cadı

    Mazmun olanı için (bkz: cadu).
    (23.08.2008 17:32)

öyle sermestem ki idrak etmezem dünya nedir

biz

    Ben, sen, o, biz, siz, onlar: Kişi zamirleri, 9 yaşımdan beri ezbere bildiğim sıralama dahilinde.

    Her şey değişmesine rağmen, isimleri aynı kaldı: Ben değiştim, artık biliyorum, değişimin ne olduğunu süslü cümlelerimde ona yer verebilecek kadar güzel öğrendim.

    Sen her zaman farklıydı zaten! Her senden sonra, bir başka sen; tanımaya çalışırken öğreniyorum.

    O ise, kimi zaman benim ruh hâlime bağlıydı, kimi zaman da gerçekten ona. O, oydu işte; ne fark eder ki! Nasılsa uzaktaydı...


    Biz geldi sonra...

    Siz gibi değil, onlara hiç daha benzemeyen...

    Biz: ben ve sen: ikimiz, çekingen geldi bu sözcük. Daha değerli sanki, her cümleye atlayan benden çok daha nazlı, ince; egoyu bünyesine saklamayı biraz daha başarmış gibi: Biz, bizim irademiz...

    En güzeli de, küçük bir umutla da olsa, onun "biz" deyişini görebilmekti: Tam bir saçmalık da olsa, buna hâlâ gülümseyebilmekti...

    *
    * *
    (21.08.2008 19:48)

derya kuzusu

kelime

    Tdk der ki: Anlamlı ses veya ses bilrliği, söz, sözcük.

    Ancak ne hikmetse, bu güzelim karşılıklı Arapçadan dilimize girmiş "sözcük", lise dil ve anlatım dersi kitaplarında "kelime" olarak geçmekte. Karşılığı hiç yok sanki?! Bir de dil ve anlatım gibi bir dersin kitabında olunca iyice attırıyor sigortaları.

    Bir-iki yerde olsa, neyse dersiniz belki. Ama öyle böyle de değil. Buyrun içeriği -hatırladığım kadarıyla tabii-:
    +Kelime bilgisi,
    +Kelimede anlam,
    +Kelime yapısı, ...
    (21.08.2008 19:04)

janitor

    İngiliz İngilizce kursu hocamın önce İngilizcesinden tüm şirinliğiyle anlattığı, daha sonra bildiği nadir Türkçe sözcükten olması sebebiyle "kapici" diyerek gözümde karizmasına karizma kattığı güzelim isim. *
    (17.08.2008 23:32)

eşeysiz üreme

    Genel özellikleri şu şekilde olan üreme:
    1) Cinsiyet kavramı yoktur.
    2) Hücre amitoz ya da mitozla bölünür.
    3) Oluşan birey ana canlının kopyasıdır.
    4) Yeni özellikler oluşmaz.
    5) Oluşan bireyin çevreye uyumu ana canlıyla aynıdır.
    6) Eşeysiz üremeyle çoğalan canlılardaki kalıtsal varyasyonlar mutasyonlarla meydana gelir.

    Çeşitleri için:
    (bkz: bölünme),
    (bkz: tomurcuklanma),
    (bkz: sporlanma),
    (bkz: vejetatif üreme).
    (15.08.2008 23:24)

arka sıradakiler

    Öncelikle belirteyim, televizyonla aram gerçekten çok kötüdür; bu diziyi baştan sona izlemiş, tüm bölümlerini yalamış, yutmuş olmam gibi bir ihtimâl söz konusu değildir dolayısıyla da. Ama yine de, yüzeysel, gerçeği abartmış, bayabilen bir dizi, diyebilirim. Öğrencilik hayatım boyunca 50 liseye gitmedim, kamuoyu araştırması falan da yapmadım ama, bu kadarı cidden fazla geldi bana. Belli ki hazırlayanların aklında lise günlerinden çok izleyici çekme potansiyelleri var.
    (11.08.2008 22:37)

iki nokta

    Yan yana olan hali*, bir süre sonra kabak tadı verendir; yeni* bir işaret* olduğu için kendisine duyulan sempatiyi anlıyorum ama, Allah aşkına her cümlenin sonuna koymayın yahu şunu!
    Onun dışında, nadir görüleni, göze hoş gelebilmekte; tabii bu durum bir noktalama işareti olmadığı gerçeğini değiştirmiyor.

    Yazım açısından, "bir noktalama işareti olan iki nokta"nın en güzel örneklerini belki de Oğuz Atay'da bulmuşumdur ben. Buyrun bazıları:
    "Böyle durumlarda nasıl öfkelenirdi bilseniz. En ağır kelimelerle hakaret ederdi: en kısa cümleyi aklında tutamayan, iki satır yazıyı ezbeleyemeyen budalaların, bir gün söylediğini ertesi gün inkâr eden iki yüzlülerin canı cehennem, diyerek kıpkırmızı kesilirdi." *
    "Olduğu yerde kaldı: Masanın üstüne eğilmiş. Konuşamıyordu, sadece bakıyordu: rüyada gibi ... Dudaklarını oynattı: belki de konuşmaya çalışacak ... Çekingen: bir söz söylense kalkıp gidecekmiş gibi."*
    (11.08.2008 22:20)

var mısın yok musun

    Sanki büyük zorluklarla, * bazı sorulara cevap verilmiş, bazı *engeller aşılmış gibi, insanların kutulardaki parayı * heyecan yüküyle beklemelerini, haklarıyla kazandıkları cepten gitmiş gibi üzülmelerini anlayamadığım ve anlayamayacağım yarışma.**
    (11.08.2008 21:55)

düzeltme işareti

    Liseye gelmiş öğrencilerin diline "şapka" olarak yerleşmiş olmasıyla sorun yaratan sevgili noktalama işareti. Şu şekilde:
    Öğretmen: "dahi" mi, "dâhi" mi?
    Öğrenci: "dahi", şapkasız olandan.
    Öğretmen: Şapka mı? Düzeltme işareti demek istiyorsun sanırım ya da inceltme işareti? *
    Öğrenci: Evet, kesinlikle. *
    (11.08.2008 21:49)

şapkalı a

boya yapmak

bağlaç

    "ve, ki, de, hem, ne, ile, ama, fakat, lakin, çünkü, oysaki, mademki, ..." gibi tek başlarına hiçbir anlam taşımayan sevgili sözcüklerdir; ikiliyi birbirine bağlarlar: iki özne, iki nesne, iki yüklem, iki dolaylı tümleç, iki zarf tümleci, iki cümle, ... *

    Ne var ki güzel dilimizde sözcükler kullanıldıkları cümleye göre değerlendirilir; yani benim ilk cümlede bağlaç kapsamında sözünü ettiğim "ile", kullanımına göre edat olarak da değer kazanabilir: Ekmeği bıçakla usulca kesti, cümlesinde olduğu gibi cümleye "araç" ilgisi katarsa edattır.

    Bağlaçlar bağlama görevini olması gerektiği gibi yerine getirdiğinden kendilerinden sonra virgüle gerek yoktur değerli okuyucular!!! Ve bilirsiniz, gereksiz işaret kullanımı da pek hoş gelmez göze.

    "Hem konuşuyor * hem de ağlıyordu, ama söyledikleri anlaşılmıyordu."
    "Eğer sen istemezsen, ne ben yardım edebilirim sana * ne de sen kendini durdurabilirsin."

    Şunu da özellikle belirtmek isterim ki "ne... ne" bağlacı cümleye olumsuz anlam katar, dolayısıyla "ne"den sonra gelen eylem olumlu çekimlenmelidir, tabii eğer anlam kargaşası yaratmak istemiyorsanız!

    "Ne sevdi ne de saydı tüm o insanları; onlar olsa olsa bir geçişin kahramanlarıydılar gözünde." * *
    (11.08.2008 15:19)

değişim

    *

    "...İnsan düşünceleri ne çabuk değişebiliyordu! Tıpkı duyguları, davranışları, seçimleri gibi; tıpkı kendisi gibi...Bunu kendi yaşayışında da gözlemliyordu üstelik, istemsiz bir şeydi değişim. Ne yöne olursa olsun, bir kere başlıyor ve durdurulamıyordu, sen ancak seyirci kalıyordun onun etkilerine... Şansına nerede mola verirse, orada fark ediyordun ancak bu yolculuğun seni nereye taşıdığını. Hızına hayret ettiriyordu üstelik, ne olduğunu anlamadan başka biri olup çıkmak an meselesiydi; denge diye bir şey de yoktu o yüzden! Dengesizlikle yargılamak da saçmaydı insanları, hepimiz küçük dengesizlerdik çünkü!..."

    *
    (11.08.2008 14:52)

sayfa: 1-2-3-4-5...-16

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.