeyinde mucizevi bir şekilde dengede kalabilmiş çiy damlası, çorak topraklara, çöllere düştüğünde uğrunda kutlamalar yapılan misafir. sırf onu bir kez daha görebilmek için uğrunda dualar okunan yağmurun ta kendisi; kupkuru tohumu, bebeğin emdiği anne sütü gibi besleyen ve onu yeşerten güç, bereket, kutsanmışlık ibaresi, toprak ananın biricik eşi...
yorgun ve terli geldiğinizde eve, yaz sıcağını gönlünüzden söküp alan biricik ilaç, ısıtıldığı anda binlerce içecek oluşturabilen malzeme. çay yapraklarını sarıp sarmalayan dost, çorbayı çorba yapan sıvı, boğazımızdan akıp içimizi ısıtan kış güneşi..
bir yudum sudan bahsediyorum. su içemediğinizi düşündünüz mü hiç?
dünya su günü bugün.. dışarda yağmur yağıyor, belki bir yerlerde seller de akıyordur. karşımda bir bardak su bekliyor beni. ama tüm bunlara karşı içemediğinizi düşündünüz mü? bir yudum. sadece bir yudum istiyorum ama içemiyorum. midem suyla dolu çünkü, daha akşamüstü ama günlük tüketilmesi önerilen su miktarını çoktan aştım. bu kadar suya neden ihtiyaç duyayım, neyim var, hiç bilmiyorum. bildiğim tek şey, birazcık su içmek istediğim. aklımda başka hiçbir şey yok. sadece su var.
kurumuş dudakların kremi, gözlerden akan inci tanelerinin ana maddesi, damarlardaki kanın yüzde doksan ikisi...
the green mile filminde idam mahkumunun hayalinin bir kısmıydı su. memleketinden bahsediyordu şef, oradaki berrak dereden, ve o derenin ağız kamaştıracak denli soğuk suyundan. o suyu tekrar içebilmek için diyordu. o ağız kamaştıran buz gibi suyu...
susuz kalındığında önemi anlaşılan, için kavrulduğu, yandığı anda çatlamış dudaklarından boğazına akarken bütün şükran hislerini ayağa kaldıran ve gitgide kirletilen, kaynakları tüketilen içecek.**
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.