son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
musikîde iki ses kullanılır: insan sesi ve âlet sesi. bir eser icra edilirken ya tek başına insan sesi veya müzik âletleri kullanılır; çok kere de her ikisinden birden istifade edilir. her üç halde de insanın hoşuna giden, onun zevk duyduğu ve tesirinde kaldığı ölçülü, belli bir makamda ses çıkarılır. bu sesler mahiyetine, mevzuuna ve tesirine göre değerlendirilir. ya insanın ruhuna tesir eder, onda ulvî, dinî, hamâsî hislerin canlanmasına sebep olur; ya da dinlediği bir musikî parçası, nefsine ve süflî hislere hitap ederek yüce hislerin körelmesine sebebiyet verir. yukarıdaki ifadelerde de açıkça görüldüğü gibi, meşru olan, dinlenilmesinde bir mahzur bulunmayan ses, insana ulvî hüzünleri, yani dünyanın fâniliğini, ölümün her an gelebileceğini, insanın bir gün gelip toprak olacağını, allah korkusunu hatırlatmalı veya ilâhî aşkı, allah sevgisini, dünya üzerinde cenab-ı hakkın güzel sanat eserlerindeki yüce isimlerinin ve sıfatlarının tecellîlerini hatıra getirmeli. bu hisleri tahrik eden her türlü sesi dinlemek helâl ve caizdir. fakat yetimane hüzünleri; insana ümitsizlik veren, sevdiği kimselerden ve nimetlerden ayrılmanın ıztırabını hatırlatan, insanı bedbinliğe, karamsarlığa iten; insanın şehevanî hislerine hitap eden, dinlediği zaman nefsin hoşuna giden sesler ise haramdır, dinlemek caiz değildir. bu iki sınıfa girmeyen birtakım sesler de vardır ki, insandan insana değişir. meselâ aynı musikî parçasını dinleyen iki kişiden birisi nefsânî bir his duyarken, diğeri ondan daha ulvî bir mânâ çıkarmaktadır. meselâ "İncecikten bir kar yağar, tozar elif elif diye/deli gönül abdal olmuş, gezer elif elif diye" parçasını bir musikî eşliğinde dinleyen iki kişiden birisi "elif"ten allah'ı hatırlayıp, ilâhî aşkı düşünürken, öbürü zahirî mânâsına bakarak "elif"ten bir kadını hatırlar, mecâzî bir aşk düşünür. bir başka misâl: yunus'un, "aşkın aldı benden beni/ bana seni gerek seni/ben yanarım dünü gün/bana seni gerek seni/aşkın şarâbından içem/mecnûn olup dağa düşem/sensin dünü gün endîşem/bana seni gerek seni" şiiri bugün hem ilâhî olarak, hem de türkü olarak söylenmektedir. Şimdi biri burada geçen "aşk"tan ilâhî aşkı düşünürken, diğeri zâhirî mânâsına bakarak mecâzî bir aşkı hatırlar. İmam gazalî hazretleri ise musikîyi, haram, mekruh ve mubah olhmak üzere üç ana başlık altında inceleyerek şöyle der: dünya arzusu ve şehvet hisleri ile dolup taşan kimseler için yalnızca bu duyguları tahrik eden sesler haramdır. vakitlerinin çoğunu buna veren, meşguliyeti âdet haline getiren kimse için mekruhtur. allah sevgisi ile dolup taşan, duyduğu güzel ses kendisinde yalnızca güzel sıfatları tahrik eden kimse için müstehaptır. İmam gazalî daha sonra, musikîyi haram kılan şeyin kendisi değil, sonradan ârız olan bazı sebepler olduğunu ifade eder, bunu da şöyle tasnif eder: Şarkı söyleyen kadın olur, dinleyen de kadın sesinin şehvetini tahrik edeceğinden korkarsa dinlemek haramdır. burada haram hükmü müzikten değil, kadının sesinden gelmektedir. Şarkı ve türkünün güftesi bozuk, İslâm inancına ve ahlâkına aykırı ise, bunu müzikli veya müziksiz söylemek ve dinlemek haramdır. gençliği icabı şehevî duyguların mahkûmu olan bir kimse aşırı derecede müziğe düşer, vaktinin çoğunu bu yolda geçirirse sefih olur. 1. İşaratü'l-İ'câz, s. 78; sözler, s. 382, 687-688. 2. İhyâ, 2: 279-81. mehmed paksu helal – haram - alıntı - http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=53&keyword=m%fczik - alıntı -
çok zararı var tabiki sigaranın ama şunu hiç düşündünüz mü?acaba neden sigara içenler öksürürler? özellikle de sabahları... sigara dumanı asit özelliktedir. asit ve duman içindeki tahriş edici maddeler öksürüğe yol açar. sigara içenlerin çoğu özellikle sabahları olmak üzere, öksürürler. soluk boruları içinde yabancı maddelerin nefes yollarına kaçmasını engellemek amacıyla ince tüyler vardır. sigara dumanı bu tüycüklerin hareketini bozar. böylece yabancı maddelerin nefes yollarına girmesi mümkün olur. gece sigara içilmediği zaman tüycüklerin hareketi biraz düzelir ve gündüz nefes borularına girmiş olan yanabcı maddeleri dışarı atmak amacıyla tüycükler çalışmaya başlar ve böylece öksürük olur. öksürüğün oluşunda bu mekanizmanın da rolü vardır. bu bilgiler dünya sağlık örgütü (who) tarafından da onaylanmıştır
--- alıntı --- Çanakkale savaşları deyince akla ilk gelen ve bu savaşların simgesi olan kahraman nusret mayın gemisidir. 18 mart deniz savaşı'nda müttefik donanmasını dağıtan, müttefik komutanlarını şaşkınlığa uğratan, türk askerine moral, türk milleti'ne sevinç kaynağı olan 26 mayınla bir yazgının değişmesine sebep olan bir kahramanlık hikayesidir nusret mayın gemisi. nusret mayın gemisi'nin başarısı o kadar büyümüştür ki destansı özellikler katılarak menkıbe kitaplarında baş köşeyi almıştır. Çoğu kaynakta "17 mart'ı, 18 mart'a bağlayan gece" diye başlar nusret'in serüveni. bu verilen tarih doğru olmamakla birlikte, olayın dramatik yanını artırması açısından kullanılmıştır. nusret'in kahramanlık hikayesi çok önceden başlar; nusret mayın gemisi boğaz sularına 3 eylül 1914'te geldi. teoman erbay arşivinden nusret mayın gemisi almanya'da özel olarak inşa edilmiş bu tekne, dar alanlarda kolayca manevra yapabiliyor ve az su çektiğinden mayın alanları üzerinde güvenle dolaşabiliyordu. nusret mayın gemisi'nin künye bilgileri şöyledir : tipi mayın gemisi İnşa yeri almanya tonajı 360t hizmete girişi 1912 boyu 40 m eni 7,4 m Çektiği su 2 m silahları 1 adet 7,5/40 top, 2 adet 4,7 top, 2 mk. 5b. sürat 15 mil hizmet dışı 16.06.1957 akıbeti müttefik donanmasının boğazlardaki tabyaları bombalamaya başlamaları (Şubat 1915) ile birlikte mart ayına kadar geçen süre içinde, dünyanın en büyük donanması boğaz önünde toplanıyor, keşif uçuşlarıyla mayın alanları belirleniyor, mayın araştırma ve keşif gemileri boğazın içlerine kadar girip mayınları temizliyorlardı. nusret'in mayınlarını döktüğü karanlık liman önündeki mayın hatları ise tamamen temizlenmişti. uzun süreli bu temizlik çalışmalarının ardından müttefik donanmasının boğazı geçme girişiminde bulunacağı kesinde. bunun üzerine müstahkem mevkii komutanlığı daha önceden düşündüğü gibi, bir alman subayının da teklifiyle elde kalan son 26 mayını karanlık liman'a dökme kararı aldı. bu olayın içinde yaşayan müstahkem mevkii kurmay başkanı selahattin adil anılarında şöyle yazmaktadır : "düşman kesin saldırısının birkaç gün içinde yapılacağı belli oluyordu. deniz işlerine bakan ve izleyen tecrübeli, sevimli, uysal bir ihtiyar olan alman amirali menter paşa'nın teklifine uyularak, geride kalan yedek mayınların atılmasına karar verilmiş ve 30 kadar mayın nusret gemisinde hazırlanmıştı." böylece müstahkem mevkii komutanı cevat paşa'nın da görevlendirilmesiyle, yüzbaşı tophaneli hakkı bey komutasındaki nusret mayın gemisi 7/8 mart gece yarısından az sonra göreve çıkıyordu. müstahkem mevkii mayın grup komutanı yüzbaşı hafız nazmi (akpınar) bey'de nusret mayın gemisi'ndeydi. 7/8 mart gece yarısından az sonra sisli bir havada Çanakkale'den ayrılan nusret mayın gemisi bütün ışıklarını söndürmüş, kıvılcım atmasın diye ocaklarını bastırmışlardır. daha önceden dökülmüş olan mayınların arasından, nazmi bey'in kılavuzluğunda geçerek karanlık liman'a doğru ilerlemeyi sürdürürler. kıyıya paralel olarak 100'er metre aralıklarla ve suyun 4,5 metre altında 26 mayın da sessizlik içinde dökülür. görev tamamlandığında yine aynı sessizlik ve dikkatle geriye dönen nusret mayın gemisi, bir savaşın kaderini değiştirecek 26 mayınlık imzasını bırakmıştır geride. ertesi günlerde, müttefikler tarafından yeni keşif uçuşları ve mayın taramaları yapılmıştır. her nasılsa bu 26 sürpriz mayın kendilerini saklamayı başarmıştır. hatta karanlık koy'da mayın bulunmadığına dair rapor veren İngiliz pilot, bu sürpriz mayınların başarısından bir gün sonra kurşuna dizilmiştir. 18 mart günü yaşananlar türk tarihinde gerçek bir zaferdir. bu zaferde nusret mayın gemisi'nin başarısı tartışılmazdır. winston churchill 1930'da ""revue de paris" dergisinde bu olayı şöyle yorumluyordu. "birinci dünya harbi'nde bu kadar insanın ölmesine harbin ağır masraflara mal olmasına, denizlerde 5,000 tane ticaret ve savaş gemisinin batmasına başlıca neden, türkler tarafından bir gece önce atılan ve incecik bir çelik halat ucunda sallanan 26 adet mayındır." görüldüğü gibi nusret mayın gemisi ve 18 mart zaferi bütünleşmiş ve bu zaferle birlikte anılan bir destana dönüşmüştür. nusret mayın gemisi 2000 yılı itibariyle hala mersin'de bulunmakta, batmaması için vakıflar ve gönüllüler yardımı ile içindeki su boşaltılmaktadır. belki yavuz ve midilli gibi jilet olmayacaktır, ama bu kaderi paylaşmamak için yardıma ihtiyacı vardır.--- alıntı --- sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |