ankara metrosu

    birbirlerini delicesine seven iki insanın etrafa sevgi saçan bakışlarıyla, öğrencilerin okul muhabbetleriyle, takım elbiseli şık giyinimli bay ve bayanların buram buram ciddiyet kokan duruşlarıyla, kimi işçi kimi esnaf olan değerli vatandaşlarımızın ekmek parası için yeni bir güne besmele ile başlayacak olmasının verdiği huzur dolu kokusuyla, yaşlı ve yorgun teyzelerimizin tatlı bir gülümseme ile kendilerine yer veren insanlara teşekkür etmesiyle, hamile bayanlarımıza yer verilmesinin bende yaşattığı gurur tablosuyla, toplum içersinde yüksek sesle telofonla konuşan güzel insanlarıyla, vagonun en köşesinde genç arkadaş gurubunun yerlere oturarak nara atarcasına tatlı gülüşleriyle, içlerindeki insanlığı hala yaşatarak kendinden yaşça büyük bir insana yerlerini vererek yeni genç nesile örnek olmaya çalışan kişileriyle, sabah trafiğinde kendisini metroya atarak kalabalık üstüne kalabalık ekleyen iş adamlarıyla, oturduğu yerden etrafını gözlemleyen insanlarıyla ve sanki birer bütünmüşcesine batıkent kızılay arası umut yolculuğuna çıkan yurdumun güzel insanlarıyla beni bir kez daha hayata bağlayarak insanlığın ölmediği umuduyla yaşamama vesile olan metromdur, metromuzdur...*

    (09.06.2007 00:03)

yedi kelle daha

    emin çölaşanın 6 haziran 2007 tarihinde yayınlanmış olan yazısı...


    --- alıntı ---
    bİr ülke kendi güvenliğini dış güçlere teslim ederse, olacağı budur.

    terör yuvası kuzey irak orada, yanı başımızda duruyor. hiçbir şey yapamıyoruz... Çünkü hem irak'taki kukla ve onursuz hükümet, hem de kuzeydeki kürt yönetimi, resmen abd'nin kucağında. tablo şöyle:

    irak abd'nin korumasında. pkk ise hem irak hükümetinin, hem kuzeydeki kürt yönetiminin, dolayısıyla abd'nin korumasında.

    güvenliğini, ekonomisini ve her alanda geleceğini yabancılara, dış güçlere bağlamış olan iktidar, her gün yaşadığımız terör olaylarını eli kolu bağlı izlemekle yetiniyor.

    teslim olduğumuz dış güçler, başta abd ve ab, türk ordusunun kuzey irak'a girmesine karşı. bunu her ortamda açıkça söylüyorlar.

    girsek ne olur, ne elde ederiz, o da ayrı bir konu!

    İş o duruma geldi ki, her gün türkiye'nin dört bir yanında şehit cenazeleri kalkıyor.

    başbakan'ın "kelle" diye tanımladığı ana kuzularının cenazeleri.

    o törenlere büyük kalabalıklar katılıyor. hükümet ve başbakan protesto ediliyor. kitleler "bu asker yan gelip yatmadı, vatanını satmadı" diye slogan atıyor. anlayana!

    * * *

    bir ülke düşünün, başındaki iktidar sayesinde tümüyle dışarıya teslim olmuş. biz bunları belki yüzlerce kez yazdık, ekranlarda söyledik. hiç umurlarında olmadı.

    genelkurmay başkanı açıkça söylüyor:

    "hükümet bize siyasi hedef verir, biz gerekeni yaparız."

    askerin tek başına karar alıp yurtdışında operasyon yapması, yasalar uyarınca mümkün değil. böyle bir olay için önce meclis toplanacak, ordumuzun yurtdışı operasyonu için hükümete yetki verecek.

    İkinci aşamada hükümet, yani şimdilik günümüzün akp hükümeti, türk ordusuna hedefi gösterecek. hedef neresi? ordu nereye kadar gidecek, nereleri ele geçirecek ve imha edecek? karşısına amerikan askeri çıkınca ne yapacak? girdiği yerde ne kadar kalacak? temelli mi, bir süre mi?

    başbakan bunlardan habersiz gibi görünüyor ve sorumluluğu üzerinden atmaya çalışıyor:

    "asker bizden talepte bulunsun."

    geldiğimiz yere bakın!

    * * *

    bir türk insanı olarak en çok tepemi attıran ve kanımı donduran olay, yabancıların sultası altına böylesine girmiş olmak. biz, milyonlarca insan, inciniyoruz. rencide oluyoruz.

    adamlar bomba patlatıyor, mayın patlatıyor, karakol basıyor ve neredeyse her gün şehitlerimizi toprağa verirken, bizi yönetenlerden ses çıkmıyor!

    kınama ve başsağlığı mesajı yayınlamak kolay!

    türk ordusu kuzey irak'a girdiği anda, bizi yöneten yabancı ülkelerin dünya çapında kıyamet koparacaklarından en ufak bir kuşkunuz bile olmasın.

    Önce abd ve ab'den emir gelecek:

    "derhal geri çekilin, kendi sınırınıza dönün."

    kınama mesajları yağacak. "siviller öldürülüyor" yaygarası koparılacak.

    bir ülkenin, kendi güvenliğini bile yabancılara emanet etmesinin acı sonuçlarıdır bunlar.

    * * *

    tunceli'de karakol baskınında yedi şehit daha verdik. İktidar nerede? hükümet nerede?

    nerede oldukları belli. seçim hesaplarında!

    cenazeler bugün itibarıyla kaldırılmaya başlanacak.

    başbakan ve hükümet üyeleri, parti hesaplarının ve liste miste işlerinin dışında fırsat bulup acaba hangisine katılacak?

    katılmayı göze alacaklar mı? katılanlardan nasıl bir tepki alacaklar?

    neyse, bunlar önemsiz konular!

    Önemli olan abd ve ab ile ilişkilerin onları kızdırmadan sürdürülmesi, ab reformlarının (!) devam ettirilmesi...

    ve bugüne kadar toprağa verdiklerimiz gibi, bundan sonra vereceklerimiz için de başsağlığı mesajları-yutturmacaları yayınlanması!

    yazıklar olsun bunlara, yazıklar olsun. milletten utanmıyorlar, hiç değilse "kelle" dedikleri o ana baba kuzusu şehitlerimizden özür dilesinler.
    --- alıntı ---



    (08.06.2007 22:46)

anne

    ıslak dudaklarımı ayaklarının altına dokundurmayı hayal ettiğim her an kendine layık olamadığımı düşündüğüm kişi...
    anne(m)
    (08.06.2007 22:44)

konusunda uzman olmak

    (bkz: duayen)
    (08.06.2007 21:43)

hakan albayrak yeniden şiir yazsın kampanyası

    hakan albayrak sevenlerinin başlatmış olduğu kampanyadır...

    hakan albayrak sevenlerini elştirebileceğim bir mazleme yok fakat şiir o kadar farklı bir duyguda boğulmak ki değil bu boğulmayı onlarca binlerce insanın söylemesiyle yapmak kişinin kendi bile boğulacak denizi bulamıyorsa böyle bir işlevi yapamaz...bu yüzden o duyguyu yakalamaktır şiir eğer bir kez daha hakan albayrak ne zaman o duyguyu yakalarsa işte o zaman yeniden bizlere göz ve gönül zevki yaşatır...
    (08.06.2007 21:31)

şeriat mı gelsin ordu mu

    aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık misali sanki ikilemde kaldı milletimiz de bir seçim yapmak zorundayız...ne asker var diye dinimiz zedeleniyor ne de irticai faaliyetlerle ordu yıpratılıyor ikisi de yok artık ayırt etsinler bazı şeyleri...
    (08.06.2007 12:59)

iskan etmek

    ev, yurt kazandırmak...
    boş bir yere insan yerleştirmek...
    (08.06.2007 00:27)

iskana açmak

    kadastrosunu, planlarını ve altyapısını bitirip bir bölgeyi inşaat yapmaya hazır duruma getirmek.
    (08.06.2007 00:26)

iskan

baba

    omuzları arasına dünyayı sığdırmış insan...
    (08.06.2007 00:16)

necip fazıl kısakürek in vasiyeti

    *


    --- alıntı ---
    1- bu vasiyet çoluk-çocuğumun ve şahsi yakınlarımın dar ve hususi kadrosundan ziyade,onların da içinde olduğu geniş ve umumi zümreyi muhatap tutuyor.başta gerçek türk'ün ruh köküne bağlı yeni gençlik, şu kadar yıllık mücadele hayatımda beni okumuş veya dinlemiş her fert,kısaca allah ve resulüne perçinli herkes...onlara hitap ediyorum ve dileklerimin yerine getirilmesi için gerekli çalışmayı işte bu yeni gençliğe ısmarlıyorum! eğer üzerilerinde bir hakkım varsa,hesap gününde tek tek sorumludurlar. emanetim, beni seven ve İslam davasında bir hak sahibi olduğumu kabul eden herkese...

    2- fikir ve duyguda vasiyete lüzum görmüyorum.bu bahiste bütün eserlerim,her kelime,cümle,mısra ve topyekün ifade tarzım vasiyettir. eğer bu kamusluk bütünü tek ve minicik bir daire içinde toplamak gerekirse söylenecek söz "allah ve resulü;başka herşey hiç ve batıl"demekten ibarettir.

    3- "büyük doğu yayınları" kitabevi kuruluncaya kadar şunun bunun neşrettiği eserlerim arasında mukaddes ölçülere karşı küçük ve hafif çapta laubali,dikkatsiz ve ciddiyetsiz,hürmet ve haşyetten mahrum ve ne varsa -isterse nokta veya virgül olsun-onları reddediyor, malım olmaktan çıkarıyor ve bütün sorumluluğumu,bundan böyle kendi idare, murakabe ve firmam altında çıkaracağım eserlere bağlıyorum.İnşallah hak bana onları dünya gözüyle bütünleşmiş ve tamamlanmış gösterir, arkamdan gelecekler de bu örneklere göre devam ederler,virgül oynatmaktan bile çekinirler.İslama pazarlıksız ve sımsıkı bağlanmadan önceki şiirlerim ve yazılarım arasında hatta küfre kadar gidenler ise,çoktan beri eser çerçevem dışına çıkarıldığı,herbirinden ayrı ayrı istiğfar edildiği ve çöp tenekesine atıldığı için nereden nereye geldiğimi göstermekte bile kullanılmamalı ve onlarla müminleri benden çevirmek isteyeceklere -çok denenmiştir- şu cevap verilmelidir: "koca hz.Ömer bile allahın resulünü öldürmeye davranmış ve peşinden bütün sahabilerin, derecede ikincisi olmak gibi bir şerefe ermiştir.hiç ona bu ilk davranışından ötürü sonradan dil uzatan olmuşmudur? belki o noktadan bu noktaya gelmekte faziletlerin en büyüğü vardır."


    eserlerim mevzuunda vasiyetim kısaca şu:İlk yazılarımdan birkaçı asla benim değil;sonrakiler de en dakik şeriat mihengine vurulduktan,yani nasip olursa tarafımdan bütünleştirildikten sonra benim...bir kısmını şimdiden tamamlamış bulunduğum eserlerim üzerinde bu ölçüyü devam ettirmek ve en titiz murakabeyi sürdürmek borcu ise,mirascılarımın ve manevi mirasçım gençliğin...ben öldükten sonra kim ve ne suretle eserlerimin üzerinde gizli bir tasarrufa kalkar da ölçüyü hafifçe bile olsa örselerse,tezgahını başına yıkınız!
    en büyük korkularımdan biri,nice müellifin başına geldiği gibi,ölümümden sonraki tahriflerdir.

    4-beni,ayrıca hususi vasiyetimde gösterdiğim gibi,İslami usullerin en incelerine riayetle gömünüz! burada,umumi vasiyette de belirtilmesi gereken bir noktaya dokunmalıyım:


    1935 yılında,mürşidim ve kurtarıcım esseyyid abdülhakim efendi hazretlerine, bir yazımı okumuştum.bu yazı,kendilerini tanıdıktan sonraki dünya görüşüme ait olarak,zamanenin bize aykırı,meşhur bir gazetesinde çıkmıştı ve türkün tarih muhasebesini İslami tefekkür noktası etrafında çerçeveliyordu. yazıyı ellerine aldılar,kalem istediler ve üstüne öz elleriyle "altın ile yazılacak yazı"buyurdular. İşte hususi zarfında duran bu kesilmiş makaleyi,bütün eserlerimin tasdiknamesiolarak kefenime iliştirsinler...

    5-nasıl,nerede ve ne şekilde öleceğimi allah bilir.fakat imkan aleminde en küçük pay bulundukça,biricik dileğim ankara'da bağlum nahiyesindeki yalçın mezarlıkta, Şeyhimin civarına defnedilmektir. elden gelen yapılsın...

    6-cenazeme çiçek ve bando muzika gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malum... fakat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de beni sevenlerce malum...Çiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna...

    7-cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum! nede, kim olursa olsun, kadın...ve bilhassa, ölü simsarı cinsinden imam! ve "bid'at" belirtici hiçbirşey!... başucumda ne nutuk,ne şamata, ne medh,ne şu,ne bu...sadece fatiha ve kur'an...

    8-mezarımda ilahi ve ulvi isim ve sıfatlardan ve benim beşeri ve süfli isim ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacak...mevlid de istemem!... onu,uhrevi rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! sadece kur'an...

    9-Şimdi sıra en büyük dileğimde...müslümanlardan,eğer bu davada hizmetim geçtiğine inanan varsa,şunları istiyorum: her ferdin,herhengi bir kifayet hesabına yanaşmaksızın,benim için "necip fazıl'ın kaza borcuna karşılık" niyeti ile bir günlük (beş vakit) namaz kılması ve yine birgün oruç tutması... mevtanın ardından, onun için kaza namazı Şafii içtihadında caizdir ve aynı içtihat hanefilerce de rahmettir.
    her ferdin,en aşağı yüz tevhid kelimesi okuyup sevabının mislini bana hediye etmesi...70 bine dolması lazım...bir de,üzerimde hakkı olanların bunu allah rızası için helal etmeleri...


    Ölünceye dek,üzerimdeki allah ve kul haklarından mümkün olanını ödeyebilmek için elimden geldiği kadar cehdetmek azmindeysem de ne olacağını,nereye,hangi noktaya varabileceğimi bilmiyorum ve yardımı müslümanlardan bekliyorum. "Şey'en lillah"tabiriyle bana allah için birşey veriniz!yardımınızı esirgemeyiniz!

    10-allahı,allah dostlarını ve düşmanlarını unutmayınız! hele düşmanlarını!... olanca sevgi ve nefretinizi bu iki kutup üzerinde toplayınız!

    11-benide allah ve resul aşkının yanık bir örneği ve ardından bir takım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız!
    --- alıntı ---


    (06.06.2007 01:34)

ağlamak

    ağlamak çaresizliktir...
    insan fıtratı gereği güçlü bir varlıktır. girdiği her savaşı kazanabilir katıldığı her mücadelede galip gelebilir her fikir tartışmasında başarılı olabilir fakat hayat boyunca tek savaşında daima yenilmek mecburiyetindedir işte bu savaşı da duygudur...
    nefrettir,kindir,insanlıktır,sevgidir hepsi bir arada yaşanır yaşatılır fakat hiç bir zaman bu savaşın galibi insanın egosu olamayacaktır işte bu savaşı kazanamadığı her daim çaresiz kalacak ve ağlayacaktır...

    ağlamak sukunluktur...
    insanın dilidir her duygu yenilmesinde kendine tercüman olan. o dilini ne kadar iyi kullanırsa mağlubiyetin yıkıcı duruşundan o kadar çabuk çıkar fakat hiç bir zaman bu dili kullanamamıştır insan çünkü her kullandığında mağlubiyetini unutmuş fakat ikinci kez bir kez daha mağlup olduğu görmüştür ve asla tercüman olamamıştır dilindeki esarete ve suskun kalmıştır suskun kalacaktır ve ağlayacaktır...

    ağlamak yalnızlıktır...
    yalnızlık allah'a mahsustur. ademoğlu hiç bir zaman yalnız kalamayacak şekilde medeni yalnızlık çektiğinde de çıldırabilecek kadar ilkel bir varlıktır...ve hiç bir yalnızlığı egosu kabul etmez hiç bir tek başınalığı ruhu sindiremez fakat zaman zaman yalnızlığa ihtiyaç duyar ama yine de yalnız kalamaz çünkü aklı,davranışları düşünceleri dili ve duyguları her zaman onunla beraberdir ve işte bir tek ağladığı zaman yalnız kalabilir çünkü ağlamak çaresizliktir davranış gerektirmez,çünkü ağlamak suskunluktur dil gerektirmez ve çünkü ağlamak yalnızlıktır duygu gerektirmez...
    (06.06.2007 00:42)

idam cezası

    kafalarda ceza olup olmadığına dair soru işaretleri oluşturan bir suça karşılık verilen en büyük ceza*

    eğer 30 binin katiline böyle bir ceza verip uygulamaya koyabiliyorsanız bu bizler için bir ödüldür...fakat bir düşünce suçlusuna* fikrini savunmasına izin vermeden sadece sadistçe bir devlet yönetmeliğine başvurarak cahilce bir sunum ortasında yapılıyorsa işte bu cezadır...*
    belki de biraz göreceli...
    (06.06.2007 00:27)

elimde değil

    düşünüp uygulamaya koyabileceğimiz davranışlarımızdan kaçarak öncelikle kendimizi kandırıp* tatmin olma duygusunu içimize sindirdikten sonra sıra karşı tarafı kandırmaya geldiğinde kurabileceğimiz yegane cümle...
    (06.06.2007 00:15)

çekmece

    diyarda kendimi yalnız hissetmemin müsebbiblerinden bir tanesi...
    (05.06.2007 01:33)

sayfa: 1-2-3-4-5-6...-11

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.