telefon ile konuşamadığın zamanlarda* işe yarar hadise. ama işin suyu çıkmış durumda. sadece kısa mesaj yolu ile ilişki yürüten adamlar tanıyorum. adı üstünde kısa ve öz mesajlardan oluşması gerekiyor bunun. n'aber, nasılsın diye mesaj olmaz. tek cümlelik yanıtlar ile neden cebelleşiyoruz ki. adam gibi aç iki dakika konuş kapat. "geldim" diye mesaj atanlar var arkadaşım. ezelden beridir ısınamadım ben bu mesaj olayına. hadi ergensindir karşı taraftaki ailesi duyacak diye telefon ile konuşamıyordur ona eyvallah. ama bildiğin ilişki kısa mesaj yolu ile sürüyor şu devirde. çok samimi söylüyorum en son konuştuğum kadın* "mesaj çekmeyi sevmiyorum" dediğim için benden soğudu. ya ben çağın çok gerisinde kaldım yada millet bildiğin kafayı yemiş. 1000 sms alacağına 1000 dk al arkadaşım artık bütün operatörler kolaylık sağlıyor.
bir garip ispanyol yapımı gerilim filmi serisi diyelim. seri şimdilik üç filimden oluşmakta ama 2013'te seri dördüncü film ile devam edeceği bekleniyor. konusuna gelmeden önce ilk iki film basit el kameraları ile çekilmiş. bu da filmi gerilim açısından güzel ama takip edilmesi yorucu hale getiriyor. konu biraz karmaşık spoiler vermeden anlatmak zor ama ilk filmde yerel bir kanal için itfayicelerin bir gecede yaşadıklarını konu alan programı sunan hanım kızımız ve kameranı gece bir apartmandan gelen çağrıya itfayiye ekibi ile müdahale etmesi ile başlıyor. sonrasında olaylar olaylar. ikinci filmimiz ise birinci filmin bitiminden yine aynı mekanda yaklaşık beş dakika sonrasından devam ediyor. ki ikinci film ile birinci filmden yarım kalan yerleri dolduruyoruz. üçüncü film ise birinci film ile aynı zamanda ama bambaşka bir mekanda geçiyor. üçüncü filmi diğerlerinden ayıran özelliği burada el kamerası değil normal çekim ile izliyoruz. ama bana soracak olursanız üçüncü film feci tırt kalmış ilk iki filme göre.
ilk film gerilim açısından gayet başarılı fakat hikayede çok fazla boşluk bırakılarak bitmesi ve ikinci filmin geçtiği zamanı bu boşluklara doldurması keyifliydi. ama dediğim gibi üçüncü filmde de aynı şeyi bekledim şahsen ama gel gör ki biraz yavan kalmış serinin ilk iki filmine göre. hatta abartıp hiç izlenmese bile olur diyebilirim. ilk filmde olduğu gibi ikinci filmde de açık kaldı hikaye. bir heves üçe saldırdım ama hüsran sonu. klişe bir neden beklerken hiç beklemeyeceğin yerden konuyu bağlamaları güzel olmuş ama. çekimlerdeki titremeler, ani dönüşler, ışık oyunları sesler vs. atmosferi hissettiriyor adama. naçizane tavsiyem filmleri seri olarak arka arkaya izlenmesi daha keyifli oluyor. ama tekrar diyorum üçü es geçebilirsiniz.
atilla taş'ın 2012'nin son demlerine bildiğin damgasını vuran son single çalışması. özgün sözleri ve müziği ile şimdiden listelerin bir numarası olmasının ötesinde ünü ülke sınırlarını bile aşmış bulunmakta. sevenleri olarak klip çalışmasını merak ile beklemekteyiz.
son derece anlamlı, bizi derin düşüncelere gark eden sözleri şu şekilde bu muhteşem eserin;
bakma ha sessiz sakin durduğuna bu fıstığın
bi bıraksa patlayacak o kız değil bir bomba
ayakkabı çanta araba hepsi de çakma
son ki üç dört patla
sana ne geziyorsa geceleri her yeri
sana ne giyiyorsa mini mini eteğini
sana ne yakıyorsa erkeklerin yüreğini
sana ne ha sana ne
çok güzelsin çok özelsin seni yerim bitiririm
bak bitersen bana güvenme seni yerim bitiririm
kullanmadan çatal kaşık sade ekmekle
hem de yamyam style
yamyam style 5x
heey sexy lady yamyam style
heey adın neydi
adam ol adamım adam ol
kızı sıkma sakın üstüne gitme ağır ol
istiyor o da seni istiyo
vakti geldiğinde sen de hazır ol
hem de yamyam style
heey sexy lady
heey adın neydi
hem de yamyam style
şuursuzca dinlenilmesi gereken şarkı aslında. eğlenceli olan kısmı klibi de olabilir tabi. çünkü sözlere baktığımızda pek eğlenceli kısmı yok. ama bu kadar fenomen olabileceğini hayatta düşünemezdim. orjinal klibi izlenme rekorlarını kırmasının yanında zilyon tane video mevcut ortamlarda bu şarkı ile. çişi gelmiş panda gibi oradan oraya zıplayan bir adamın dünya fenomeni olabildiği bir dünya da yaşıyoruz.* tabi dünya da bu kadar popülerken bundan bizim de faydalanmamız gerekiyordu ki atilla taş abimiz bu açığımızı giderdi. (bkz: yam yam style)
şöyle bir türkçe çevirisini bulduk:
oppa, gangnam tarzıdır!
gangnam tarzı
gün boyunca sıcak ve insancıl bir kız,
bir fincan kahvenin özgürlüğünde nasıl eğleneceğini bilen kaliteli bir kadın,
gece çöktüğünde, kalbi yanan bir kadın,
böylesine kıvrımları olan bir kadın.
ben bir erkeğim.
gün boyunca senin gibi sıcak bir erkek,
kahvesini tek dikişte soğumasa bile içen bir adam,
gece çöktüğünde kalbi patlayan bir erkek,
böylesine bir erkek.
güzel, sevimli!
evet sen, hey, evet sen, hey!
güzel, sevimli!
evet sen, hey, evet sen, hey!
hadi! şimdi sonuna kadar gidelim!
sakin görünen fakat oynadığı zaman tam oynayan bir kadın,
doğru zaman geldiğinde saçlarını salan bir kadın,
kendini örten fakat soyunan bir kadından daha seksi bir kadın,
böylesine duyarlı bir kadın.
ben bir erkeğim,
sakin görünen fakat oynadığı zaman tam oynayan bir erkek,
doğru zaman geldiğinde tamamen çıldıran bir erkek,
şişkin kasları yerine şişkin fikirleri olan bir erkek,
böylesine bir erkek.
güzel, sevimli!
evet sen, hey, evet sen, hey!
güzel, sevimli!
evet sen, hey, evet sen, hey!
hadi! şimdi sonuna kadar gidelim!
kaçan adamın tepesindeki uçan adam benim, bebeğim bebeğim,
ben bir iki şey bilen bir erkeğim,
koşan adamın üstündeki uçan adam, bebeğim bebeğim
ben bir iki şey bilen bir erkeğim.
sen benim ne dediğimi biliyorsun.
oppa gangnam tarzıdır!
gangnam style'dan (ç)alıntı yaparak yeni single'ı yam yam style ile son günlerde kulislerde çokça konuşulur oldu. doğruya doğru ham çökelek'ten sonra adamı hatırlayan yok. reklamın iyisi kötüsü olmaz lafının ne kadar doğru olduğunu bize kanıtlamıştır. ama işin daha güzel yanı sanırım video ilk youtube'a düştüğünde bir tane kıvrak zekalı* arkadaşın adamı yunanistan'a itelemeye çalışması ile feci bir çılgınlık başladı. en son arkasında yunan bayrağı ile "yam yam style new greek song 2012 best greek singer ever" resmi dolaşmakta facebook'ta. böylelikle rezilliğimizi tüm dünya ya duyurduk ya başka bişi demiyorum. bu arada atilla taş yüzünden yunanistan ile aramızın açılmasından da hafiften tırsmıyor değilim.
2. sezonun ardından ben demiştim ama ilk görüşte aşık olacağı yeni bir leyla ile hikayeye devam edecekler diye*. (bkz: #320152 ) sanırım ikici sezonun ilk bölümlerinden beri bir grup "eski tadı kalmadı" geyiklerini halen sürdürüyor. kabul ikinci sezon biraz debelendi ekip ama yine de sağlam bölümler çıktı. yine aynı şekilde devam ediyoruz. melis birkan'nın diziye yeni girmesi sorunu, izleyicinin henüz o yüze aşılamamasından diye düşünüyorum. kaldı ki oyunculuğu ezgi asaroğlundan daha iyi olduğu gerçeği var. leyla olarak ezgi'yi kabullenilmesinden bu huzursuzluk. ama hikaye biraz daha ilerleyince sanırım oturacak her şey. daha çok başlarında hikaye. ilk sezon arda, leyla, mecnun arasında dönen hikayeyi şimdi değişik bir tat ile izleyiciye sunmaya çalışıyorlar. yani kısacası ilk sezon tadını biraz değiştirip sunacaklar gibi. sabredip beklemek lazım.
utanarak söylüyorum ki bugün keşfettiğim zeki müren şarkısı. bunca yıldır fasıl, mey alemleri kovalamış bir adam olarak bu şarkıyı yeni keşfetmiş olmak biraz ayıbıma gidiyor ama mühim olan öğrenmek. geç oldu biraz ama bundan sonra kolay kolay ayrılmayız. uzun uzun anlatmaya gerek yok paşam muhteşem yorumlamış şarkıyı, içme diyorlar ama böyle bir sesten dinlerken içmemek elde değil.
senelerce gönül çek, senelerce yol bekle,
bomboş kalsın ellerin, sen ol da, gel de içme
bana "içme" diyorlar, "içme, yazık bu kadar."
insan sever, sever de, sevilmezse ne yapar?
teselliler boş yere, ölsem de içeceğim.
bekleyen yok, seven yok; ben kimi seveceğim?
bana "içme" diyorlar, "içme, yazık bu kadar."
insan sever, sever de, sevilmezse ne yapar?
gece yatağıma yattığımda bir alışkanlık olarak joy fm çalar sürekli radyom. dün gecede aynı ritüeli gerçekleştirirken bir şarkıya denk geldim. ses tanıdık geldi ama şarkı yabancıydı. kısa bir araştırma ile jay jay johanson abimizin bu muhteşem şarkısı ile tanışmış olduk. insanı durduk yere depresyona sürükleyen, olmayan aşk acısını yaşatan enteresan bir şarkı. muhteşem piyano ile başlayıp, o insanın içine işleyen vokali ile alıp götürüyor insanı. platonik aşk yaşadığım zamanlar bulsaydım keşke diyorum şimdi. nasıl oldu da bu kadar geç kaldım ben bu şarkıya kendime şaşıyorum. hiç alakam olmamasına rağmen dünden beri aralıksız dinlemekteyim şarkıyı. insanı platonik aşka sürükleyecek güce sahip enteresan bir şarkı.
there was a time when i was playing rough
but nowadays i take it sort of cool
why do i feel this way
i don't wanna be alone
she's mine but i'm not hers
everytime we meet it's wonderful
and though she only loves me as a friend
i always want to see her
but i hate to say goodbye
she's mine but i'm not hers
she's mine, she's mine
she's mine but i'm not hers
now and then i meet her and her man
i must admit i used to like him too
but see them walk together
it just makes me wanna cry
she's mine but i'm not hers
they always keep their tv on at night
so no one in the house can hear them fight
but i've seen the bruices
and i know about the scars
she's mine but i'm not hers
she's mine, she's mine
she's mine but i'm not hers
george harrison imzalı abbey road albümünden bir the beatles şarkısı. mükemmel ötesi sözler, hoş bir melodi, fark ettirmeden alttan alta sizi saran bir solo daha ne denebilir ki. kasmadan, yormadan aşkını anlatmanın en güzel yolu bu şarkı. hemen akabinde i want you she s so heavy alınırsa golden shot yapılmış olunur ki tavsiye edilir.
Something in the way she moves,
Attracts me like no other lover.
Something in the way she woos me.
I don't want to leave her now,
You know I believe and how.
Somewhere in her smile she knows,
That I don't need no other lover.
Something in her style that shows me.
I don't want to leave her now,
You know I believe and how.
You're asking me will my love grow,* I don't know, I don't know.
Stick around, and it may show,
But I don't know, I don't know.
Something in the way she knows,
And all I have to do is think of her.
Something in the things she shows me.
I don't want to leave her now.
You know I believe and how.
sene olmuş 2012 ve ben bu süper filmi yeni seyrediyorum. kendimi ayıplamayı geçtim, elimde kırbacım olsa cezalandıracağım kendimi o derece bayıldım filme. beatles şarkılarını senaryo ile öyle güzel kullanmışlar ki her birine tekrar tekrar ve tekrar aşık oluyorsunuz. kaldı ki çoğu cover gerçekten de orjinallerinden bile hoş olmuş. let it be ve i wan't you / she's so heavy ilk aklımda kalanlar. kelimeler ile anlatamayacağım bir keyif aldım filmi izlerken. gerçi filmin senaryosunu ve oyunculuk kalitesine mi vuruldum yoksa asıl etken şarkılar mıydı şu anda açıklayamam. ama şarkılar için çekilen sahneler ve senaryo olarak düşünmek mantıklı geliyor bana. filmin alttan verdiği mesaja ve tabi esas oğlan, esas kız aşkına bu sayede daha bir vakıf olduk. belli periyotlarda tekrar izlenilecek, şarkıların filmdeki versiyonları sürekli dinlenebilecek süper bir şey.*
şu aralar siyah bir veda öpücüğü albümünün yalnızlık şarkısı için çektiği klip ile gündemde olan sanatçı. şimdi cem adrian hayranları biraz daha farklı frekanslardaki insanlar. yani kulağa hoş geldiği için, tınısı güzel diye sevilmiyor bu adam. şarkı sözleri biraz daha deyim yerinde ise afili olmuştur her zaman. duyguları değişik bir ifade tarzı var adamın. sesini kullanması ve sesin gücüne hiç girmiyorum. popüler olmak için iş yaptığını da sanmıyorum. popülerlik peşinde olsaydı magazin programlarında görürdük kendisini. şu yalnızlık klibine gelirsek, sanatsal açıdan şarkıya uygun güzel bir görsel olmuş. açık görüşlü veya gördüğünü biraz yorumlama yetisinden mahrum insanlar topluluğu için aşırı gelmiş olabilir klip. kliplerde baldır bacak, göğüs kalça göründüğü zaman problem yok ama işin içine homoseksüellik girdiği zaman millet çıldırıyor. tamam bende savunucuları değilim benimde ön yargılarım var çoğu zaman ama tutup kimsenin seçimine asla laf edemem. kaldı ki bu bir klip. şarkı kasvetli, görüntülerde ona uygun olarak bence tam yerinde olmuş. klipte kadın gibi giyinen bir adam var diye şarkı boktan mı oluyor yani. bu kafalar değişmediği sürece cem adrian gibi işini hakkı ile yapan adamlar tabi ki tutunamazlar bu piyasada.
ince bir sınırıdır. pollyannacılıkta bir yere kadar. sana tokat atana diğer yanağını çevir. oldu canım ben zaten mazoşistim zevk alıyorum bundan. bir kere olur dersin yanlışını anlar elbet, ben çizgimi bozmayayım, seviyesine düşmeyeyim. ama bu mantıkta devam ettiğinizde ezilen siz olursunuz. çünkü dönem kötü kollamak lazım. idealist olmak pratikte güzeldir ama teoride salaklıktır. nasıl olsa sesi çıkmyor saftiriğin diye bir bakmışsınız şamar oğlanı olmuşsunuz. diş göstermek, birazcık karanlık tarafa geçmek insan ilişkilerinde işe yarar.
klozete abanmış adamın ağzından duyacağınız yegane sözdür. zaten ne varsa o son kadehte vardır. yoksa bira, şarap, rakı vs. karıştırılsa sorun yoktur ama o son kadeh sınırı işte. bu tamimiyle rezilliği kurtarma durumudur. hani dağıldım ben, kafam bir dünya dememek için suçu son kadehe atma hali. normalde içkilerin belli bir alkol düzeyi vardır siz alkol almaya düşük düzey ile başlayıp sonrasında gaza gelip bu seviyeyi artırırsanız maymun olursunuz sonunda böyle. ha tabi bünye meselesine girmiyorum. içen adamın vücut alışıktır. karaciğer mideye der bu hayvan yine abanıyor ha gayret sabır yiğidim. bir sınırı vardır herkesin kimi bir bira içer şebek olur, kimi dört büyük bitirip ip cambazlığı yapar. kendi sınırını bilmek çok önemli alkol alınırken. sonra hep suçlu o son kadeh. son kadehin suçunu arkadaş o mu diyor iç beni diye. duyarlı olmak lazım.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.