her sorana hastayım diyen insan

    muhtemelen bu durumundan şikayetçidir. büyük ihtimalle dönemsel bir durumdur bu şanssızlığı. olur öyle şeyler denilip sırtı sıvazlanmalıdır. gereksiz yere yine mi hastasın, iyileştiğini görmedik gibi sitemkar ifadelerle yeniden hasta edilmemelidir.
    (26.01.2010 23:25)

bacıyan ı rum

    anadolu bacıları
    (26.01.2010 23:22)

bask

    ispanya ve fransanın bazı bölgelerinde yaşayan asyalı kavim. keltlerle iyi anlaştıkları rivayet edilir.
    (26.01.2010 23:21)

zona

    yıllar önce geçirilen suçiçeğinin soğuk yenen intikam yemeği gibidir.* yoğun stres altında baş göstermesi gayet tabiidir. inim inim inletir, sızım sızım sızlatır insanın içini. az bir döküntü halinde kendini göstermişse bile asıl iş omurilikten çıkan sinirlerde olduğu için bütün kuşak* ağrılar içinde yanar. antiviral tedavi ve vitamin takviyesiyle üstesinden gelinir.
    (26.01.2010 23:16)

kafaya koymak

ellen degeneres

    yaratılışından gelen komikliği var bu kadının. zorlama değil. ama ismini her duyduğumda içimden dejenere ellen demek geliyor. ismi çağrıştırıyor yanlış anlaşılmasın, cismi değil.
    (16.01.2010 21:17)

hello kitty

    altı bıyıklı ve tokalı şirin karakter. ağızsızdır.
    (16.01.2010 21:14)

kedi isimleri

    pamuk helva, anten abla, sürmel...
    (06.12.2009 22:53)

dada

    Savaşlarla şekillenen 20.yüzyılın ilk yarısında, tam da bu karışık dönemde ortaya çıkan Dada akımı, İsviçre’de, başlarında Hugo Ball’ın bulunduğu “Cabaret Voltaire”de biraraya gelen sanatçı ve düşünürlerin fikir birliğinden doğdu.
    Ball’ın bu sanat toplantılarına katılarak toplum, savaşlar, yıkım, özgürlük ve sanat hakkında gitgide yerleşen fikirler üretmeye başlayan ve bir avuç göçmen diyebileceğimiz bu insanlar öncelikle; Tristan Tzara, Marcel Janco ve Hans Arp idi.
    1916’da yine bu mekanda Tristan Tzara, sözlükten rastlantıya dayalı bir kelime seçerek bu yeni akıma Dada adını vermiştir. Bundan iki yıl sonra ise Dada Akımının manifestosunu yazar.
    Kurulu düzene ve savaşın getirdiği yıkımlara karşı olan Dada sanatçıları, sanatta var olan kurgulama, düzenleme gibi düşünceleri hiçe sayarak tamamen rastlantısallığa ve doğaçlamaya yönelmişlerdir. Savaşı yaratan insan aklının yetersizliğine her fırsatta göndermeler yapan bu sanatçılar, adeta akıldışı olmanın sınırlarında gezmişlerdir.
    Teknik olarak hemen hemen her sanatçının bu akıma yeni birşeyler kattığı söylenebilir. Yine de bu dönem içinde en çok kolajın öne çıktığını görmekteyiz. Akımın üretken sanatçılarından Duchamp’ın ready-made (hazır nesne)leri de bu akımı öncü yapmaktadır. Bu hazır nesneler, kübizm ile tuvalin içine giren üç boyut hissi amaçlayan kolajlardan ayrıdır, bunun ötesine geçip nesneyi temsili çerçeveden çıkarır.
    Üslup olarak bilinçli olarak birbirlerine benzememeye çalışmışlardır. Dada akımının sanatçılarının arasında bir üslup ya da teknik birliğinden çok bir duygu birliği hissedilir.
    Dada akımını benimsemiş çoğu sanatçının daha sonraki dönemlerde farklı akımlara yönelmiş olması da bu özgünlük arayışında gizlidir. Bu sanatçılar için Dada, bir okul ya da bir misyon evi vazifesi görmüş, onları düşünsel ve sanatsal açıdan yetiştirip gerçek birer sanatçıya dönüştürmüştür.

    (30.11.2009 20:14)

gelecekçilik

fütürizm

    Gelecekçilik, İtalyan Edebiyatçı Filippo Tomasso Marinetti’nin sanatta devrim isteyen çağrıları ile başlamış ve yönlenmiştir. Akıma ait ilk manifestoyu yazan Marinetti için geçmiş dönemlerin sanatları ölü, müzeler ise mezarlıktan farksızdı. Çözüm ise bunlara tamamen şiddetle yaklaşıp yok ederken ilk defa kendi adını koyan akım olan fütüristik sanatı oluşturmaktı. Bu akımın resim alanındaki önemli temsilcileri Giacomo Balla, Carlo Carra, Gino Severini, Umberto Boccioni ve Luigi Russolo'dur.
    Durağanlıktan adeta tiksinen bu akımın neferleri için resmedilmesi gereken; güç, hız ve yenilikti. Teknolojinin getirisi olan ve bu düşüncelere hizmet edecek her şey, sanatçıların yapıtlarında yer almıştır.
    Marinetti’nin Le Figaro’daki “Le Futurisme” adlı yazısı ile tanınan bu akım, kısa sürede İtalyan ressamların gözdesi haline gelmiş, hatta onyıllar içinde birçok isim altında tekrarlanarak farklı ülkelerde farklı adlar altında yaşamaya devam etmiştir. Rusya’da Rayonizm ve Luçizm’in, İngiltere’de ise Vortisizm’in esin kaynağı olmuştur.
    Fütüristleri cezbeden Fransız Düşünürü Henri Bergson’un kuramı, gelecekçi sanatçıların manifestolarında kendini sıkça gösterir. Özellikle Boccioni’nin teknik manifestosunda, figürlerin bir görünüp bir kaybolması, retina üzerinde titreşimler olarak algılanması düşüncesi, bu etkilenmenin sonucudur.
    Gelecekçilerin önem verdikleri arasında yenilik ve şiddet kavramları bariz şekilde öne çıkmıştır. Büyük savaşlara gebe yeni bir dünyanın içindeki potansiyel haldeki şiddeti yapıtlarına yansıtmayı çok şeyden önemli bulan fütüristler, o zamana kadar kutsanan, saygın birçok değeri de yerle bir etmek niyetiyle yola çıkmışlardır.
    İtalya’daki Faşist düşüncelerin sanattaki çıkış noktası olduğu hakkında sıkça tartışılan bu akım, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla etkisini yitirmiştir. Gerçekte politikayla doğrudan bir bağı olmamasına rağmen, savaşı dahi bir temizlik olarak gören, kadınları aşağılama yanlısı gelecekçilerin sanatı, benzer düşünceler nedeniyle siyasi oluşumların propaganda aracı olarak da görülmüştür.
    (30.11.2009 20:11)

allah ın komünisti

sokaktan gelen sinir bozucu sesler

    içine şeytan girmiş gibi bağıran mahallenin zavallı kediciği *... apartman içinden gelen sinir bozucu sesler bazında ise üst komşunun kızının, üzerinde her seferinde şeytan çıkarma ayini yapıldığına kalıbımı basacağım sesler çıkarması. öyle çığlıklar var ki yürek parçalar. onun içindeki şeytan bir gün çıkar da apartmanı gezmeye çıkar diye korkuyorum.*
    (21.11.2009 23:03)

21 kasım 2009 beşiktaş fenerbahçe maçı

    fenerbahçe'nin bir gol atamayarak tahminimi yarım bıraktığı maçtır. üç atacağımızı biliyordum da bir tane yeriz demiştim. tabi bu daha şık oldu.devamı gelsin.
    (21.11.2009 22:55)

vampircik günlük

    susamışım be günlük. az daha su içmesem kuruyacakmışım. sürahisiyle gezen biri olarak şu sıralar bunu unutmam tuhaf. herhalde kafam yerinde olmadığından. bugün koskoca botanik bahçesi gezdim de bana mısın demedi şu mandalina kadar kalmış beynim. zorlanıyorum günlük. hocalarıma dava açtım, kazandım. haklı olduğumu cümle aleme kanıtladım, az biraz ders almaları lazım değil mi bu durumdan, bir insanın hayatı ile istedikleri gibi oynayamayacaklarını öğrenmeleri lazım. ama olay ne, gene bunların elindeyim. hele mekan cadısının istediklerini yerine getirmek için gecem gündüzüme karışıyor be günlük. nerdeyse git ingiltereye, bir hafta içinde kaynak bul, ödevi öyle yap diyecek. yarın yine sabah o kitapçı senin bu benim ara dur. az nazik olsa onu da yaparım ya öyle de değil. kurtar beni allahım.
    derslerin ve hayatın geri kalanında da işler karşık be günlük. elindeki topları bakmaya bile gerek duymadan çeviren bir jonglör gibi oldum. sayısını unuttum. adımı unutursam şaşırmayacağım. onu kırma, bunun yardımına koş delir delir delir...
    ama şunu deme günlük, senin hayatında hiç mi güzel şey olmuyor çocuk. eh var belki de ben görmüyorum. gördüğüm tek olumlu şey hiperaktif modda olmam. böylece etrafımdakilere yaptığım sevgi saldırıları ile toplayacak gücüm oluyor.
    kedim hasta. bir gün gelip nefes almadığını göreceğim ve o gün yaklaştı diye düşünüyorum arada. canım acıyor. canım küçük kardeşim hakkında daha fazla konuşmayacağım.
    bu akşam bu kadar günlük. dahası var da, gerek yok yazmaya. değişiklik olursa haber veririm. ödeve döneyim ben.

    en azından 2-0 öndeyiz be.
    (21.11.2009 21:12)

sayfa: 1-2-3-4-5...-17

Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.