selpak satan çocuklar

  1. insanın içini burkan şehir manzaralarının başında gelen minicik bedenler..

    aile planlamasında habersiz, eğitimsiz anne baba, köyünde cinsel çalışmalarına dur durak vermeden devam eder ve yıllar geçtiğinde artık iki göz odada sekiz tane çocukları ve iki de kendileri, on kişi yaşamaya başladıklarını fark ederler.. babanın çiftçilikle, hamallıkla vs kazandığı para artık evin hiçbir ihtiyacını göremez.. ardından karar alınır : göç..

    sekiz küçük beden ve eğitimsiz anne baba kentin elektriği suyu sürekli kesilen asfaltsız semtlerinden birinde, dış cephesi boyasız bir eve yerleşirler.. ayda 120 ytl kirayla oturmaya başlarlar.. taşı toprağı altındır ya kentimizin, elbet baba bir iş bulur diye düşünülür.. iki ay geçer, sağda solda bulunan küçük işler dışında baba düzenli bir iş bulamaz.. evdeki para suyunu çeker.. çareler tükenir..

    çarelerin tükendiği yerde başka çareler aranıyor işte hep.. çocuklar küçücük yaşta, okullarından kaçıp şehrin kalabalık yerlerine dağılıyorlar.. kimi selpak satıyor, kimi pazarlarda soğuk su satıyor, kimi trafik ışıklarında istemeseniz de camınızı siliyor.. sizi sıkıştırıyorlar, bunaltıyorlar, yine de kızıp bağıramıyorsunuz onlara.. küçük olunca bedenler acıma duygusu daha da büyük oluyor.. paranın kimlere gideceğini, neler için kullanılacağını bilmeden alıyoruz en sonunda selpakları.. babasına küfrediyoruz sonra çocuğun, babasının da belki bunu çaresizlikten yapabileceğini unutarak..

    büyüyor selpakçı çocuk sonunda.. okula yarım yamalak gitmiş, öğretmenin merhametiyle sınıfı geçmiş olarak ortaokulu zar zor bitiriyor.. artık 15 yaşlarında.. selpak satabilecek şirinliği de yok artık.. iş arıyor.. iş arıyor.. iş arıyor.. ama yok.. çünkü onun tek vasfı bedenini kullanabilmek..

    hayatı boyunca severek giydiği bir ceketi, pantolonu olmadı; hep insanlara yalvardı selpaklarını almaları için, yalvarmak onu küçülttü kendine karşı; diğerleri gibi ailesinin ondan tek istediği derslerinin başarısı değildi; hayatta tek eğlencesi kola kutusunu ezerek yaptığı teneke topla sokaklarda diğer arkadaşlarıyla futbol oynamak oldu; meyve ve et sözcükleri onun için lükstü; sorumluluk sözcüğünü 5 yaşında öğrendi.. hayattan nefret ediyor şimdi o.. etrafındaki insanların yaşamlarını gördükçe herkesten nefret ediyor.. herkesi kıskanıyor.. yaşayamadığı şeyleri görüyor herkeste.. bir kez daha nefret ediyor kaderinden.. böyle gelmiş böyle gidecek bir hayatı var.. kaybedecek hiçbir şeyi yok...

    böyle bir insanın toplum için ne kadar büyük bir tehdit olduğunu da siz düşünün artık..

    (#8805) bir kedim bile yok|06.05.2006 15:10|