lavinia

    feridun düzağaç'ın ilk bestesiymiş bu şiir. daha ne denir ki...
    (15.06.2008 15:56)

öss 2008

rüyalar gerçek olsa

    emel sayın'ın söylediği çok güzel, su gibi bir şarkı. söylerini de yazayım tam olsun.

    rüyalar gerçek olsa seni her gün görürdüm
    o incecik beline sarilarak yürürdüm

    sabah olmasın diye güneşi durdururdum
    yanardağlarda tüten ateşi söndürürdüm
    yatağına her gece gelincik doldururdum
    dudağına bin kere öpücük kondururdum

    rüyalar, rüyalar, rüyalaaaar
    ah rüyalar gerçek olsa....

    rüyalar gerçek olsa
    sana güller verirdim
    o güllerle belki de kucağıma gelirdin
    sarılırdım boynuna
    sokulurdum koynuna
    o gül dudaklarından operdim doya doya
    (15.06.2008 11:54)

yanlış numara

    sizi yanlış arayan insanların sesleri nedense özlenen ve beklenenlere benzer her zaman...
    (14.06.2008 22:39)

yağmurlu sokak

    melih cevdet anday'ın bir romanı. bu kitapta dilin kullanımı, üslup falan çok güzeldi de, sonunda bazı noktaların ucu öyle açık kalıyor ki insan beklediği kadar tatmin olamıyor. tamam ana karakterimiz vardır onun için bir son yazılmıştır ama biz o kişiyle ilgili ve adı sıkça geçen diğer karakterlere de ne olduğunu merak ediyoruz haklı olarak.
    (14.06.2008 19:58)

ankesörlü telefon

    ankarada metro istasyonlarının hemen hepsinde olduğu gibi batıkent istasyonunda da var bu telefonlardan. ve ,son bir haftadır ordan gelip geçenler en soldaki ankesörlü telefonun başında ağlayan, birileriyle konuşan ya da konuşmaya çalışan, numarayı çevirip düşmeden kapatan ve elleri titreyerek bir karar vermek adına orada duran birini görüyorlar. ve biraz olsun gözlemci olan birisi ordan geçip bilet basacağı yere doğru yürürken çıkarımlar yapıyor bu kızcağız için. hayatındaki o büyük dertlere bakıp, onun tahminen o küçücük dünyasındaki küçücük dertlerine ve bunlardan kaynaklanan bu haline gülüyor. yine de üzülüyor da çünkü hala bir şeyler için bu kadar üzülecek kadar uslanmamış bir ruh var karşısında ve bu yüzden de saf o kızın üzüntüsü.

    ama hiç kimse gelip sormuyor ya da soramıyor ne oldu diye. normal olan bu elbette. kimi zaman telefonun ucundakinin bile bunu yapmadığı düşünülürse çok daha iyi anlaşılacaktır bu durum. ve işte uzaktaki o diğeri için kendi yüzünden acı çeken bu kızımız böylece devam ediyor o telefondaki duruşuna.

    ağlamayı en azından başkalarının gözü önünde yapmayı sevmemesine rağmen dayanamıyor işte. kimin gözünde, ne kadar küçük düştüğüne bakmadan ağlıyor oracıkta. ve her sabah yaşanan, bu ibadet gibi şey sona eriyor bir süre sonra, önce yüzünü silip yukarıya çıkıp nefes alıyor alabileceği kadar sonra da aşağıya inip bir yerlere yollanıyor.

    vardığı yerdeki mutlulukları sahte, sahteliğinden kısa, hemen sonrasında ise yaşadığı şeyler çok daha ağır.

    kulaklarında lavinya dinleme isteği oluyor telefonun başından ayrıldıktan sonra, ancak olamıyor bu. olmaması gerektiği için. yine de keşke diyor bir kez dinleyebilsem ya da yapmamam gereken şeylerin sınırlarını aşmamayı başarabilsem.

    o ankesörlü telefon yıllardır orada duruyor, birilerinin acılarını alıp bir yerlere taşıyarak. yıllarca daha duracağı gibi.
    (14.06.2008 02:02)

mevsim sonbahar

    teoman ve onun produktörlüğünde albüm çıkarmış metro adlı bir grup tarafından, onların avucumda gökyüzü adlı albümünde söylenmiştir. diğer şarkılar gibi çok güzel bir şarkı olmasına rağmen malesef ki metro silinip gitmiştir.
    (14.06.2008 00:07)

mevsim bahar

mutsuzluk

    pek az şey düşünmenize müsade eder mutsuzluk. bu yüzden balıklarınızın suyu haftalardır değişmez ve yemleri her gün değil de iki üç günde bir verilir. her gün ya öldülerse diye panik içinde bakılır fanusun içine ama ölmedikleri görülünce yine bırakılırlar o kendi zavallı hallerine. o... çocuklarındaki balıkların suyunu değiştirme hikayesi öyle bir işler ki beyne, kendi derdinizden değiştirmeseniz de sularını bahaneniz hazırdır. "ya ölürlerse?". halbuki filmin o kısmı hem siz hem de onlar için bir şeyleri değiştirme gücü vermelidir size. çünkü henüz kurtulamayacak kadar* batmamışsınızdır mutsuzluğa/pisliğe...
    (13.06.2008 23:45)

kısa boylu olmak

    "sarışının adı var esmerin tadı var." şeklindeki nadide sözü bence boy olayı için de söyleyebiliriz. kısa boylu kadınlar hep daha sevimlidir ve daha geç yaşlanırlar çünkü.*

    düzenleme; bodur tavuk her dem piliç. imiş anlatmak istediklerimi özetleyen söz.**
    (13.06.2008 22:40)

esen yayınları

    ağırlık merkezi sorularında 10-15 tane topu üst üste koyan ve bunun türevlerini tüm derslerde yapan, bu yüzden gereksiz ve sinir bozucu yayın. bazı hocaların yazılılarında kitabı ezberleyip gitmek yeterli oluyor imiş. hala başıma gelmedi öylesi.
    (13.06.2008 22:37)

suskunluk

    kimi zamanlar birini öldürmenin en yavaş ve en acılı yolu.
    (13.06.2008 15:06)

yeni türkü

    insan kaç yaşında olursa olsun böyle olmalı işte dedirten derya köroğlu ve diğer bütün elemanları ile sahneye çıktığı ilk andan itibaren izleyenlerini mest etmeyi başarmış gruptur. bizi şarkı aralarında ve şarkılarda alıp odtü'ye, samsun asfaltına, egeye, uzaklara götürmüş ve malesef benim için yarım kalmış bir konsere imza atmıştır. hep böyle olsun yeni türkü; yıllara ve olabilecek her şeye inat.
    (12.06.2008 23:44)

pushing daisies

    "sevdiğin insan yanında ama ona dokunamıyorsun." bu durumun çaresizliğini o kadar iyi vermiş bir dizidir ki ben izlerken dertlenmekte ve sinir krizleri geçirmekteyim. ama bu böyle sürerse olmaz diyorum, belki senaristler beni duyar.*
    (06.06.2008 19:04)

sevmekten usanmam

    ....
    Bensiz mutluysan
    Hep öyle kal
    ...

    doğru söze ne denir...
    (05.06.2008 21:55)

sayfa: 1-2-3-4-5...-14

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.