son beğenilen tanımları son kötülenen tanımları
genel istatistikler
Â"yalnız duyan yaşarÂ" sözü, derler ki, doğrudur Â"yalnız duyan çekerÂ" derim, en doğru söz budur. gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını şeklindeki zarifâne mısralarının biraz daha net ifadesi ama "Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?"dan daha zarif, daha hikmetli ve net değil...
modern kelimesinden türeyen modernleşme ise Â"analitik yaklaşıma göre toplumun evrensel bir değişme süreci, bu süreçlerin bütünüÂ"; tarihselci yaklaşıma göre Â"avrupaÂ'da rönesans ve reform sonrası sekülerleşme ve kapitalizmin doğuşuÂ"; bir başka yaklaşıma göreyse Â"gelişmekte olan ülkelerin liderleri ve elit kesimince belirli açılardan daha gelişmiş kabul edilen toplumlar doğrultusunda bir toplumu değiştirmek için bilinçli uygulanan bir dizi plan ve politikalar bütünüÂ"dür.* modern kelimesi ve çağrıştırdıkları, toplumdan topluma, hatta aynı toplum içinde asırdan asra farklı anlamlar taşıyagelmiştir. kelime, bazı toplumlar için geçmişten günümüze veya yaşadığımız asra yakın yıllara kadar gelişin son merhalesi, toplumsal ve millî tekâmülün bir devresi olarak kullanılabilirken bazı toplumlarda da gelenek dışı, geleneği dışlayan veya geleneklere aykırı duran kişi, oluş ve hareketleri karşılamıştır. modern kavramı hayat biçimini, bir değerler sistemini, hayat karşısındaki bir tercih ya da duruşu kapsayabilen bir kelime olarak örneğin sanat ürünlerine de sıfat olmuştur. bu yüzden modern bir edebî eserden, modern mimarîden veya modern resimden kolaylıkla bahsedilebilmektedir. türkçede ve türkiyeÂ'de modern kelimesi ise genel olarak geleneksel çizginin dışına çıkmış, geleneği dışlamış veya ona zıt tavır almış eser, dönem ve kişiler için kullanılmış yani smithÂ'in yukarıdaki tarifinin üçüncü kısmıyla uygunluk arz etmiştir. tanzimat sonrasında hızlanan fakat evveliyatı daha da eskilere giden batılılaşma hareketleri bu yüzden Â"modernÂ" hamleler olarak nitelenmiş, böylece özellikle 1850 sonrasında karşımıza çıkan edebî ürünler de modern kelimesiyle karşılanmıştır. böylece her türlü yenilik hamleleri modern ve modernizm kelimeleriyle karşılanmıştır. yani bizde modernizm, genel olarak batıÂ'nın örnek alınışı, batıÂ'lı anlayış ve duruşu, kısacası batılılaşmayı karşılar hâle gelmiştir. modernizm, bir anlayışa göre Â"modüÂ" (bugün) kelimesinden türemiş veya türetilmiştir. böylece yaşanılan zamana uygun olan, yaşanılan zamanın estetik ve fikrî anlayışına uygun olan her şey bu bilgiye göre moderndir. daha ziyade peyami safa ve reşat nuriÂ'nin romanlarında kullanılışına şahit olduğumuz Â"asrîÂ" kelimesi, modernin yerini tutmuştur. bu anlamda modern, içinde bulunulan batılılaşma asrına uygun olanlar için kullanılır. yani asrın hareketine uyan şey ve kişi moderndir. fakat artık post-modernizmden bahsediliyorsa modernin veya modernizmin de aşıldığını veya bu kavramların ötesine geçildiğini kabul etmek gerekmektedir. yine de gelenek-modern-post-modern kelime ve kavramlarını birbirinden kesin çizgilerle ayırmak mümkün görünmemektedir. gelenek, bir kavram olarak tartışılmasını moderne ve modernizme borçluyken, hatta bizzat modern bir kavramken, modern kişi ve hareketlerin hepsi bir yandan bir şekilde gelenekle irtibatlı, geleneğe bağlıdırlar. yine post-modernizm daha adından başlayarak modernizm merkezli bir akım oluşunu açığa vurur. post-modernizm, her ne kadar moderni yargılasa da bir anlayışa göre modernizmin bir adım ötesidir. bu kavramlar etrafında düşünürken açılması gerekli olan bir diğer parantez de modern ve modernist kelimelerinin aslında birbirinden farkı anlamlara gelişiyle ilgili olmalıdır. modern, bir baskı, zorlama veya bir dayatma olmaksızın modernizmi ve onun hayattaki tüm görünümlerini kabul etmiş, üzerine giymiş olan kişi veya toplumdur. modern olmak, moderni tamamen tanımanın ve onu her yönüyle kabullenişin ifadesidir. oysa modernist, modernizmin esasları peşinde olan, onu tanıma, anlama ve kabul etme gayreti içinde olandır. burada bir merhale ayrımı, menzile varış veya daha yolda oluş farkı söz konusudur. bunun için kendisine modernizmi, bizdeki hâliyle batıÂ'yı ve batıÂ'lı değerleri hedef olarak seçen kişi veya ülke modern değil, modernisttir. varılan bu noktada bizdeki her türlü hamlenin modern değil, modernist yani Â"modernciÂ" hamleler olduğunu kabul etmek icap eder. kelimenin dilimizde ifade ettiği anlamların bir tanesi de Â"medenîleşmeÂ"dir. modernizm türkçede aynı zamanda medenî oluşu da karşılamıştır. bu kullanım daha ziyade teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelerin meyveleri olan âlet ve eşyalarla ilgilidir. modern ev âletleri, modern silahlar vs. kullanımlar buna örnektir. fakat bu kullanım, kelimeye bu şekilde anlam yüklemek, yani medenî oluşla modern oluşu aynı kefeye koymak ihtiyatsız, yanlış ve hatta tehlikelidir. zira medeniyet, bir ahlâk ve bilinç nizamını ifade eder,* o bir seviyeyi belirtir. kolaylıkla bir çin, hint veya anadolu medeniyetlerinden bahsedilebilir. artık medeniyetin, medenî olmanın, batı veya batılılaşma ile bir tutulamayacağı berraklaşmıştır. görüldüğü üzere, modern kavramı da gelenek gibi, insanın diğer insanlar ve hayat karşısındaki duruşuyla, inançlarıyla, ideolojisiyle çeşitlenebilen, değişen anlamlara gelmektedir. bu kelime, mesela gündelik hayatın içinde konforlu ve yeni eşyalar için kullanılabilirken, disiplinlerin çok defa başvurduğu bir terim, veya bir sanat anlayışı veya akımı olarak da kullanılabilmektedir. aynı zamanda kendisine örnek ve gaye olarak batıÂ'yı, batıÂ'lı yaşayış biçimi ve değerler sistemini seçmiş kişi de evinin dekorasyonu, giyim tarzı, oturup kalkmaya varıncaya kadar her türlü tavır ve hareketleriyle modern olabilmektedir. bizde daha çok bu anlamıyla ve biraz da özensizce, gelişigüzel kullanılan modern kelimesi ve türevleri, vurgulanmaya çalışıldığı gibi oldukça değişken bir yapı arz eder. kenan akyüz, incelemesine bu ismi vermekten çekinmemiştir. fakat modern bir edebiyattan bahsetmek, ancak modern eserlerle mümkündür. 1850 sonrası türk edebiyatı ancak geleneksel çizgiden yer yer uzaklaşma noktasında modern olabilir. bu uzaklaşma da nisbîdir, zira 19. asrın ikinci yarısında eser vermiş şair ve yazarların çoğunun bir ayağı gelenektedir. abdülhak hamit ve ondan aldıkları cesaretle yazan ara nesilciler ve servet-i fünunÂ'cuların geleneksel yapı ve söylemlerden uzak durdukları açıktır. ama bu durum onların eserlerini Â"modernÂ" kelimesiyle karşılamaya yetmemektedir. yukarıda söylenildiği gibi bu kişi ve grupların çoğu gelenekten ancak kısmî şekilde uzaktırlar. her şeyden önce bir edebî eserin her şeyi olan dil, gelenekten, geçmişten, kültürün içinden gelen bir âlettir. bu konuda servet-i fünunÂ'cuları istisna olarak görmek gerekir. modernizm, birey ve bireyin özgürlüğü, özgünlüğü esası üzerinde yükselir. edebiyatta bireycilik ise yazarın, hiçbir temsilciliği, hocalığı, yol göstericiliği yüklenmemiş bir kişi olarak yazması, karşısında da eğitilmeyi, aydınlatılmayı bekleyen bir cemaat değil, tartışmayı, düşünmeyi, sorgulamayı bekleyen bir bireyi görmesidir. bu anlamda bizde çok uzun zaman için bu tür bir modernizmden ve modern edebiyattan bahsetmek imkânsızlaşmaktadır. fakat bu, belki de o devirde yazanlar için bir zül değil, bir zorunluluktur. kendisini olan bitenden, siyasî ve kültürel deformasyondan sorumlu hisseden bir yazarın ferdiyetçiliği bir yana bırakıp, kalemini topluma adaması normaldir. modern olmak, nasıl bir eser için sorgusuz sualsiz bir başarı ölçüsü değilse, modern olmamak da bir başarısızlığı, değersizliği ifade etmez, etmemelidir.
bir avuç zehri şeker diye birden yutuvermek, sonra ne yuttuğunun farkına varmaktır...*
türk edebiyatının en talihsiz eserlerinden birisidir. "edebiyat" kelimesinin "edeb"den geldiğini kabul edersek, elbette bu kitap edebiyatın dışında kalacaktır. evet, bir edebiyat, hatta bir sanat eseri behemahal ibret, ahlak ve edeb dersi vermek için kaleme alınmaz ama türkçe yazan, türkçeyi bildiğini iddia eden adam bu dilin kelimelerini kullanırken dikkatli olmalıdır. türkçe yazmak, söylemek, konuşmak bizatihi bir mesuliyet ve cüret işidir. asırlarca bu dili konuşanların hayatlarını inşa etmiş, aşklarını, hayallerini, inançlarını aksettirmiş bu dille her şey yazılmaz, bu dil o kadar kolay istismar edilemez. tefekkür, tezekkür, his ve düşüncesini bu mübarek kelimelerle teşkil etmiş bir milletin önüne her şey laalettayin konulmamalıdır. bu eser niye talihsiz, niye başarısızıdr? Ä°nsan hakikatini, o ruh ve bedenden, o zâhir ve bâtından, madde ve mânâdan oluşan insanı, "kutsal emanet"e lâyık görülmüş o insan güzelini sade nefsinin ve bedeninin esiri gibi gösteren, onu, hayatının hiçbir yerine manevî en ufak bir unsur koy(a)mamış ve ateş-hava-su-toprak-nebat-hayvan-insan şeklindeki tekamül zincirinin "hayvan" kısmında takılı kalmış bir mahluk addeden eser, evet, talihsiz, başarısız hatta muzırrdır. Ä°nsan başka bir şeydir, "bir şulesi var ki şem'-i cânın / fanusuna sığmaz âsumânın" diyen mübarek insanla aynı dilde eser vermek, kendiliğinden bir sorumluluk, bir saygı, bir edeb gerektirir. "ben benim, benden önce yazılmış ve söylenmiş, hatta yaşanmış hiçbir şeyle alâkam ve hesabım yoktur" demek adamı aklamaz, maalesef kurtarmaz efendim. müslüman-türk'ün estetik, edebî ve ahlakî donanımına en ufak bir cevabı verememiş, kifayeti gösterememiş bu kitapçığın devamının-benzerinin gelmemesi, en masumâne temnennimizdir.
sokrates'e göre hanımıyla anlaşamayanın olacağı şey, kazanacağı sıfat... anlaşanlar da mesut olurlarmış hazrete göre. sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz. sözlük sistemi ile geliştirilmiştir. |