son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
"your flirt finds me out teases the crack in me smittens me with hope possibly maybe possibly maybe possibly maybe as much as I definitely enjoy solitude i wouldn't mind perhaps spending little time with you sometimes sometimes possibly maybe probably love possibly maybe probably love uncertainty excites me babe who knows what's going to happen? lottery or car crash or you'll join a cult probably maybe possibly love probably maybe possibly love, possibly mon petit vulcan you're eruptions and disasters i keep calm admiring your lava i keep calm possibly maybe probably love possibly maybe probably love electric shocks? i love them! with you --> dozen a day but after a while I wonder where's that love you promised me? where is it? possibly maybe probably love, possibly possibly maybe probably love, possibly how can you offer me love like that? my heart's burned how can you offer me love like that? i'm exhausted leave me alone possibly maybe possibly maybe possibly maybe since we broke up i'm using lipstick again i suck my tongue in remembrance of you..." hatta izleyen gözlere klibi de var. http://www.youtube.com/watch?v=tE11_5Spq1I
"sevgilim açtığında postacının getirdiği paketi yarın içinde senin yüreğini kaldıran dağlar benim gözlerime dolanan sis ve sevişirken çam ağaçlarına takılan saçlarımız birden herşey, herşey , bir gölde bir sabah ansızın açılışı gibi yüzlerce nilüferin ayrıldığımız gün üzüntüden bayılan zaman kendine gelince olmadık anda vapurlar yağacak yüreğinin adalarına yeniden yeniden dalgalar yeniden limanlar yeniden sonu olmayan şarkılar hepsi yine birbirine karışsın diye saçlarımız o zaman yine saçlarını topla sevgilim ve yüreğinde beklettiğin martıları sal."
unutmayalım ki; birey istediği internet sitesine girme hakkına sahiptir. aynı şekilde birey istemediği internet sitesine girmeme hakkına da sahiptir. bugün bu yasaklamanın en bariz nedenini çocuk istismarı ve yazılı olmayan ahlak kuralları olarak gösterenler, sözde çağrışım yapan kelimelerle internet sitesi açmaya izin vermeyenler, zaten 60 bine yakın siteyi çeşitli nedenlerle kapatanlar, yarın çok daha kapsamlı ve mantıksız neenlerle yine aynı yasaklama yöntemlerine başvuracaklardır. üstelik bu kez devletin istemediği sitelere giren kullanıcı cezalandırılacaktır. bu durumun benim kisvemde tek bir adı vardır. bence bunun adı giç kuşkusuz faşizmdir. hatta yakıştırmak ve durumla örtüştürmek gerekirse bunun adı interaktif faşizimdir. üstelik bu olaylar bütünü badem bıyıklı hükümetimin icraatlerinin başlangıcı olacaktır. oysa ki; az önce de belirttiğim gibi insanlar istemedikleri internet sitesine girmezler. bu kullanıcının kendi inisiyatifidir. içerik olarak uygun görülmeyen, tasvip etmediğiniz -ki bu durum kişiden kişiye değişebilir- sitelere pek tabi girmezsiniz. olur da çoluğum çocuğum bi bakmak ister ama ben baksınlar istemem diye düşünüyorsanız, yine internet üzerinde bir sürü filitreleme programı vardır. indirin, kurun veya kurmayın size kalmış. yani zaten kullanıcı kendi istediği takdirde getireceği kısıtlamaları uygulayabilecekken bir devlet kurumunun böylesine manasız yaptırımı aslında hiç de manasız değildir. bugün böyle başlar ve yarın başka türlü devam eder... bunca nedendir ki; aba altından sopa gösteren bu uygulamaya karşı bir şey yapmak, tepki göstermek caizdir. hiç bir siyasi amaç güdmeyen bu eyleme katılmalı, katılım sağlamalı ve destek vermeliyiz. farkında değiliz ancak yumurta kapıya dayanmıştır sevgili vapirler. 15 mayıs pazar günü saat 14:00'da 30'u aşkın şehirde eş zamanlı düzenlenecek eyleme kayılımlarınız geleceğinizin ne kadar devlet tekelinde olmadığını gösterecektir. son olarak anlayamadım ki; diyar yönetimi bu olaya seyirci mi kalmışır? haberleri mi yoktur? yoksa yasağı mı desteklemektedir? ya da el altından gizlice mi tepki gösterecektir? (bunun mantığını bende çözemedim) bu zamana kadar eylemler ile igili sadece bir başlık ve altına yazılmış bir tanımın olması ne denli bir tepkiselliktir kavrayamadım. yine de diyar yönetiminin ve vampir ahalisinin başıma geleceklere seyirci kalmayacağını düşünüyor saygılar sunuyorum... edit: elimden geldiğince basite indirgeyerek durumu özetlemeye çalıştım... büdüt: imla...
gerze dediğin bi kürek gibidir. bana hep bir küreği anımsatır daha doğrusu. karadan pisliği denize döker gibidir gerze. sanki bu benim gördüğümü başkalarıda görmüş gibi yaykıl mevkii'ne termik santral yapmak istemişler. termik santralin tüm pisliği denize akıtılacak gerze üzerinden. önce balıklar ölecek. sonra hepimi kanserden... iki yıl kadardır yaşadığım bu sahil kasabasında en çok hoşuma giden toplumsal duyarlılıktı. çevresel sorunlar başta olmak üzere daha bir çok geleceğe yönelik tehdit unsuru oluşturan yaptırıma karşı tüm ilçe tek yürek olmayı başarmış. aslında sırf bu sebeple bile hayatımda ilk defa bir belediye başkanını övebilirim. osman belovacıklı bu adam gerze için bir kurtuluş gibidir. yoksa gerze'de başka diğer ilçeler gibi çağımızın hükümsel baskılarına boyun eğecektir... genel görünüm olarak gerze'de insanlar rahattır. kimse kimseye karışmaz, herkes kafasına göre bir yaşam sürdürür. genelde iç güveysi alır bu ilçe. başka diyarlardan genellikle devlet görevi ile gelenler burada bir izdivaç ile kalıverirler. bu nedenlerin tümü birleşince geçmişinden uzak ve rahat bir zihinle yaşanan bu ilçede insanlar kendi refah ortamlarında mutlu mesut geçinirler. ancak yerlisi için aynı şeyi söylemek zordur. efendim buradaki insanlar kadın erkek ayırt etmeksizin çapkındırlar. kadını da, erkeği de ayrı ayrı macera peşindedir. anlaşılmaz bir özgüven vardır herkeste. hani bunun bir kaynağğıda yoktur. küçük dağları yaratmış veya bulunmaz hint kumaşı olabilmeyi başarmışlardır. ancak saydığım tüm bu durumlar ilçe içerisinde geçerlidir. çünkü dışarıda bu insanlar koca bir hiçten ileriye gidemezler... doğa harikasıdır bu ilçe. baharda sokaklar çeşit çeşit çiçek kokuları ile bezenir. üstelik bunun için organik olmayan bir yöntemde kullanılmaz. sabahları mesaiye gidenler iyi ilirler bu kokuyu. zira onlar martı sesleriyle uyananlardır da aynı zamanda. öğlenleri iskele de veya orta'da, akşamları ise lila'da, köşk'de ve yalı'da pinleklemek çok güzeldir. hele ki; denize karşı rakı balık keyfi bambaşkadır... bu ilçenin tek eksiği bir kumsalının olmamasıdır. kumsal taşlardan ve çakıllardan ibarettir. tüm bu özellikleri içinde barındıran gerze karadeniz'de sinop ile beraber saklı bir cennet gibidir. hatta kurtarılmış bölgedir de diyebilirim. üstelik ucuz tatil için biçilmiş kaftandır... işin aslı vampircik gidiniz, görünüz ve yaşayınız... inanın pişman olmayacaksınız...
hani sağlam bir gitarist eline gitar aldığında hangi şarkıyı çalacağını kestiremez ya, buna benzer o kadar çok film izledim ki hangisini söyleyeceğimi kestiremiyorum. iki tane kendince yalnız insan modeli zönk!.. şeklinde ünlemlendirebileceğim bir olay vasıtası ile bir araya gelirler ve birlikte sempatik görünümlü bir yolculuğa çıkarlar. yaş olmuş 25 ama bu iki sivri arkadaş daha hayatta neyi tutacaklarını tam kestiremediklerinden birbirlerini tutuyorlar zamanla. derinliği varmış gibi gösterilmeye çalışılmış fakat sıradan ve monoton diyebileceğim hayat hikayeleri olan bu iki süpersonik karakter yine aynı zönk!.. ünlemi çerçeveinde birbirlerine aşık olurlar. fakat zalim kader bu iki yeni sevgilinin peşini bırakmaz. erkek olanın eski sevdiceğinin inatla sürdürdüğü spekülatif hayatı bu iki zavallının başına dertler açacaktır ve bu sayede bu iki genç birbirlerine pek bir garip bağlanacaktır... ezgi asanoğlu toyluğunu bir adım daha aşmış gibime geldi. nihat altınkaya'yı da dizilerde seslendiren kim ise filmlerde de seslendirmeye devam etmeli. zaten mimikten yoksun, birde o bet ses iyice çığırından çıkarıyor duyanı. konuk oyuncu erol günaydın ise yine aynı kanyak'ıcılıkta. müzikler bayıcı, oyunculuklar kötü değil ama yapmacık. bir an başka dilde aşk filminin görüntü yönetmeni olan ermeni kardeşimin bu filmde de aynı görevi üstlendiğini sandım. ancak değilmiş. film sayın iruneach'in de tabir ettiği üzere: bir kaç amerikan filminin kırpılmış senaryolarının birleşiminden ibaret. geçer not verir ve aşırı romantik değilseniz izlemenizi tavsiye etmem...
içeriği hakkında bilgi veremeyişimin sebebi kitabımın daha bugün elime ulaşmış olması. heyecan ile kapağını açtığım kitabımın henüz ilk sayfasında el yazısı ile yazılmış bir not var... "pinoş'uma ferit'ime..." şimdi bunlardan biri bensem diğeri kim?.. bilemedim...
1990'ların başlarında, daha henüz bu denli yozlaşıp pek bir ahlaklı olmadığımız yıllarda geçen bir hikayeyi anlatmaktadır. cemal tunceli'den kalkar istanbul'a üniversite eğitimi için gelir. zaman içerisinde tanıştığı devrimci sol grup ile birlikte orada burada dolanmaya, onların içine karışmaya başlar. gün geçtikçe daha da grup içine giren cemal artık profesyonel devrimci olma yolunda ilerlemeye başlamıştır... film benim gözümde etkileyicidir. cemal'in sol grup içine girme hikayesi güzel yedirilmiştir. oyunculuklar fena değil dedirten cinstendir. bunu söylemekte hep fayda görürüm, bu filmi türevlerinden farklı kılan şey anlatıldığı yıl ve senaryosudur. cahit gök ve havin funda saç genç yetenektir. sevdim bayıldım. ali sürmeli ise her zamanki gibi döktürmektedir. handikaplar ise senaryoda bir kaç boşluğun olmasıdır. film cemal odaklı olmasına rağmen diğer kişilerin ortadan kayboluşları ve yeniden orada burada görünür olmalarının nasıl gerçekleştiğini, kaybolma nedenlerini kimi zaman anlamayabilirsiniz. fazla üstünde durmayın. kucağınızda kocaman bir mısır patlağı hunisi ile sessiz sakin izleyin ve filmin keyfni sürün...
üç tane saftirik kuzen adamın birine zibil miktarda borç yaparlar. borcu ödemedikleri her hafta belli bir miktar dayak yiyerek bir şekilde gelecek hafta için affolmayı başarırlar. günlerden bir gün bu şaşkalozların birinin annesine taa geçmiş yıllardan bir dost miras bırakmıştır. bu miras ise bir benzin istasyonudur. ancak bu istasyon kuş uçmaz kervan geçmez bir çevre yolu üzerindedir. bitti... bu filmi seyretmekteki tek amaç paşam yolmazel'in güldürme potansiyelinin senaryo dahilinde gayet yeterli olduğudur. yağrum atacan ve alp kırşan tırt geldiler tırt gidecekler bence. arka plandan kendini peydah eden tulu çizgen ve erdal tosun kariyerlerini para için satmaktadırlar bence. hakan bilgin'de ilk kez bu kadar vasat görünmüştir gözüme. bilinmedik ancak yavan bir senaryo. gittikçe saçmalayan bir akış devam eden bu emek hakkunda söyleyeceğim tek şey "şu oldu, şöyle bitti" diyebileceğim bir sonunun olmasıdır. ve bu tarz gişe filmi yapan kişilerin türü belli ki çok az. ne zaman bir komedi seyretsem hep aynı tipler var. üzücü...
efil efil yeşilçam havası esen canım filmimde istanbul'da alelade bir iş hanındaki esnafın hikayesi anlatılmaktadır. zengin bir müteahhid günlerden bir gün hanı gizli kapalı satın alır ve han içindeki tüm personeli besledikleri kediler de dahil olmak üzere atmak ister. han ahalisi ise bu durumdan kurtulmak için acil çözüm üretmeye başlarlar. derken esnaf kişilerden birinin oğlu olan çapkın ve çapkın ali*'nin kötü kalpli müteahhidin kızını tavlayarak bu soruna bir son vermesi gibi aşırı parlık bir fikirle karşı atağa başlarlar. tüm alt yapı hazırlanır, ali gözde ile tanışır ve hadi şaşırın; işler ali için umulduğu gibi gitmez... bazen kulağıma çalınıyor. tolgahan sayışman kişisi için jön diyorlar. jönlük halini bilmem ama, adam artık bir romantik komedi oyuncusudur bunu çözebiliyorum kolaylıkla. arka planda odun yutmuş halleri ile bergüzar korel, oyunculuğuna laf etmeme gerek dahi olmayan zeki alasya ve altan erkekli bizlere göz kırpmaktadır. oturun syredin. yanınızda sevgiliniz olsun, büyük bir ihtimalle sonunu getirmeden sevişmeye başlarsınız zaten. ancak ön sevişme için güzel bir filmdir söylemeliyim. böyle olmasa bile yüz güldüren ortalamaya yakın film emeğidir. saygı duyunuz...
ali monoton bir hayatın kendi halinde bekçisidir. ev dükkan modunda takılırken heyecan olsun diye hayat zeynep'i bir bakkaldan içeri sokar. ali zart diye içinde peydah ettiği platonik aşkının peşinden duygusal heyecanlar içerisine girmeye başlar. diğer taraftan belalı kiracısı kemal ile başı beladadır. psikopat modda ortalıkta takılan kemal ali'den dakka başı koku tekniği ile para almakta ve kuruşunu geri öememektedir. ancak bir iki gün içinde ali zeynep'in muazzam etkisi ile bakkaldan başka bir dünyaya sürüklenir. diyeceğim ki; korkusundan polisi aramadı ali tecavüz edilen kadını görünce. ama bu bana yine de mantıksız geliyor. hazır kaçtın ara polisi... ortalama bir dram emeğidir bu film. beni yazgı filminde mal etmeyi başarmış serdar orçin ve begüm bingören başroldedir. ağır top uğur polat etkisizdir, vasattır...
tür olarak derm, gençlik ve komedi demişler de ben filmin dram kısmını pek kavrayamadım. ortada dramlık bir mevzu ya da yanından geçen bir sahne dahi var mı bilemiyorum. bir aykut var. okul müdürü ve disiplinli bir karakter olarak göze çarpan babası dönem ortasında yeni bir okulda görev aldığından aykut'ta peşinden ciyak ciyak gezinmektedir. geldikleri yeni okulda aslında hiç garip olmayan ama nedense çok orjinalmiş gibi yutturmaya meyilli kızlar ve erkekler arası gruplaşmalar mevcuttur. tabi bizim aykut'ra salağın daniskası olarak kız grubunun elebaşı olan hatuna çarpılmıştır. gelin görün ki; erkek grubunun elebaşı da aynı kıza vurgundur. garip nedenlerle aykut ve zeynep aralarındaki ilişkiyi gizlemektedirler.... içinde hasibe eren, salih kalyon ve gözlere cila yıldız asyalı'yı barındıran filmin süprizi ise sultana'dır. suratta aptalca bir tebessüm ve hiç bir halta şaşırmadan izlenecek yine sağlam bir film sonu yazılamamış herhangi bi türk sineması emeğidir. sevmesek ile saygı duymamız lazımdır.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |