son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
i spend my nights down on the wharf in unlit alleyways by the church downtown where sally prays come down sometime we'll share a rusty can of corn... and listen to the radio i love you, i love you, it says... where did your heart go did you put it on a train did you leave it in the rain or down in mexico you cry, but i don't know i've heard it all before there it goes again, the slamming of the door sometimes the river calls me and at night it calls my name says "put your troubles down beside me" things have always been the same... and rock 'n' roll won't teach me what the river said that night i jumped into this beauty and drifted out of sight... where did your heart go did you put it on a train did you leave it in the rain or down in mexico?
so free and so far, so aroused so alone I try to find the lie, that lies beneath you, I try like a wave, I'm self-acclaimed real a lie, you're truly mine i am that kind, living blind real a lie, I am that kind living blind, for a lie behind closed doors your folded blind, you're truly mine, from behind closed doors you meet me, like a wave, I'm self-acclaimed real a lie, you're truly mine i am that kind, living blind real a lie, I am that kind living blind, for a lie deep and so far, low down growing green, far above the waves got a lie, you and I wave, wave, wave doo doo doo doo
yani: eğer bir gün şehrin sıcak havası beyin damarlarınızı esnetip size dağ tepe havası alma hissiyatı doğurursa, dağa çıkıp piknik eylerken havanın şeghirden daha sıcak oluu ile daha da yükseklere çıkma isteğinizin artmasıdır. netekim daha yüksekte kurtlar çakallar vardır, bir halt edemezsiniz...
bu tanımdan iki buçuk yıl sonra... "vay!... trans! baba n'ber?.. bizim bu bordro işi vardı..." onca zamanda geldiğim yerin özeti bu cümle değil tabiki. ama bu sıralar bu cümleyi sık sık duyuyorum. üstelik çalıştığım kurumun para işeriyle zaerre alakam olmadığı halde. o zaman şöyle anlatmalı: iki buçuk sene önce sadece bir sırt çantası ile bu şans çukuruna adım atan saftirik bir çocuk vardı ya, şimdi onu tanımayan, bilmeyen yok. yol gözlerken yolugözlenen olmanın dayanılmaz hazzının yaşarken bir yandan, poposu gökyüzüne yükselmeye endekslenen bir insanın kan ağrıları var içimde. her gün değişik bir hikaye ile karşılaşıyorum burada. kadim dostum yatılı okul öğretmenleri ve çevre halkının anlattıkları ile bir acayip dünyanın içinde sürüklenmeye devam ediyorum. bir buçuk yılı aşkın bir zaman dilimi içinde kaldığım bu ilçede gördüklerim anlatacaklarıımn teminatıdır. değişmeyen tek şey bu ilçede nüfusun giderek azalmasıdır. artık karıdaki tabelada nüfus 1000 yazmakta ve ilçelikten düşürmemek için buraları dönemin belediye başkanı çevre köyleri ilçe sınırına katmak niyetinde referanduma kadr götüdü işi. eskiden sessizlikten yakınan bu yerlerde şimdilerde hidroelektrik santralinin inşaat sesleri yankılanıyor. bir senedir sürekli elektrikler gidiyor. iş makinelarını taşıyan kamyonlar zaten yeterince berbat olan yolları iyice telef ediyor. ulaşım giderek imkansızlaşıyor. hidroelektrik santrlinin akamayan bir çay üzerine iki ayak olarak inşaa edildiğini ve gelecekte sinop'a kurulacak nükleer santrale elektrik enerjisi sağlama amacı olduğunu hesaba katarsak eğer hiç bir şey güzele yanaşmıyor bile diyebiliriz. bir buçuk sene içerisinde iki kış gördüm ben kapısında kar kürediğim. iki yıl içinde soğuğun iliklere işlemesi durumuna bire bir maruz kaldım. insanlarının ne kadr soğuk ve belaya meyilli olduklarını gördüm. cinayetler, ensist ilişkiler, saçma sapan siyasi gerginlikler, kraldan çok kralcılar, yalakalar, direnemeyenler, topilciler, sağcılar, bir elin parmağını geçmeyecek kadar solcu, sözünden dönenler, seçim oyunları, rüşvet teklifleri... işin özü... iki buçuk sene içinde çok büyüdüm ben. kendince devlet erkanın tutum ve davranışlarını en iyi, genele vurunca ise kötü sergileyen bu ilçenin insanları o topraklara şans eseri düşen ben gibilere sadece hayatı en cahil yönlerinden ders çıkararak öğretiyorlar. ayrıntıya girmeye gerek yok ama ankara'nın dikmen'i için söylenen lafın asıl sahibi burası bence. kayışı koparmaya ramak kalmıştı ki, elimdeki son alternatifi değerlendirerek kurtarılmış bölge olan gerze ilçesine yerleştim. ben bir sahil kasabası insanıyım artık. içimin dünyaya darıldığı zamanlarda iskelede pinekler rüzgara karşı şiir söylerim. tek sorun ise mesai saatleri içinde dikmen'e geri dönüyor olmam. sosyal faaliyet alanları inşaa ediliyor dikmen'e. geçen yıl bir halı saha yapıldı. bir sene içinde dikmen nüfusunu bir defada içine alacak büyüklükte bir kapalı spor salonu yapılacak. bir kez daha anladım. devletin gücünü ardına alanın ölü yatırım yapma damarı mutlaka kabarıyor. iş imkanı olmayan ve inatla göç veren bir ilçeye yapılan bu çalışmaların nafile olduğunu neden kimse kabullenmiyor ben anlamadım. bence bu çalışmalar içinde en akıllıcası bayan kuaförü ve internet kafe gibi bağlayıcı olanlar. neden her seferinde en büyüğünü düşünmek zorundayız bilemedim bir türlü. bu sene sonunda iki köy okulu ve eğer gereği kadar öğrenci taşınmazsa bir adet yatılı okulu kapatıyoruz. telaşlanacak bir şey yok. yatılı okulun yatılı kısmı kapanıyor sadece. o koca yatakhaneli bine bir daha açılmamak üzere kilitlenecek. üzülmemek mümkün değil... bu satırları ise ben nihayet hasta olmayı başarmış bir bünyeye sahip olarak soğuk ve aşırı karlı bir kış gününde yazıyorum. başımı kaldırıp denize yağan karı izliyorum bazen.* iki buçuk sende dikmen ilçesinde olup bitenin kabaca ve transkripsion'ca özetidir bu yazanlar. daha fazlasını öğrenmek için lütfen şahsen şahsıma başvurun!.. transkripsion sinop, gerze'den bildirdi.
söz konusu belgeye laik görülen memur için bağlı olduğu kurum bir üst makama belge alabilmesi için teklif götürür. üst makam tarafından yapıllan değerlendirme sonucu ilgili belge hak edeninne tebliğ tebellüğ edilir... örnekleyeyim: ben deniz taşra teşkilatında çalışan mazbut bir memurum. varsayalım devyasa müthiş sonuçlara yol açmış bir çalışma yaptım, göz alıcı ve nitelikli bir etkinlik sergiledim, kurum amirlerim tarafından resmen tebliğ edilen bir görevi azim ve kararlılıkla yerine getirdim, belgeyi bana layık görecek üst makamın amirinin tayin öncesi kıyağına denk geldim veya siyasal görüşler doğrultusunda bütün bir yıl götü devirip yatsam bile göz önünde sevilen biri oldum... bunlardan sadece biri ile bağlı olduğum müdürlüğün ikinci sicil amiri olan ilçe milli eğitim müdürü beni bu belgeyealyık gördü diyelim. müdürüm konu ile ilgili isteklerini resmi bir yazı ile bağlı olduğu kaymakamlığa gönderir. kaymakam ise uygun gördüğünde belge adıma düzenlenerek tarafıma verilir... tabi sadece kaymakakmlık makamları bu belgeyi vermeye yetkili değilllerdir. kaymakamlık takdir belgesi veren en alt kurumlardır. kaymakamlıklara denk ve üst tüm kurumlar bünyelerinde çalışan memurlarına bu gelgeden verebilmektedirler.... takdir belgeleri devlet memurlarının kademe ielrlemelerinde ve görevde yükselmelerinde işlerini kolaylaştırırlar... edit: örnekleme kısmen gerçektir. gerçek kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur*
bu hikeyede ana kahraman olarak orataya çıkan 6 figüranın tesadüfler ağına gömülmüş hikayeleri anlatılıyor. elimizde bir adet bahtsız ferit, tembel yeşim, bonuzlanmış özlem, ne idüğü belirsiz samet, çapkın karakter emre ve emre'nin can dostu güzel insan mıdır bilinmez bir adet dilşa var. eğer siz bir diğer insanlar benim de bir karakterin olsun onu herkes bilsin sevsin diyorsanız bloğa veya iruneah'e, olamadı bana bekleriz.. tamamen amatör ve hatta kimisinin yazma dahi deneyimi olmayan bir ekip tarafından kaleme alınmış sonu belirsiz hikayemizi gazete bayilerinden ve seçkin satıcılardan istemeyi unutmayın...
ilk avrupa ligi maçımızda (hani o macar takım vardı) oturduğum yerden ve naçın tam 10. dakikasında "bu maçın hakkı 5 - 1" dediğimi duyan şahitlerinm var... dün akşam manzarası denizli bir mekanda izliyoruz maçı. bunları anlatmadan önce söyleyeyim; ben ne zaman bir fenerbahça maçını sonradan seyretmeye başlarsam, dakikası fark etmez, fenerbahçe o maçı lehine çevirir. (belgem yok ama şahidim çok. sırf bu yüzden sürekli maç izlediğim lokalden kovulma durumuna geldiğimi bilirim.) neyseki dün maçı balangıcından itibaren seyrettim. oldu 1 - 0. herkes bi isyan moduna girdi. dedim rahat olun ikinci yarı 60 olmadan 2 - 1 olacak. nihayetinde oldu. ardından artık bana malum mu oluyor bu ne, dakika 63 idi "70 olmadan 3. yü atarız" dedim 69. dakikada gol oldu. herkes kesin 4 olacak derken ben "kalkın gidelim abi bu maçta daha gol olmaz" dedim. olmadı... artık bilimum anlık idda sitelerinden maksimum para kırmak dileklerimle diyorum... benden ayrılmayın...
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |