crescendo

    "yükselerek" anlamına gelen müzik terimi.
    (03.05.2007 01:43)

jean genet

    özgürlüğü, yalnızca kendisi için savaşıldığı anda, tam da o anda ve eylem halindeyken elde edilebilecek bir histeri olarak tanımlayan; sırf kendi başına bir değer teşkil eden pek nadide insanlardan biri.
    (02.05.2007 23:42)

uçurtmayı vurmasınlar

    tunç başaran, filminin geçtiği cezaevine izleyiciyi de sokmayı başarmıştır. inci ve barış'ın kilitli çelik kapılar ardındaki dünyasını devamlı olarak gözetleme deliğinden, parmaklıklar ardından, ya da bir trabzanın kenarından izlerken; kendimizi de yanıbaşlarında, cezaevinde buluveririz. gökyüzünü seyrederken bile ekranımızın yanıbaşında tüm heybetiyle dikilen duvar, gökyüzünü görebilsek de özgür olmadığımızı, onun sadece bir parçasıyla yetinmek zorunda olduğumuzu ısrarla hatırlatır.
    (02.05.2007 23:05)

sabahattin ali

    göze batacak kadar fazla insancıl görüşleri bulunan bir kişi olduğundan yaşam alanını tehdit altında gören, tarihin besin piramidinde bir alt basamağı insanlık olan canlı formu tarafından öldürülmüştür. bir de samed behrengi vardır aynı nedenden ötürü aynı sonu paylaşan.
    (02.05.2007 22:44)

tuşe

    fransızca'da dokunmak anlamına gelen touché sözcüğünden gelir. müzisyenlerin sıklıkla kullandıkları bir terimdir, kabaca vuruş sertliği olarak ifade edilebilir. Özellikle piyanistler ve vurmalı çalgılar kullananlar için önemlidir.
    bu adı taşıyan ankaralı bir müzik grubu da vardır.
    (02.05.2007 22:22)

karabük

    havası sanayisinden ötürü pek bir kirli ilimiz.
    (02.05.2007 10:57)

aydın

    "o gücüyle değil, tartışmayla savaşır. onun kişisel bilgisi, yeteneği ve inançlarıdır. sadece kişisel nitelikleri aracılığıyla herhangi bir konuma ulaşabilir. bu yüzden, bireycilik için en serbest ortam, ona, başarılı faaliyet için en önemli koşul olarak görünür. ancak zorlukla bir bütünün içinde, o bütüne tabi olmaya razı olur, o zaman bile bunu hevesle değil, zorla yapar. sadece kitleler için disiplinin gereğini görür, seçkin beyinler için değil. tabii ki kendini bu ikinci kategorinin içinde sayar..." - karl kautsky


    (02.05.2007 10:46)

bolşevik

    1903 rsdip (rusya sosyal demokrat işçi partisi) 2. kongresinde tüzük tartışmaları esnasında gerçekleşmiş ayrımda ortaya çıkan iki kutuptan biridir. menşevikler ile aralarındaki temel zıtlık, partinin örgütlenme anlayışına ilişkindir. bolşevikler katı ve disiplinli bir örgütlenme yanlısıyken menşevikler esnek bir parti anlayışından yanadır. katılık ve esneklik tavırları, bu iki fraksiyonun parti anlayışı dışındaki konularda da uzlaşamadıkları noktayı teşkil etmiştir.
    (02.05.2007 10:37)

işçi bayramı

    2007 yılında gerçekleşeni, istanbul valisi ve polisinin, gerek getirdikleri istanbul hayatını felç edici uygulamalar gerekse uyguladıkları dizginsiz şiddetle eylemcilere meşruiyetlerini kendi elleriyle teslim ettikleri bir gün olmuştur.
    (02.05.2007 01:20)

chopin

viktor pelevin

    1962 moskova doğumlu yazar.
    uçak mühendisidir. hayatını sscb'nin ünlü mig bombardıman uçaklarının motorlarının tropik bölgelerdeki böceklere karşı direncini artırma(!) amaçlı çalışan bir ekipte kazanmıştır. mühendislerden çıkan büyük yazarlar ekolünün altına bir imzayı da kendisi atar (bir diğeri için bkz: oğuz atay ve tabi ki de fyodor mihailovic dostoyevski).

    toplumsal buhranlardan yana her dönem zengin oluşundan ötürü sanat açısından en elverişli topraklardan biri olan rusya'da doğması, ayaklarının ister istemez yere sağlam basmasında ve tahlillerini isabetli temellere oturtmasında etkili olmuştur. kara mizah anlayışı insanı büsbütün sarar, düzen eleştirisi gibi ağır bir işin altından hakkıyla kalkabilen ender yazarlardandır. kullandığı teknikler eğlendirici, sık sık düşündürücü ve aynı zamanda da şaşırtıcı olmuştur; okuyucu her an tetikte olmalı, satır aralarını da okumalıdır ki (kendisiyle tanışmasını sağlayan omon ra romanında bachmaninov'un başına geldiği gibi) birdenbire olayların sıradışı gelişiminden kaynaklı "acaba kitabın eksik sayfaları var da o yüzden mi anlaşılmıyor buralar?" sorusuyla yüzleşmesin. balzac misali her şeye kadir anlatıcı anlayışını değil, kafka gibi anlatıya ancak okuyucu kadar hakim olan, okuyucuyla beraber gelişmeleri takip eden bir anlatıcı anlayışını benimser. kimi yapıtlarındaki nefes alıp verdiği hissedilen karanlık atmosfer ve kişilikler, okuyucuya dostoyevski'yi hatırlatır. "böceklerin yaşamı" yapıtında, toplumsal sınıfları böcek türleriyle özdeşleştirip sınıf doğası kavramını ince ince işleyişi, "homo zapiens" romanında sscb'nin çöküşünün ardından kapitalizme ayak uydurmaya çalışan rusya'nın düştüğü durumu ilginç bir noktadan (reklamcılık sektörü) kaşıması pelevin'i kişide mutlaka iz bırakacak yazarladan biri yapar.

    bachmaninov'a pink floyd'u sevdiren ve kendisinin, hiç düşünmeden bütün bahislerini üzerine yatırabileceği yazardır pelevin, aynı zamanda.
    (01.05.2007 13:22)

chuck palahniuk

    münzevi yaşam tarzına karşın alışığı olduğumuz amerikan şişme özgüveni illetinden muzdariptir. romanlarındaki cümlelerinden dışarı devasa bir ego çağlayan misali taşar ve insanı boğar. sistem eleştirisini, muhalifliği vıcık vıcık bir şov olarak algılamaktadır. ancak takdiri olay örgülerindeki özgünlüğü ve üretken zekası bakımından kazanabilecek bir yazardır. sevenlerinin haklı gerekçelerinin bulunduğuna inanmaktayım.
    (01.05.2007 12:54)

erkan oğur

    takdire değer müzisyenliğinin dışında, belirli bir tavrı olan ve gerek tavrından şaşmamaktaki ısrarcılığıyla, gerekse de mütevaziliğiyle saygıyı sonuna kadar hak eden bir kişiliktir. yaptığı kaliteli müzik çok geniş bir çevreye hitap etmez, farkındadır, sanat anlayışının ne kadar yoz olduğu bir ülkede bulunduğunun ve bundan ötürü hak ettiğinin çok çok yarısını bulabileceğinin de farkındadır. ancak söz konusu olan sanat tutkusuysa bunların çok da önemi kalmamaktadır.
    (01.05.2007 12:40)

kişilik

    alfred adler'e göre çok büyük bir kısmı çocuklukta şekillenir. çocuğun arkadaş çevresiyle ve ailesiyle ilişkileri, gelecekteki kişiliğinin tohumlarını eker. bazı örnekler vermek gerekirse bedensel farklılığı bulunan çocuklar (obezite, fiziki engel, yüzde doğum izi, beden simetrisini bozan hastalıklar... gibi) çevreleri tarafından alay konusu edilmekte ve dışlandıklarındandır ki kişilikleri, diğerlerini düşman olarak görme rotasında çizilir. Şımartılan çocuklar, sevgiye farklı bir anlam yükleyip, bunu bir iktidar aracı olarak kullanma eğilimi gösterirler (dediklerimi yapmalısın, çünkü seni seviyorum, biçiminde). Şımarmasın diye ebeveynlerinden yeterli sevgiyi göremeyen çocuklarda ise duygular bastırılır, sevgi gösterisi aşağılık bir durum olarak algılanır ve yaşamları boyunca olması gerektiği gibi bir sevgi hissine sahip olamazlar.

    çocukluk döneminde deneyimlenen ve ilk bakışta çok ufak görünen olaylar, zaman zaman kişinin tüm kişiliğinde belirleyici rol oynayabilirler...

    psikoloğa hayatından, evliliğinden ve işinden hiç memnun olmadığını, eşinin devamlı kendisini aldattığını düşündüğünü ve daha fazla yaşamak istemediğini ifade eden, yüksek gelirli bir işe ve ortalamanın çok üzerinde yaşam standardına sahip olan bir erkek hasta vardır. psikolog, adamın aklına gelen belli başlı çocukluk anılarını anlatmasını ister. adamın anlattıklarından biri anahtar noktadır...

    bir gün annesi ve kendisinden küçük erkek kardeşiyle beraber pazara giderler. pazar yeri, alabildiğine gürültülü ve kalabalık bir yer olarak, bir çocuğun bulunmayı tercih edeceği yerler listesinde tabi ki en son sıralardadır. Çocuğun rahatsız olduğunu gören anne, onu kucağına alır. kadın bir süre büyük çocuğu kucağında yürüdükten sonra düşünür; küçük kardeşi dururken neden büyüğünü kucağına aldığı sorusu aklına gelir ve onu yere bırakıp, küçük kardeşini kucağına alır. bu travmatik olay, çocukta "bir diğeri varken kendisinin asla tercih edilmeyeceği, bununla beraber kendisinin ilgiye ve sevilmeye layık olmadığı" kanısını yaratır. 30lu yaşlarına geldiğinde bu çocuk, işyerinde patronunun diğer çalışanlar varken kendisini asla takdir etmeyeceğini, çevrede başka erkekler varken eşinin kendisini değil hep onları tercih edeceğini düşünen ve hayatını sonlandırmak isteyen bir adam olmuştur.
    (01.05.2007 12:30)

otorite

    meşru iktidarı ifade eder. iktidarın meşruiyetinin ölçütü ise güç kullanma sıklığıdır. iktidar ne derece az güç kullanmak zorunda kalıyorsa o derece meşrudur. bu şekilde düşünmeyen ve iktidarla otoriteyi eş anlamlı kullananlar da yok değildir. otorite tekil kullanılırsa iktidarı, otoriteler biçiminde çoğul olarak kullanılırsa iktidar sahipleri kastedilir, derler. fakat genellikle çoğunluğun meşruiyeti üzerinde hemfikir olduğu iktidar anlamına geldiği kabul edilir.

    max weber'e göre otorite, üç kaynaktan doğabilir ve doğduğu kaynağa göre bir biçim alır. bu üç otorite biçimi, geleneksel otorite, rasyonel otorite ve karizmatik otoritedir.

    geleneksel otoritede meşruluk, eski kutsallara, öteden beri benimsenen ve süregelen örf, adet ve benzeri düzenleyicilere duyulan bağlılıktan kaynaklanır. bu otorite tipinde iktidar sahibinin yetki sınırları yoktur, otoritenin meşruiyetinin kaynağı olan normlara ters düşmedikçe iktidarını istediği biçimde kullanabilir. geleneksel otorite söz konusu olduğunda itaat, daha çok kişiliğe gösterilir. bir arap şeyhi, meşruluğunu geleneksel otoriteden alır.

    rasyonel otorite, iktidarın hukuki bir biçimde kullanıldığı durumda ortaya çıkar. "hukuka uygun olan, meşrudur" önkabulüne dayanır. iktidarın yetki sınırları, hukukta açıkça belirlenmiştir. bu otorite tipinde itaat, kişiliğe değil makama gösterilir. seçimle işbaşına gelen yöneticiler söz konusu olduğunda rasyonel otoriteden söz edilebilir.

    karizmatik otorite, iktidar sahibinin diğer insanlardan ayırt edici bir takım yüksek özelliklerinden (kişinin üstün bir hatip oluşu, askeri deha, vb.) kaynaklanır. karizmatik otorite sahibi lider, çoğu zaman devrimci bir role sahiptir; geleneksel hukuk kurallarını sarsan düşüncelerle ortaya çıkar. diğer otorite sahiplerine göre daha istikrarsızdır, çünkü karizma iktidarla beraber devredilebilen bir olgu değildir. itaat, bu otorite tipinde de kişiliğe gösterilir. vladimir lenin, mahatma gandhi, m. kemal atatürk, winston churchill, adolf hitler karizmatik otorite sahibi liderlere örnek teşkil ederler.



    (01.05.2007 11:56)

sayfa: 1-2-3-4-5-6

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.