yaman dede 1888 yılında talasÂ’ta doğan bir kişidir. babası katı bir ortodokstu. rumÂ’du kendisiÂ… o zamanki adıyla diyamandi, ilköğrenimini rum ortodoks mektebinde yapar. ailesi kastamonuÂ’ya göç ettiği için liseyi burada okuyarak birincilikle tamamlar. çevresindekiler ona yamandî molla lakabını takar. çünkü o hıristiyan olduğu halde mevlânaÂ’ya çok düşkündür. arapça ve farsçayı kısa zamanda öğrenir. mevlânaÂ’nın mesneviÂ’si onun içindeki ateşi kor hâline getirmiştir. mesnevîÂ’nin ilk beyitlerinden çok etkilenir. şeyh sadiÂ’nin gülistanÂ’ını ezberlercesine okur. doğunun bu gizemli kaynakları onu Ä°slâm inancının şefkat iklimine götürür. Ä°stanbul hukuk fakültesiÂ’ni bitirerek avukat olur. bir ara eğitimcilik ve avukatlık yapar. artık bu dönemlerde müslümanlığı içten içe yaşar; fakat bunu ailesinden gizler. konyaÂ’yla Ä°stanbul arasında mekik dokur. mevlânaÂ’yı dili döndüğünce geniş kitlelere anlatır.
gizliden gizliye yaşadığı inancını ifşa etmenin zamanı geldiğine inandığı için elli beş yaşında iken 15 şubat 1942Â’de ismini değiştirir ve mehmet abdülkadir keçeoğlu adını alarak nüfus idaresine yazdırır. din hanesinde artık “İslâm” yazmaktadır. durumu ailesine açınca, ailesi tarafından dışlanır. bu noktadan sonra yapacağı tek şey, ceketini alıp evden çıkmaktır; o da onu yapar. bundan sonraki hayatında bir evlilik daha geçirir. zamanını öğrenci yetiştirerek anlamlandırır. şeyhi olan ve hayatını şekillendiren ahmet remzi dede, ona “yaman dede” adını verir; böylece tanınır.
yaman dedeÂ’nin peygamber aşkı dillere destandır. o, resulullahÂ’ı canından çok severdi. yaman dede iyi bir şâirdir aynı zamanda. dinî ve tasavvufî temalı şiirlerle tanınmıştır. kâinatın serveri hz. muhammed(sav) ‘le ilgili olarak yazdığı şu şiir, pek çok kişinin hafızasında çiçek açmıştır:
“gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ resûlallâh
nasıl bilmem bu nîrâna dayandım yâ resûlallâh
ezel bezminde bir dinmez figândım yâ resûlallâh
cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ resûlallâh
yanan kalbe devâsın sen, bulunmaz bir şifâsın sen
muazzam bir sehâsın sen, dilersen reh-nümâsın sen
habîb-i kibriyâsın sen, muhammed mustafâÂ’sın sen
cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ resûlallâh
gül açmaz, çağlayan akmaz, Ä°lâhî nûrun olmazsa
söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa
firâk ağlar, visâl ağlar, ezel mestûrun olmazsa
cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ resûlallâh
erir cânlar o gül-bûy-ı revân-bahşın hevâsından
güneş titrer, yanar dîdârının, bak, ihtirâsından
perîşân bir niyâz inler hayâtın müntehâsından
cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ resûlallâh
susuz kalsam, yanan çöllerde cân versem elem duymam
yanardağlar yanar bağrımda, ummanlardan nem duymam
alevler yağsa göklerden ve ben messeylesem duymam
cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ resûlallâh
ne devlettir yumup aşkınla göz, râhında cân vermek
nasîb olmaz mı sultânım haremgâhında cân vermek
sönerken gözlerim âsân olur âhında cân vermek
cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ resûlallâh
boynu büktüm, perîşânım, bu derdin sende tedbîri
lebim kavruldu âteşden döner pâyinde tezkîri
ne dem gönlüm murâd eylerse taltîf eyle kıtmîrÂ’i
cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ resûlallâh
din ve iman uğruna yârdan ve serden geçmek samimiyetin ve ilâhî aşkın zirvesidir. bunu gerçekleştirenler, iki cihan saadetini yakalayan ender simalardandır. yaman dede(mehmet abdülkadir keçeoğlu) bu bahtiyar insanlardan birisidir. misafir olarak ömrümüzü geçirdiğimiz bu fâni dünyada bize kalacak güzellikler, işlediğimiz hayırlı amellerdir; gerisi lâfügüzaftır. bir gönül dostu ve ahlâk abidesi olan yaman dede ile ilgili etraflıca malumat almak isteyenlere, mustafa ÖzdamarÂ’ın yazdığı “yaman dede belgeseli”ni ve muhsin Ä°lyas subaşıÂ’nın “İki mevlevi” adlı eserini görmelerini öneririm
yaman dedeÂ’nÄ°n hz. muhammed(sav) aşki/
m.nÄ°hat malkoç