son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
evet, mevzumuz hüseyin üzmez. basından öğrendiğimize göre diye cümleye başlayarak malumun ilamını yeniden yapmanın anlamı yok. zira zaten herkes konuya vakıf. alışgın olmadığımız mevzu ise vakit gazetesinin abdurrahman dilipak ve hasan karakaya'nın yazılarından sonra nihayet (kurumsal) bir açıklama yapmış olmasıdır ki açıklama metni nah buradadır;http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=18117 kendi şahsi şeysimi şurada bir yerde daha önce yazmıştım meraklısına; (#185812). aslında eklenecek bir şey yok. ancak şu kadar ki kitaplarını severek okuduğum hüseyin üzmez'in başına gelenlerin zaten savunulacak bir tarafı yoktur. kendisi de savunamaz zira. zaten bu konudaki fikirlerini bir ropörtajında ayan beyan etmişti, linki buralarda bir yerde olacaktı; http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=64751. bu olanlar sonucunda (olduğunu varsayarak, zira fiilen olmuş olsa bile oldu diyemeyiz) şeriatın kestiği parmak acımaz diyerekten dar ağacında kendi ayağının altındakini tekmelemesi gerekecektir. ama aslında benim derdim ahmet hakan'la. ahmet hakan'da bal gibi biliyor ki suçun bireyselliği gibi bir mevzu var. yani modern hukuk sistemlerine göre varsayım olarak hüseyin üzmez'in işlediği bir cinayetten yazı yazmış olduğu gazete sorumlu tutulamaz. hüseyin üzmez'i eleştirebilir, yerebilirsiniz ancak buradan bir genellemeyi kültür olarak benzeşiyorlar mavalının arkasına saklanarak dahi yapamazsınız. diyelim ki hüseyin üzmez organize suç işlemiş olsun. o vakit bir şeyler kara çalmanız elbetteki normaldir. bahsi edilen ahmet hakan yazısı şudur; http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=8801774&yazarid=131 tekrarlamak gerekirse, bana göre ilke suç eşittir cezadır. hatta ben cezalandırılmayan suç tekrarlanır ilkesini de çok severim. ancak organize ya da örgütlü olmadığı sürece suçun bireyselliği de beğendiğim güzel ilkeler arasındadır. zira ali kırca'nın suç içermeyen malum olayından yola çıkarak show tv'yi eleştirmek abestir. beklentim şudur; ahmet hakan bir gün kendi gettosunun pislikleri hakkında yazsın, yerse tabi.
Kısacası Taksim miting yapmak için elverişli bir yer değildir. Başka bir şeyler yapmak isteyenler varsa ise o ayrı. Bu konuda Genç Siviller'in elinden bir şey gelmez. Bence çıkıp Kazlıçeşme gibi devasa bir meydanı önersinler, olsun bitsin. İlginçtir; Taksim'e cami yapmak da yasak olmasına rağmen Genç Siviller çıkıp, bi'şey yapmıyor, çok ayıp, çok.
(bkz: türkçe biliyor musunuz) (bkz: benjamin linus)
(bkz: vicdansız)
1. (bkz: kuran ı kerim) 2. hazreti muhammed (sav) - hadis ve sünnet yani- 3. çok zorlar isek birinci ve ikinci koşullar ile çelişmediği sürece hulefayi raşidin. (yani dört halife) ki bunların da temsil edebilme yetkisi ancak kuran ve sünnet ile çelişmediği sürece mümkündür. neden bu konuya değindim; hristiyanlıkta papa yeryüzünde tanrının vekili gibi bir şeydir. hristiyanlıkta papa demek hristiyanlığı temsil edebilen kişi demektir. (o yüzden özür filan dilemez, dilememişti nitekim) kısacası hristiyanlıkta olan ruhban sınıfı islamiyette yoktur. hristiyanlıkta papayı eleştirenler hristiyanlığı eleştirmiş olurlardı. ancak olsaydı şayet biz de halifeyi eleştirseydik sadece halifeyi ve makamını veya şahsını eleştirmiş olurduk. islamiyeti değil. eğer şayet islamiyeti eleştirecek ise (ki islam hukukuna göre bu mümkün değil) direk kuranı veya peygamgerini eleştirmeliyiz. (bu da islama göre küfre gider) yine günümüzde modern kurumların tüzel kişiliğini temsil eden gerçek kişiler vardır. örnek olarak deniz baykal chp'nin tüzel kişiliğini temsil eder. ya da recep tayyip erdoğan ak parti'nin kişiliğini temsil eder. ya da yaşar büyükanıt tsk'yı temsil eder. bunları eleştirdiğinizde kurumlarını eleştirmiş olursunuz. islamiyeti temsil edebilecek böyle bir kişi makam yoktur. kıssadan hisse kısmına gelelim; örnek olay şu olsun; falan caminin hocası filan suçu işlemiştir. eğer o coğrafyada islam hukuku geçerli ise islam hukukuna göre (yani kuran, sünnet) gereken cezası en ağır şekilde verilir. islam hukukuna göre verilecek cezaların yetersizliği tartışılmaz. islam hukukunun vereceği cezalar fazlasıyla yeterlidir. eğer o coğrafyada islam hukuku geçerli değil ise şayet geçerli olan hukuk sistemi bu gibi olaylar ve sonuçları hakkında sorumludur. müslüman olan ahali değil. peki neden müslüman olan ahaliyi suçlayamayız çünkü islamiyete göre zaten insan ( peygamber olmadığı sürece) günaha girecektir. yamuluyorsam düzeltin ama islam'ın öğretilerinde günah işlemeyin emrinden çok tevbe edin emri vardır. çünkü günah işlemeyin demek zaten (islam'a göre) insanın yaratılış gayesine aykırıdır. insan günah işlemek ve akabinde tevbe etmek üzere yaratılmıştır.
naçizene şahsım bu tespit üzerine sadece ulu ve salcılık kelimerinin ilişkisini irdelemiştir. bu nedenle bu çok yerinde tespiti nedeniyle sayın thanatoxin'e teşekkürü bir borç bilirim.
ufak bir derleme için;http://cumaertesi.zaman.com.tr/?bl=8&hn=5474 satın alabilmek için; http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=431642&sa=39001811
herkes olaya kendi açısından bakar. ve sonuç itibariyle bir başlık altında çok yönden bakılmış, irdelenmiş şeysiler tezahür etmiş olur. bazılarına göre bu polemiktir öbür bazılarına göre ise farklı iki bakış açısıdır.
zannedersem ulu salcılık namına yazılmış bir kitap olmadığından olsa gerektir (olsa da muteber değildir ki duyumsamadık şimdiye dek). çözüm kümesi olarak milliyetçilik benzeri davranışları kültür olarak islam'dan * ayıklarsak; işte ulusalcılık şimdilik budur denebilir. ulusalcığı milleyetçilikten ayırabileceğimiz en önemli nüans bence şudur ey okurlar; milliyetçiler tanrı dağı kadar türk hira dağı kadar müslümandır. ulu salcılar ise hira dağı kısmısına katılmazlar, katılamazlar zira türkün dini şamanizmdir olmalıdır. bir başka ulu salcı olarak matbuattan takip ettiğim veli küçük ise kültür olarak islam'dan soyutlanan hızlı ulu salcılara dini kültür olarak şamanizmi enjekte etmektedir. benzer konularda bir başka ulusalcı olan doğu silahçıoğlu bile köşesinden şamanizm'e paslar atmıştır. ufak bir analiz için buyrun buradan; http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=63857 bana göre ulu salcılık modası bile gelmemiş kısır bir fantazidir. atatürk milleyetçiliğinin ya da anayasal milliyetçiliğini ne çabuk tükettiniz yahu?
etmezse onlardan değildir” (Hadîs-i Şerif) Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile... Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nâfile! Kaç hakikî Müslüman gördümse: Hep makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir! İstemem dursun o pâyansız mefâhir bir yana... Gösterin ecdâda az çok benzeyen bir kan bana! İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yâdigâr! Çok değil ancak! Necip evlâda lâyık tek şiâr. Varsa şayet, söyleyin bir parçacık insâfınız: Böyle kansız mıydı -Haşa- kahraman eslafınız ? Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdâsına? Benzeyip şîrâzesiz bir mushafın eczâsına, Hiç görülmüş müydü olsun kayd-ı vahdet târumâr? Böyle olmuş muydu millet can evinden rahnedar? Böyle açlıktan boğazlar mıydı kardeş kardeşi? Böyle adet miydi, bî-pervâ, yemek insan leşi? Irzımızdır çiğnenen, evlâdımızdır doğranan! Hey sıkılmaz! Ağlamazsan, bâri gülmekten utan!... “His” denen devletliden olsaydı halkın behresi: Pâyitahtından bugün taşmazdı sarhoş nâ’rası! Kurt uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi, Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi. Lâkin aşk olsun ki, aldırmaz da otlarmış eşek, Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek! Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı... Hasmı, derken, çullanmışlar yutmadan son lokmayı!.. Bir hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin üslûba sok: Hâlimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok. Burnumuzdan tuttu düşman, biz boğaz kaydındayız! Bir bakın: Hâlâ mı hâlâ ihtiras ardındayız! Saygısızlık elverir... Bir parça olsun arlanın: Vakit çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın! Davranın haykırmadan nâkûs-ı izmihlâliniz... Öyle bir buhrâna sapmıştır ki, zirâ haliniz: Zevke dalmak şöyle dursun, vaktiniz yok mâteme! Davranın, zîra gülünç olduk bütün bir âleme, Bekleşirken gökte yüz binlerce ervâh, intikam; Yerde kalmış, naşa benzer kavm için durmak haram! Kahraman ecdâdımızdan sizde bir kan yok mudur? Yoksa: İstikbâlinizden korkulur, pek korkulur! 13 Haziran 1329 (1913)
islam açısından bakalım; müslümanlık o kadar kolay mıdır? yani kimlik kartına dini; islam yazdığımızda gerçekten müslüman olmuş mu olacağız? çok safsınız. sene taa bin dokuz yüz bilmem kaç; mehmet akif ersoy söylüyor, anlamaya çalışalım; (bkz: Müslümanlık Nerede) öte yandan ama biz kültür olarak müslümanız. bütün bu olanları işte o sebeple islamiyet'e yamayabiliriz derseniz islam'ı az buçuk bilen biri bile kargalar ile birlikte katıla katıla güler. bir kere islami literatürde kültür müslümanlığı diye bir şey yok. olmayan bir şeyin tartışmasını yapmayalım. ufak bir ipucu vereyim ki bu bir emirdir; (bkz: emrolunduğun gibi dosdoğru ol). çok açıdan bakacaz ya bakalım; biz de islam'ın kültürü bile kalmamıştır. tüketim toplumuyuz artık; tükettik. izlediğiniz televizyonlara, sinamalara bakın, sokaklara bakın. islam diye adlandırabileceğimiz hiç bir şey yok. (hazreti süleyman demirel'in deyimiyle tabi camiler açık, ezanlar okunuyor ve isteyen namazını da kılabiliyor; what's wrong (gülme efekti)) bizim tedirisinden geçtiğimiz rahle tam anlamıyla batı kültürüdür. yüzde doksan dokuzu müslüman olan bir ülke değiliz belki yüzde doksan dokuzu kendini müslüman zannediyordur o ayrı. zannetmek bedava.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |