seni bana sayıyla mı verdiler

    tamamen hakaret amacıyla söylenen sözdür ama artık o söz de hakaret olarak kabul edilmemeye başlandı. yüzsüz yüzsüz "evet" şeklinde cevaplar veriliyor. "ben sana sayılyla geldim, senin için burdayım" şeklinde bir cevap gelince karşı taraftan hepten insanın sinirleri tavan yapıyor.
    (17.04.2007 15:55)

seviye tespit sınavı

    sts olarak da kısaltılan, dershanelerde öğrencilerinin seviyesini belirlemek amacıyla yapılan sınavlar bütünüdür. genelde bir sınav sonucu diğerini tutmaz. öss (ki şimdiki öss sistemi de değişti) sınavına hazırlamak ve de öss heyecanını azıcık da olsun azaltmak amacıyla yapılır.
    (17.04.2007 15:51)

reflü

    neredeyse sebebinin tamamı stresten oluşan ve daha da ilerlerse gırtak kanserine yol açan ilaçların bile tedavi değil sadece geçici bir süre ağrısını dindirebildiği artık günümüzde birçok insanda görülen iğrenç bir hastalıktır. düşmanıma bile allah vermesin diyorum. çünkü bende bir reflüyüm ve ne kadar insana acı verdiğini, nasıl ağrılar çekildiğini birebir yaşadım. eğer hala reflü olmamışsanız aman dikkat edin. sinir, stres yapmayın. inanın hiçbir şey için değmiyor. olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi...
    (17.04.2007 15:46)

sen bilirsin deyince kavga çıkmazmış

    kavga çıkmadığı doğru ama bir dahaki sefere aynı konu için bu sefer daha büyük kavga çıkma olasılığı daha fazla olur. çünkü sen bilirsin der ve içine atar bu da birikimlere sebeiyet verir. birden insanlara patlamaların çoğu da bu yüzden olmuştur. bence sen bilirsinden ziyade ortak bir çözüm noktasını bulamk için konuşmak daha iyi olur.
    (17.04.2007 15:38)

gerçek

    bazen insana en acı veren şey...
    (15.04.2007 22:13)

anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı

    zekilerin her ikisi, erkeklerin annem, kızların babam şeklinde cevap verdikleri sorudur. gıcık sorulardan biridir. çocukların kafasını kurcalamak amacıyla sorulmuştur.
    (15.04.2007 21:34)

türev

    matematik bölümünde okuyan biri olarak türevsiz neredeyse bir şey yapamıyoruz. matematiğin temeli gibi bir şey türev... bir de bunun tersi şeklinde ifade ettikleri integral de var ama bence de türevin tersi integral değildir. çok zevklidir aslında türev konusu. ne diyeyim zaten bilirsen konuları insana zevkli gelmez mi matematik...
    (15.04.2007 19:20)

boş boş bakmak

    insanın kafasını bir çok şey kurcalalayıp durur ve kafasında bin türlü çakal vardır. ne yapcağını bilmez ve öylece düşünür. işte o zaman istemdışı olarak gözleri dalar gider uzaklara... işte buna boş boş bakmak denir ama aslında boş boş değildir o bakış. düşüncelerle dolu bir bakıştır...
    (15.04.2007 09:43)

türk milletinin yüzde sekseni aptaldır

    şu son zamanlarda herkes "banane" ci olduğu için bu görüntü oluşmuş olabilir yada koyunluk var biraz milletimizde ama aptal değil. sadece yapması zor geliyordur bir şeyleri yada işine gelmiyordur. asla aptal değildir. bilakis türk milleti isterse öyle şeyler ortaya çıkarıyor ki...
    (14.04.2007 18:55)

müzik

    "Şeriatça bazı savtlar (dinî bakımdan bazı sesler) helâl, bazılar ıharam kılınmıştır. evet, ulvî hüzünleri, rabbanî aşkları iras eden (hatırlatan) sesler helâldir. yetimane hüzünleri, nefsanî şehevâtı tahrik eden sesler haramdır. Şeriatın tayin etmediği kısım ise senin ruhuna, vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır."1

    musikîde iki ses kullanılır: insan sesi ve âlet sesi. bir eser icra edilirken ya tek başına insan sesi veya müzik âletleri kullanılır; çok kere de her ikisinden birden istifade edilir. her üç halde de insanın hoşuna giden, onun zevk duyduğu ve tesirinde kaldığı ölçülü, belli bir makamda ses çıkarılır. bu sesler mahiyetine, mevzuuna ve tesirine göre değerlendirilir. ya insanın ruhuna tesir eder, onda ulvî, dinî, hamâsî hislerin canlanmasına sebep olur; ya da dinlediği bir musikî parçası, nefsine ve süflî hislere hitap ederek yüce hislerin körelmesine sebebiyet verir. yukarıdaki ifadelerde de açıkça görüldüğü gibi, meşru olan, dinlenilmesinde bir mahzur bulunmayan ses, insana ulvî hüzünleri, yani dünyanın fâniliğini, ölümün her an gelebileceğini, insanın bir gün gelip toprak olacağını, allah korkusunu hatırlatmalı veya ilâhî aşkı, allah sevgisini, dünya üzerinde cenab-ı hakkın güzel sanat eserlerindeki yüce isimlerinin ve sıfatlarının tecellîlerini hatıra getirmeli. bu hisleri tahrik eden her türlü sesi dinlemek helâl ve caizdir. fakat yetimane hüzünleri; insana ümitsizlik veren, sevdiği kimselerden ve nimetlerden ayrılmanın ıztırabını hatırlatan, insanı bedbinliğe, karamsarlığa iten; insanın şehevanî hislerine hitap eden, dinlediği zaman nefsin hoşuna giden sesler ise haramdır, dinlemek caiz değildir.

    bu iki sınıfa girmeyen birtakım sesler de vardır ki, insandan insana değişir. meselâ aynı musikî parçasını dinleyen iki kişiden birisi nefsânî bir his duyarken, diğeri ondan daha ulvî bir mânâ çıkarmaktadır. meselâ "İncecikten bir kar yağar, tozar elif elif diye/deli gönül abdal olmuş, gezer elif elif diye" parçasını bir musikî eşliğinde dinleyen iki kişiden birisi "elif"ten allah'ı hatırlayıp, ilâhî aşkı düşünürken, öbürü zahirî mânâsına bakarak "elif"ten bir kadını hatırlar, mecâzî bir aşk düşünür.

    bir başka misâl: yunus'un, "aşkın aldı benden beni/ bana seni gerek seni/ben yanarım dünü gün/bana seni gerek seni/aşkın şarâbından içem/mecnûn olup dağa düşem/sensin dünü gün endîşem/bana seni gerek seni" şiiri bugün hem ilâhî olarak, hem de türkü olarak söylenmektedir. Şimdi biri burada geçen "aşk"tan ilâhî aşkı düşünürken, diğeri zâhirî mânâsına bakarak mecâzî bir aşkı hatırlar.

    İmam gazalî hazretleri ise musikîyi, haram, mekruh ve mubah olhmak üzere üç ana başlık altında inceleyerek şöyle der:

    dünya arzusu ve şehvet hisleri ile dolup taşan kimseler için yalnızca bu duyguları tahrik eden sesler haramdır.

    vakitlerinin çoğunu buna veren, meşguliyeti âdet haline getiren kimse için mekruhtur.

    allah sevgisi ile dolup taşan, duyduğu güzel ses kendisinde yalnızca güzel sıfatları tahrik eden kimse için müstehaptır.

    İmam gazalî daha sonra, musikîyi haram kılan şeyin kendisi değil, sonradan ârız olan bazı sebepler olduğunu ifade eder, bunu da şöyle tasnif eder:
    Şarkı söyleyen kadın olur, dinleyen de kadın sesinin şehvetini tahrik edeceğinden korkarsa dinlemek haramdır. burada haram hükmü müzikten değil, kadının sesinden gelmektedir.

    Şarkı ve türkünün güftesi bozuk, İslâm inancına ve ahlâkına aykırı ise, bunu müzikli veya müziksiz söylemek ve dinlemek haramdır.
    gençliği icabı şehevî duyguların mahkûmu olan bir kimse aşırı derecede müziğe düşer, vaktinin çoğunu bu yolda geçirirse sefih olur.

    1. İşaratü'l-İ'câz, s. 78; sözler, s. 382, 687-688.
    2. İhyâ, 2: 279-81.
    mehmed paksu helal – haram
    - alıntı -

    http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=53&keyword=m%fczik

    - alıntı -
    (12.04.2007 21:36)

dilenci

    günümüzde en çok para kazanan insanlardır bence. babam anlatmıştı. dikkatle dinlemiştim ve çok şaşırmıştım. babamların çalıştığı yerde bir dilenci varmış. bütün gün dilenip başkada bir şey yapmıyormuş. o kadar da acındıyormuş ki kendini... insan "vay yazık" deyip para veresi geliyormuş ki babamın arkadaşları, çoğu zaman para da vermişler. neyse bir gün babam ve arkadaşları bir de ne görsünler. bizim şu dilencimiz son model mercedes ine binip gitmiş bak sen şu işe! yani uzun lafın kısası efendim dilencilere aldanmayın bence onların çoğu bazı zenginlerden bile daha zengin...
    (12.04.2007 21:28)

kendini cezalandıran kişi

    kendine göre yaptığı yanlışlıklarda, vicdanını rahatlaması için kişinin kendi kendine verdiği cezadır.
    (12.04.2007 21:16)

aşk

    2 sessiz 1 sesli harften oluşan ve günümüzde artık önemini kaybetneye yüz tutmuş bir kelimedir.
    (12.04.2007 21:10)

sigara

    sigara içme torununu gör; sigara iç dedenin dedesini gör şeklinde yavaş yavaş insanı ölüme götürdüğünü anlatmaya çalışan meşhur cümlelerden sadece bir tanesidir bu cümle...
    çok zararı var tabiki sigaranın ama şunu hiç düşündünüz mü?acaba neden sigara içenler öksürürler? özellikle de sabahları... sigara dumanı asit özelliktedir. asit ve duman içindeki tahriş edici maddeler öksürüğe yol açar. sigara içenlerin çoğu özellikle sabahları olmak üzere, öksürürler. soluk boruları içinde yabancı maddelerin nefes yollarına kaçmasını engellemek amacıyla ince tüyler vardır. sigara dumanı bu tüycüklerin hareketini bozar. böylece yabancı maddelerin nefes yollarına girmesi mümkün olur. gece sigara içilmediği zaman tüycüklerin hareketi biraz düzelir ve gündüz nefes borularına girmiş olan yanabcı maddeleri dışarı atmak amacıyla tüycükler çalışmaya başlar ve böylece öksürük olur. öksürüğün oluşunda bu mekanizmanın da rolü vardır. bu bilgiler dünya sağlık örgütü (who) tarafından da onaylanmıştır
    (12.04.2007 21:03)

nusret mayın gemisi


    --- alıntı ---
    Çanakkale savaşları deyince akla ilk gelen ve bu savaşların simgesi olan kahraman nusret mayın gemisidir. 18 mart deniz savaşı'nda müttefik donanmasını dağıtan, müttefik komutanlarını şaşkınlığa uğratan, türk askerine moral, türk milleti'ne sevinç kaynağı olan 26 mayınla bir yazgının değişmesine sebep olan bir kahramanlık hikayesidir nusret mayın gemisi.

    nusret mayın gemisi'nin başarısı o kadar büyümüştür ki destansı özellikler katılarak menkıbe kitaplarında baş köşeyi almıştır. Çoğu kaynakta "17 mart'ı, 18 mart'a bağlayan gece" diye başlar nusret'in serüveni. bu verilen tarih doğru olmamakla birlikte, olayın dramatik yanını artırması açısından kullanılmıştır. nusret'in kahramanlık hikayesi çok önceden başlar; nusret mayın gemisi boğaz sularına 3 eylül 1914'te geldi.


    teoman erbay arşivinden nusret mayın gemisi


    almanya'da özel olarak inşa edilmiş bu tekne, dar alanlarda kolayca manevra yapabiliyor ve az su çektiğinden mayın alanları üzerinde güvenle dolaşabiliyordu.

    nusret mayın gemisi'nin künye bilgileri şöyledir :



    tipi mayın gemisi
    İnşa yeri almanya
    tonajı 360t
    hizmete girişi 1912
    boyu 40 m
    eni 7,4 m
    Çektiği su 2 m
    silahları 1 adet 7,5/40 top, 2 adet 4,7 top, 2 mk. 5b.
    sürat 15 mil
    hizmet dışı 16.06.1957
    akıbeti


    müttefik donanmasının boğazlardaki tabyaları bombalamaya başlamaları (Şubat 1915) ile birlikte mart ayına kadar geçen süre içinde, dünyanın en büyük donanması boğaz önünde toplanıyor, keşif uçuşlarıyla mayın alanları belirleniyor, mayın araştırma ve keşif gemileri boğazın içlerine kadar girip mayınları temizliyorlardı. nusret'in mayınlarını döktüğü karanlık liman önündeki mayın hatları ise tamamen temizlenmişti.

    uzun süreli bu temizlik çalışmalarının ardından müttefik donanmasının boğazı geçme girişiminde bulunacağı kesinde. bunun üzerine müstahkem mevkii komutanlığı daha önceden düşündüğü gibi, bir alman subayının da teklifiyle elde kalan son 26 mayını karanlık liman'a dökme kararı aldı.

    bu olayın içinde yaşayan müstahkem mevkii kurmay başkanı selahattin adil anılarında şöyle yazmaktadır :
    "düşman kesin saldırısının birkaç gün içinde yapılacağı belli oluyordu. deniz işlerine bakan ve izleyen tecrübeli, sevimli, uysal bir ihtiyar olan alman amirali menter paşa'nın teklifine uyularak, geride kalan yedek mayınların atılmasına karar verilmiş ve 30 kadar mayın nusret gemisinde hazırlanmıştı."

    böylece müstahkem mevkii komutanı cevat paşa'nın da görevlendirilmesiyle, yüzbaşı tophaneli hakkı bey komutasındaki nusret mayın gemisi 7/8 mart gece yarısından az sonra göreve çıkıyordu. müstahkem mevkii mayın grup komutanı yüzbaşı hafız nazmi (akpınar) bey'de nusret mayın gemisi'ndeydi.

    7/8 mart gece yarısından az sonra sisli bir havada Çanakkale'den ayrılan nusret mayın gemisi bütün ışıklarını söndürmüş, kıvılcım atmasın diye ocaklarını bastırmışlardır. daha önceden dökülmüş olan mayınların arasından, nazmi bey'in kılavuzluğunda geçerek karanlık liman'a doğru ilerlemeyi sürdürürler. kıyıya paralel olarak 100'er metre aralıklarla ve suyun 4,5 metre altında 26 mayın da sessizlik içinde dökülür. görev tamamlandığında yine aynı sessizlik ve dikkatle geriye dönen nusret mayın gemisi, bir savaşın kaderini değiştirecek 26 mayınlık imzasını bırakmıştır geride.

    ertesi günlerde, müttefikler tarafından yeni keşif uçuşları ve mayın taramaları yapılmıştır. her nasılsa bu 26 sürpriz mayın kendilerini saklamayı başarmıştır. hatta karanlık koy'da mayın bulunmadığına dair rapor veren İngiliz pilot, bu sürpriz mayınların başarısından bir gün sonra kurşuna dizilmiştir.

    18 mart günü yaşananlar türk tarihinde gerçek bir zaferdir. bu zaferde nusret mayın gemisi'nin başarısı tartışılmazdır. winston churchill 1930'da ""revue de paris" dergisinde bu olayı şöyle yorumluyordu.
    "birinci dünya harbi'nde bu kadar insanın ölmesine harbin ağır masraflara mal olmasına, denizlerde 5,000 tane ticaret ve savaş gemisinin batmasına başlıca neden, türkler tarafından bir gece önce atılan ve incecik bir çelik halat ucunda sallanan 26 adet mayındır."

    görüldüğü gibi nusret mayın gemisi ve 18 mart zaferi bütünleşmiş ve bu zaferle birlikte anılan bir destana dönüşmüştür.
    nusret mayın gemisi 2000 yılı itibariyle hala mersin'de bulunmakta, batmaması için vakıflar ve gönüllüler yardımı ile içindeki su boşaltılmaktadır. belki yavuz ve midilli gibi jilet olmayacaktır, ama bu kaderi paylaşmamak için yardıma ihtiyacı vardır.--- alıntı ---
    (12.04.2007 00:00)

sayfa: 1-2-3-4-5...-9

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.