galatasaray lisesi

    istanbul' un en eski liselerinden biri olan galatasaray, aynı zamanda en başarılı öğrencilerin de toplandığı okuldur. lise binası beyoğlu 'nun tam ortasında bulunmaktadır. yabanci dili fransızca olan bu lise aslında anadolu lisesi yani devlet okulu olmasına karşın yarı özerk bir sistemi vardır, örneğin okulda kıyafet zorunluluğu yoktur.
    (16.04.2006 18:06)

tophane

    istanbul'da yaşayan ve dolaşmayı seven, sohbeti seven ve özellikle de nargile ' yi seven insanların bir parçasıdır burası. beşiktaş istikametinden karaköye giderken solda, denizcilik işletmelerinin hemen yan tarafinda bulunan bu yer, "nargile kafe" kavrami yaygınlaşmadan çok daha öncesinde vardı. kışın kapalı mekanlarda, yazınsa açık havada insanlara sadece nargile keyfi değil sakin bir sohbet ortamı da sunabilen yerdir. geceleri ise, örnegin beyoğlu 'nda gezildikten sonra, galatasaray lisesi 'nin yanından yürüyerek 15 dk.da inilebilen bu yer, özellikle yaz aylarında sabaha kadar açık olması sayesinde hem geç saat sohbetlerine hem de çay ve nargilenin vereceği keyife yuvadır. tophane'ye giden bir insanın illa nargile iciyor olması gerekmez tabi ki, bazıları sadece kokusu için giderler, çünkü tophaneye adım attığınız anda, hatta metrelerce öteden, hoş bir aroma sizi alip götürür.
    nargile içmeyen insanlar da tavla oynayıp sohbete katılabilir bu yerde.
    son günlerde, 2005-2006 döneminde, galataport isimli proje ile buranın yıkılacağından bahsedilmiş olsa da usulsüzlük nedeni ile bu projenin iptal edilmesi, bu kiminin kalabalığını ve sesini, kiminin sakinliğini tercih ettiği mekanı kurtarmıştır.
    ancak yine de nargile kültürü, buranın ve nargile cafe kavramının popülerleşmesiyle biraz yıpranmıştır. yine de kendisini ve tarzını koruyan birkaç mekan ile karma istanbul insanına keyifli sohbetler sunar.
    (16.04.2006 18:02)

nargile

    doğu kültürünün önemli bir öğesi olan nargile, hindistan ve iran üzerinden yayılmıştır. osmanlı'nın 16. yy. da kullanmaya başladığı bu araç tütün kullanımının ve tütünden zevk almanın bambaşka bir yöntemidir.
    günümüzde almış olduğu şekil ve kullanım yöntemiyle nargile, gövdesi cam ya da bronz ya da bu ikisinin karışımından oluşan bir şişeye benzer. en altına su konur ve üst kısmına tütün haznesi olan "lüle" yerleştirilir. daha sonra lülenin üstü delikli alüminyum folyo ile kapatılır ve bu folyonun üstüne köz halinde kömürler yerleştirilir. sistemi ise buharlaşarak yoğunlaşan tütün aromasının su buharıyla karışması ve bunun marpuc denen bölüm sayesinde solunmasıdır.
    açıkçası günümüzde heryerde rastladığımız nargile (bkz: tophane), insana aynı tadı vermemektedir. kullanılan tütünden suyun soğukluğuna kadar nargilenin tadını değiştiren birçok etmen vardır. bunlarin yaninda tabi ki nargile için degismeyecek 3 unsurdan bahsedilir, mese, köşe ve neşe. meşe, nargilede kullanılması tavsiye edilen kömür cinsidir. köşenin anlamı, nargilenin bir köşede, sakin bir ortamda içilmesidir. neşe ise, hoş sohbet insan ya da insanlarla nargile içilmesi gerektiğini anlatır.
    (16.04.2006 17:50)

yasaklar

    metin akpınar ve zeki alasya ikilisi tarafından devekuşu kabare ekibi olarak sahnelenmiş tiyatro eseridir. içindeki eleştiriler, iğnelemeler bizleri bir yandan kahkaya boğarken bir yandan da "gerçekten böyle" dedirten, hani, güldürürken düşündüren diyaloglardır. salt tiyatro değil adeta doğumdan ölüme kadar hayatta karşılaştığımız tüm "yasak!!!"ların bir karışımıdır, bizlere sunulan bu oyun.
    (16.04.2006 17:27)

beyoğlu

    eski adıyla pera olan bölge, ki hala kullanılır bu ismi, istanbul' un en güzel köşelerinden biridir. Anlatılması imkansızdır aslında, sadece akıllarda bir eskizini çizmek isterim buranon. istanbul'luyum diyen herkesin arşınladığı ya da arşınlaması gereken yerdir.istanbul'a gezmek amaçlı gelen bir insanın mutlaka uğrayacağı bu semt, şehrin en eski pasajlarının ve hanlarının olduğu bölgelerdendir. bu mekanların kapıları artık apayrı dünyalara açılmaktadır.kimine bir sahaf yerleşmiş kimine bir gece kulübü kimine bir banka şubesi...
    istanbulun taksim semtinde bulunan bir caddedir aslında beyoğlu. ancak bu kadarla sınırlarsak ayıp etmiş oluruz.sebebine gelince, taksim meydanına geldiğinizde tramvay yolu boyunca yürüyün, kalabalığı, çeşitliliği takip edin. çevrenize bir bakın ve koklayın havayı.karışık gelecektir koku.restoranlar, pastaneler, kitapçılar, barlar, gece kulüpleri...hepsinden ayrı bir koku, hepsinden ayrı bir yaşantının sesi yükselir.
    yıllardır işleyen tramvay hattı ile akıllara yer etmiştir bu semt.tramvay geçerken sokaktaki insanlar sağa sola kaçışır ama kimi çocukları izlersiniz, tramvayın bir köşesinden tutunup ayaklarının yerden kesilmesini isterler, aşağı ya da yukarı gitmek değildir dertleri.sadece hayatlarına bir tat katmaktır.
    beyoğlunu inip çıkmak değildir ama asıl marifet.koklayabilmektir o yaşamı.ara sokakları dolaşmaktır.kimileri kafasını bile kaldırmaz,aceleyle varacağı yere gider ve bakmaz o binaların heybetine ancak tarih gömülü o binalar bizi seyrederler. bazı sokaklarda, boş, köhne yapılar çarpar göze. birkaç ay sonra bakarsınız yeni bir yer açılmış orda, yetişemez insan, beyoğlu bizlerden hızlı yaşar.
    insan,beyoğlu'na yolu düştüğü zaman,bir gününü bitiriverir de yapamadığı onlarca şey kalır ardında.
    sinema salonları vardır, birçok insan hitap edecek farklı filmleri bulabilirsiniz caddede, en protest filmleri, avrupa sinemasını veren salonların yanında 2 film birden bile oynatılır bu caddede. emek sineması en heybetli salonudur.
    kitapçılar ve sahafları bulursunuz bu caddede, ayak üstü gözünüze çarpan bir kitabı almak için giriverirsiniz.çoğu artık "kafe" olmuş olsa da kitapları hala koklanası yerlerdir. ya da sahaflar vardır biraz aşağı yürürseniz,beyoğlu'na yakışır eskilikte rafları ve sayfalarıyla.
    her tür eğlence mekanı vardır beyoğlu'nda.ufak, 20-30 kişilik barlardan, istanbul'un en pahalı restoranlarına, gramafon ya da sahibinin sesi gibi sakin mekanlardan katarsis gibi en sert parçaları duyacağınız yerlere kadar.tabi geceyi bunlardan hagisinde tamamlarsanız tamamlayın, bambi'de bir kaşarlı dürüm ya da kızılkayalar' da bir hamburger yemeden ayrılmayın, bitirmeyin geceyi.
    aslında tüm mutfaklardan bulabilirsiniz beyoğlu'nda.canınız makarna mı çekti, üstelik vejeteryansınız, o zaman fesleğen size göredir. eğer et yemeklerinden kullanacaksanız tercihinizi, dilek pera' nın menüsündeki yemeklerden birini tercih edin.
    en görkemli binalardan biri de galatasaray lisesi' dir, beyoğlu'nun tam ortasında. balık pazarı ve çiçek pasajının tam karşısında durur. eskiden,lise öğrencisiyken, çok arşınlamıştık mahsen' in kapısını, ancak sanırım eskisi kadar ünlü değil artık.
    bir de kilise durur tüm heybetiyle caddenin sonuna doğru.hala pazar ayinleri sürmekte olan bu kiliseyi en az 1 kere ziyaret edin, çünkü büyülü atmosferi içinde kaybolmalısınız.
    ve birçok yeri de geçince, tünel' e varırsınız pera'nın bir ucundaki, dünya genelinde yapılmış olan ilk 3 metrodan birine.birçok binanın altından geçen, kısacık, çok eski ama tadı apayrı olan tünel metrosu bekler sizi, karaköy'e indirmek için.
    daha onlarca yer, onlarca şey vardır pera' da. onlarca insan vardır, görünüşleri farklı. öyle bile olmasa, aynı gözükseler bile, beyoğlundan alacakları tatlar farklı. beyoğlu'nda farklı olunmaz, çünkü beyoğlu tüm farklılıkları içeren en ortak noktadır istanbul'un kalbinde, şehrin 24 saat yaşadığı noktadır.
    (16.04.2006 16:51)

boris vian

    boris vian çoğumuzun sadece yazarlık yönüyle bildiği ancak pekçok insan için kısacık denecek hayatında (1920-1959) bambaşka alanlarda çalışmalar yapmıştır (senarist, oyun yazarı, araba yapımcısı(!) ve hatta jaz müzisyeni). hatta kendisinin şarkılarından oluşan bir kaset bile bulabilirsiniz dolaşırken.
    herkes vian'ı farklı eserleriyle hatırlar. kimimiz "günlerin köpüğü", kimimiz "pekin'de sonbahar" ya da en ünlenen kitaplarından biri olan "mezarlarınıza tüküreceğim". genellikle kitaplarının isimleri ile zaten farklı bir yazar olduğu anlaşılsa da okuduktan sonra ya çok beğenip bağlanacağınız ya da saçma bulup kenara atacağınız bir üslubu vardır. hikayelerinde yer ve zaman kavramları o kadar akışkandır ki bazen geri dönüp tekrar okumanız gerekebilir, ve yine de anlamayabilirsiniz.
    gerçekten algısı açık bir okuyucu ise insan, vian' ın kitaplarındaki temel öğeleri de anlar ve bunların anlamlarını da çözer, çünkü hikayeleri sadece kaos ve karmaşa ile bir tarz yaratma çabasında değil bu kaos içinde, toplumun kendi kaosu içinde bazı sahneleri yazıya dökmektir. öyle ki en önemli öğesi şiddettir, bazen alaycı bazen uç noktalarda yaşanan şiddet okuyucunun aklını karıştırmaya yeter. ayrıca işlediği ve altını çizdiği diğer bir konu toplum içindeki ayrımcılıktır, gerek cinsel ayrımcılık gerekse sadece insanın görünüşünden, teninden, çirkinlik-güzellik kavramlarından doğan ayrımcılık.
    bazı okuyucular o'nun kitaplarındaki cinsellik ve seks öğelerini abartı bulabilir ancak kendisi çevremizde olanların ötesinde bir resim çizmemiştir. öyle ki bu yazılar bazen okuyucuya haz vericek gibi olsa da bir sonraki satırları okur okumaz bu haz, derin düşüncelere, ve olayın anlattıklarına bırakır yerini.
    son derece akıcı, birbirinden kopuk ama rahatsız etmeyen olaylar silsilesi ile özgürce yazmıştır kitaplarını. çevirileri konusunda 6:45 (bkz: Altıkırkbeş), fransızca' daki bu akıcı ve şiirsel üslubu bozmamaya özen göstermiştir.
    kitaplarından örnekler (kişisel tavsiyem):
    -mezarlarınıza tüküreceğim
    -bütün ölülerin derileri aynıdır
    -ve bütün çirkinler öldürülecek
    -günlerin köpüğü
    (16.04.2006 10:41)

sayfa: 1...-20-21-22

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.