ziyafet

    'Çeşitli vesilelerle, çeşitli misafirlere verilen -genellikle bol çeşitli ve itina gösterilmiş- yemek, bu misafirlere yapılan ikram' vb. manalara gelmektedir.

    Ziyafet vermek, bir mutluluğu paylaşmak demektir. Kişi/kurum, çok sevindiği/kutlamak istediği bir şey/olay/durum karşısında bu sevincin bir nevi şükrünü eda etmek amacıyla, çok sayıda kişiyi uygun bir yerde misafir ederek ziyafet verir.

    Evlilik ve sünnet merasimleri ziyafet için iyi birer vesiledir. İmkanı olanlar için, imkanları ölçüsünde* dar veya geniş kapsamlı ziyafet vermek iyi bir şeydir.*

    Güzel bir söz şöyle der: "Acı, paylaştıkça azalır; mutluluk, paylaştıkça artar." *

    (22.07.2009 16:48)

rahşan

    Farsça kökenli bir kelime olup 'parlak, parıltılı' manasına gelmektedir.

    Galiba, en meşhur rahşan, Rahşan Ecevit'tir...
    (16.07.2009 16:50)

kakül

izahtan vareste

    Anlaşılması için açıklamaya* ihtiyaç duyulmayan* ifadeler* için kullanılır.
    (16.07.2009 15:55)

heves

soylu

cevat güler

    Galatasaray, Frank Rijkaard ve ekibi* ile anlaşılmasından sonra. yeni sezonda kendisiyle çalışılmayacağını 15 Haziran 2009 tarihindeki resmi açıklamayla kamuoyuna duyurmuştur.

    İşini iyi yapan Cevat Güler'ler hep gülerler inşaallah...
    (18.06.2009 17:00)

davetsiz misafir

    Birkaç sene önce Samanyolu Tv'de, Anadolu'yu dolaşarak gittiği yörelerin yemeklerini tanıtan bu isimde çok güzel bir gezi-muhabbet programı vardı. Sunucusunun zamanla epey bir kilo aldığını görüp "O kadar güzel yemekleri ben yesem, ben de kilo alırdım." dememek elde değildi.*

    Programın çok başarılı sunucusu, bir zamanların * meşhur radyocusu Mustafa Kemal Pehlivan'dı.
    (18.06.2009 16:53)

asalet

    Soy'un/neslin* köklü ve temiz olması veya kişinin bir işi bizzat kendi namına yürütmesi* manasına gelmektedir. Asalet sahibi olana asil denir. İnsan, soy'unun temizliğinden, geçmişlerinde önemli işler yapmış kişiler bulunmasından veya bunların iyi bir nama sahip olmalarından dolayı memnun olabilir ama bunu kendinde bulunan bir üstünlük vesilesi sayamaz, saymamalıdır.

    ( Asiller, asil olmayanlar denince akla herhalde ilk olarak Kast Sistemi geliyordur. O, başlı başına bir garabettir* )

    * Asalet mevzuunun, bugün bazılarınca medeni olarak kabul edilen insanlar arasında apaçık bir şekilde ayrımcılık vesilesi olduğunu biliyoruz. Böyle bir ayrımcılık yoluyla insanların hakir görülmesi belki tamamen ortadan kalkmamıştır ama zamanla tesirinin önemli ölçüde azaldığını, bundan sonra da gittikçe azalacağını söylemek mümkündür. Kendini veya mensup olduğu grubu diğer insanlardan veya gruplardan üstün gören; kendi(leri)ni aziz, başkalarını zelil bilen; kendi fikirlerinin/ideolojilerinin haricindeki fikirleri/ideolojileri düşman zanneden insanlar veya gruplar kadimden beri olmuştur ve -Allahu a'lem- olmaya da devam edecektir*. Bu durumun temelinde ne gibi sebeplerin bulunduğunu anlamaya çalışırsak, karşılaşacağımız en önemli sebeplerden birisi her türlü menfaattir. Bir diğeri, maddi veya manevi tatmindir, bir diğeri gururdur, bir diğeri kibirdir, ila ahir... -Zannediyorum- "Hayat bir mücadeledir." batıl anlayışına uygun bir hayat sürenler, bu mücadelelerinde muvaffak* olabilmek için kendilerini üstün görüp diğer insanlara da üstün göstererek 'avantaj' sağlamaya çalışmaktadırlar...*

    Asalet temelindeki ayrımcılığın her türlüsü* kötüdür fakat en kötüsü, gizli ayrımcılıktır. Zahiren her ferde eşit muamele yapılıyor veya yapılması isteniyor gibi konuşup fiiliyata* geldiğinde sözlerle veya davranışlarla ayrımcılığın âlâsını yapmaktır. Yani, lafa geldiğinde mangalda kül bırakmamak ama fiilleriyle kendini yalanlarcasına hareket etmektir. Ne büyük bir tutarsızlık... Medeniyet perdesi altında mimsiz medeniyetin* en acı misallerinin sergilendiğini görmek çok üzücüdür.

    Aslında, insanlar* kalplerine sevgiyi yerleştirse ve sevgi dili ile konuşsa, beşeri münasebetlerde sevgi, hoşgörü, mülayemet, tahammül hakim olsa hiç asil ve zelil ayrımına gerek olmayacaktır. Bunun gerçekleşmesinin çok kolay olmadığını bildiğim için biraz tereddüt de yaşamıyor değilim fakat yine de, müspeti tercih ederek ümitli olmak ve bunun için gayret etmek gerekiyor diye düşünüyorum. "Bu dünya kimseye kalmaz." diyerek asillerin de bir gün öleceğini, ahirette ise * sadece amellerin fayda vereceğini hatırdan çıkarmamak lazım. Neticede, şu üç günlük dünyada neyin kavgasını veriyoruz ki; ömrümüzü insanları küçük görerek geçirirsek öbür dünyada hüsrana uğrarız hafizanallah*.

    Gelin, hepimiz iç dünyamızı kontrol edelim; başkalarını bize hakir gösteren ön yargılarımızı aşmaya çalışalım. Herkesi sevelim, sevmeye çalışalım; en azından, kimseye kin ve nefret hisleri beslemeyelim, tel'in* ile bedduaya amin demeyelim. Mütevazı olalım, herkesi kendimizden daha aziz bilelim, "Herkes yahşi, men yaman / Herkes buğday, men saman" diyelim. Hiçbir şey kaybetmeyiz, çok şey kazanırız... *


    *
    (18.06.2009 16:37)

sıklet merkezi

    Eskiden ağırlık merkezi yerine kullanılan ifadedir. Bugün de kullanılmaktadır fakat kullananların sayısı hatırı sayılır bir miktarda azalmıştır.
    (14.02.2009 13:00)

mürşid

yol göstermek

    Yol gösteren kişiye, mürşid, rehber veya kılavuz denebilir. Bu üç kelime, bazı ortak manalara sahip olsalar da tamamen eş anlamlı kelimeler değillerdir. Her birinin ifade ettiği farklı hususlar vardır. Bu tür farklılıkları bilip konuşurken bunlara dikkat etmek hem kendi kelime hazinemiz hem de Türkçe'miz için bir zenginlik kaynağıdır. Bazı manalar vardır ki onlar sadece tek kelimeyle ifade edil(e)mezler...

    Dilimize karşı hassas ve vefalı olmak, vicdani bir mesuliyettir... *

    (bkz: #91694)*,
    (bkz: #48735)*,
    (bkz: #173479)*.
    (14.02.2009 12:17)

kalpten kalbe yol vardır

    Kalpten kalbe bir yol vardır ama bu yol görünmez; ancak hissedilir...

    kalp, kalbe karşıdır da güzeldir...

    Ayrıca, (bkz: #36365).
    (12.02.2009 21:09)

yad eller

    Gurbet diyarı, yabancı ve uzak yerler/memleketler demektir.

    Allah, kimseyi yad ellerde mecburi olarak yaşamak zorunda bırakmasın. Amin..
    (17.01.2009 10:23)

yad

    Kelime, 'yâd'* olarak kabul edilirse anma, hatır[da tutma], zihin; 'yad'* olarak kabul edilirse yabancı demektir. Telaffuz manayı tamamen değiştiriyor...

    1. duruma örnek: "Andım seni, her şey yâdımdan silindi."
    2. duruma örnek: Yad ellerde yaşamak insanı mahzun ediyor.
    (17.01.2009 10:19)

sayfa: 1-2-3-4-5...-27

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.