son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
mor renk görünce dayanamıyorum, tarz olarak da çok hoşuma gittiyse çok fazla incelemeden heyecanla aldığım kıyafetler olabiliyor. yine böyle, t-shirt'ümsü bir şeyi deli gibi seve seve almışım, giyiyorum, fakat tanımadığım -bazı-insanlar hoşnutsuz bakıyor, aldırmıyorum. ancak birkaç ay sonra görüyorum ki kıyafetin ortasında bir haç işareti varmış fakat üzerindeki desenler öyle güzel kamufle etmiş ki ben bile, bana dışarıdan bakan bir yabancı kadar görememişim kendimi. benzer şekilde, hiç çıkarmadığım, çok sevdiğim, kanatları açık, başı yana eğik melek figürlü küçük bir kolyem var, yine bazı hadsiz, 'a-aa din mi değiştirdin sen, kolyendeki çarmıha gerilmiş isa mı, ne o?' diye sorup baş ağrıtan insanların farkında olmadan desteklediği kültür işte bu. bunlar çok basit, belki konu bile edilmeyecek örnekler. fakat bu ülkede bizim gibi yaşamayan yabancıların çektiği sıkıntılar hakkında ipucu veren örnekler. daha derinlerde kendi içimizde bile bizi birbirimize düşman eden düşünce, yaşayış tarzı ve ideolojik görüş temelli nice büyük sorunlar var linç kültürünün kıskacında kalan. biz, bizden farklı olanı algılayamadığımız için saldırıya geçmeyi en doğal hakkımız gibi gören insanlarız. bizim en iyi yaptığımız şey bu. ne saygımız ne sevgimiz ne de hoşgörümüz... yok.
bu cümleyi en iyi tanımlayan kelime kesinlikle budur. literal anlamı ise: 'bu iyi'
ilkokul dördüncü sınıftaki ingilizce öğretmenime öpücüklerimi gönderiyorum, ağaç cidden yaşken eğiliyormuş ve bir daha düzelmiyormuş.
(bkz: but i do love you)
eres... la luz de mi vida.
two and a half men'in charlie harper'ı varken kendisini yok sayıyorum.
ne yapışkan, ne lanet ve ne saçma bir şarkıymışsın sen. shakira, popona gösterdiğin özeni şarkılarına da göstersen keşke. şarkının ispanyolca kısmı güzel ama o bile kurtarmıyor işte.
sonrası karamel koması. formda kalmayı baltalayan bir starbucks kötülüğü. arada bir aklıma geliyor, çikolatadan bile belli bir süreyle uzaklaşabiliyorsam senden de uzaklaşırım diyorum ve geçiyorum.
'arkadaşım benim' amiga mía, lo sé, solo vives por el, que lo sabe también, pero el no te ve como yo, suplicarle a mi boca que diga que me ha confesado entre copas, que es con tu piel con quien sueña de noche y que enloquece con cada botón que te desabrochas pensando en sus manos. el no te ha visto temblar, esperando una palabra, algún gesto un abrazo. el no te ve como yo suspirando, con los ojitos abiertos de par en par, escucharme nombrarle. ¡ay amiga mía! lo se y el también. amiga mía, no se que decir, ni que hacer para verte feliz. ojalá pudiera mandar en el alma o en la libertad, que es lo que a el le hace falta; llenarte los bolsillos de guerras ganadas, de sueños e ilusiones renovadas. yo quiero regalarte una poesía; tu piensas que estoy dando las noticias. amiga mía, ojalá algún día escuchando mi canción, de pronto, entiendas que lo que nunca quise fue contar tu historia porque pudiera resultar conmovedora. pero, perdona, amiga mía, no es inteligencia, ni es sabiduría; esta es mi manera de decir las cosas. no es que sea mi trabajo, es que es mi idioma.
insanı ele geçiren bir şey. pink floyd'un zamanın ötesinde müzik yapması gibi, zamanın ötesinde -bilmiyorum neresinde- bir şarkı. tanımlayamadım bile.
(bkz: firenze dil merkezi)
politikada özellikle çok kullanılır, eğer latin amerika'da yaşıyorsanız. (bkz: persona non grata)
aslında sadece ihsan karakteri bile diziyi uçuruyordu. sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |