gitme sana muhtacım

    'beni öldür öyle git' derken ölümü cidden kabullenmiş, 'gitme' derken yalvaran, şimdi bomboş ellerim sözlerindeki 'bomboş' vurgusuyla öldüren muhteşem zeki müren yorumu. çok tehlikeli bir şarkıdır, en mutlu anlarınızda dinleseniz bile birden susup düşüncelere dalmanızı sağlar. aşk daha nasıl anlatılabilir ki? sonundaki şiir kısmıda son noktayı koyar. ağlamak kaçınılmaz olur, rakıyı yudumlarken.
    (29.11.2006 19:08)

kendine iyi davran

    özentilik filan değildir bu vedalaşma biçimi, eğer alkol komasına giriyorsanız ve hala içiyorsanız, ya da paso arabayı bir yerlere çarpıyorsanız, kısaca sakar ve kendine değer vermeyen biriyseniz size değer veren kişiler tarafından size ya da sizin değer verdiğiniz kişilere söyleceğiniz cümledir, illa da vedalaşma değildir, durup dururkende söylenebilir.*
    (26.11.2006 21:27)

terapi

votka redbull

    her türlü şeyle içilen votkanın enerji içeceğiyle içilen türü. dün akşam acilde iki tane serum yememe neden olmuş karışımdır. kesinlikle denenmemesi için ısrar ediyorum. ölüme bile neden olabiliyormuş.*
    (19.11.2006 17:16)

annenin hakkı ödenmez

    halk arasında ve islam dininde yerleşmiş bir değer. en büyük aşklarda, en büyük yenilgilerde dibe vurulduğunda bile yanınızda olacak tek kişi yine odur. gözlerinizden sizi anlar ve hisseder neler hissettiğinizi.*
    (18.11.2006 12:39)

anne sütü

    anne hakkının ödenemeyeceğinin en basit nedenlerinden sadece bir tanesi
    (18.11.2006 12:36)

sevebilme ihtimali

    yılmaz erdoğan'ın bir şiiri. ortaokul yıllarımda beni çok etkilemiş, siyah rengi hatırlatan bir şiir. daha sonra yılmaz erdoğan şiiri mi bıraktı yoksa şiirmi yılmaz erdoğan'ı bıraktı bilemem ama artık şiirle anılmaz oldu. ama bir tek bu şiir bile onun yeteniğine referans olabilir.

    soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
    ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
    ben seninle bir gün veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
    ilkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
    ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
    özlemeye başladım herkesi...
    ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
    bizim kemalettin tuğcu'larımız vardı...
    bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
    yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
    solculuk oynamaya başladık..
    ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
    kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
    türk dil kurumu'na inat bir türkçeyle...
    ağbilerimizden öğrendik, s harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
    ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
    ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
    oysa ankara'da hiç sevişmedim ben.
    disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
    sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
    ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
    ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
    oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
    ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
    çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
    sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
    ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
    okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
    ben, senin benimle tunalı hilmi caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

    ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

    yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
    sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
    ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
    muş ovasının yalancı maviliğini
    otobüs oluyordum bir süre
    yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
    otobüs oluyordum
    bir ülkeden bir iç ülkeye
    çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
    zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
    korkuyordum
    sonra iniyordum otobüsten
    çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
    ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
    ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
    çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
    soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
    ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
    ben seninle bir gün van'daki bir kahvaltı salonunda
    ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
    bir yol üstü lokantasında
    ben seninle, ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
    doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
    ben seninle herhangi bir insan elinin
    terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

    ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!
    (18.11.2006 12:30)

queen tinorfithiel

    düşünceli ve sevimli bir vampir *
    (15.11.2006 20:56)

mrty

    bugün attığı mesajla inceliğini göstermiş düşünceli insan..
    (15.11.2006 19:47)

vampircik bir yaşında zirvesi

    doktoru haksız çıkarır da hala yaşıyor olursam katılacağım zirvedir* *
    (15.11.2006 14:36)

ihanet

    sırtına saplanan bıçağın acısı hissedilmez bile kalplerdedir asıl acısı ihanetin..
    (15.11.2006 14:34)

sübyancılıkla mücadele kolektifi

    günümüz dünyasının ne kadar acınası bir hale gelmiş olduğunu hatırlatan ama kurulmasının çok iyi olduğunu düşündüren topluluk..
    (15.11.2006 14:32)

tilki gibi dostum olacagina aslan gibi dusmanim olsun

    bir deyim, beni kandırmaya çalışan bir dostum olacağına delikanlı gibi açık açık düşmanınım diyen birini tercih ederim manasındadır..
    (11.11.2006 10:52)

terk edilmek

    kesinlikle terk etmekten daha kolay bir durumdur. suçluluk ve pişmanlık yoktur. anlamsız bir huzur vardır. sizi terk eden kişi elbet bir gün dönmeyi isteyecektir, ama çok geçtir artık olanları gözden geçirmiştir ve gözlüğünü çıkarıp bakmayı öğrenmiştir terk edilen kişi.
    (05.11.2006 16:48)

kırılgan

    hassas olandır, alıngan değildir sadece kırılgandır. o kadar sert olmak durumunda bırakılmıştır ki hayata karşı, artık bu sertliği onu hassaslaştırır, dağılmasını kolaylaştırır. kompleksli değildir sadece kırılgandır. elinizde tuttuğunuz minik kelebek gibidir, nasıl davranabileceğinizi bilemezsiniz, ve ufak bir hatanız onu tamamiyle kaybetmenize yol açar, yok olmaz sadece artık yapıştıramaycağınız bir kırıklıkla sizden uzaklaştığınızı görürsünüz.
    (05.11.2006 16:45)

sayfa: 1-2-3-4-5-6...-17

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.