anlamadığı halde anlıyormuş gibi görünmek

    Öğrenci psikolojisinin yan etkilerinden: Öğretmen konuyu anlatmayı bitirir, anlaşılmayan nokta kendisine sorulur. Öğretmen, açıklar kendince; fakat her zaman soru işaretleri öğrencinin kafasından temizlenmez. Fakat "Anladın mı?" sorusuna "Evet, sağ olun." demekten de kaçınılmaz.
    (05.04.2009 20:55)

çocukluğuna dair birçok şeyi hatırlamak

    Hatırlanan şeye göre niteliği oldukça değişken olan durum.
    Ve evet, bazen maalesef çok vurucu oluyor.

    Son zamanlarda sık sık bir şeyleri -üstelik de en ince ayrıntısına kadar- alakasız bir zamanda hatırlayıp düşünürken buluyorum kendimi. Şaşırıyorum sonra, bu hafıza denen şeye. Üzerinden kaç yıl geçmiş halbuki, ben varlığını bile hatırlamazken o anılar birdenbire canlanıyorlar gözümde, tekrar yaşar gibi. Sonra kapattırıyorum kendime baskıyla *eski defterleri...
    (05.04.2009 20:48)

zeki ama çalışmıyor

    "Bizim çocuk iyi de arkadaşları kötü." mantığının hafif yandan yemiş, daha kapalı ifadelisi.
    (05.04.2009 20:42)

büyümek

    5 yaşındaki misafir çocukla aramızda geçenler itibariyle:
    O: "Yüzündeki o şeyler ne? Yara gibi..."
    Ben: "Sivilce."
    O: "Peki onlar neden var?"
    Ben: "Ben büyüğüm de ondan." **
    O*: "Büyüyünce öyle mi oluyor?"
    Ben: "Hıhı, evet."
    O: "Sen kendin mi banyo yapıyorsun?" *
    Ben: "Evet, yoksa seni annen mi banyo yaptırıyor?" *
    O: "Evet, çünkü ben daha küçüğüm, 5 yaşındayım, okula bile gitmiyorum."
    Son olarak; misafir çocuğumuz, benim "abla" olduğuma, büyüdüğüme inanıp suyunu da alıp mutfaktan minik adımlarla çıktı.
    (17.01.2009 22:15)

in english please

    Hazırlık sınıflarının "bla bla"dan sonraki unutulmazı. Hatta espritüel bir anlayışla "In Japanese, please!" diyen bir öğretmenim de olmuştu.
    (17.01.2009 14:13)

günün sözü

    "Hayat üç gündür; dün geldi, geçti, yarın meçhuldür;
    öyleyse 'hayat' dediğin bir gündür, o da bugündür!" *
    (17.01.2009 14:06)

felisia

    "Bir mavi güvercin vardı bir zamanlar..."

    Hâlâ var o güvercin, hâlâ yanında, hâlâ sende neredeyse orada...

    Aradan geçen 'zaman' olmuş sadece, sezdirmeden...
    Zaman ve biraz daha zaman: 'Biz'leri yıkmaya gücü yeten, kimin 'biz'e ne kadar kalıp ne kadar 'bizim' olabileceğini gösteren, kalabilene şükretmeyi öğreten, kalbimizi türlü heyecanlarla çarptıran, bize yaşama sanatını öğreten...

    Zamana karşı hüküm süren bu güvercin, gökyüzünün pek çok rengini görürken hayatın ne kadar adaletsiz, acımasız, bir başına ilerlenecek olduğunu düşünmüş kimi zaman, kimi zaman da ona ne gibi hoşluklar yaşatıp onun başını döndürdüğünü... Renklerini görmüş gökyüzünün, sürprizleri ne çok sevdiğini: Güneş varken de yağmurun yağabildiğini öğrenmiş mesela... İşte tam da bu anda karar vermiş artık tedirginliği, korkulu sözleri bir kenara bırakmaya. Onun için cesaretle başlamış konuşmaya, "Olacaksa olsun!" der gibi:

    "Aylar var ki biz 'biz'iz... 'Bir'iz, 'bizim'iz... Korkmuyorum artık, biliyor musun? Yazıp da silmek de zorlamıyor eskisi kadar... Gitmek isteyen nasılsa gidiyor madem, durdurmaya çalışmak en fazla zamanı çalıyor bizden....

    Sevgi sözcüklerinden de hoşlanmaz değilim artık, varsın söylesin insanlar; içi ne kadar boş olursa olsun, yüzlerindeki o eğreti ifadeyle ne kadar çelişirse çelişsin, ne kadar araçlaştırılırsa araçlaştırılsın, 'benim' olan sevgiye bir etkisi yok ki artık... Ben içimdekinden emin olduktan sonra, aynı sözcükleri kullanmak neyi değiştirir ki?

    Büyüyorum galiba, galiba değil aslında, kesin... Sorunlarımla büyüyorum üstelik, bizi olgunlaştıran onlar derlerdi bir zamanlar...

    Öyleyse büyüyoruz 'biz'! Ne mutlu bana ki sen varsın. Kimsenin anlamayacağını bildiğim şeyleri anlattım sana, 'yakın' dediğim insanları paylaşmaya değer görmediğim -anlamazlar ki!- özel şeyleri. Ve bir kere bile tereddüt etmedim: 'Ya beni anlamazsa? Ya sorunlarımı çok çocuksu bulur, küçümserse? Ya benim her şeyi abarttığımı söylerse?'diye. Öyle bir güven var ki içimde sana, pek çok kimseyi savunmadığım kadar coşkuyla savunuyorum, anlatıyorum seni, hoş senin bunlara ihtiyacın da yok. *

    Yanımda olduğu için, beni anladığı için mutlu olduğum güzel insan! Dünya üzerinde var oluşunun şu yıldönümü kutlu olsun... Nice güzellikler seni ve seni hak edebilenleri bulsun, başta güzel anneciğin olmak üzere. Kalbinden geçen tüm güzellikler -kötülük geçmediğine öyle eminim ki- seninle olsun, o daima yardımcın olsun.

    Hep 'can'ım kalman dileğiyle... Seni seviyorum!..."
    * * *

    *

    (25.09.2008 01:53)

şans

    Hak etmeyene verilmemesi gerekendir. *
    (13.09.2008 13:35)

aşkım

    Bazı çevrelerce kullanımı sebebiyle kulağımı tırmalayan, gıcığıma giden bir sözcüktü birkaç gün öncesine kadar. Ama ne zaman ki o 12-13 yaşlarındaki oğlan çocuğu, kucağında minicik bebek kardeşiyle, ona "Gel, aşkım." diyerek minibüse bindi, o günden beri seviyorum kendisini.
    (10.09.2008 17:17)

orojenez

    Dört temel iç kuvvetten olup (u:diğer iç kuvvatler gibi) kaynağını magmadan almaktadır, "dağ oluşumu" anlamındadır.

    Deniz ve okyanus diplerinde biriken kalın tortul tabakalar yer kabuğunu oluşturan levhaların hareketi sonucu çeşitli yan basınçlara uğrar. Bu basınç sonucunda sert tabakalar kırılırken, daha esnek olanlar kıvrılır.

    Kıvrımın yüksekte kalan bölümüne antiklinal, alçakta olanına da senklinal denir. Bu şekilde oluşmuş dağlara * Alp-Himalaya dağ sistemini örnek verebiliriz.

    Kıvrılamayan sert kütlelerin kırılmasıyla yerde oluşan kırığa fay denir. Fay doğrultusunda yüksekte kalan kütleye horst, alçakta olana da graben denir. Ülkemizde Ege Bölgesi'ndeki pek çok dağ bu çeşide örnektir.

    Tarihsel süreçte, tüm jeolojik devirler boyunca üç büyük orojenezin varlığından söz edilir. Bunlar:
    1) Kaledonien (1. jeolojik zaman)
    2) Hersinien (1. jeolojik zaman)
    3) Alp (3. jeolojik zaman)

    * *

    (01.09.2008 13:31)

epirojenez

    Epirojenez adı altında sözü edilen iki önemli oluşum *için;
    (bkz: regresyon),
    (bkz: transgresyon).
    (01.09.2008 12:47)

vampire

    Türkçe cinsiyetli bir dil olmadığından ve her sözcükte cinsiyet belirtmek nasıl bir mantığın ürünüdür, anlayamadığımdan kullanımından pek hoşlanmadığım sözcük. İsteyen istediğini yazar tabii, ama bu durum Türkçenin kendi özelliğini değiştirmeye yetmez.

    *
    (28.08.2008 01:01)

uzun saçlı erkek

    Uzun olan güzelim saçlarını kendisine yakıştırmayı bilen bakımlı biriyse, son derece hoş olabilen erkektir.

    Yolda yürürken görülen erkeklerin büyük bir çoğunluğu kısa ve koyu renk saçlıdır; dolayısıyla bu erkek kalabalığı arasından -ilk bakışta- dikkat çekmek saçın rengine, uzunluğuna da bakabilen bir durumdur, uzun saçlı erkek modasında bunun etkili olduğu düşünülebilir.

    Öte yandan, moda olan her şey gibi bunun da bir süre sonra bay getirmesi mümkündür.
    (28.08.2008 00:46)

flowers in the attic

    Bir V.C. Andrews kitabı olup Türkçemize "Çatı" diye çevrilmiştir, aynı adlı serinin ilk kitabıdır, diğer adıyla Dollanganger serisi yani.

    Yazarını ele veren alışıldık bir anlatıma sahiptir kitap, Türkçesinden okumuş olsanız bile. Gerek olay örgüsüyle gerek kahramanlarının özellikleriyle gerekse de serinin ilerleyişiyle, ürün adeta haykırmaktadır: "V.C. Andrews yazdı beni!" biçiminde.

    Her neyse, gelelim içeriğe.

    --! spoiler !--

    "Bencil ve zalim bir anne tarafından yaşadıkları dünyadan kopartılıp bir çatıya kilitlenen dört masum çocuğun yaşamlarına egemen olan garip, karanlık korkularla dolu tutku ve dehşetin öyküsü tüm dünyada okurları adeta tutsak etti." diye tanıtılmış Altın Kitaplar baskısının arka yüzünde kitap; öznel bir anlatım olduğu açık. Kitabımızı nesnel ele alalım en iyisi biz, olabildiğince.

    Önceleri dört çocuklu muhteşem, cici aile tablosu çizen Dollangangerların çöküşüdür aslen bu kitap: Birbiri ardına gelen felaketler -önce babalarının ölümü, sonra maddi sıkıntıları, ardından da anne Dollanganger'ın küs olduğu babasından para koparma amacıyla çocuklarıyla beraber eski evine yerleşmesi, ama aklınıza gelen şekliyle değil: çocuklarını çatıya saklayarak-.
    Kitabımız boyunca büyük bir umutla annelerinin kendilerine güzel haberi -dedelerinin onları kabul ettiği, artık çatıdan çıkabilecekleri haberi- vermesini bekleyen Chris, Cathy ve küçük ikizlerin çaresiz beklyişleri sonucunda annelerinin artık onları pek de tınmadığı gerçeğine ulaşıncaya kadar geçirdikleri evrim: Karanlık bir çatıda, yemek getirip dinî azarlarla önlerine koyan bir büyükanne ve çocuklarına ilk başlarda getirdiği ümit dolu haberler ziyaretleri gibi gittikçe azalan bir anne sonuçta gördükleri bu değişim sürecinde, güneşten bile fazla. Birbirlerine tutunarak zor koşullara dayanmaya çalışıyorlar, enseste kaysabile.
    Kitabımızın sonunda da, türlü eziyetlere çatı arasında katlanan dörtlü, -Cory'nin ölümüyle- artık üç kişi olarak çatıyı, onları "şeytan dölü" olarak niteleyen büyükannelerini terk ediyorlar, bilinmeyen bir geleceğe kaçarak; ancak geçmişleri hep önlerinde oluyor -ki seri dört kitaptan oluşuyor.- *

    --! spoiler !--

    Gelelim okuyucu yorumuna.

    Az ve öz konuşmak en iyisi: Zaman kaybı. Kaldı ki kitapların hepsini orijinallerinden alıp bir günde okumak gibi bir hata yaptıysanız *güzel de bir maddi kayıp. Yanlış anlamayınız, seveni vardır, bir şey diyemem ama tavsiye etmiyorum, özellikle de -15 yaş grubu için.

    Çok merak ettiniz, illâ ki alacaksınız diyelim; edebi bir şey beklemeden olaylara konsantre olun, zira kitabın güzel birkaç yönünden biri de akıcılığı.

    Ha, bir de, serinin diğer kitapları için:
    (bkz: petals on the wind),
    (bkz: if there be thorns),
    (bkz: seeds of yesterday).
    (23.08.2008 18:22)

çatı

sayfa: 1-2-3-4...-16

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.